Monthly Archives: Aralık 2020

Alay Edilmekten Korkmayın

Soru: Düşüncelerinizi, duygularınızı ve hislerinizi ifade etme korkusu, kişinin başkalarının nasıl tepki vereceğini bilmemesinden kaynaklanır. Reddedilmekten veya alay edilmekten korkar. Böyle insanlara ne tavsiye edersiniz?

Cevap: Bu; doğru, gelişmiş, özel, arkadaş canlısı, iyi niyetli görünmek isteyen sıradan insan egoizmidir. Kural olarak, kişi eleştirileceğinden, reddedileceğinden vb.den korkar.

Ama genel olarak, İntegral eğitim kursunun açılmasından önce, özel bir eğitim yaparsak ya da insanları uzaktan dikkatli bir şekilde tanıtarak başlarsak, ilk derslerde her şeyin kolay olacağını düşünüyorum.

Ve sonra her şey doğal hale gelecektir.  Birkaç oturumdan sonra, birbirleriyle tamamen rahatlamış hissedecekler ve aralarında hiçbir fark kalmayacaktır. Tamamen yeni, içlerinde derinlemesine gizlenmiş niteliklerle uğraştıklarını ve herhangi bir dünyevi özellikler veya gelişim seviyesiyle ilgili olmadığını anlayacaklar.

Yabancılar Benim İçin Benden Daha Önemlidir

Soru: Büyük Kabalist Ari, beş tür arzu olduğunu yazmış. İki tür, benim içsel arzularımdır. Bana yakınlardır, bu yüzden onları önemserim. Ve benim dışımda olan ve onları yabancı olarak hissettiğim için ilgilenemediğim insanları kapsayan, üç arzu türü daha vardır.

Kabala yöntemini uyguladığımda, onların arzularını bugün benim kendi arzularımı hissettiğimden çok daha yakın hissedecek miyim?

Cevap: Evet. Şu anda sizin ölümlü, geçici bedeninizin sizin için değerli olduğu kadar, bu ölçüde onların ebedi, mükemmel ruhunuz olduklarını hissedeceksiniz ve onlara, kendinize olduğundan daha fazla yatırım yapacaksınız.

Yorum: Bunun mümkün olduğuna inanmak zor.

Cevabım: Mümkün. Sadece doğru bağı görmeniz gerekiyor.

Yaradan, sizin yapamayacağınız hiçbir şeyi talep etmez. Ama O, sizin bakış açınızı değiştirmenizi ister, böylece dışınızda var olanın, bugün sizin kendinizden daha önemli olduğunu saptarsınız.

Soru: Yaradan burada nerededir?

Cevap: Yaradan, her şeyi yaratan, her şeyi ikiye bölen ve “Komşunu kendin gibi sev.” koşulunu veren, doğanın ortak gücüdür. Bu asgaridir, ama aslında komşunuzu kendinizden daha çok sevmelisiniz. Ve o zaman, geçici ve kusurlu bir hayvan olarak kendinizle değil, ruhunuzla, ebedi halinizle, ebedi potansiyelinizle ilgileneceksiniz. Böylece, tamamen farklı bir dünya anlayışına geleceksiniz.

Genel Güç, Genel Düşünce

Soru: Sadece bir kişiyi (grubu değil, bir lideri) takip etmeye değecek durumlar var mıdır?

Cevap: Evet. Daha yüksek bir hedefe ulaşmak istiyorsak, o zaman kalabalığın görüşüne güvenemeyiz, çünkü birçok fikre sahip bir kalabalık olduklarından, kendisinden daha özel veya daha yüksek bir şey ortaya koyamazlar. Bundan ortaya ne çıkacağını görmekteyiz. Bütün bunlar sadece insanları kandırmak için icat edildi.

Koşulumuzun üstüne çıkmak istiyorsak kalabalığa ihtiyacımız yok. İnsanları, o aynı kalabalığı bile, bilginin üstünde inançla kendi üzerlerine yani bir sonraki gelişim düzeyine çıkabilen, yaratılışı algılayan bir kolektif olmak için eğitmemiz gerekiyor.

Soru: Ancak bu duruma yükselmek için kişisel görüşleri iptal etmek ve birleştirilmiş bir arzu yaratma çabalarını bir araya getirmek gerekiyor. Neden görüşlerimizi iptal etmeden, sadece onları ekleyemiyoruz?

