Tag Archives: Birlik

Mısır’dan Çıkışın Anısına

“Çaba sarf ettim ve buldum!” Çaba sarf ettim demek manevi bir kabı inşa ettim demektir. Bu kabı inşa edene dek kendinizi yeterince bu çabaya vermediniz demektir ve bu çaba olmadan Mısır’dan çıkamayacaksınız.

Mısır’da çabanızı tamamladıktan sonra bu çabayı Sina Dağı önündeki birlik denen durumla biçimlendirmelisiniz. Mısır’daki kölelik kalplerimizi ağırlaştırdı ve birlik olmamıza izin vermedi. Mısır’dan çıkıştan sonra tüm çalışmamız birliğe yönelir.

Bu birliği Mısır’da yapmak istedik, birlik bir kap olduğu için bize bu durumda izin verilmemiştir. Mısır, egoistik arzunuzdan kaçmak için halen çaba sarf ettiğiniz bir seviyedir, bu (Firavun veya Yaratan’ın arkası olarak bilinir.) kabınızın inşasını tamamlamaya izin verilmediği zamandır.

Şimdilik, çaba eksik ancak şu an tüm ölçü birikir – yani bir sonraki hissedebileceğiniz derece için yeterince açık izlenim, anlayış ve hissiyatınız var demektir – ve daha sonra ayrılabilirsiniz.

Ancak Mısır’ı terk edeceğimiz zaman yanımızda olacak bir kap henüz yoktur. Sadece şimdi, Mısır’dan çıkıştan sonra, kaplarımızın tam olmadığı ölçüde olduğunu keşfedebileceğiz zira aramızda birliğin noktası eksik. Birlik olmamız için Islah Eden Işığa, Tora’ya ihtiyacımız vardır. Mısır köleliğinden kaçtıktan sonra, bize Tora verilir ve onu alırız.

Tora’yı, Islah Eden Işığı, aldıktan sonra bunun içinde kaplarımızı birleştirmeye yardımcı olacak Işığı alırız. Mısır’da birliği edinemedik. Birlik olmamıza izin vermeyen Mısır’ın egemenliğinin etkisi altındaydık. Ancak şimdi, kaplarımızın inşasını tamamlayabiliriz.

Daha sonra, çölde başıboş dolanırken, sürekli günah işleyeceğiz, defalarca ve günahları ıslah edeceğiz. Bunları ıslah ederek, her defasında ‘‘Mısır’dan çıkışın anısına’’ diyeceğiz zira diğer tüm olayların hepsi bundan türer ve çölde bunları aşama aşama ıslah ederiz.

Sonradan ıslah edeceğimiz tam bir kabı edinmek için Mısır sürgününün 400 yıl süreceği farz edilmişti. Mısır’da yapılan hiçbir ıslah yoktur. Oysaki kötülüğü ıslah etmek için her defasında sanki aynı acıyı, aynı konumu diriltiyormuş gibi bu kötülüğü açıklığa kavuşturmamız gerekir.

Böylece, çölde kırk yıl başı boş dolaşma, sonu gelmeyen günahlar zinciridir. Hâlbuki işin aslı bunlar günah değillerdir, fakat kötülüğün ifşası için daha derine inmek gerekir ki bu günahı ıslah edelim. Bunun için hazırlık Mısır’da yapılmıştır ve bu yüzden sürekli kendimize hatırlatalım, ‘‘Mısır’dan çıkışın anısına’’

25.12.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden ‘‘Kabala Bilgeliği ve Felsefe’’

Ben Ve Yaratan Grubun İçinde Buluşuruz

Bir kişi Yaratan’ın ifşasına yaklaştığı zaman, Sina Dağının önünde duruyor olduğunu hisseder. Bir taraftan onun tüm kötü arzuları oradadır ancak diğer taraftan ise kişi amacı edinmek ve Yaratan’ı ifşa etmek için bunun olduğunu anlar, kişi O’ndan kopye edilen ihsan etme niteliğini almak için arzusunu hazırlamalıdır. Tüm bunlardan sonra ‘Adam’ (Adem) kelimesinin anlamı: Yaratan’a ‘benzer’ (Domeh) demektir.

