Daily Archives: Mart 24, 2021

“Ebeveynlerin Çocuklarına Vermeleri Gereken En Önemli Örnek Nedir?” (Quora)

Ebeveynlerin çocuklarına vermesi gereken en önemli örnek, topluma karşı doğru tutumdur yani başkalarıyla olumlu ilişki kurmak, başkalarının ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak, insanlara nasıl fayda sağlayacağını düşünmek ve genel olarak, iyi bağlantılı bir toplumun yaratılmasına katılmak.

Bu amaçla, ebeveynlerin çocuklarını etkileyen her şeyi eleştirel bir şekilde incelemeleri gerekir. Özellikle bu, çocukların internette, televizyonda, kitaplarda ve her türlü medyada karşılaştıkları materyalleri titizlikle incelemek anlamına gelir.

Çocukların çeşitli medyaları izlemesini ve öğrenmesini kısıtlama arzumuz yok, ancak mutlu, kendine güvenen, başarılı, güvenli ve destekleyici insanlardan oluşan bir toplum yaratmayı teşvik etmemiz için, onların etkilerini eğitim perspektifinden incelemeliyiz. :

Karşılaştıkları materyal, onları birbirlerine ne ölçüde olumlu bir şekilde bağlarlar?

Ne kadar bağ kurma ilmini içerir ve insan toplumu için daha iyi ve daha uyumlu bir geleceğe giden yolu açar?

Çocukların kullandığı materyalden tüm şiddet, korku ve işkenceyi ortadan kaldırmak gerekir. Çocuklar taklit ve örneklerden öğrenirler ve bu tür materyaller onlara çok kötü örnekler verir ve çocuklara zihinsel ve duygusal gelişimlerinde ve ayrıca diğer insanlarla ilişkilerinde uzun süreli olumsuz etkileri olabilecek her türlü bozukluğu ekler.

Çocuk yetiştirmenin ve genel olarak eğitimin temel amacı, kelimenin tam anlamıyla insan yaratmak olmalıdır: tüm bölünme biçimlerinin üzerinde pozitif olarak bağ kurmayı amaçlayan ve diğer insanlarla ve doğayla yapıcı bir şekilde ilişki kuran bir toplum.

Bu nedenle, tek endişemiz, çocukları pozitif bir şekilde birbirine, destekleyici ve barışçıl bir toplum inşa etmeleri için yönlendirerek mutlu, kendine güvenen, başarılı ve güvenli insanlar olmaları için yetiştiren yeni bir tür eğitim sistemi oluşturmak olmalıdır.

“Eğer Düşüncelerimiz Yanlışsa Dünya Asla Düzelmeyecek” (Linkedin)

Tüm enerji üretimini yenilenebilir hale getirsek, plastikleri yok etsek, silah üretimini durdursak ve mevcut tüm silahları yok etsek bile, dünyamız daha sağlıklı, daha temiz, daha güvenli veya başka bir şekilde daha iyi olmayacaktır. Hayatlarımızı alt üst etmenin, tüm canlılara ve özellikle de kendimize acı çektirmenin başka yollarını bulacağız. Dünyada yanlış olan her şeyi düzeltsek bile, tüm ıstıraplarımızı;  birbirimizle ilgili kötü düşüncelerimizi, üreten fabrikayı kapatana kadar, yeni, daha kötü yanlışlar yaratacağız.

Neyi denemedik? Yenilenebilir enerji? Yapıldı! Elektrikli arabalar? Yapıldı! Vegan buluşması? Yapıldı! (Vegan buluşması bir tezat olsa da). Nükleer silahların yasaklanması mı? Yapıldı! Ama bunların hiçbiri dünyanın olumsuz yörüngesini değiştirmeye başlamadı bile. Daha fazla kirlilik yaratıyor, daha fazla hayvan öldürüyor ve insanlar için daha fazla orman kesiyoruz, daha fazla silah üretiyoruz ve nükleer tehdit hala kafamızın üzerinde dolaşıyor. Kısacası, tüm anlaşmalarımız ve ilerlemelerimiz ile herhangi bir şeyi çözmeye dahi başlamadık. Doğru sebep için yapmadığımız sürece de asla olmayacak: bencil kazançlar için değil, herkesin hayatını daha iyi hale getirmek için.