Cevap: Olmaz. Eğer böyle yaparsak, bilginin üzerinde inanca ulaşamayacağız. Her birimiz kolektifle ilgili olarak kendimizi alçak tutmalıyız ve o zaman hepimiz, birliğimiz içinde,  bireysel olarak veya toplam olarak her birimizden daha yüksek olduğumuz bir duruma geleceğiz.

Burada tamamen farklı bir ilke işlemektedir. Egoizmimle çalışıyorum, toplumu gözümde yükseltiyorum ve onu kutsal bir şey olarak kabul ediyorum. Birey olarak haklı olduğum gerçeğine rağmen, toplumun görüşünü kendi görüşümün üzerinde kabul ediyorum çünkü o bir toplum! Onun içinde ortak bir güç, ortak bir fikir olduğunu anlıyorum.

Bu kalabalığın görüşü değildir. Birbirimize bağlı olmayı isteyerek, hepimiz birbirimizin içindeyiz, her biri kendini feshediyor. O zaman, herkesin kendini diğerleriyle eşitlediği bir durum yaratıyoruz. Sonra gelişimimizin bir sonraki seviyesini, her bir iptal noktasından hissetmeye başlarız. Buna bilginin üzerinde inanç denir.

Twitter’da Düşüncelerim / 12 Aralık 2020

Kişiye dış dünyayı hissediyormuş gibi geliyor. Kişi kendi içinde hapsolmuştur ve kendini içten hisseder. Gerçek içimizdedir. Sanki bir yerlerde uyuyor ve bir şeyi, bir yerlerde nasıl yaptığımla ilgili rüyalar görüyormuşum gibi. Uyandığımda, gerçek realitenim farklı olduğunu görüyorum. Aynı şekilde maneviyatı ifşa ederken, hayalperestler gibi olduğumuzu anlarız.

Mantık üstü inanç, realitenin hayal ettiğim gibi olmadığını anlamaktır. Beni yöneten üst güç olan Yaradan’ın içindeyim. Önümde görünen devasa dünya içimde. Tüm dünyamı doldurması ve her şeyi doğru olarak ayalaması için Yaradan’ın kuvvetine çekmeliyim.

Kişi, tüm evreni dolduran Yaradan’ı ifşa etmek için her türlü çabayı göstermelidir. Bu, ancak on kişi aracılığıyla, dostlarla kaybolup çözülerek, içlerinde de çokça çözülerek mümkündür ki, Yaradan’ın O’nu ifşa etmenizi bekleyen dostların arkasında nasıl durduğunu hissedeceksiniz.

En önemli şey, her zaman birlik için çaba harcamak, birliği korumaktır. Yukarıdan bölünürüz fakat birleşiriz. Yaradan ile karşılıklı çalışmamız burada yatmaktadır. O bizi parçalara ayırır – ve biz bağlanırız. Bizi tekrar ayırır- ve biz yeniden bağlanırız. Bu çalışmada Yaradan ile bağımızın farkında olmalıyız.

Yaradan kırılışı Kendi başına gerçekleştirir – ve biz O’ndan bağı talep ederiz. Tüm bu eylemlerde O’nu hissederiz, şifreli bir program aracılığıyla ne söylemek istediğini anlarız. Işığın çıkışları ve girişleriyle, Yaradan’ın bize O’na nasıl yaklaşacağımızı öğrettiğini hissederiz.

 

“Sosyal Medya Ve Her Şeye Gücü Yeten Para” (Medium)

Son sosyal medya devlerinin eylemlerinin de gösterdiği gibi, yine para ve kontrol,  Amerikan ideallerini gasp ediyor. Bizi bir araya getiren, aramızdaki mesafeleri azaltan ve küresel bir köy oluşturan bu yeni iletişim platformları, YouTube, Facebook ve diğerleri, Amerikan siyasi yelpazesinin bir tarafının gücünden yararlanmak ve onu güçlendirmek için siyasi içeriği sansürlemeye karar vererek, Amerika’nın temel demokrasi, çoğulculuk ve ifade özgürlüğü değerlerini baltalıyorlar.

