Daily Archives: Aralık 5, 2020

Kendimizi Yükselterek, Dünyayı Yükseltiriz

Dersten sonra bizler dünyanın içine gireriz, ve tüm dünya, tüm insanlık, Adam HaRişon’un tüm Kli’si, bizim-on dostun arasına girer. Dünya, onlunun içinde, bağ kurduğum dostlarımın arasında akmaya başlar ve onun düşüncelerini ve arzularını bize getirir.

Bizler, dünyanın arzularını hissetmeliyiz; aksi takdirde, genel ıslaha ulaşamayacağız. Bunun siyaset olmadığını, ekonomi olmadığını, ama Adam HaRişon’un ortak ruhunun muazzam arzusunun aramıza girip bizi etkilediğini, böylece bu engeller üzerinden birliğe dönmemiz gerektiğini anlamalıyız. Eklenen egoizme rağmen, daha da güçlü bir şekilde yeniden bağlanırız.

Kocaman dünyadan gelen izlenimler bizi ayırmamalı. Bizler, dünyadan yalnızca daha sonra ıslah etmek için çalışabileceğimiz izlenimleri alırız.

Birbirimizle olan bağımızı koparmazsak, gün içinde bizi etkileyen tüm koca dünya bize uygun bir şekilde bağlanacak, bizler de onu ıslah edebileceğiz. Kendi içimizde dünyayı ıslah ederek, onun dışarıda da değişmesine neden oluruz çünkü içsel ve dışsal arasında zaten bir bağ doğmuştur.

Eğer dünya gün içinde bizleri bölemez ve onluda birbirimizden ayıramazsa o zaman, birliğimizi ona aktarır ve böylece dünyayı ıslah ederiz. Bu, yavaş yavaş manevi Partzuf’umuzun, onun sonunun (Sof) bir parçasına dönüşür. Henüz onunla aktif olarak çalışamayız, ancak o, zaten Partzuf’un faydalı bir parçası haline gelir.

Böylece günbegün dünyadan yeni arzular emer ve birliğin gücünü ona aktarırız. Tüm insanlık bir Kli’ye, tek bir ruha aittir. Onluda birleşmeye çalışarak, dolayısıyla manevi kabın ve başın (Toch ve Roş) iç kısmını inşa ederiz. Ve henüz birliğe gelmemiş diğer tüm insanlar, Partzuf’un sonudur (Sof). Bu nedenle, bu arzuları birleştirmeliyiz.

Genel ıslah zamanında yaşıyoruz ve bizler tüm dünyayı düşünmeliyiz. Bu nedenle, keşişler gibi bir mağarada, küçük yerleşim yerlerinde yaşamış geçmişin Kabalistlerinin aksine, bizler insanlar arasındayız. Kabalistler her zaman yalnızlık için çabaladılar çünkü henüz dünyayı ıslah etmek için çalışmaya gerek yoktu.

Ama biz farklı bir zamanda yaşıyoruz ve istesek de istemesek de tüm dünyadan izlenimler alıyoruz. Gün boyunca onun arzularını emeriz ve onları işlememiz gerekir. Ve onluda birleştiğimizde, birleşmemizin dünyadan alınan arzuları da içerdiğini hesaba katmalıyız. Ve koca dünyaya geri döndüğümüzde, onu ıslah olmuş arzularla etkileriz ve dünya değişir, ıslah ve birleşmenin gerçekleşmesine doğru ilerler.

Covid Yılına Dönüp Bakmak (Linkedin)

2020’nin başına dönüp baktığımda, insanların hayatlarında Covid zorunluluğu olan değişiklikleri istemeden kabul ettiklerini görüyorum.  Buna salgın demek zordur; bu daha çok, aramızda bölünmeler yaratan ve bizi ayıran yeni bir güçtür. O bir nevi bizi köşelerimize koydu ve bizi yeni yöntemlerle davranmaya zorladı. En azından çoğumuz bunu istemeyebiliriz ama yine de o yukarıdan gelen zorlayıcı bir kuvvettir.