Ve böylece, bizler farklı ihsan etme formlarını almak için hep beraber arzumuzu hazırlıyoruz öyle ki bu arzu damgayı kabul edebilsin. Tora’nın (Işık) verilmesinin koşulu budur, şöyle yazılır: “Sizler bugün hepiniz …” Bir değil hepiniz: Çünkü ifşa edeceğimiz Üst Güç bizim ortak birliğimizin içindedir.

Aslında maddesel arzuyu hazırlamak için çok basit bir şeye ihtiyaç vardır. Bu arzunun hiç bir şekilde bizim bu dünyaya ait olmadığı doğrudur ve zaten işte bu yüzden bizim için zordur. Buna: Karşılıklı dahiliyet denir. Hepimiz birbirimize karşılıklı olarak dahil hale gelmeliyiz, arzularımız vasıtasıyla birbirimizle bağlanmalıyız, başka bir şeye ihtiyaç yoktur. O zaman kırılmanın öncesinde olduğu gibi Üst Işığın girebileceği ve kendi baskısını (damgasını) yapabileceği ‘yer’e ulaşacağız.

Ve bu sebepten ötürü, eğer birlik olmak, Yaratan’ı ifşa etmek için bu doğrultuyu tutuyorsak ne yaptığımız mesele değildir, yazıldığı gibi: “İsrail (Yaratan’a doğru arzusu olan), Tora (Işık) ve Yaratan birdir.” “İsrail” adam anlamındadır. “Tora” dostunu kendin gibi sevmenin noktasında bizleri birleştirecek olan Işığın gücüdür. Ve “Yaratan” bizler birlik olduğumuz zaman bize Kendi damgasını veren Köktür.

Bu şekilde ben grubun tarafında duruyorum ve Yaratan diğer tarafta durur. Ve eğer O ve ben grubun içerisinde buluşabilirsek o zaman ifşa gerçekleşir.

İlerleyişimiz bu şekildedir. İşin özü tüm çalışmamız buna hazırlanmaktır. Eğer hepimiz hep birlikte durursak bu durum gerçekleşecektir.

23.02.2012 Tarihli Arava Arvut Kongresinin 2. dersinden

Dostlara Bir Gülücükle Dön

Rabaş, Şlavey Hasulam (Merdivenin Basamakları), “Her biri dostuna yardım etti”: Bilakis, dostunun düştüğünü gören bir kişi dostuna yardım edebilir. Yazıldığı üzere “Kişi kendini zindandan kurtaramaz”. Aksine, kişinin ruh halini yükseltebilecek olan yine kişinin dostudur.

Bu şu anlama gelir; kişinin dostu kişiyi içinde bulunduğu koşuldan çıkartıp, onu canlılık koşuluna yükseltir. Daha sonra kişi yeniden güç kazanır ve hayat ve bolluğun getirdiği güveni yeniden edinir. Ve kişi sanki amacı şimdi daha yakınmışcasına yola koyulur.
Rabaş, 34. Mektup: Tarz, dostunun bir etkinliğine giden kişininki gibidir. Kendini düşünmez – iyi ya da kötü bir ruh haline sahip olup olmadığını düşünmez – dostunun sevincine katılmak zorundadır. Somurtmamalı, mutlu bir yüz sergilemelidir.

Kişi, dostlarının birliği zaten hissettiklerini görmelidir. Ve eğer bir daire inşa ederse, grupla bağı amaçlarsa, eğer onun içinde olmayı isterse, o zaman neşe ile birlikte hem negatif hem de pozitif güçler edinir. Dostlarla birbirlerine olan bağda Yaratan’ı ifşa etsin diye her şey ona gereken güçle ve doğru miktarda gelir.

Dostlarla birleşmek, yardım almak için gerekli bir koşuldur. Fakat dostların bana gelmeleri gerektiğini düşünmek doğru değildir. İlk önce (a) ben onlara dönüyorum ve daha sonra onlardan güç alıyorum (b):
a – gruba dahil olmak.

b – güç almak.