Google’ın sahip olduğu,  YouTube kanalı, görevdeki cumhurbaşkanının hukuk ekibi dolandırıcılık iddialarının ortasında hala sonuçlara itiraz ederken, iddialarını kanıtladığı varsayılan video kayıtları da dahil, 2020 başkanlık seçimine itiraz eden videoları kaldıracağını duyurdu. Ayrıca WhatsApp ve Instagram’ın sahibi Facebook da bir başka tartışmanın merkezinde yer alıyor. ABD hükümeti ve 48 eyalet ve bölge, şirketi daha küçük rakiplere zarar vermek için gücünü kötüye kullanmakla suçlayarak dava açıyor.

3 Dolarlık Banknot Kadar Sahte Çoğulculuk

Günümüzde medya ve özellikle sosyal medya, sanki açık bir çekmiş gibi sınırsız faydaya sahiptir. Daha önce hiç olmadığı kadar yaygın etkisinden ve gücünden yararlanmaktadır. Herhangi bir anda, kamuoyu şu ya da bu şekilde etkilenebilir. Milyarlarca dolarlık bir çanta ile herkes cumhurbaşkanı veya başbakan olabilir. Sosyal medyanın bir siyasi tarafı diğerine tercih ettiği ideolojik bir tercihi varmış gibi görünebilir ama aslında, hepsi her şeye gücü yeten para ile ilgilidir.

Para kontrolü satın alabilir ve kontrol her şeyi alt edebilir ve etkileyebilir, asi davranış özgürlüğü ve aşırı güç sağlar. Gün geçtikçe, sosyal platformlar, insanlar yavaş yavaş zayıflayıp teslim olana kadar herkesin üzerinde gitmekten zevk alan insan egosunu besleyerek, birbirlerine iftira etmeye ve ağır eleştirilere açık yerler haline gelmekte. Sınırsız bir alan, tamamen üstünlük için izin verir. Her gün, diğer insanlara duyulan nefret, insan toplumunun bedenini yiyip bitiren ve bedenin ölümüne neden olan bir kanser gibi büyüyor.

Medyanın doğru rolü bizi bir araya getirmek, tüm organları tek bir sağlıklı bedende, birbirine bağlamaya hizmet etmektir. Toplumun tüm farklı kesimlerinin (sol ve sağ, tüm farklı çıkar gruplarının temsilcileri, hatta toplumun kenarındakiler) bir arada oturması ve halkın yararı için birlikte çalışması ne kadar iyi olurdu.

Ne Pahasına Olursa Olsun Birleşme

Her görüşün kendine ait bir alanı olmalı, hiçbir görüşe boyun eğdirilmemeli ve hiçbir ses susturulmamalıdır, ancak bu, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir zaman olmuyor. Mevcut durumun sürdürülemez olduğu gerçeğiyle uzlaşmalıyız – her şey çürümüştür ve bu nedenle köklü bir değişime ihtiyaç vardır.

Sosyal medyanın böylesine bir birleşme rolü oynadığını hayal etmek ütopik bir fantezi gibi görünse de, bunun tek nedeni, toplumun sağlığına ve ruh sağlığına zararlı bir yalan ve yanlış bilgilendirme dünyasına sürekli olarak maruz kalmamızdır. Sosyal medya, onun şu anki çalışma şekli, tamamen kapatılmalıdır; aksi takdirde toplumu yok edecektir. İnsanlar bunu değiştirme gücüne sahiptir ama sadece güçlü ve birleşik bir talep yoluyla.

Yeni bir kural, medyanın ve tüm sosyal medya platformlarının çalışmalarına rehberlik etmelidir: halkın refahına katkıda bulunan haberler ve içerikler yayınlayın ve insan toplumunu birleştirmeye çalışın. Kimsenin bir başkasının görüşünü, sadece onu farklı bir durumla dengelemekten,  değişen bakış açılarına karşılıklı olarak tamamlayıcı olmaya, bütünlüğe doğru rehberlik etmekten başka, baltalamaya hakkı olmayacak.

Tam olarak zıtlar, karşılıklı kabule ulaştıklarında, toplum yeni bir gelişim aşamasına ulaşır. Bu değerleri besleyen sosyal medya, bugün küresel ve birbirine bağlı dünyamızın ihtiyacı olan şeydir. Herkese sağlanan faydalar, paha biçilemez!

