Daily Archives: Mart 3, 2021

Dünyanın Tembel İnsanlara İhtiyacı Var

Haberlerde (The Guardian):  “ Bir Alman üniversitesi, hiçbir şey yapmamayı ciddi şekilde taahhüt eden başvuru sahiplerine ‘aylaklık bursu’ veriyor.

“Hamburg Güzel Sanatlar Üniversitesi 1.600 € luk üç burs yeri ilan etti… Başvuranlar… jüriyi seçtikleri  ‘aktif hareketsizlik’ alanının özellikle etkileyici veya amaca uygun olduğuna ikna etmelidir.

“Başvuru formu sadece dört sorudan oluşmaktadır: Ne yapmak istemezsiniz? Ne kadar zamandır yapmak istemiyorsunuz? Özellikle bunu yapmamak neden önemlidir? Neden bunu yapmamak için doğru kişisiniz? …

Von Borries, Projenin arkasındaki fikrin, sürdürülebilirliği teşvik ederken aynı zamanda başarıya değer veren bir toplumun görünen çelişkisine ilişkin bir tartışmadan kaynaklandığını söyledi. “Bu burs programı bir şaka değil, ciddi niyetleri olan bir deneydir – başarıları ve yetenekleri etrafında yapılandırılmış bir toplumu nasıl tersine çevirebilirsiniz?” …

“Tüm başvurular, Önemsizlik Okulu: Daha İyi Bir Hayata Doğru… adlı serginin bir parçasını oluşturacak. Şu soru etrafında yapılandırılacaktır: ‘Hayatımın başkalarının yaşamları üzerinde daha az olumsuz sonuç doğurması için nelerden kaçınabilirim?’ ”

Yorumum: Tembel olmak kolay değil. Aslında bu basit bir görev değildir. Kendini özgür hissedebilen, herhangi bir zorunluluğa maruz kalmayan kişi, her şeyden önce yaratıcı kişidir.

Genellikle bu tür insanlar yaratıcı olma eğilimindedir. Bilim, sanat, müzik ve görsel sanatlar nereden geldi? Hayatlarında, hiçbir şey yapmak zorunda kalmayan insanlardan, aristokratlardan.

Soru: İşe gitmeleri gerekmiyor muydu?

Cevap: Hayır. Onlar tanıştılar, seyahat ettiler ve konuştular. Balolar düzenlediler, her türlü müzikal faaliyette bulundular, vb. Bu, fiziksel emek dışında, bilime, sanata ve her şeye yol açtı.

Bu nedenle, eğer insanların, bir kişinin manevi arayışlarına karşı doğru tutuma sahip olmasını istiyorsak, bu dünyadaki manevi arayışı kastediyorum, o zaman onlara bunu yapmaları için zaman vermeliyiz, böylece bu zavallı programcılar ve diğerleri gibi 15 saat çalışmak zorunda kalmamalarını sağlamalıyız.

Aksine, boş zamanları olduğundan emin olmalıyız. Böylece seyahat eder, bir şeyler tartışır, oturup konuşurlardı, böylece aristokratlar gibi olabilirler. Arkamızda milyonlar varken aristokrat olmamıza gerek yok, ancak güvenli bir gelirimiz olduğunu ve tembel olmayı göze alamayacağımızı, ama çalışmak zorunda olmadığımızı hissetmemiz gerekiyor. Özel sanat eserleri, edebiyat ve müzik yapmanın tek yolu budur.

Bu, kişinin dünyaya karşı tutumu olmalıdır. Aksi takdirde ondan hiçbir şey çıkmaz.  Zamanımızda neler olup bittiğine bakın!

İnsanlar dünyayla bu şekilde ilişki kurarlarsa ve kendilerini bu şekilde organize ederlerse, makul bir yaşam standardı yaratabilecek özel insanları hesaba katarlarsa, bu sözde “hiçbir şey yapmamaktan” büyük bir fayda göreceğiz.

Bu yaratıcı insanlar, bir zamanlar garantili bir geliri olan toprak sahipleri, soylular gibi olmalıdır.

Soru: Dünyanın onlara ihtiyacı var mı? Dünya diyor ki: “Onlar aylaklar.”

Cevap: Dünya onlarsız yapamaz. Onlar, dünyaya, hayata, yaratılışa, Yaradan’a, her şeye karşı tam olarak doğru tutum sergilerler. Kendilerini doğru bir şekilde yönetirler. Yani her şey için zamana sahiptirler. Yaratıcı bir kişi dışarıdan baskı hissetmemelidir, sadece içeriden hissetmelidir, eğer ortaya çıkarsa.

Soru: Peki tembelliğe karşı tavrınız nedir?

Cevap: Tembellik, bir insanda en kullanışlı niteliktir. Binlerce farklı, tamamen gereksiz şey yapması, tembel olmak istememesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, Tora’da “Otur ve hiçbir şey yapma” diye yazılmıştır. Bu, etrafta koşup yapacak bir şeyler aramaktan daha iyidir. Ve bu, aslında doğrudur.

