Yaradan’ı Tadın

Yaşadığımız dünya ile manevi dünya arasındaki fark Yaradan’ın algısındaki farktır.

Manevi dünya,  kişi kendisinin daha yüksek bir gücün içinde olduğunu hissettiğinde, tıpkı şu anda belirli nesnelerle dolu bir tür boşlukta olduğumuz, belirli yasalara uyduğumuz gibi, bir üst gücün hissiyatındaki yaşamdır.

Manevi dünyanın tüm doğasına Yaradan denir.

Üst dünyayı hisseden kişi, onun yasalarının merhametine kaldığını ve onları algılamak zorunda olduğunu hisseder. Onlarla nasıl ilişki kurduğuna uygun olarak, üst dünyanın yönetimini edinir, ama üst dünya yine de onu kontrol eder.

Başka bir deyişle, maneviyat duygusu, kişinin üst dünya ile uyuşması/benzeşmesi üzerine inşa edilir. Kişi bunu, manevi nitelikleri, güçlerin, yasaların ve bağların algılanması ölçüsünde hisseder. Kişi, duyularına gelene kadar bunu hissetmez.

Dünyamızdaki bir çocuğun annesini, köşesini, beşiğini ve oyuncaklarını hissetmesi gibidir, ama onun için diğer her şey yokmuş gibi gelmektedir.  Yani bizler, üst dünyayla ilişki içindeyiz.

“Yaradan’ı tadın” denir. Tat alma, bizim en yakın hissimizdir. Çocukların yenilebilir olup olmadığını anlamadan, her şeyi nasıl ağızlarına soktuklarına bakın. Her şeyin tadına bakarlar.

Bu nedenle, Kabala’da yemek yemek, herhangi bir özelliğin veya olgunun en yakın, en içsel, en anlaşılır hissidir. Temel olarak, beş duyumuzun tümü işin içindedir ama en önemlisi tat almadır.

Her şey kişinin niteliklerine bağlıdır ve bu sürekli değişmektedir. Bizim dünyamızda olduğu gibi, insan bazen tuzlu, bazen acı, tatlı, ekşi vb. ister, ama tüm bunlar tek bir tat tomurcuğundadır. Sesler, renkler, şekiller hakkında konuşursak, o zaman hala birçok farklı seviye ve etki olasılığı vardır.

Benzer şekilde, manevi dünyada beş manevi duyumuz vardır ve her biri çok geniş bir algı yelpazesine sahiptir.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed