Daily Archives: Aralık 9, 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 9 Aralık 2020

Ancak tüm ulus ve tüm dünya olarak birleşme çabasındaki içsel çabalarımız dünyaya barış getirebilir. Aksi takdirde her yerde patlayan hususlar ve baş gösteren savaş olacaktır. Ulusu birleştirme çabalarımızdan daha önemli bir şey yoktur.

Sorun, herkesin yalnızca kendisinin haklı olduğunu düşünmesidir.

Günahlar sevgiyi inşa etmeye yardımcı olur. Tüm farklılıkları sevgiyle örtmeliyiz. Birbirimize bu şekilde davranırsak, insanlar ve partiler arasında herhangi bir çatışma, saldırı veya düşmanlık olmayacaktır.

Doğruluğumuzun ve başkalarının hatalarının sorumluluğunu alarak ve tüm bunları, üzerinde sevgiyle örterek birlikte inşa edeceğiz.

Eğer her taraf ve her insan, diğerlerine karşı olumsuz, eleştirel duygularının karşıtlığına dayanan sevgi formunu inşa etmeye başlarsa, içeride nefret ve dışarıda sevgi olduğunda, o zaman tüm dünyanın ıslah olduğunu ve en iyi safhada olduğumuzu göreceğiz.

İnsanlar kötü olan her şeyi yok etmek ve hayatlarında sadece iyi şeylere sahip olmak ister. Bu yanlış yaklaşım. Kabala, tüm karşıtların nasıl bir araya getirileceğini öğretir. Biri diğerini bastırmaz.

Doğru kombinasyon ve entegrasyon ile birbirleri olmadan yapamayacaklarını anlarlar ve mükemmelliğe ulaşırlar.

“Kendine Güven Nedir?” (Quora)

Sevgi dolu, destekleyici ve cesaretlendirici değerleri koruyan, üyelerinin olumlu bir şekilde bağ kurduğu ve ortak bir uyumlu hedefe ulaşmak için birbirlerini desteklemeyi amaçlayan bir çevrenin parçası olarak, gerçek bir kendine güven elde edebilirsiniz.

Aksine, rekabetçi, bireysel ve materyalist değerlere değer veren ortamlarda yer aldığımızda, diğerlerinden daha küçük olma korkusunu hissederiz, bu da sonuçta egoist gururumuzun bir darbe almasından korkmaktır.

İnsan egosu, başkalarının pahasına memnuniyet alma ile ilgi sürekli endişe duyar. Bu nedenle, başkalarını kişisel çıkar için kullanma arzusundan kaynaklanan gurur, olumsuz, boş ve utanç verici bir niteliktir.

Sosyal çevremize göre saygı duyan ve saygısızlık eden sosyal yaratıklar olduğumuzdan, bu nedenle, bu egonun üzerinde birlikte ortak yüce bir amacı hedefleyen insan toplumlarında gerçek özgüvene ulaşabiliriz.

Bu tür toplumlarda gurur olumlu bir biçim alır: üyelerini incinmekten korur ve insan egosunun üzerinde olumlu bir şekilde bağ kurmalarına izin verir, bu da genel olarak insanlık üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Kısacası, “Nefret ettiğinizi başkalarına yapmayın” kuralına uyan ve bu kurala bağlı kalarak, “Dostunu kendin gibi sev” e ulaşmayı hedefleyen bir toplumda yer aldığımızda, gerçek bir özgüven geliştiririz.

Duygularınızı Nasıl Doğru Bir Şekilde İfade Edersiniz?

Soru: Yüz ifadelerinin eşlik ettiği yedi temel duygu vardır: üzüntü, öfke, aşağılama, nefret, korku, şaşkınlık ve neşe. Charles Darwin, yüz ifadesi olmamasına rağmen sevgiyi de temel bir duygu olarak görüyordu.

Sevgi dâhil,  duygularınızı nasıl doğru bir şekilde ifade edebilirsiniz?

Cevap: Bu, kişinin karakterine bağlıdır. Herkes duygularını kendine göre ifade eder. Belirli ifadeler belirli insan tiplerine karşılık gelir.

Ama prensip olarak, onları nasıl ifade edeceğinizi düşünmek zorunda değilsiniz. Sadece başkalarına karşı daha dürüst olmalısın, onların, yanınızda kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaya çalışın ve o zaman yüz ifadelerinizden her biri doğru bir şekilde okunacaktır.

Yaradan’dan Yardım İsteyin

Yorum: Kabala, kişi Yaradan’dan yardım istemediğinde bunun bir günah olduğunu söyler.

Cevabım: Yaratılış amacını arzulayan ve doğru duruma ulaşmak isteyen insanlar, özlemlerinin iki yönden oluştuğunu anlamalıdır.

