Daily Archives: Mart 6, 2021

“Covid – Toplumsal Değişim İçin Bir Katalizör” (Linkedin)

Herkes aşı olmak için acele ederken veya alternatif olarak, aşıların insanlara karşı bir hükümet planı olduğu ilan edilirken, çok önemli bir şeyi görmezden geliyor gibiyiz: ilk başta, virüs neden ortaya çıktı? Bu soruyu cevaplayana kadar, aşılar ne kadar verimli ilan edilse de ondan kurtulamayacağız.

Koronavirüs normal bir virüs gibi görünse de bundan çok daha fazlasıdır. Virüs, düşüncelerimizi ve arzularımızı, insanlar ve ülkeler arasındaki ilişkileri değiştiriyor ve bunu tüm dünyada yapıyor. Covid-19, çok katmanlı bir hastalıktır; bize sadece ellerimizi yıkamamız ve maske takmamız gerektiğini öğretmemeli. Aksine, temel amacı bize hayatlarımızla nasıl ilişki kuracağımızı öğretmektir.

Yani, bize sadece birbirimizle nasıl ilişki kurmamız gerektiğini değil, aynı zamanda bir bütün olarak yaşamla, yaşamın özüyle ve amacıyla nasıl ilişki kurmamız gerektiğini de öğretmelidir! Bu nedenle, Covid öylece çekip gitmeyecektir. Bizi tamamen tüketene kadar, tüm sosyal sistemlerimizi değiştirmeyi kabul edene kadar, görünüşünün ardındaki niyeti görene kadar, yani insan ilişkilerini dönüştürene kadar, mutasyona uğrayacak ve kendini değiştirecektir.

Gerçekten de, SARS-CoV-2, namı diğer “Koronavirüs”, onu gerçekten iyileştirebilecek tek çareyi bulana kadar bizi yıpratacaktır. Bu çarenin biyolojik yeniliklerle hiçbir ilgisi yoktur ve her şeyin duygusal dönüşümlerle ilgisi vardır. SARS-CoV-2 için çare, birbirinizi sevmeyi öğrenmektir, ama gerçekten, içtenlikle olmalı. Kulağa tuhaf gelse de bu çare sadece Covid-19 için değil, Covid dahil tüm rahatsızlıklarımıza da çare olur ve nedeni ortadan kaldırana kadar bu ürünü yani virüsü yok edemeyeceğiz.

Covid’in bizi ilk önce nasıl ayırdığını, bizi nasıl kapattığını ve okullarda, işyerlerinde, rekabetçi spor oyunlarında, endüstride ve birbirimize yardım etmek yerine birbirimizle rekabet ettiğimiz her yerde, zehirli ilişkilerimizi ortadan kaldırmaya nasıl zorladığına dikkat edin. Buna karşı çıkmaya, ekonomiyi yeniden açmaya ve sosyal bağımızı yenilemeye çalıştığımızda, Covid daha da kötüleşti ve daha da genç insanları etkilemeye başladı, akciğerlerden kana ve kandan beyne geçerek daha da kötüleşen sonuçlarla, bir yandan da öncekinden daha da bulaşıcı hale geldi. Covid, aynı zamanda aile üyelerini de ayırdı ve bizi her seviyedeki insanlarla bağımızı yeniden düşünmeye zorlamak için, ayrılık acısını daha da acı verici hale getirdi.

Virüs, tüm bağımızı her seviyede yenileyene kadar durmayacaktır. Birbirimize özenle ve önemle nasıl davranılacağını, insanların kendilerini güvende ve hoş karşılandığını hissedecekleri toplulukların nasıl inşa edileceğini, zayıf ve savunmasızları sömürmeyen toplumların nasıl inşa edileceğini, medyadaki ana sesin dışında düşünen herkesten kaçmak yerine, çeşitliliği nasıl kucaklayabileceğimizi öğrenene kadar, tüm bunları öğrenene kadar, Covid normal bir yaşam sürmemize izin vermeyecektir.

Covid’in neden burada olduğunu bilmek ve ihtarlarına uymak, salgından kurtulmamızın tek yoludur. Onun yakalamasından kaçmak için bir sağa bir sola kaçmaya çalıştığımız sürece, virüs sadece durum üzerindeki mutlak gücünü artıracaktır. Teslim olup, birbirimize değer vermemiz gerektiğini kabul eder etmez, bizi hemen bırakacaktır.

“Hayatımda Neden Kötü Şeyler Oluyor?” (Quora)

Aslında başımıza kötü şeyler gelmez, ama ıslah etmemiz gereken belirli bir tür ifşa durumu gerçekleşir.