Hayata karşı doğru tutumu bulmak için tembel olmalısınız. Yabancı, gereksiz hiçbir şey yapmamak için. Sadece gerçekten “Bunu yapmak zorundayım” diye hissettiğinizde, o zaman yapın. Ve içinde yaşamın sizi nasıl zorladığını, Yaradan’ın  orada içeride olduğunu ve bunu sizden talep ettiğini hissedeceksiniz.

Yorum: “Tembellik” kelimesini neredeyse en çalışkan insan seviyesine yükselttiniz.

Benim cevabım: Evet, bu şekilde yapsaydık daha iyi olurdu. Yarattığımız bütün her şeye neden ihtiyacımız var ki? Sadece şu dünyaya bakın!

Ve şimdi Yaradan, bu ahırları temizlemek için, bu pisliği temizlemek için her türlü salgının yardımını kullanmalıdır.

Soru: Az önce “tembellik” kelimesine ne anlam yüklediniz?

Cevap: Dikkatsizce, düşüncesizce bir şeyler “yaratmayı” bırakın. Tüm bunları durdurun, oturun. Geçecektir. Bu daha iyidir. Bırakın doğa, bırakın Yaradan, bırakın çevrenizdeki her şey gelişsin. Gerekirse, bunun gerekli olduğunu göreceksiniz ve kalkıp yapacaksınız. Ama sadece içsel egoizminiz için değil, tüm insan toplumu için gerçekten gerekli olduğu ölçüde.

Bu çok önemlidir. Çünkü hayvanlar aleminde yaşıyoruz ve hayvan sadece ihtiyacı olanı yapar. Bu onların içgüdüleridir. Ve değilse, o zaman yatarlar, otururlar, yürürler, iletişim kurarlar. Gerçekten.

Ve bizler, her zaman karıncalar gibi koşturuyoruz. Umarım daha iyi oluruz!

Kaderin Gerçek Bir Hediyesi

Soru: Bilmek isterim ki başıma gelen her şey, tüm bu saçmalıklar, bunlar benim kaderim mi? İşimden kovuldum, evde skandallar yaşadım, sağlığım daha da kötü. Bana “Kader” olduğu söylendi. Böyle bir kader istemiyorum. Bu dönemden nasıl çıkacağımı bilmek istiyorum!

Cevap: Durmalısınız. Durun ve her şeye rağmen nasıl yaşayacağınızı düşünün. Ve ne için yaşanacağını, ki bu en önemli şeydir. Ve o zaman hayatın daha derin anlamını ifşa edebileceğiniz bir koşul içinde olacaksınız.

Yani, aslında hayatınızın çok iyi bir dönemindesiniz – ifşadasınız. Bir sonraki anlayış seviyesinin, doğanın ve bunun içinde kendinizin farkındalığının ifşası.

Ancak, gözlerinizi kapatmayın ve tüm bunlardan kaçmaya çalışmayın. Otomatik modda, oto-pilottaymış gibi, şimdi olduğunuz seviyede var olmaya devam edin ve aynı zamanda daha derine inin. Tüm bu güçler beni ve çevremdeki insanları nereden, neden ve nasıl yönetiyor? Bütün bunlar neden oluyor? Ve tüm bunların komutanı benden ne istiyor?

Ve her şeyin otomatik olarak dönmesine izin verin. Tüm bunlarla hemfikir olmaya hazırım. Tıpkı bir makine gibi.

Bunun bir insanı hızlı bir şekilde hayatının gerçek yöneticisi ile bağa getireceğini düşünüyorum.

“Neden Ağlarız?” (Quora)

Ağlamak, enerjimizin tükendiğini, kaderimizin bizim elimizde olmadığını; hayatımızda hiçbir şey yapamayacağımız üstün bir “şey” olduğunu ve ayrıca sonuçta hayatlarımızda neler olup bittiğine dair hiçbir fikre sahip olmadığımızı kabul etmekten gelir.

Kendimizi zayıf ve çaresiz hissetmenin bir sonucu olarak ağlarız. Bunu yaparak, gerçekte var olan üst güce, daha büyük bir doğa gücüne de teslim oluruz.

Maddesel gerçekliğimizde ağlamak, ulaşamayacağımız bir şeyi istediğimizde veya diğer insanlara karşı belli bir şefkat duyduğumuzda, yani kendimizi başkalarının yerine koyup aynı olumsuz olayların bizim de başımıza gelmesinden korktuğumuzda, kendimizi ifade etme şeklimizdir.

Maneviyatta ağlama, manevi ıslahımıza yani egoist alma niyetimizin, sevme ve ihsan etme niyetine dönüşümüne pasif katılımın ifadesidir. Yani ağlamak, bizim (manevi bir Partzuf veya ruh olarak)  doğuştan gelen alma arzumuzun üzerinde küçük bir ihsan etme niyetine sahip olduğumuz, küçük bir manevi durum olan “Katnut” (“manevi küçüklük” veya “manevi başlangıç”) adı verilen koşulda, manevi olarak zayıf olduğumuzun bir işaretidir. Başka bir deyişle, böyle bir koşul içinde, niyetimiz, bizi egoist olarak yalnızca kendine fayda sağlamaktan korumak için yeterince güçlüdür ama henüz sevmek ve ihsan etmek için doğrudan egomuzla çalışmamıza izin vermez.