Daily Archives: Aralık 28, 2020

“İyi Bir Yıl İçin – İnsanlık Bağına Tamamen İnanın” (Thrive Global)

Bu yeni 2021 yılında, realitemizin nasıl mükemmel bir şekilde çalıştığını keşfedeceğimizi umalım.

Yeni bir yılın arifesinde, dünya kesinlik için can atmakta, bir güvenlik kaynağı aramakta ve daha yüksek bir gücün daha iyi bir gelecek için gerçekte her şeyi yönetip düzenleyeceğine inanmaya devam etmektedir. İnsanlar, gezegene ve kişisel yaşamlarına çarpan güçlü dalgalara dayanmak için tutunacak, bağlanacak bir çapa olduğunu hissetmeye ihtiyaç duyar. O güvenli liman, uyumu geri getirebilecek kuvvetli bir gücün ifşa olması, aramızdaki bağda elde edilir.

Tamamen iyi bir dünyada olduğumuza inanmalıyız ve eğer kendimizi üst gücün ihsan etme niteliklerine göre ayarlarsak, realitemizi olumlu olarak hissederiz. Her şey, onunla ilişki kurma şeklimize bağlıdır. Tüm mücadelemiz, üst gücün bizimle ne yaptığını ve ne amaçla yaptığını anlamaktır. Anlamaya başladığımızda, aynı ölçüde biz de üst gücü, daha yüksek gücü, O’nu hissetmeye ve sevmeye başlarız.

Bir yıl sona ererken, yeni bir başlangıç beklenir. İnsanlar heyecanla gelme zamanına bekliyor ve 2020’nin üzüntü ve darbelerinin silinip gitmesini ve sonunda güneşin ufuktan dökülmesini umuyor. Gelecekle ilgili beklentilerimizin tümü, sadece başımıza gelenleri ne kadar iyi anladığımıza, geçmişte olanları nasıl kabul ettiğimize ve kullandığımıza ve baş gösteren şeylerden ne çıkardığımıza bağlıdır. Gözlerimizi açıp biraz daha ileriye, her şeyin olumlu bir amaç için gerçekleştiğine tam bir inançla, daha hedef-odaklı bir şekilde bakmaktan başka yapacağımız bir şey yok.

İnancın gücü muazzam bir güçtür. Aslında bu, çevremizdeki dünya ile ilgili olarak iki yola ayrılmış olabilir: Birincisi, insanlar, ağaçlar, dağlar, gökyüzü, ay, güneş, üst güç gibi doğanın cansız unsurlarının ardındaki güçleri ararlar – gerçekten bilmedikleri veya anlamadıkları bir şey ama kendilerinden daha üstün bir şeye karşı özel bir tutuma sahiptirler. Bu tür bir inanç bilinmeyenin büyüklüğündedir. İkinci tür inanç, yüce bir gücün algılanmadığı yerdir; sadece nasıl anlayacağımızı veya ele alacağımızı bilmediğimiz şeyler hakkında, bir korku ve endişe hissi vardır.

Gerçekte, egoizmimize (başkalarına neyin yararlı olduğuna bakmaksızın kendimiz için alma arzumuza) göre, bir şeyin iyi mi kötü mü, doğru mu yanlış mı olduğunu değerlendiririz. Fark etsek de etmesek de küresel ve kusursuz olan, bütün ve mükemmel bir doğa sisteminin parçasıyız.

Ama realitenin eksiksizliği ve mükemmelliğine dair bir inanç aniden gelmez; kademeli bir süreç içinde gelişir. İnanç birçok aşama içerir. Daha yüksek bir şeyle ilgili belirsizlik olarak başlar, bu üst güçle, onunla bir ilişki geliştirene kadar nasıl kavrayacağımızı bilmediğimiz bir şey. Bu bağ aracılığıyla özel muhakemeler/sezgiler elde edilir. Realitede gerçekleşen her şeye, iyi ve iyiliksever olarak algılanan, yüce güçle bağlantılı olarak bakmaya başlarız. O zaman, hayatın her alanındaki tüm koşullarda, bütünlüğü ve mükemmelliği görmeye geliriz.