“Şimdiye Kadarki En Kötü Yıl Mı?” (Medium)

Time dergisinin film eleştirmeni Stephanie Zacharek, “Şimdiye Kadarki En Kötü Yıl” adını verdiği 2020’yi özetleyen baş makalesinde şunları yazdı: “2020 distopik bir film olsaydı, muhtemelen 20 dakika sonra kapatırdınız. Bu yıl, kurgusal bir kıyamet gibi ölümcül derecede heyecan verici değildi. Acı ile işlenmesinin yanı sıra, çıldırtıcı derecede sıradan bir şeydi, gündelik rutinler aleyhimize döndü.” Dahası, “Bu yılki en zayıflatıcı tehdidimiz”, “bir çaresizlik duygusuydu” ve “1930’larda faşizmin yayılmasından bu yana … bu kadar çok anormal olayla karşılaşmadık” diye ekliyor.

Seçkin film eleştirmenine tüm saygımla, kesinlikle katılmıyorum. Bu pandemide anormal hiçbir şey olmadığı için, bu yıl anormal bir şey olmadı. Bilakis, bu yıla kadar çıldırtıcı, anormal bir yaşam tarzına öncülük ediyorduk ve virüsten aldığımız “kısıtlama emri”,  Dünya Gezegeninde normalliği eski haline getirdi. Yüzyılı aşkın bir süredir ilk kez, hayat normal bir şekilde işledi!

Doğanın sınırlarını, kopuşun eşiğine kadar zorluyorduk ve virüs, gezegenin geri kalanıyla birlikte kendimizi havaya uçurmadan önce bizi durdurabilmenin en hafif yoludur. Doğa bize Covid-19’dan daha nazik olamazdı.

Ayrıca, mantıklı olan herhangi bir kişi,  orman yangınları, kasırgalar, pandemi ve depremler hakkında anormal olduklarını nasıl söyleyebilir? Doğal olaylar nasıl anormal olabilir? Sadece çarpık bir perspektif, doğal olayları olağanüstü olarak ve yapay olanı normal gibi görür. Sadece bu da değil, Time gibi seçkin bir derginin 2020’deki bir baş yazısında, doğanın doğal olmadığını ilan etmesi, yaşadığımız dünyayı yanlış anlamamızın bir kanıtıdır.  Bu yıl için pişman olunacak bir şey varsa, bu da bizim aptallığımızdır.

Time’daki insanlar, bir iletişim aracı olarak rolleri ve medyanın rolü hakkında açıkça hiçbir fikre sahip değiller. Dergilerini eğitim amaçlı kullanmak, insanlara nerede olduğumuzu ve nereye gittiğimizi öğretmek için kullanmak yerine, süslü anlamsız sözlerini yaymak için kullanıyorlar.

2020, şimdiye kadarki en iyi yıldır!  Bu, doğanın bizlere,  sistemine kurduğumuz çarpıklıklara nasıl tepki verdiğini açık bir şekilde gösterdiği ilk zamandır. Bize sınırı aştığımızı ve gittiğimiz yola devam edersek kendimizi yok edeceğimizi söylemektedir. Doğa Ana nankör çocuklarını kurtarmak için elinden geleni yapıyor, bizler de şımarık veletler gibi, bize istediğimiz şekeri vermediğinden mızmızlanıyoruz.

Ne yaptığınızı bilmediğinizde, ellerinizi cebinizin içine iyice sokun ve daha akıllı olana kadar onları orada tutun. Bizler tam tersini yapıyoruz: bir şekilde doğadan daha fazla eğlence çıkarmak için, her butonu çeviriyoruz ve bulabildiğimiz her düğmeye basıyoruz. Bugüne kadar hayatta kalmamız sadece bir mucize. Koronavirüs, bizi eve gitmeye ve tek evimizi kötüye kullanmamızı sınırlamaya zorlayarak, hayatımızı kurtardı. Bu, açıkça bir lütuftur ama yine de aptalca, en beğenilen yayınlarımızdan birinin ön sayfasında onu lanetliyoruz.

Medya bizim bir numaralı eğitim aracımızdır. Onu, kendimizi ve çevremizi öğrenmek için kullanmalıyız, doğanın öğretilerinden şikayet etmek değil, evrenimiz olan ekosistem içinde nasıl çalışmamız gerektiğini açıklamak için kullanmalıyız. Bu kapalı bir sistemdir ve her bir kötülük, sonuçlarına katlanır. Bunu hemen hissetmeyebiliriz, ancak bunun nedeni çevremize karşı duyarsız olmamız ve birbirimizle olan bağlarımızdan habersiz olmamızdır. Karşılıklı bağımlılığımızın daha fazla farkında olsaydık, kötülüklerimizin olumsuz etkisini hemen görürdük ve bu suçlar bize zarar verdiğinde, bunun bizim hatamız olmadığını düşünmezdik. Bu kadar “olaylı” bir yıl geçirmemizin nedeni sadece bizim yaptıklarımız değil, başka kimsenin de değil.