Biri, birbirlerine doğru hareket etmektir. Diğeri ise bunu yapmanın imkansız olduğunun farkına varılması ve anlaşılmasıdır çünkü doğamız bunu yapmamıza izin vermez ve vermeyecek. Yaradan, aramızdaki yolda durur ve birbirimize yakınlaşmamıza izin vermez ve her türlü soruna neden olur, böylece kişi Yaradan’ın katılımı olmadan başkalarına yakınlaşamayacağını anlar.

Ne insanlar, ne bir ulus, ne bir ülkeler, ne de bütün insanlık Yaradan’ın yardımıyla birbirlerine yakınlaşmaya başlamadıkça, hiçbir şey başaramayacaktır.

Bu, bir emir gibi eylem olduğunda yani başkalarına yakınlaşmaya çalıştığımda ve Yaradan’dan buna katılmasını istediğimde, iyi bir eylem gerçekleşir. O zaman kesinlikle başarıya güvenebilirim.

“Ebedi Gençlik Pınarı” (Medium)

Yüzyıllar boyunca insanlar, yaşlanmayla bağlantılı olarak derin fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişimler yaşarken, yaşlanma sürecini durdurduğunu veya azalttığını iddia eden sayısız yöntem ve tedavi yaratıldı. İsrailli bilim adamları, sonsuza kadar genç görünmenin ve genç kalmanın sırrını bulduklarını iddia ediyorlar. Bunun mümkün olduğu ortaya çıksa bile, konuyu daha derin bir seviyeden keşfetmeden, en önemli olan “Ne için yaşıyorum?” sorusunu cevaplamadan bu hiçbir şey ifade etmez.

Tel Aviv Üniversitesi ve İsrail’deki Shamir Tıp Merkezi’nden yapılan bilimsel araştırmalarda, 64 yaşındaki sağlıklı bir grup insanı hiperbarik odalara yerleştirildi ve onlara üç ay boyunca yüksek seviyelerde oksijen seansları sağlandı. Deneyden sorumlu bilim adamları, terapinin yaşlanma sürecini geciktirdiğini, “tersine çevirdiğini” ve bu bireylerin performansını 25 yaş küçük insanlara benzer seviyelere dönüştürdüğünü iddia ediyor.

Yaşlanma, insanlığın çoğunu korkutur ve canını sıkar. Doğal yaşlanma süreci insanı durmaksızın yaşamın sonuna ve bilinmeyene yaklaştırdığından, ızdırap da içerebilir. Yaşlılık ve ölüm, mutlaka hoş bir şey değildir fakat doğada olan her şeyin, bizim farkına varamayabileceğimiz, kesin bir amacı ve faydası vardır. Bu nedenle, herhangi bir doğal durumu kurcalamak veya değiştirmeye çalışmak tavsiye edilmez.

Yaşlanmanın doğal olgusu ile yapay olarak savaşmak yerine, doğal yaşlanma süreciyle el ele gitmemiz ve durumumuza rahatça uyum sağlamayı öğrenmemiz çok daha akıllıcadır. İnsanlar yaşlanır; bu doğal olarak gerçekleşmektedir. Soru, toplum olarak tüm yaşam döngüsü boyunca insanlarla doğru bir şekilde davranıp davranmadığımızdır.  “Yaşlılar meşgul mü ve toplumun onlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorlar mı?” diye iyice incelemeliyiz.  Gerçekten de sağlıklı bir toplum onların katkılarını önemli olarak görmelidir!

Günlük eğitim programım olmasaydı, mutlu bir şekilde dışarı çıkar ve sokağı temizlerdim. Mahallemde yaşayan arkadaşlarımı toplar ve binaların etrafını benimle temizlemelerini teklif ederdim. Neden olmasın? Dışarı çıkmak, temiz hava solumak, fiziksel efor sarf etmek ve bu süreçte başkalarıyla birlikte olmak sağlıklıdır. Bu ortak faaliyeti bitirdikten sonra arkadaşlarımla mahallenin bankında oturur ve kahve içerdim. Kendine saygı duyan herhangi bir toplum lideri, böyle bir sosyal girişim ve diğer pek çok şeyi yaşlı sakinlerine önerebilir.  Yaşlı vatandaşlarımız, akıl hocaları olarak, paylaşmak ve yollarına yeni başlayanlara yardım etmek için hayat tecrübesine ve bilgeliğe sahiptir.