Covid’in bunu yapmasına şaşırmadım. Yeni başladığında hemen bunun artık bizimle birlikte olacak yeni bir şeyin başlangıcı olduğunu söyledim. Buna göre hayatımızı bu gerçeğe uyarlamamızı önerdim. Sürdürülemez olduğu ve aslında Covid-19’un ortaya çıkışını kolaylaştırdığı için, daha önce yaşadığımız duruma geri dönmemiz gerektiğini düşünmüyorum. Bu konuda söz hakkım olsaydı tam tersini söylerdim – Covid’in bizlere, teslim olduğumuz ve kalplerimizi birbirimize doğru değiştirmeyi kabul ettiğimiz noktaya kadar baskı yapmasını, aksi halde virüsün geçen yıl olduğu gibi bizi ayırmaya devam etmesini istiyorum.

Covid’den önceki dünya bir tımarhaneydi: amaçsızca koşturan, öfkeyle birbirleriyle savaşan, üstünlük ve güç için rekabet eden ve giderek daha fazla depresyona giren insanlar. Covid tüm bunları durdurdu çünkü çalışma şeklimizi, sosyalleşme şeklimizi ve ailelerimize davranış şeklimizi değiştirdi. Değerlerimizi değiştirdi ve eskilerinin bize hiçbir faydası olmadığından, bunu yaptığı için mutluyum.

Kendimizi özgür hissettik ama egolarımızın kölesiydik. Hak kazandık ama başkalarını haklarından mahrum etmek için kullandık. Kendimizi güçlü hissettik ama sadece başkalarını küçük düşürdüğümüz için. Ve sonunda, başkalarına zorbalık yapmayı bırakırsak başkalarının bize zorbalık yapacağından korktuk. Covid’in bunları durdurmasına sevindim ve umarım asla geri dönmez.

Şimdi gerçek özgürlüğü, verme özgürlüğünü bulma, destekleme ve başkalarına yer açma zamanı. Bu, komşularımızla paylaşım ve şefkat, dayanışma ve uyum, karşılıklı sorumluluk ve güven toplumu inşa etme özgürlüğüdür. Yeni bir dünya inşa etme zamanıdır.

Şimdi 2020 sona eriyor, umarım bize neyi öğretmek için geldiğini öğrenmişizdir ve geri kalan on yılı onun derslerini yaşayarak geçiririz.

Manevi İlerleme Kriterleri

Gerçek manevi hissiyat, yalnızca onludaki yakınlığımızın ve bağımızın derecesine bağlıdır. Sadece bağımızın gücüyle Yaradan’a yakınlaşırız ve bu eylemden manevi bir sonuç, bir maneviyat hissi alırız.

Daha önce sahip olduğumuz bağ ile şimdi edindiğimiz bağı arasındaki fark, manevi bir ilerleme duygusu verir. Bu nedenle sadece bunu önemsemeli ve sadece buna odaklanmalıyız. Onludaki dostlarımla daha güçlü bir bağ kurmadıysam, ıslahtaki görevimi yerine getirmedim demektir. Diğer bir deyişle, manevi dünyada değil, sadece maddi dünyada yaşamışımdır.

Maddesellik ve maneviyat arasındaki fark, varoluşumda tam olarak desteklemek istediğim şey tarafından belirlenir: ya şu anki aklım ve hislerim ya da manevi akla ve hislere yükselmek yani mantık ötesi inanç için bağımız.

Maddesellik pahasına maneviyata yükselemeyiz ancak mantık ötesi inançla onun üzerine çıkabiliriz. Bu dünyadan, üzerlerine yükselip manevi Kelim’e dönüştürdüğümüz bozukluklar hariç, hiçbir şey almamıza gerek yoktur. Ve bu dünyaya yapışırsam ve gruptan ayrılırsam, o zaman dostlarımla doğru bağa sahip olmam. Sonuçta gruba geldiğimde bu dünyayı bir süreliğine unutuyorum.

Sürekli olarak gruba bağlı hissetmem gerekir ve sadece ben izin verdiğimde, maddi dünya manevi dünyamı, grubu işgal edebilmelidir. Beni yutması ve kontrol etmesi için onun gücünün altına girmemeliyim. Manevi gelişim, maddi varoluştan daha önemli olacak şekilde öncelikler belirlerim.

Sadece Düşüncelerle Yaşamayı Öğrenin

Soru: Sanal bağlantı, bireyi bir kişi olarak geliştirmek için yeterlidir midir?