Egonun Dipsiz Çukurunun Üzerinde Sevgiden Bir Köprü

Lizhensk’li Kabalist Elimeleh, “Işık saçan bir şey ve Güneş”: Esas olan, sevgi ile her bir dostla birleşmek, tek bir kalple Yaratan’a hizmet etmek, birlikte birbirine yardım etmek, aramızdaki bağı genişletmek ve tek bir bütün olmak için birbirinin kalpleriyle lehimlenmek ve Yaratan’a yürekten hizmet etmektir.

Genel olarak tüm çalışmamız tek bir eylemdedir, tek kalpli tek bir adam olarak birleşmektir, tek bir bütün olmak için birbirinin kalpleriyle lehimlenmek ve Yaratan’a yürekten hizmet etmektir. Birbirimizden kopukluğumuzun seviyesini ifşa etmemiz için özellikle yaratılmış olan o kırılmayı bu şekilde düzeltiyoruz ve onun üzerine sevginin köprüsünü bu şekilde inşa ediyoruz.
Yukarıdan verilen bir engelin yardımı ile egomuzun dipsiz çukurunun üzerinde uzanacak olan köprünün yüksekliği, müşterek manevi Partzuf’umuzu inşa edişimiz ve içinde yaşayacak olduğumuz ebedi realitenin ifşası bu şekilde bir çalışma ile oluyor. Böylelikle yol üzerinde birbirimizden kopukluğun daha çok darbelerini alacağız ve karşılıklı garantide, birlik içinde ve integral sistemin mükemmel bir şekilde akort edilmiş bir mekanizması gibi birbirini tamamlayıcılık nosyonu içerisinde sevginin bağını inşa edeceğiz. Her seferinde mükemmelliğe özlem duymamız gerek. Mükemmel olmak için sistemimize eklenmesi gereken yeni detaylar ve aksaklıklar bizlere ifşa olacak. Ve biz, bu detayları bulmaktan ve düzeltmekten dolayı mutluluk duyacağız. Çünkü ıslahlar bizi gerçek mükemmelliğe doğru götürüyor.

İfşa olan kötülükten dolayı mutluluk duymalıyız. Baal HaSulam Igrot (Mektuplar) 5’te, zaten orada olan ve şimdi ifşa olan kusurlardan dolayı hoşnutum ve neşeliyim, diye yazıyor. Şöyle devam ediyor: Her ne kadar daha ifşa olmayan kusurların tümünden pişmanlık duysam ve üzgün olsam da, zira gizli bir kusur düzeltilemez. Bu nedenle kusurların ifşa olması çok önemlidir. Ve neşeyle kabul edilmelidirler. Kişi bir gruba doğru bir biçimde bağlandığında tüm engelleri, problemleri ve zorlukları sevinçle kabul eder. Çünkü bunları aşarak ve bunların üzerinde düzgün bir bağ inşa ederek, bilgi, bilgelik ve sevgi, kötülüğün üzerinde ifşa olur. Kişi, kötü dipsiz bir çukurun derinliği kadar yükseklikte bir manevi tepeye tırmanır ve Yaratan’ın sonsuz dünyasını algılar.

– 19.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü bölümünden alıntıdır, “Arava kongresi için tavsiye”.

Evrensel Bir Dönüşüm

Arava kongresine gitmemizin nedeni birliğin ve birleşmenin gücüne çok acilen ihtiyacımız olmasıdır. Bize gücü ve dünyayı ıslaha getirmenin anlayışını verecekler. Dünyada birliğimizden daha büyük bir güç yok. Tüm diğer araçlar maddesel, bizim ise genel sistemi değiştirmemize ve evreni dönüştürmemize imkan sağlayan manevi gücümüz var.

Evrenimiz, örneğin ışık hızı gibi sınırlı sayıdaki konstantlara boyun eğer. Bu ana boyutlarda en ufak bir değişiklik meydana geldiğinde doğanın tümü farklı olur. Konstant değerler değiştiğinde, dünyamız var olduğu bir önceki formunda artık daha fazla var olamaz.