2020 yılında yaşadığımız salgın ve tüm küresel sorunların bir sonucu olarak, gelişimimizde bizi yeni bir yaşam düzeyine, tek bir aile gibi, insanlığı yeni bir dünya görüşüne sevk edecek yeni bir aşamaya ulaştık. Karşılaştığımız sorunlar bizi ileri itiyor, yüce gücün bir olduğunu ve herkes için olduğunu keşfetmemize yardımcı oluyor. İnsanlık, aramızdaki bağda ifşa olan sevginin gücünü keşfediyor. Bölünmelerimizin üstesinden geldiğimizde ve birleşme isteğimizi ve bireysel egoizmimizin (bizi ayrı tutan tek faktör) ötesine geçme isteğimizi ifade ettiğimizde, böylece herkesin kaderini iyileştiririz.

“Minnettarlık Nedir?” (Quora)

Öğrencilerimden biri bana bir Kabalist olarak, Kabala bilgeliğine göre minnettarlığın ne olduğunu sordu. Kabala ciddi bir bilgeliktir ve bu yüzden minnettarlığı tartıştığında, manevi minnettarlık anlamına gelir. O halde manevi minnettarlık nedir?

Manevi minnettarlık, her şeyden önce maneviyata ulaşma arzusu ve hedefi olan bir kişiyle ilgilidir. Böyle bir kişi maneviyatın ne olduğu hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir, ancak içsel bir ihtiyaç hisseder ve sonunda Kabala bilgeliğini çalışmaya başlar.

Kabala bilgeliğinde,  yaradılışın amacının, tüm insanlar için yaratılışın gücü (alma) ve onun zıt manevi gücü (ihsan etme) arasında bağ kurmanın uyumu ve mutluluğunu keşfetmesi olduğunu öğreniriz. Bu ne anlama gelmektedir?

Bu yüce bağı keşfetme yolunda, nasıl egonun kontrolü altında olduğumuzu ve egonun kötü ve yıkıcı bir güç olduğunu açıklamalıyız. Ego neden kötü ve yıkıcıdır? Bunun nedeni, insanları birbirine düşürmesi, doğayı, çevremizi yiyip bitirmesi ve nihayetinde kendini de yok etmesidir çünkü bu,  kısa vadeli memnuniyet sağlayan, ancak uzun vadede bizim için nihayetinde kötü olan şeylerden zevk almak istememize neden olur.  İnsan egosunun kötü ve yıkıcı bir güç olarak ifşa olmasına, Kabala bilgeliğinde “kötülüğün farkındalığı” denir. İbranice’de “Kabala”, “alma” anlamına gelir ve bu bilgelik vasıtasıyla olumsuz bir alma formunda nasıl var olduğumuzu, nerede almak ve kendimize çekmek istediğimizi ve bunu yapmaya çalışmaktan, sonuçta bir fayda sağlamadığımızı keşfederiz.

Ancak, bu negatif alma gücünün karşısında, iyinin pozitif gücü, ihsan etme gücü vardır. İhsan etme gücü alma gücünü dengeleyebilir ve sonra bu iki güç arasında, gerçekliğin pozitif ve negatif kutupları arasında bağ kurarak uyum içinde var olabiliriz.

Bu iki gücün birleşimi, yarattığımız her şeyin temelinde yatar çünkü özellikle realitenin bu iki kutbu arasındaki doğru kombinasyonla, nasıl hatasız yaşayacağımızı keşfedebilir ve realiteyle yalnızca onun negatif egoist tarafıyla ilişkilendirilmekten kaynaklanan, tüm sorunları çözebiliriz.

Düşüncelerimizi ve eylemlerimizi, insan egosunun yönlendirmesine bilinçsizce izin vererek, evrimin ezici gücünün, kişisel, sosyal, ekonomik, ekolojik ve küresel ölçeklerde, görünüşe göre çözülemez sorunlara daha fazla derine inerek, bizi yerle bir etmesine izin veriyoruz. Ego, ihsan etme gücüyle dengeleyici ve düzenleyici bağı olmadan, hayatta yaşadığımız her sorunun arkasında durur.

