Daily Archives: Aralık 23, 2020

“Pandemiden Sonra Yaşam” (Linkedin)

ABD, İngiltere ve diğer birçok ülkede aşı dalgası başladığından beri, halk sağlığı kurumları tarafından yapılan son anketlere göre, insanlar güvenlik kaygıları ve sorunları eşliğinde, rahatlama duygusuyla haberleri aldılar. İnsanlığın emin olabileceği bir şey var: dünya virüsten önceki haline geri dönmeyecek. Pandemiden sonra dünyanın doğasını ve konfigürasyonunu (yeniden inşa edilecek sistemleri ve hayatlarımızı nasıl etkileyeceklerini) belirlemek için henüz çok erken olsa bile hiç şüphe yok ki bundan sonra yeni bir düşünce ve davranış çizgisi hakim olacaktır.

Koronavirüs’ün sahnede görünmesinden bu yana bir yıl geçti. Aniden olgunlaşan ve çocukça oyuncaklarına küçümseyerek bakan gençler gibi ya da fazla müsamahayla geçen geç bir geceden sonra, akşamdan kalma bir şekilde uyanıp, dengesini sağlamak ve kendine gelmek isteyen gençler gibi, insanlık da benzer bir olgunlaşma ve ayılma sürecinden geçmeye mahkûmdur.

Gerçeklik değişti ve insanlar psikolojik bir değişime uğradı. Geçmişte olan şeyler,  artık olmayacak. Olanlar bizden çok daha büyük, gerçeğin karşısında bunu sindirmek zordur. Ama tahmin ediyorum ki, nüfus yeniden sağlıklı olduğunda ve her şeyin yeniden açılmaya hazır olduğunu hissettiğinde, bir yerden bir yere seyahat etmeye, kucaklaşmaya ve bizi ayıran maskeler ve mesafeler olmadan yakınlaşmaya başladığımızda, büyüdüğümüzü keşfedeceğiz.

İnsani gelişimimizde yeni bir aşamaya geçtik. Dolayısıyla içsel dünyamız dün olduğu gibi olmayacak. Koronavirüs salgınından önce olduğumuz kişi olmadığımızı, anlamsız şeylere karşı, sadece sahip olmak uğruna bir şeyler elde etmeye, köleler gibi çalışmaya, zorunlu olarak para kazanıp, harcamaya karşı hazzımızı kaybettiğimizi anlayacağız. Artık aynı oyunlardan hoşlanmadığımızı ve anlamsız göründüklerini ve tatmin edici olmadıklarını hissedeceğiz.

Çılgın tüketiciliğimiz, en çok değiştiğimiz alanlardan biridir. Sayısız alışveriş merkezine, restorana veya oyuncular ve hayranlarla dolu stadyumlara ihtiyacımız olmadığını fark ettik. Arzularımız büyük ölçüde değişti. Rutine geri dönecekler var ve artık kendilerine uygun olmadığını anlayanlar var ve evlerini hiç terk etmek istemeyenler ve evden çalışmanın kendileri için(sadece bunun genellikle rahat bir yaşam ortamı olduğunda kadınlar için değil, erkekler için de) daha iyi olduğunu düşünenler var.

Neden böyledir? Çünkü evde, ailenin kollarında yaşamak, rahat ve güzel, verimli ve huzurlu, trafik sıkışıklığından, kuyruklarda beklemeden ve gereksiz baskılardan uzak bir yaşamdır. Öyleyse neden giyinip, arabada saatler geçirip, yarım günü yüzeysel bir duruşla geçirelim? Evde pijamalarınızla oturup bahçeden telefon görüşmeleri yapmak ya da balkonda otururken dizüstü bilgisayarınızda sakince çalışmak daha iyi ve daha ucuzdur. Evden çalışmak birçok beklenmedik şekilde karşılığını verir.

Hem çalışanlar hem de onların işverenleri için çift taraflı kazanç durumudur. Ofis masraflarında büyük tasarruflar sağlamanın yanı sıra işler uzaktan çok verimli bir şekilde yürütülebilir. Geleneksel iş yerlerinde olduğundan daha az dikkat dağıtıcı olduğu için, zaman kaybetmek yerine görevlerini bitirmeye odaklanmak daha kolay olduğundan, insanlar evden çalışırken de daha verimli hale gelir.