Bu nedenle biz manevi gücün yardımıyla bu konstantların korelasyonlarını bir parça düzeltebiliriz. Ve bunun ardından dünya yavaş yavaş “akar” ve formunu değiştirir. Kimse bunun farkında değil fakat birden herkes daha akıllı ve sezgileri daha kuvvetli bir hale gelir, herkesin gözleri açılır, insanlar daha fazla anlar ve hissederler ve her insan kendi bilincinde yükselir, birlik fikriyle daha büyük bir temasa girer ve değişim ihtiyacının farkına varır. Biz insanlar için ıslah eden ışığı açıyoruz ve ışık onları geliştiriyor. Ancak onları dünyevi bilgelikte değil, üst seviyedeki bilgelikte, yani birleşmenin bilgeliğinde geliştiriyor. Birliğimiz ile insanoğlu için açmak zorunda olduğumuz yol bu.

– 16.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.

Tek Bir Şişte

Soru: Islah için doğru bir başvuruda bulunup bulunmadığımı nasıl kontrol edebilirim?

Cevap: Eğer kişi dostlarla birleşmeyi istiyorsa ve buna Yaratan’a erişme arzusunu da bağlıyorsa, başvuru doğrudur. Her şey tek bir çizgide, tek bir eksende uzanmalıdır: ben, dostların birleşmiş grubu ve Yaratan. Bu durumda bütün arzular doğru düzendedir.

Tüm gereken faktörleri bir arada tek bir şişe geçirip geçiremediğini, kendine bu resmi net bir şekilde çizip çizemediğini ortaya çıkar. Daha sonra bunu diğer bir formla, yani dairelerle yenileyeceksin: Dıştaki, ortadaki ve içteki. Dıştaki daire sensin. İkinci daireyi, yani grubu kapsıyorsun. İkinci daire de üçüncü daireyi, yani Yaratan’ı kapsıyor. En sonunda hepsi tek bir bütünde tümleşiyor. Daha sonra sen, grup ve Yaratan arasında bir fark yok. Her şey bir. Bu şekilde her insan, her ruh mükemmel edinime geliyor.

– 12.01.12 tarihli Günlük Kabala Dersinden alıntıdır, “On Sefirot’ın Çalışılmasına Giriş”.

İçinize Odaklanın

Her şey niyete bağlıdır. Bu, içsel yanma motorundaki bir vana gibidir, eğer doğru niyete sahipsem açılır. Ve niyet gider gitmez de vana kapanır. Her zaman bu şekilde çalışırım: Vanayı açarım ve kaparım. Bu motoru çalıştırabileceğimizi umut edelim.

Niyetin hangi arzuların üzerine hükmedebileceği, niyetin boyutunu belirler. Belki benim niyetim sadece arzularımın cansız seviyesi için yeterlidir, ya da bitkisel veya hayvansal seviyesi için veya insan seviyesi için. Ve şüphesiz, en kuvvetli, en etkili ve en güçlü niyetler, aynı zamanda küçük ve daha aşağı arzuları da etkiler.

Dolayısıyla, bizim için en önemli şey, grup birliğini, karşılıklı sorumluluğu düşünmektir, çünkü bunun etkisiyle sahip olduğumuz diğer tüm daha aşağı arzulara kesinlikle hükmedebiliriz. Bu nedenle karşılıklı sorumluluk koşulu çok gereklidir.

Dostların benim dışımda olduğunu düşünürüm. Tüm dünya, bütün insanlık ve Yaratan da benim dışımdadır. Fakat ben bunların hepsini, karşılıklı sorumluluk içinde, doğru bağ ve karşılıklı güven içinde, kendime eklemeye çalışmalıyım ki, böylece bu arzular birleşsin: ben ve içimdeki Yaratan. Tüm dışsal sistemler de benim olsun. Bunun dışında hiçbir şey görmemeliyim. Sadece, bir araya getirdiğim ve özen gösterdiğim bir tek insan imajını görmeliyim.