Bu nedenle, egomuzu, onun zıttı olan olumlu güçle nasıl dengeleneceğini bilmek için, egomuzla nasıl çalışacağımızı öğrenmemiz gerekir. Doğuştan gelen olumsuz güce karşı olumlu gücü hayatımıza en ufak miktarda bile davet etmeyi başardığımızda, doğamız olarak olumsuz güç verildiği için minnettar oluruz.  Başka bir deyişle, olumsuz egoist gücün üzerinde olumlu ihsan etme gücüne bağlanarak, olumsuz gücün aslında,  olumlu bağımızı onun üzerine çıkarmak için itici bir güç olarak kullanabilirsek, iyi bir güç olduğunu keşfederiz.

Hem olumlu hem de olumsuz gücü dengelemek, Kral Davut’un Mezmurlar’da “Sen benim ruhumu kurtardın” derken anlattığı şeydir. Yani, olumlu gücü almadan önce, yalnızca olumsuz güç içinde var oluruz ve bu koşulda kendimizi korkunç hissederiz. Sonrasında, oldukça uzun bir süre sonra, olumlu gücü de aldığımız koşula ulaşırız ve bunu yaptığımızda minnettar hissederiz. O noktada hissettiğimiz minnettarlık, manevidir.

Manevi Potansiyeli Gerçekleştirmek

Soru: Neden bir kişi, doğası ve yetiştirilme şekli gereği büyük bir egoist olurken, diğeri küçük bir egoist olur? Daha büyük bir egosu olan bir kişi, daha büyük acılar mı yaşayacak ve bu, ataları veya önceki yaşamlarındaki eylemleriyle mi ilgilidir?

Cevap: Söylediğiniz her şey doğru ama anlamsız.

Şu anki özgür iradeniz, manevi potansiyeli gerçekleştirme özgürlüğünüz, sizin içinizdedir ve onu gerçekleştirmeye çalışmalısınız. Tüm gücünüzle bunu yapmaya çalışın ve sonra size ne olduğunu ve neden olduğunu göreceksiniz. Manevi potansiyelinizin ve atalarınızın manevi potansiyelinin sizi nasıl etkilediğini ve sizin, diğer herkesi nasıl etkilediğinizi göreceksiniz.

Bütün bunlar olacak. Daha önce ne olduğuna aldırış etmeyin. Şu anda her şey sadece size bağlıdır.

Sevginin Kanun Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Soru: Birbirleriyle herhangi bir fiziksel temas olmaksızın, insanlar arasında mantıksız nefret ve mutlak sevgi ortaya çıkabilmektedir. Neden?

Cevap: Gerçek şu ki Reşimot (bilgi kayıtları) denen her türlü sınırlamaya/kayıtlamaya sahip olduğumuz için, seviyoruz ya da nefret ediyoruz.

Bize, bu iyi ve bu kötü diye öğretildi, içimize alışkanlıklar ve zevkler aşılandı ve bu faktörlere dayanarak ya birbirimizi çekeriz ya da iteriz. Bu yüzden aramızda bu kadar yanlış anlaşılmalar vardır.

Soru: Sevgiden bahsettiğim birçok insan, hemen sinirleniyor ve rahatsız oluyor. Mesela bunun hakkında ne kadar konuşabilirsiniz ?! Sevgi ve birleşme, defalarca tekrarlanan sözcüklerdir ve bu arada dünya daha da kötüye gitmektedir. Laf çok, icraat yok.

Öte yandan, Kabala’ya göre sevgi kanundur. Ama yerçekimi yasasının üzerimdeki etkisini hissettiğimde gergin değilim. Evet, uçmak istediğim ve yapamadığım için beni rahatsız ediyor.

Kişi, sevginin kanun olduğunu nasıl açıklayabilir veya kanıtlayabilir? Bunu yapmak mümkün olacak mı?

Cevap: Sevginin bir doğa kanunu olduğunu kanıtlamak o kadar da zor değil. Her şeyin sevgiyle doğduğunu ve var olduğunu görüyoruz. Ancak sevgi, nefretsiz olamaz çünkü kendini başka bir şey üzerinde tezahür ettirmelidir; onu başka bir şeye ilişkin olarak hissetmeliyiz. Bu nedenle, doğada her zaman birbirini tamamlayan ve belirten iki zıt kavram vardır.