Bu fayda toplumun tüm katmanlarına bir kez nüfuz ettiğinde, pandeminin aramızda kurduğu ilişki, bizi enfekte olmaktan alıkoyan aynı sosyal mesafe, sonunda bizim için daha iyi olacaktır. Birbirimizden uzaklaşma alışkanlığı ikinci doğa olacak ve aynı zamanda aramızda henüz kurmamış olduğumuz, yeni gelecek ilişkilerinin temelini oluşturacaktır.

Aramızdaki sosyal ilişkilerdeki ileri aşamalardan bahsetmek için henüz çok erken. Doğadan gelen yavaşlatma ve bekleyiş, hala üzerimizde büyüyor ve bizim için rahat bir hale geliyor. Yeni dönemin ruhunu belirliyorlar. Daha ileriye bakarsak bu durum bizi uzun vadede tatmin etmeyecektir. Bir tür uyuşukluk ve çaresizlik, ışıktan önce karanlık, başkalarıyla manevi bağın ifşa olması için yeni bir alan açmaya başlamalı, yeni bir tür insan ilişkisi için itici bir güç olmalıdır. Ancak o zaman, ayrılığa yol açan pandemi’nin iyileştiğini hissedebileceğiz ve tatmin edici bir yaşama ve sağlıklı bir topluma kavuşacağız.

“Çok Kültürlülük İşe Yarar Mı?” (Quora)

Çok kültürlülük belli bir insani gelişim döneminde gereklidir, ancak daha da geliştiğimizde, uzaklaşacaktır.

Herhangi bir özel ayrım yapmadan, mümkün olduğunca, sadece insan olmamız gerektiğini anladığımız bir koşula ulaşmamız gerekiyor. Gerçekten de büyük bir insan çeşitliliği olacak, ancak bu çeşitliliği kültürel olarak ilişkilendirmeyeceğiz. Biz kültürlerin içinde doğmadık. Onlar edinilir ve dolayısıyla sert/değişmez gerçekler değillerdir.

Çeşitlilik, daha ziyade, tam bir birleşme sağlanana kadar diğerleriyle olumlu bağ içinde ilerleme fırsatlarıyla ilgili olmalıdır. Doğuştan gelen çeşitliliğimiz, birbirimize olumlu bir şekilde bağ kurma fırsatlarının gerçekleştirilmesiyle elde ettiğimiz benzerlikle birleştiğinde, insan toplumunda yepyeni bir tür içsel doygunluğun verdiği mutluluğa ve uyuma yol açacaktır. Sanki hepimiz ortak bir dili paylaşıyormuşuz ve hepimiz aynı milletin ve ailenin üyeleriymişiz gibi hissedeceğiz.

“Neden Bazı İnsanlar Çocukları Taciz Ediyor? Bunun Psikolojik Sebebi Var Mı? ” (Quora)

Bu, her insanın doğası olan ve bizi başkalarına karşı sanki kendimizmiş gibi ilgili olmaktan alıkoyan, insan egosundan kaynaklanmaktadır.

Bazı insanlar, sırf bu tür tacizden hoşlandıkları için kendilerini başkalarına (çocuklar, yaşlılar veya avları olarak gördükleri kişilere) zarar verirken bulurlar. Aniden onları tatmin eden büyük bir kontrol hazzını hissederler.

Hiçbir şey, böyle insanları, bu kontrol etme ihtiyacından kurtaramaz. Tüm hayatları boyunca hayırsever olabilmiş, iyi eğitimli ve iyi huylu insanlarda bile taciz eğilimlerinin nasıl yüzeye çıktığını ve birdenbire kendilerini tutamayıp patladıklarını görmekteyiz. Genelde, bu, kimsenin onları kontrol edemeyeceğini düşündükleri ve bu yüzden kendi kontrollerini ifade etmelerinden dolayıdır.

İnsan egosu (başkalarının pahasına fayda sağlama arzusu) zıt formuna – egonun zararlı dürtülerinin üzerinde başkalarıyla olumlu bir şekilde bağ kurma arzusuna dönüşene kadar, bazı insanlarda meydana gelen bu tür patlamaların sonu olmayacaktır.

Dahası, bu dönüşümü gerçekleştiremezsek, insan egosu sürekli olarak büyüdüğünden, gittikçe daha fazla tatmin talep ettiğinden, bu tür olayların giderek daha fazla olmasını bekleyebiliriz.

Hanuka – En Çocuksu Bayram

Soru: İlginçtir ki Hanukkah ve Purim, Tora’da anlatılmayan iki büyük bayramdır. Neden en çocuksu bayramlar olarak kabul ediliyorlar? Purim’de çocuklar karnaval kıyafetleri giyer, Hanukkah’ta şarkılar söyler ve tatlı çörek yerler.