Her şeyi hâkimiyet ve kontrole ulaşmak için yaptığımızda, iyi sonuçlar bekleyemeyiz. Birbirimiz hakkındaki olumsuz düşüncelerimiz, yaptığımız her iyi şeyi, sahip olduğumuz her soylu fikri ve söylediğimiz her olumlu sözü, dünyanın onlarsız daha iyi olacağı zararlı faaliyetlere dönüştürür. Dünyadaki yanlışları düzeltmek için önce düşüncelerimizi düzeltmeliyiz, o zaman her şey yoluna girecektir.

Aslında, düşüncelerimizi ve kesinlikle birbirimize karşı olan kötü niyetimizi kontrol edemiyor olsak bile, onların bu dünyada kötü olanın kökü olduğunu bilmek, işleri iyileştirmeye başlamak için yeterlidir. Yol boyunca olumsuz düşüncelerimizi ve kötü niyetimizi nasıl değiştireceğimizi öğreneceğiz, ancak önce bunu uygulamaya başlamalıyız. Pratik yapmanın mükemmel hale getirdiğini biliyoruz, bu nedenle şu anda sonuçlar hakkında değil, iyi niyet uygulamak, kalplerimizde yakınlık yaratmak, yabancılara karşı veya en azından iyi dileklerde bulunmadığımız çevremizdeki insanlara karşı endişelenmemiz gerekiyor.

Başka hiçbir şey için endişelenmemize gerek yok. Kabala’da her şeyin düşüncede incelendiğine dair bir söz vardır. Bu, iyi düşünceleriniz varsa, yaptığınız her şeyin iyi olacağı anlamına gelir. Birbirimize yakın hissedersek, başkalarını sömürmeyiz, büyüklük taslamayız, küçümsemeyiz veya başka şekilde kötü davranmayız. Bu tek başına hayatlarımızı radikalleştirecek ve bizi başkalarıyla rahat, kendinden emin ve mutlu hissettirecektir.

Sonuç olarak, sadece kendimizi iyi hissetmek veya başkalarından üstün hissetmek için lüzumsuz şeyler tüketmemize gerek kalmayacak ve birbirimize yakın hissedeceğimiz için, kendimizi silahlandırmamıza veya korumamıza gerek kalmayacaktır. Yeni ilişkilerimizin bir sonucu olarak tüm toplum değişecektir ve bizler aşırı tüketimi durduracağız, kirlilik düşecek, silahlanma yarışları sona erecektir ve bugün sahip olduğumuz çözülemeyen sayısız sorun, çevremizdeki muhalif dünyanın duvarlarını yükseltmemize gerek kalmadığından, kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu nedenle, hayatın kolay ve keyifli olduğu iyi bir dünyada yaşamak istiyorsak, sadece birbirimiz hakkında düşünme şeklimizi olumsuzdan olumluya değiştirerek pratik yapmalıyız.

Kazanmak İçin Teslim Olmak

Kafamızı karıştıran kötü eğilimi yenebilseydik, kahramanlar gibi ona karşı çıkabilseydik ve ihsan edebilseydik, alma arzumuzu yakalayıp onu eğebilseydik, o zaman sadece egoizmimizi arttırırdık. Egomuz daha da şişerdi!

Bu nedenle, özel bir geçiş olmadan ihsan etmeye ulaşmanın bir yolu yoktur. Alma arzusunun hiçbir şeye layık olmadığını keşfederiz, ancak onun üstesinden de gelemeyiz.

Bu nedenle bizler, dışımızda olan üst güce bağımlıyız. Bu üst güce sarılırız ve sadece onun yardımıyla büyümek isteriz, sanki üst derecenin rahmine embriyo olarak giriyormuşuz ve orada kendimizi tamamen iptal ediyormuşuz gibi ve üst olanın bizi istediği şekle sokmasını dileriz.

Bu formda, Mahsom’un diğer tarafında, ihsan etme niteliğinde büyümeye başlarız.

Başka seçenek yoktur. Vazgeçip ellerimizi kaldırmalıyız, yazıldığı gibi: “Ve İsrailoğulları çalışma yüzünden iç çektiler ve haykırdılar ve haykırışları Tanrı’ya ulaştı… ve Tanrı onların inlemelerini duydu.” Ancak bu, sadece mümkün olan her şeyi yaptıktan ve tam bir çöküşe, bu şekilde devam edemeyeceğimiz noktaya ulaştıktan sonradır.