Cevap: Gelecekte, sanal iletişim farklı bir nitelikte olacaktır. Sözlü veya fiziksel iletişim yoluyla aktarılamayan duyusal, içsel bağların gelişiminin temeli olacaktır.

Bize öyle geliyor ki, bir şekilde birbirimizle temas halindeyiz. Birbirimize zıt olduğumuzdan ve bu nedenle birbirimizi algıladığımızda ve etkilendiğimizde, fiziksel olarak değil, kalplerimiz ve düşüncelerimizle temas kurmamız gerekir.

Soru: Sanal bağlantı yoluyla daha iyi iletişim için, hangi yeni duyu organlarını geliştirmeyi önerirsiniz?

Cevap: İnsanlara sadece düşüncelerle yaşamayı öğrenmelerini tavsiye ederim, böylece hepimiz “yaratılış düşüncesi” adı verilen, tek bir düşüncede birbirimize bağlı olmaya çalışırdık. Bu düşünce içinde, birbirimizi anlar, birbirimizle birleşirdik ve tüm evreni, tüm yaratılışı yöneten ve hepimizin dahil edilmesi gereken düşünceyle bağ kurardık.

Daha Yüksek Bir Manevi Yaşama Doğru

Soru: Bizim dünyamızda kişi korku, neşe, güven vb. hisseder. Manevi dünyada bu tür hisler var mıdır?

Cevap: Manevi dünyada, dünyamızda var olan tüm duygular milyarlarca kez daha yüksek, daha derin ve daha güçlüdür ve kişi onları kontrol edebilir. Eğer dünyamızda belirli duyu organlarıyla doğuyorsak ve onları aşamalı olarak dünyamızın etkisi altında, fakat çok küçük ölçüde geliştiriyorsak, o zaman manevi dünyada onları tam anlamıyla sıfırdan geliştirebiliriz, sadece onlara sahip olmadığımızda, onlar tam gelişmemiş bir safhada olduklarından, onları kullanamayız.

Manevi duyuları geliştirmeye başlayarak, onları tüm üst dünyayı, içindeki tüm güçleri, üzerimizdeki etkilerinin olasılıklarının tüm çeşitlemelerini açığa çıkardığımız bir duruma getiriyoruz.

Onları, geri bildirimlerle nasıl etkilediğimizi hisseder, onlarla belirli etkileşimlere girer ve onlarla oynamaya başlarız. Bizler manevi dünyayı etkileriz, o da bizi etkiler. Üst dünya ile bu etkileşime en yüksek manevi yaşam denir.

” Pandemik Kabuslar Görmek” (Linkedin)

Uyanık ya da uykuda, geçtiğimiz yüzyılda hiçbir olay tüm insanlığı pandemiyle ilgili düşünceler kadar rahatsız etmemiştir. Dünyanın dört bir yanındaki Covid-19 kabusları, en son araştırma konularından biridir. Harvard Üniversitesinin araştırması, dünya çapında insanların, küresel sağlık acil durumunun bir sonucu olarak, hayallerinin sıklığında ve doğasında dikkate değer değişiklikler yaşadıklarını doğrulamıştır. Bu ayrıca virüsün insanlığı tek bir vücut olarak etkilediğini, bu nedenle bizlerin de böyle davranmaya başlamamızın tam zamanı olduğunu doğrulamaktadır.

Koronavirüsün yansımaları münferit olaylar değil, tüm insan ırkını etkileyen küresel olaylardır. Harvard Tıp Fakültesi araştırmasına göre, salgınla ilgili gündüz korkuları ve endişeleri, geceleri uyurken insanların zihninde hapsolmuş durumdadır. Araştırma, insanların konumu ve mesleği ne olursa olsun, katil böcek sürülerinin benzer tuhaf hayallerini ve diğer virüsle ilgili görüntüleri anlatan küresel bir ankete binlerce yanıtı değerlendirmiştir.

Rüyalar, kişinin gün içinde biriktirdiği bir dizi düşünce ve arzudan oluşur. Farkında olmasa bile kişinin bilinçaltında kalırlar. Bir kişi başını yastığına koyup uykuya daldığında, artık düşüncelerini ve gizli arzularını kontrol edemez. Uyku sırasında onlar bireyin hafızasından çekilir ve rüya şeklinde ortaya çıkar.