Ve temizlik örneği, kişiye, layık değilmiş gibi veya onurlu görünmüyorsa, sorun kişinin kendi içindedir. Çevreye özen göstermesi ve topluma hizmet etmesi için toplumun tüm üyelerini eğitmek önemlidir. Bu prensipten, yaşlılığa saygı duymak ve onu takdir etmek, ona bir yer vermek, düşünceyi ona adamak için toplumun uygun şekilde eğitilmesi gerektiği daha açıktır. Toplumun doğru tutumu, yaşlı vatandaşlarına ne kadar ihtiyaç duyduğunu keşfetmek olmalıdır. Çocuklara sorun, onlar bunu iyi anlıyorlar çünkü bu önerme, doğal olarak onların içinde inşa edilmiştir.

Büyükanne ve büyükbabalar, ebeveynler ve çocuklar, kuşaktan kuşağa devreden ve aile içinde yaşlılar içinde bir gençlik ruhu doğuran ilişki bağlarını sürdürmelidir. Yaşlılar, kişinin yaşamı olduğu gibi kabul etmesi gerektiğini zaten anlarlar ve her şeyden önce, tüm endişelerin ötesinde olmak için nasıl çaba gösterileceğini ve bu tür tavırları torunlara nasıl yansıtılacağını öğrendiler. En küçük olanlar, büyükanne ve büyükbabalardan çok sayıda paha biçilmez armağanlar alırlar; bu, hesapsız, koşulsuz, sade bir sıcaklık olan sevginin örneğidir.

Özetle, yaşlanma korkutucu bir durum olmamalıdır. Katkıda bulunacak başka bir şeyimiz olmadığını düşünmek yerine, altın yıllar, zengin ve anlamlı bir yaşamın en önemli yönünün insan ilişkilerinde bulunduğunu fark ettiğimizde, yeni edinimler için bolca fırsat açmalıdır. “Hayatın anlamı nedir?” ve “Neden yaşıyorum?” soruları, kesinlikle sınırsız bir şekilde daha iyi bir dünyaya açılan kapılardır.

Bu soruların yanıtlarının, insan ilişkilerimizde, bağımızın içinde ve başkalarına kalıcı faydası olan eylemlerde bulunabileceğinin bilgisiyle, bedensel yaşamımızı aşarız. Hayatımızı ve dünyamızı çevreleyen, geçici fiziksel bedenimizde varoluşu aşan, muazzam bir mekanizma olduğunu anlarız. Bu değerlendirme, bizi geniş, ebedi dünyaya, zaman ve mekanın sınırlarının ötesinde daha yüksek bir varoluş seviyesine girmeye, büyük bir derinlikle hazırlar.

Doğal Kanunlar ve Hukuk Normları

Soru: Kişinin komşunu sevmesinin ve karşılıklı garantinin (Arvut), doğanın kanunları olduğunu yazmaktasınız. Dolayısıyla bunlara uyulmaması, insanlığın tarih boyunca karşılaştığı tüm sorunlara ve felaketlere neden olur.

Bu yasalara uyulmamasından kaynaklanan zararı, bilimsel olarak ispatlamak ve göstermek ve sonra bunları hukuki normlar olarak sunmak ve böylece duyusal olanı saymazsak, en azından dışsal bir tezahürde devlet tarafından korunmalarını sağlamak mümkün müdür?

Cevap: Güzel, doğru ve hatta belki doğru olsalar bile,  topluma uyamayacakları yasaları ve davranış kurallarını empoze edemezsiniz. Onlar doğada varlar.

Ancak insanlık henüz onları yerine getirme ihtiyacı için olgunlaşmadı. Sadece fark ettiği/anladığı şeyi yapabilir, bir gereklilik olarak görür, bu yasaları kendi içinde nasıl gerçekleştireceğini anlar ve onları koruyan bir çerçeve yaratır vb.

Örneğin, canlı organizmaların daha düşük seviyelerde etkileşime girdiği,  karşılıklı garanti yasası ( Arvut ) olduğunu biliyoruz, ancak bunu bir devlet yasası olarak tanıtamayız çünkü insanlar yine de buna uyamayacaklardır.

Önümüzde olan, bizim içinde olduğumuz, cansız, bitkisel ve hayvansal doğanın fiziksel, kimyasal ve diğer yasalarını ifşa ediyoruz. Bu yasaları anlayarak herkese açıklıyoruz çünkü onlara uyulmaması hemen cezayı gerektirir. Ancak doğada öyle yasalar vardır ki, bunların uygulanması veya yerine getirilmemesi anlık bir ödül veya cezayı gerektirmez.

Soru: Sonuçları hemen görmüyor muyuz? Ya da görüyoruz, ancak nedeni sonuçla ilişkilendiremiyor muyuz?

Cevap: Evet. O yüzden, bu doğa yasalarını toplumun yasaları olarak tanıtamayız. Toplumu, dünya bilimleri seviyesinde, eylemlerini kendi gözleriyle gördüğü veya gerçekleştirdiği noktaya çekmeliyiz. Ya da bunu kendi içinde ahlaki davranış yasaları olarak, doğru etkileşim olarak hisseder.