Yapabileceğimiz şey sadece Yaradan’a haykırmaktır. Ve bu mükemmel bir haykırış olacaktır çünkü sadece üst güce bağlı olduğumuzdan ve kendi güçlerimizle istediğimiz şeye ulaşma şansımızın olmadığından artık eminizdir.

Bu haykırış, aslında başarısız bir çalışmadan kaynaklanır yani en azından bir grup, bir onlu gerektirir ve ancak o zaman gerçek bir haykırışa ulaşabiliriz ve bizi kendimiz için alma niyetinden ihsan etmek için alma niyetine geçiren üst gücün, ıslah eden ışığın, yardımını alabiliriz. Böylece Mısır’dan kaçarız.

“Dünyanın Temiz Su Kıtlığı Sorununu Nasıl Çözebiliriz?” (Quora)

Suyun manevi kökü, Kabala’da “Bina’nın gücü” olarak adlandırılan, ihsan etme gücüdür.

Dolayısıyla bir yandan embriyo ve ceninken suda gelişiriz, suda doğarız, suya çekiliriz ve insan vücudu çoğunlukla sudan oluşur. Ancak öte yandan, bir nesilden diğerine duygusal olarak daha kuru hale geliriz. Başka bir deyişle, ne kadar çok gelişirsek, insan egosu o kadar büyür ve benzer şekilde, birbirimize karşı tutumlarımız o kadar kurur, duygudan ve içsel bir bağlantı duygusundan yoksun kalır.

Dünyada bol miktarda su var ve su kıtlığının tek nedeni, birbirimizle olumlu bağ eksikliğimizdir. Büyüyen egoist doğamız nedeniyle, kendimizi sayısız soruna saplanmış buluyoruz, dünyanın çeşitli yerlerinde su kıtlığı bunlardan biridir.

Kendimizi önemsediğimiz kadar başkalarını da önemsiyor olsaydık, çeşitli sorunlarımıza, onların arasında su kıtlığına da çözüm bulurduk. İnsanlar, istedikleri yerde ve istedikleri zaman bol miktarda suya erişebilirlerdi.

Sorunlarımızı çözmenin patenti çok basit ve herkese açıktır: Kendimizi birbirimize olumlu bir ihsan etme tavrıyla bağlarsak o zaman ihsan etme, suyun manevi kökü (Hasadim [merhamet]) olduğundan, biz de yukarıdan ve aşağıdan sel suyu değil, canlı su çekerdik.

İnsanlığa Karşı Adem

Yorum: Dünya ulusları, hala Adem’i günaha düşmekle suçluyor ve şimdi Dünya’da onun yaptıklarından dolayı sözüm ona işkence görüyoruz.

Benim Cevabım: Dünyamızdaki bir kişiden değil, Adam HaRishon’un manevi yapısından bahsediyoruz. Ruhu, birçok ruha parçalanmıştır ve bu parçalar her birimizin içinde var olduğu için, bizler onun sonucuyuz, parçalarıyız.

Yorum: Yani insanlık, tüm dertlerimizden onun sorumlu olduğu gerçeğinde yanılıyor. Aslında, olan her şey olmalıydı.

Benim Cevabım: Bunun hakkında kim konuşabilir ki?! Adam HaRishon’un (ilk insan) yapısı ve manevi seviyeden dünyamıza düşüşü hakkında insanlık ne anlıyor?

Bunların hepsi Atzilut dünyası seviyesine dayanır. Üst dünyaların yapısını, sistemlerini, işleyişini ve dengeyi korumanın yolunu incelemek gerekir. Bunlar, tüm kontrol sinyallerinin üzerimize indiği, bizden tepki alan ve bizi sürekli ileriye götürmek için buna göre yeniden düzenlenen devasa kendi kendini yöneten sistemlerdir.

Bu, tüm sistemin ilgi odağı olmasına rağmen Dünyamızın ve evrenimizin hesaba katılmadığı devasa bir sistemdir. Biz en küçüğüz.

Bu nedenle beynimizi, anlayışımızı kullanan birini suçlayabileceğimizi söylemek, aptalcadır. Bu sanki bir çocuğun anne babasını azarlayıp  “Annem kötü, bunu bana vermiyor!” demesi gibidir.