Duygularımız, düşüncelerimiz, hislerimiz ve arzularımız sınırlamalardan, dış dünyanın baskısından ve fiziksel sınırlardan arınmış olduğunda, çoğu zaman mantıksız ve tuhaf bir şekilde tezahür eden unsurları ve deneyimleri karıştırarak, bir rüyaya bağlanır ve bütünleşir. Bu süreç, kökenleri ve yorumlanmaları hakkında her türlü teori ve spekülasyona yol açmıştır. Ancak rüyalar bundan başka bir şey değildir, psikososyal ve fizyolojik bir süreçtir. Günün sonunda, bizi sürekli uyandıran ve beynimiz artık tam güçle çalışmadığında, uykumuzda bile dinlenmemize izin vermeyen iç sinir sistemiyle bütünleşmiş olduğumuz şeydir.

Rüya görme, görüntüleri işlememize ve onlardan kurtulmamıza izin veren önemli bir mekanizmadır. Bazen rüyalar basit değildir, bizi hoş olmayan durumlara, strese ve korkulara sokabilirler. Bu nedenle yatmadan önce yatıştırıcı ve hatta komik bir şeyler okumanız tavsiye edilir. İlahiler okumak, düşünceleri iyi bir yöne yönlendirmeye de yardımcı olabilir. Ayrıca seks de stresi azaltabilir ve vücudu gün boyunca biriktirdiği gerginlikten kurtarabilir.

Koronavirüs salgınından bu yana günlük hayatımızın stresi dünya çapında bir fenomen haline geldi. Kabala bilgeliğine göre bu dönem, insanlığın bireysel gelişim aşamasını tamamladığı ve tüm bireylerin tek bir beden, tek bir aile, tek ruh olarak bağlandığı daha yüksek ve yeni bir aşamaya geçtiği bir dönemdir. Bu nedenle, dünyanın kendisi küresel ve daire haline geldiği için, artık kabusların bile küresel olarak benzer olması doğaldır.

Hepimiz birbirimize bağlandık, ortak zorlukları ve deneyimleri paylaşıyoruz. Aynı pandemiyi yaşıyoruz ve uyanıkken aynı krizlerle karşılaşıyoruz. Herkes kişisel hayatı, ailesi ve işi hakkında düşünse de, bu bireysel düşünceler artık dünyanın kolektif bilincinde birleştiğinden, deneyimlerimiz giderek benzer hale gelmektedir. Bu yeni koşullar, kâbusumuzu daha hoş bir dünya ve canlı gerçekliğin hayaline dönüştürmek için dikkate değer bir fırsat sunmaktadır.

Duyguları İfade Etme Yeri Olarak Sosyal Ağlar

Soru: Önceden,  kişi bazı olumlu veya olumsuz duygularla boğulduysa bunları birkaç arkadaşıyla paylaşabiliyordu, bugün bunları milyonlarca insanla paylaşabilmekte. Bu fırsat bizi insan olarak geliştirir mi?

Cevap: Hayır, bu anaokulunda olduğu gibi saçmalıktır. Kişi neyi paylaşır? Başkaları ondan hangi duyguları alır? Buna nasıl tepki verirler? Bütün bunlar ilkel bir seviyededir ve hiçbir şey ifade etmezler. Sonuçta, her birimize rehberlik eden şey sadece günlük egoizmdir.

Soru: Özellikle genç nesil için, kişinin düşüncelerini ve duygularını sözlü olarak ifade etmesi giderek zorlaşmaktadır. Ek olarak, çoğu kişi yazım yetersizliğinden utanmaktadır, bu yüzden insanlar ifadeleri, beğenileri ve diğer sembolleri kullanmaktadır. Mağara zamanlarına geri döneceğimizi düşünüyor musunuz yoksa bu bir tür gelişim mi?

Cevap:  Bence bu iyi bir şey. Bunlar mağara zamanları değil.

Mağara dönemlerinde, teknik olanlar dışında bilgi aktarımında herhangi bir kısıtlama yoktu. Bugün, bilgi aktarımında bir kısıtlama var çünkü bilginin kendisi sadece mevcut değildir; çok sabittir. Bu nedenle, herhangi bir sorun yaşamadan ifadelere sığar.

Bozulma ifadelerden değil, kendinden kaynaklanıyor. İfadeler, bu bozulmanın yan ürünüdür.