Covid-19’un 2020’de bize öğrettiği dersi alamazsak, 2021 bize aynı dersi daha da acı bir şekilde öğretecek. Bu, doğanın kötülüğünden değil, bizim aptallığımızdan dolayıdır. Doğa Ana için üzülüyorum; böyle inatçı çocukları yetiştirmek kolay değildir. Aynı zamanda, bize yapması gerekeni öğretmek için her zaman en az acı veren yolları seçtiği ve sonunda bize kendi yollarını göstermeyi seçtiği için minnettarım, böylece onları inceleyebilir ve kendi dünyamızda da yetişkinler olabiliriz.

Günah – Hedefe Doğru Gidişten Sapma

Kabala bilgeliği, bir insanın bu dünyadaki, bu yaşamdaki amacından, varlığımızın ideal bir şekilde gerçekleşmesine ulaşmak için kendimizle ne yapmamız gerektiğinden bahseder. Nasıl yaşayacağımızı bilmiyoruz. İnsanların,  dünyanın ve yaşamın etrafında başıboş dolaşırken, nasıl sebepsiz, amaçsız bir şekilde yaşadıklarını görüyoruz.

Kabala, hayatımızı bir amaca uygun hale getirmeyi teklif eder ki böylece sonunda evrenimizin, tüm yaratılışımızın ve bizim yaratıldığımız koşula ulaşabiliriz.

Bu hedeften sapmaya “günah” denir. Burada her şey kişiye, onun yetiştirilme şekline ve eğitimine, kendini nasıl algıladığına ve yaratılış amacına, kişinin onu ne kadar bilip sahiplendiğine bağlıdır.

Bunun hakkında hiçbir fikri olmayan sıradan insanlar, bu tür sorular sormazlar ve aslında neyin günah olduğunu düşünmezler. Onlar için günah kötü davranış, hırsızlık, bazı kabahatler vs.’dir. Bu da doğrudur. Ancak gerçek şu ki, kendilerini doğru bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştirmediklerini, doğru hedefe doğru ilerleyip ilerlemediklerini bilmiyorlar.

Bu nedenle, insanları, tüm insan eylemlerinin, yaratılış amacına yönelik harekete göre değerlendirildiği konusunda eğitmek çok önemlidir. Bu, günahın veya tersine bir emrin veya iyiliğin ölçüldüğü ana noktadır.

Ve bu şekilde ilerlememiz gerektiğini, açıkça bilir ve anlarsak, o zaman hedefin kendisine bağlı olarak ve ona doğru ilerleyerek, bizi bu hedefe en kısa, en uygun şekilde götüren eylemlerden bahsedebiliriz.

Bu tür eylemlere emir denir çünkü doğa açısından bize bu şekilde hareket etmemiz emredilmiştir. Bunu tüm evrenin yapısından anlıyoruz.

Tersine, bizi uzaklaştıran hatta geri çeviren ve bizi hedefe ulaşmaktan uzaklaştıran eylemlere günah denir.

Amacımız, O’na form eşitliğimiz ölçüsünde Kendini ifşa eden, Yaradan’ı anlamaktır. Bu nedenle, O’na benzemeyi amaçlayan eylemlerimizden her birine emirler, iyilik/doğruluk ve ıslah denir.

Form eşitliği, Yaradan’ın niteliklerini edinmiş olmamız gerçeğinde yatmaktadır. O zaman O’na daha yakın olacağız.

Yaradan’ın nitelikleri ihsan etme ve sevgidir. Bu nedenle, “komşunu kendin gibi sev”, gelişimimizin ana emridir.

Sanal İletişimin Avantajları

Soru: Sanal bağlantı, manevi bağlantıya yakın mı?

