Daily Archives: Aralık 27, 2020

İlerleme İçin Sıkıntılar Gereklidir

Soru: Kabalistik uygulamada tüm manevi koşullara rahatsızlıklar eşlik eder. Ne tür sıkıntılar olabilir ve bunları manevi gelişim için nasıl kullanırız?

Cevap: Hayatımız sorular ve cevaplardan ibarettir. Bu, bizlerin ve neredeyse tüm doğanın yukarıdan kontrol edilme şeklidir.

Ancak cansız, bitkisel ve canlı doğa her zaman otomatik olarak cevaplanan sorularla var olurlar.Bu nedenle, insan hariç tüm doğa içgüdü tarafından yönetilir.

Kişi artı ile eksi, sorular ve cevaplar arasında var olurken, bunlara kendi müdahalesi ve onları inceleme ihtiyacı vardır. Her seferinde içinde ne tür bir sorunun ortaya çıktığını anlamalı, bunu doğayla, Yaradan ile ilişkilendirmeli ve doğru cevabı bulmaya çalışmalıdır.

Kendini her zaman bu şekilde konumlandırırsa, yaşamına, doğaya ve Yaradan’a karşı doğru tutuma sahip olur. Sonuç olarak, kendi içinde, yalnızca ilerlemesi, edinimi ve giderek artan dünya anlayışının hissiyatı için, her sorunun ortaya çıktığını netleştirir.

Tüm yaşamlarımız şu şekilde ilerleriz: artı-eksi, sol-sağ, vb. Doğa bizi bu şekilde etkiler. Bu nedenle, ortaya çıkan tüm sözde engellere engel olarak değil, daha da gelişebileceğimiz ve yükselebileceğimiz yardımcı koşullar olarak bakmalıyız.

Karanlık Ve Işığın Denkliği

Soru: Yaradan bana ifşa olduğunda ve ben O’nu haklı çıkarttığımda, O, neye göre ortaya çıkmaktadır?

Cevap: O, tüm niteliklerimde nasıl hissettiğime bağlı olarak ortaya çıkar. Onların içinde, doğru yönü, doğru eşleşmeyi, tek, bütün, kesinlikle iyi bir koşul yönünde, doğru hareketi hissederim.

Soru: Bir illüzyon içinde olmadığımı nasıl anlarım? Belki de sadece bana O’nu haklı çıkarıyormuşum gibi mi geliyor?

Cevap: Tam olarak karanlığı ve ışığı, kötü ve iyi koşulları birleştirdiğimde, kötü koşulları haklı çıkarmam ve iyi koşullardan güç almam gerektiğinde ortaya çıkar, ne karanlıkta ne de aydınlıkta, orta çizgide ilerlerim ama ortada, bir çizgiyi diğerine bağlayarak. Onlardan, koşulumu inşa ederim.

Yani Yaradan ile ilişkimi, her zaman hem karanlığın hem de ışığın benim için eşit olduğu bir koşul içinde olacak şekilde inşa ederim. Böylece pusula gibi, net bir referans noktasına, yöne, sahip olurum. Karanlık ve ışık bana eşitse, o zaman koşulumu ve dünyanın durumunu doğru bir şekilde hissederim. Ve sorum olmaz, bunun bir illüzyon olmadığını kesin olarak bilirim.

“Ahlak Nedir?” (Quora)

Ahlak, “Dostunu kendin gibi sev” ilkesinin açık bir şekilde gerçekleştirilmesidir yani doğuştan gelen egomuzda hissettiğimizden, tamamen farklı bir gerçekliği algıladığımız ve hissettiğimiz, egonun üzerinde mutlak pozitif bağ koşuludur. Bizler “Dostunu kendin gibi sev” ilkesini gerçekleştirene kadar, dünyamızda ahlak olarak tanımladığımız şey, biz daha da geliştikçe değişir.

Bir güçler sistemi içinde yaşıyoruz ve her bireyin içindeki egoist niteliklerini belirleyemeyiz. Bu nedenle ilişkilerimizi düzenleyemeyiz veya tanımlayamayız.

Bu nedenle, ahlaki değerlerimiz, içinde yaşadığımız koşullara dayanır ve bunlar, insan evriminin sonucudur. Onlar insan egosundan doğarlar, bu bize hayatımızı yaşayış şeklimizin her nasılsa yanlış olduğunu, farklı yaşamamız gerektiğini ve kendimizi belirli bir şekilde yöneterek, hepimizin daha iyi hayatlar yaşayacağımızı düşündürür. Başka bir deyişle, insan egosu, bizim üzerimizdeki kontrolü ile ahlaki değerlerimizi belirler.

Bin Kez Düşüp Yükseleceksiniz

Yaradan’dan bir düşüşün geldiğini hala hatırlıyorsam, o zaman bu henüz bir düşüş değildir. Gerçek bir düşüş tamamen kopukluktur,  Yaradan ile ilgili bağımın, düşüncelerimin, arzularımın olmadığı zamandır. Sadece bir seçenek kalır: onlu ile iletişim kurmak.

Bizler, bunun için “maddesel dünya” denen bir koşulun içindeyiz, böylece onun içine düşebilir ve sıfırdan, maddesel seviyeden, maneviyattan ayrılıktan başlayabiliriz. Ama yine de, bize, bir tür ip parçacığının sonu bırakılmıştır, bu ip, dünyamızdayken bile aşağıya uzanır. Ve bu yüzden dünyamızda, dünya grubu ile, onlu ile, derslerle bağ içindeyiz, Bnei Baruch sistemindeyiz.

Tamamen düşsem ve maneviyattan kopsam bile, manevi sistemle: onlu ile, derslerle, hâlâ maddesel bir bağlantım vardır. Onlu ile bu maddesel bağı hissettiğim ve Yaradan beni tamamen dışarı atana kadar ona bağlı kaldığım sürece, arzumun eksikliğine, nefret ve reddetmeye rağmen, yine de maneviyattan düşmüş sayılırım, yani manevi bir koşulun içindeyim ve ondan yükselmeye başlayabilirim.

Bu nedenle denilir ki: “Erdemli olan bin kez düşer ve yükselir.” Düşüşlere alışmalısınız, panik de yapmayın. Yaradan, her zaman ilacı darbeyle birlikte verir. Gruptaki biri düşüşteyse, o zaman kesinlikle, düşmeyen ve yardım edebilecek olanlar olacaktır. Ve ayrıca, Gabay ve Şaatz var – herhangi bir koşulda, gruptaki bağla ilgilenmekten ve onu hızla yükseltmekten sorumlu kişiler. Her şey grubun doğru organizasyonuna bağlıdır.

Twitter’da Düşüncelerim / 26 Aralık 2020

Çoğu insanın aşılara karşı olduğunu görmek çok güzel – kimseye inanmıyorlar, tüm kuruluşlar yozlaştıklarını ve sadece kendilerini önemsediklerini gösterdiler. Egoizmin kötülüğünün bu ifşası çok değerlidir bu, insanların egoistik formunun içinde kendilerinin yok edecekleri toplumumuzun sonunun başlangıcıdır.

… daha fazla atılım yok ve olmayacak. Büyük keşiflerin zamanı geçmişte kaldı. Bir sonraki atılım, yalnızca insanın kendisindeki bir değişiklik yoluyla gerçekleşecek – kendisiyle yaptığı çalışmada, egoist benliğini özgecil bir benliğe değiştirmesiyle. Bu değişiklik, yeni zamanın tüm keşiflerine yol açacak. Aksi takdirde durağanlıkla karşı karşıya kalacağız …