Ve eğer bu içsel algıdan dışarı çıkarsam ve diğer insanlarla konuşursam, bu dünyada yaşadığım için doğal olarak, bu içsel algı ve dışsal dünya arasında bir çarpışma olur ve bu benim duyularımda ortaya çıkar. Fakat şimdilik bu dualiteyi kabul etmem gerekecek. Bu da psikolojik bir problemden başka bir şey değildir. Ve yavaş yavaş, daha içsel bir resim görmeye başlayacağım.

Bu, bir yetişkinin ve bir çocuğun sahip olduğu algıya benzer. Çocuk sadece dışsal tarafı görür, oysaki yetişkin kişi olayları daha derinlemesine anlar ve olan şeyin içsel nedenlerini görür. Bu tek bir yöne hedeflenmiş olsa da, hem niyetlerimiz hem de dışsal davranışımız egoist olduğu için, konuya daha derinlemesine işler.

Ancak, bir alışkanlık geliştirerek ve çaba sarf ederek, yeni ve doğru bir realite algısı edinebiliriz.

Dolayısıyla, niyetlere dair tüm muhakemeler ve çalışmamın tamamı, bu içsel algı, Kabala bilimi denen içsel bilgelik ve Tora’nın iç kısmı aracılığıyla, vizyonumu değiştirmeye çalışmaktır. Sonra, tüm dünyayı, her şeyin bana ait olduğu ve benim dışımda hiçbir şeyin olmadığı tek bir organizma olarak göreceğim.

Bu algıya ulaşmaya çalışalım, özellikle de Zohar Kitabı’nı okurken.

Günlük Kabala Dersi, 2. Bölüm, Zohar, 10.01.2012

Firavun’la Buluşmadan Önceki Tek Gizlilik

Çift ve tek gizlilik arasındaki fark çok büyüktür. Uzun zaman alan bir aşamadır, hatta yıllar sürebilir. Geçmişte, bu aşama Kabalistlerin daha fazla zamanlarını almıştır.

Buradaki fark şudur; çift gizlilikte kişi tam olarak ve hatta tahmini olarak dâhi ihsan etmenin ne demek olduğunu bilmez. Sadece ihsan etmek hakkında kitaplarda yazılan şeyleri tekrar etmek suretiyle bunun hakkında konuşur. Bu yüzden kişi için zor bir koşuldur, zira tüm bu kelimeler sunidir.
Bunu konuşmalarında görüyoruz fakat bunu aynı zamanda yetişkinleri taklit ederek bebekleriyle ve arabalarla oynayan küçük bir çocuk gibi yapmak zorundadır. Üst Işığın ona ihsan ettiği ve ihsan etmenin değerini hissetmeye başladığı koşulu edinene kadar bu böyledir.

Kişi, hayal gücünde, ihsan etmenin ne olduğunu, diğerlerine doğru kendinden nasıl çıktığını ve kendini orada nasıl kaybettiğini, kendini değil de onları hissetmeye nasıl başladığını kendine tasvir etmeye başlar. Bu “biz” bile değildir, yani diğerlerine ilişkin olarak ben. Bunun yerine, kendini hissedip durur ve sadece kendine dışsal olan şeyleri hisseder. Bu hissiyatı kelimelerle aktarmak mümkün değildir, kişinin içinde anlaşılmaya başlanan bir şeydir.

Bu tek gizliliğe ulaşmak olarak adlandırılır. Daha sonra ihsan etmenin açığa çıkmasını talep etmeye başlar. Onun yalnızca Islah Eden Işık yardımıyla ulaştığı şimdi kişi için açık ve nettir. Çift gizlilikten tek gizliliğe geçişte kişi her şeyin yalnızca üst güç aracılığıyla gerçekleştirildiğini ve sadece kendisinin türlü eylemler aracılığıyla bu gücü uyandırabildiğini görür. Fakat bundan daha fazlasını değil.

Burada, onun içinde ihsan etme niteliğini üretecek olan üst güce sahip olması gerektiği şeklindeki talep kişinin içinde olgunlaşır. Biz şimdi, çöldeki kongreden, Firavun’la buluşmadan ve Mısır’dan çıkmadan önce bu koşuldayız.