Cevap: Sanal iletişim bir şekilde yakın olabilir. Kesinlikle bizi iletişim kurmaya ve dünya düşüncesi ile meşgul olmaya itiyor, ancak bunu nasıl doğru yapacağımızı öğrenmemiz gerekiyor. Kuşkusuz, bu bağlantı, bizi gelişimimizin nihai hedefine yaklaştırıyor.

Soru: Sanal dünya, insanlar için fiziksel dünyadan daha mı güvenli?

Cevap: Fiziksel dünya var olduğu sürece birbirimizi yok edebiliriz. Sanal dünyaya gelince, her şey onun fiziksel dünyaya göre nasıl konumlandırılacağına bağlıdır: ona hizmet etmek ya da tam tersi.

Dünyayı Yeni Bir Perspektiften Görün

Zohar Kitabı, yazarlarının, Rabbi Şimon’un öğrencilerinin, derslerden önce nasıl bir araya geldiklerini ve her seferinde yeni bir yaratılış derinliğini ifşa ettiklerini ve bu kitapta onları tanımladıklarını anlatır. Derse odaklanmadan önce aralarında o kadar büyük bir nefret hissettiler ki birbirlerini öldürmeye hazırdılar. Egoizmleri bu kadar büyüktü.

Aramızdaki bağları, en azından aynı eğilimle, aynı sisteme göre nasıl yeniden inşa edeceğimizi öğrenmeliyiz. Bu, üstümüzde başka bir kat inşa etmek anlamına gelir, “sevgi tüm günahları örter.” Suçlar ve günahlar kalır ve onların üstünde aramızda bir bağlantı inşa edilir. Aynı anda iki dünyada böyle var oluruz: dünyamızda ve manevi dünyada.

Onluda birbirimize odaklanmaya çalışarak, saran ışığın etkisini üzerimizde yavaş yavaş uyandırır ve çağırırız ve onun yardımıyla her onluda ikinci bir kat inşa etmemiz gerekir. Bizim seviyemize, bize bağlı olan (dua etmek, haykırmak, O’ndan istemek ) her şeyi yapmak için bunu, Yaradan’dan talep etmeliyiz ve o zaman başarılı olacağız. Bildiğimiz her şeyin ve mantığımızın ötesine,  dünya algısının üzerine yükseldiğimizi ve onu farklı bir biçimde, sentetik olarak görmeye başladığımızı, hissetmeye başlayacağız. Böylece ilk egoist zeminimize rağmen, her şeyin kesinlikle küresel olarak bağlantılı olduğunu görebiliriz.

O zaman tüm sorunlar ve farklılıklar kaybolur ve bunun yerine birbirlerini tamamlamaya başlarlar, ki bu da manevi bağ sistemidir. Aslında öğrenmemiz gereken şey budur. Onlularda ve çalışmamızda bununla meşgul oluruz. Bu, çalışmamızın amacıdır, bu dünyadaki yaşamlarımız, maddesel koşula tekrar tekrar dönerken, aramızda kalacak ve daha da büyüyecek olan tüm tutarsızlıkları ve anlaşmazlıkları örten, aramızdaki bağı yeniden onarmak ve yeniden inşa etmek. Bu, bu şekilde çalışır.

Fiziksel Dünyaya İhtiyacımız Var Mı?

Soru: Son yıllarda, teknolojinin ahlaki standartlarımızın önünde olduğunu gördük. Doğa neden teknolojiyi ahlaki değerlerimizin büyümesinden daha hızlı geliştirmemize izin veriyor?

Cevap: İnsan doğasının kötülüğünü fark etmek ve onu düzeltmeye başlamak için.

Soru: Giderek artan sayıda genç, sanal gerçeklikte yaşamayı tercih ediyor. Yakın gelecekte fiziksel dünyaya artık hiç ihtiyaç duymayacağımızı düşünmüyor musunuz?

Cevap: Hayır, ona ihtiyacımız olacak. Bir düğmeye basıp bu fiziksel dünyayı iptal ettiğimizi söyleyemeyiz. İsteseydik bile,  bunu yapamazdık. Fiziksel varlığımızı bir şekilde sürdürmek zorunda kalırdık.

Prensip olarak, tüm düşüncelerimiz sanal dünyada yoğunlaşabilir. Bununla birlikte, bu, bizi nereye götürdüğünü anlamak için doğamızın kötülüğünün fark edilmesi sürecinde, sadece kısa bir dönem alacaktır. Bu durumdan çıkıp doğru forma geleceğiz.