Cevap: Gerçek şu ki, henüz dünyamızda bu koşullara ulaşmadık ve bu nedenle hepsi çocuklarda kişileştirilmiştir. Geleceğe bakan bir çocuk, sanki bize henüz gerçekleşmemiş koşullara ulaşmamız gerektiğini göstermektedir.

Tarihsel olarak, bu koşullar gerçekleşmiştir ama kişinin içinde değil. İçsel olarak, bizler kendimizi Hanukkah bayramına ve ardından Purim bayramına henüz hazırlanmadık.

Soru: Yani bir oyuna benzemektedir. Çocuklar her zaman oyunlarla ilişkilendirilir. Yani burada bu durumu mu oynamalıyız?

Cevap: Evet. Küçük kapların ıslahına, Hanukkah (Hanu-Ko, mola) denir. Bu bir ara koşuldur, ıslahın yarısıdır. Ve ıslahın ikinci yarısı Purim’dir. Henüz her iki koşula da geçmedik – hem İsrail halkı hem de tüm insanlık.

Soru: Hanukkah’ta çörek yemek neden gelenekseldir?

Cevap: Yağ, alma arzusunu ve hamur, yaşamın gücünü sembolize eder. Yağ hamurun içine işlemelidir çünkü hayatın gücü bize undan gelir. O zamandan beri, hamurun yağda kızartılması bir gelenek haline gelmiştir.

Hanukkah— Hanuka Mucizesi ve Maddesel Dünya

Soru: Hanukkah’ta bir mucize olduğu söyleniyor: bir gün yetecek kadar olan yağ sekiz gün boyunca yanmış. Bunun olabildiğini düşünüyor musun?

Cevap: Bu bize bağlıdır. Niteliklerimizin, Yaradan’ın nitelikleriyle eşit olmasını sağlamaya çalışırsak, dünyadaki ışığı sevgi, şefkat ve bağ nitelikleriyle aydınlatmak için yakmaya katılırsak, o zaman böyle bir çaba bizim açımızdan yeterlidir. Bu bizim tarafımızdan, Malhut’tan gelir ve geri kalanı yukarıdan verilir.

Soru: Hanukkah mucizesinin gerçekten maddesel seviyede gerçekleşmiş olabileceğini düşünüyor musunuz?

Cevap: Neden olmasın? Dünyamız genel yasalara uygundur. Onları yerine getirirsek, her şeyi yapabiliriz. Dünyamızda, her geçen gün daha fazla mucize var ama biz onların içinde olduğumuz için, onları fark etmiyoruz. Ve onları dışarıdan görebilseydik, onlar bizim için mucize olurlardı.

Soru: Yani, bu alegorik bir tanımlama değil mi?

Cevap: Elbette. Kesinlikle Tora’da yazılan her şey, bizim dünyamızda olmalı ve olacaktır. İçinde herhangi bir mucize görmüyorum. Örneğin bir Papua’lı bana gelse ve ben anahtara bassam ve ışık yansa, bu doğal olayın karşısında dizlerinin üzerine düşecektir. Bu bir mucize midir değil midir? Bu, onun için bir mucize ama benim için değildir.

Eğer şimdi, ilk manevi seviyede olsaydık, o zaman olan her şey bizim için bir mucize olurdu.

Yorum: Ama bunların kanun olduğunu söylerseniz, o zaman herhangi bir kişi bunları yineleyebilir. Ve bugün kimsenin bunu yineleyebileceğini sanmıyorum.

Cevabım: Çünkü bizler o seviyede değiliz!

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Aralık 2020

Gelişmiş ülkelerdeki, ABD ve Avrupa’daki huzursuzluk, insanlığın gelişiminin şu aşamasına geldiğine işaret ediyor – tüm çelişkilerin ötesinde birleştirme ihtiyacı, üst hedefe ulaşmak UĞRUNA: yaşam-ölüm sınırının üstünde, hala bu hayatta iken ebedi varoluşa geçiş…

Koronavirüsün yeni mutasyonu ile, insanlık ülkeler arası taşımaları durdurmak zorunda kalabilir … ta ki doğanın, tam birliğe ulaşmak için bizi etkisi aracılığıyla bütünsel yapısıyla uyumlu hale getireceğini anlayana kadar .

İnsanlığa bir fare popülasyonu gibi bakarsak, kriz sırasında niceliksel ve niteliksel değişikliklere uğraması gerektiği konusunda hemfikir oluruz. Önemli olan birliği hedeflemektir – bu, popülasyon için en iyi sonucu sağlayacaktır!