– 07.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.

“Ben”’ini Evde Bırak

Soru: Arava çölü kongresinde, çalışmamızı en iyi şekilde yerine getirmemizi istiyorum. Başarı elde etmek için içselliğimizde nasıl hareket etmeliyiz?

Cevap: Bu zordur. Sürekli bir analiz yürütmek zorundayım. Sorular sormalı ve bu sorulara cevaplar aramalıyım, inişler ve çıkışlar yaşamalıyım. Ve tüm sorunları sadece dostlarla birleşerek çözmeliyim. Bu şekilde, herkes için bir örnek sergilemiş olurum.

Tek başına başarı imkansızdır. Herkes için, birlikte edinilmek zorundadır. Ve bu da, benim sadece ortak arzu ile ilgilenmem anlamına gelir. Önemli olan benim ne hissettiğim değil, bizim ne hissettiğimizdir. Bir şeyin üzerine yükselen ve bir şeyi ifşa eden ben değilim, biz yükseliyoruz ve biz ifşa ediyoruz. Ben hiç yokum, her zaman biz vardır. Bu “çorbanın” içinde yaşamak istiyorum. “Ben” kelimesi, kişinin kendine dair olan algısı geride bırakılmalıdır.

Daha da ötesi “biz” sadece bir araya toplanmış dostlar ya da “özel güçler birliği” değildir. Tüm bunlar oyuncaklardır. Realitede “biz” bir ruhtur. Birbirleriyle birleşen parçalara sahip değildir; onun içindeki herkes tek bir bütünde erimiştir, kaynaşmıştır. Bugün olduğumuz şeyle bir ilgisi yoktur. Şimdi yaratılmış olan, yeni bir yaratılıştır.

Sonuçta, şekillendirmek istediğimiz manevi öz daha önce mevcut değildi. Daha önce sadece, buna götüren kırık bir Reşimo vardı. Ve bugün, çabalarımızla, bu aşamada düzeltilmesi gereken fakat bizim iyiliğimiz için bilerek kırılmış olan Nikudim dünyasından bir ruh şekillendirmeye çalışıyoruz.

– 08.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.

Çölü Yeşile Çevirecek Arzu

Soru: Şubat’ın sonunda yeniden Arava çölüne gidiyoruz. İlk seferde gerçekleştirmiş olduğumuz şeyi silmemeyi nasıl başarabiliriz?

Cevap: Bu aşama geçen seferkinden farklı. İlk seferde her şeyin bir anda gerçekleştiğini göreceksiniz, tıpkı saf ve bozulmamış bir çocuk gibi. Sonrasında başarılı olduk, ancak bu kez başarı sadece pek çok sorundan, daha fazla derin düşünce ve dalgalanmadan sonra mümkün olacak.

Sonuçta her seferinde arzu daha kurnaz olur ve daha fazla karşı koyar. Ne kadar yükselirseniz yükselin kötü eğiliminiz sizin üzerinize çıkar. Bu nedenle halen olmuş bir şeyi tekrarlayamayız.

En önemli şey buna dâhil olmak, hazırlanmak ve birlik olmamız gerektiğini ve başka seçim olmadığını anlamamız gerekiyor. Aksi takdirde, başlamanın bile faydası yok. Gerçek bir arzu götürmüyorsak çöle gitmeye hiç gerek yok. Bu arzu kırık kalpte ortaya çıkar.

Çölde, kazanan ve hayatta kalan yola gerçekten tutunandır. Bir taraftan kişi yıkık bir haldedir, ancak diğer taraftan ipin ucuna sahiptir. Bu ip dostlarla birliktir. Sonunda, çölden çıkmıyoruz, tersine çöl süt ve balın aktığı İsrail topraklarına dönüşür. Eğer bağ kurarsak tüm manevi bolluğu hemen “oracıkta” alırız. Sonra, aramızda uzanan çöl, Vadedilmiş Topraklara, niyete, Yaratan’a özleme dönüşür. Orada O’nu ifşa ederiz.