O zaman onlara girebilirsiniz. Aksi takdirde, toplumu parçalarsınız, köklü değişiklikler yaparsınız ve insanlar arasında zorla iyi ilişkiler kurulduğunda, Rusya’da olan başınıza gelir, gerçi egoist olduklarından, bunun neden kendilerinden istendiğini hiçbir şekilde anlamadılar.

“Kudüs, Dünyanın Kalbi” (Thrive Global)

Pandeminin kararlılığı ve küresel yayılımını sürdürme azmi, uyuşukluk yarattı ve bizi uykuya daldırdı.  İnsanlık genelinde, genel bir yorgunluk yayıldı, bu nedenle herhangi bir memnuniyet kaynağı bulma dürtüsü sadece doğaldır. Son zamanlarda, dünyayı kasıp kavuran kolektif bir dansa dönüşen,  Zulu dilinde bir şarkı (Jerusalema), umut mesajı ile birlikte geldi. Onun büyük bir hızla yayılması, insanların bağ kurmak için ne kadar istekli olduğunu gösterir. Şimdi soru, bu bağ duygusunun daha yüksek bir birlik düzeyine, kalıcı neşe vermek için fiziksel eylemlerimizi ve aramızdaki mesafeleri aşan bir duruma nasıl yükseltilebileceğidir.

Öğrencilerimden bazıları bana küresel sansasyon olan “Jerusalema” hakkında sorular sordular, Güney Afrika melodisinin, Covid-19 kısıtlamaları sırasında ruh halini yükseltmek için, gezegenin her yerine yayılan grup dansları nedeniyle karantina marşı haline geldiğini açıkladılar. Cevabım, özellikle bir grupta dansın, beraberlik hissi verdiği için olumlu bir aktivite olduğudur. Aynı zamanda, insanlığın çaresizlik hali, salgın darbeleri biter bitmez ve herkes kendi yerine ve belirsiz gelecekle ilgili endişelerine geri döner dönmez, yeniden ortaya çıkmayı bekliyor olacak.

Diğer bir deyişle, eğlence amaçlı bir grup aktivitesi, bir tür terapi ve gerçeklikten kaçış görevi görür, ancak küçücük bir virüsün bize ne öğretmeye çalıştığına dair anlamlı sorularla zihnimizi bilemeden gözlerimizi korkmuş çocuklar gibi kapatmamıza izin vermez. Pandemi, dünyanın durumunun, şimdiye kadar neyi yanlış inşa ettiğimizin ve insanlığın ıslahı/iyileşmesi (virüsün daha iyi bir yaşam hedefine doğru aramızdaki bağ ihtiyacını uyandırması) için neyin tersine döndürülmesi gerektiğinin daha derin bir incelemesini gerektiriyor

İlginçtir ki, şarkının teması olan Jerusalema, yuva olarak, hayatta özel bir yer olarak, Kabala bilgeliğinde derin bir perspektifle açıklanabilir. Ari’nin Hayat Ağacı adlı kitabında, eğer bir kişi, başkalarına karşı doğru sevgi ve ihsan etme tavırlarıyla üst gücün ifşasına ulaşırsa, fiziksel bir yeri değil, mükemmel bir birlik durumuna atıfta bulunan “Jerusalem/Kudüs” denilen özel bir niteliği keşfedeceği yazılıdır.

Bu nedenle, üç büyük dünya dini için kutsal bir şehir olan bugünkü Kudüs, peygamberler ve bilgeler tarafından yazılan gerçek Kudüs değildir. Jerusalem (Yerushalayim), hepimizin aramızdaki ilişkilerde mükemmelliğe ulaşıp, birbirimizi tamamladığımız “mükemmel şehir”i (Ira Shlemah) belirtmektedir. Karşılıklı ilgi ve empatiyle, duygularımız ve düşüncelerimizde birbirimize yakınlaştıkça, hayatlarımız için yepyeni bir amaç keşfederiz. Kendimizi doğada var olan, mükemmel küresel birbirine bağlılık ve karşılıklılık ile uyumlu hale getiririz.

Kudüs, kalptir, dünyanın merkezi, tüm arzuların ve özlemlerin merkez üssü, her şeyin karşılıklı sevgiye dayandığı bir koşuldur. Kalplerimizin bağıyla böyle bir duruma ulaştığımızda, sadece yeni geçim duygusunu, yüksek ruh halini ve enerjiyi harekete geçirmekle kalmayacağız, aynı zamanda sınırsız ve ebedi sevince de erişeceğiz.