Bu ifşa gerçekleştiğinde, her zaman kötü ya da olumsuz bir şekilde hissedilir. Bizler o zaman bu olumsuz koşulu, eylemlerimizle iyi ve olumlu bir forma, yani başkaları ve doğa ile olumlu bağa doğru itmek zorundayız.

Başka bir deyişle, biz bir ıslah yapalım diye hayatımızda meydana gelen olayları kötü ve olumsuz olarak algılıyoruz. “Islah”, başkalarıyla olumlu bağlar kurmayı, karşılıklı anlayışa, kararlara, düşüncelere ve eylemlere ulaşmayı hedeflememiz gerektiği anlamına gelir.

Daha açık olarak, insan doğası bir haz alma arzusudur ve bu arzu, bize diğerlerinden ve doğadan ayrılma algısı veren ilk kırık durumundan, arzumuzun ıslah olmuş bir form aldığı bir duruma doğru, başkalarını ve doğayı sevmekten, vermekten ve olumlu bir şekilde bağda olmaktan haz aldığı, bir gelişim sürecinden geçer.

Kabala bilgeliği, Adam HaRishon’un (“İlk İnsan”) ruhunun parçalanması olarak da bilinen, Bilgi Ağacı günahıyla ilgili hikayede bu arzunun ilk parçalanışını açıklar. Tüm gelişimimiz, bizi bu egoist arzuyu ıslah etmek ve doğaya benzer – özgecil bir form edinmek ihtiyacını duyacağımız bir noktaya götürür.

Gelişim sürecimizin arkasında neyin olduğunu ve nereye gittiğimizi anladığımızda, son halimize çok daha keyifli, bilinçli ve acısız bir şekilde geçmek için kendimizi buna uygun hale getirebiliriz. Kısacası, Kabalistik metinlerin “Komşunu kendin gibi sev” koşulu olarak tanımladığı, birbirine tam bağlılık ve karşılıklı bağımlılık durumuna doğru yönlendirildik.

Böyle bir hedef üzerinde ne kadar çabuk hem fikir olur ve toplumda olumlu bağları gerçekleştirmek için kendimizi organize edebilirsek, o kadar çabuk hayatımızda çoğalan “kötü şeylerin” ortaya çıktığını gördüğümüz bir gelişmeden, doğa ile dengeye geldiğimiz bir gelişmeye doğru ilerleriz.

Daha sonra, doğanın bizi ulaşmaya zorladığı bu formla dengelendiğimizde, kim ve ne olduğumuza ve neden buraya, bu realite içine koyulduğumuza dair tam bir anlayış ve hisle birlikte, yepyeni bir uyum, mutluluk, inanç ve güven seviyesi deneyimleyeceğiz.

Tora’nın Gizli Kodu

Yorum: Hiyerogliflerden [piktograflardan] sonra ortaya çıkan ilk harflerin, İbrani alfabesinin harfleri olduğu söylenir: Aleph (א), Bet (ב) vb.

Cevabım: Onlar ortaya çıkmadılar. Yaklaşık 6.000 yıl önce yaşamış olan Adem tarafından keşfedildiler.

Bu harfleri keşfetti çünkü ihsan etme niteliği ile alma niteliğinin arasındaki ilişkiyi ve aralarındaki bağı anlamaya başladı. O, yalnızca 22 bağlantı olduğunu ve alma ve ihsan etme arasındaki bu bağlantılar aracılığıyla dünyanın tüm niteliklerini ifade edebileceğini gördü. Bu nedenle onları çizgiler ve noktalar şeklinde tasvir etti. O zamandan beri alfabeye sahibiz.

Soru: İbranice bir harfte, her şeyin başladığı siyah nokta nedir?

Cevap: İhsan etme ve iyilik niteliğine tamamen zıt bir şeydir. İhsan etme, sevgi ve iyilik, bir nesneden diğerine, yalnızca diğerinin yararı için akan olumlu niteliklerdir ve bunlara ışık denir. Bunun tersine siyah nokta denir.

Soru: Bu siyah noktayla başlayan herhangi bir harf var mı?

Cevap: Elbette.

Yorum: Ve sonra yatay bir çizgi ve dikey bir çizgi çizeriz.

Cevabım: Evet, beyaz ışığın arka planında. Beyaz kağıdın arka planında.

Soru: Harfin tamamı yazıldığında, ne anlama geliyor?

Cevap: Ben, olumsuz niteliklerin olumlu niteliklere ne ölçüde benzeyebileceğini resmediyorum.

Soru: Bu siyah harfin beyaz kağıda, beyaz ışığa benzer hale gelebileceğini mi söylüyorsunuz?

Cevap: Evet.

Soru: Peki, harfleri bir kelimede birleştirdiğimde?

Cevap: Bununla, sadece bir ihsan etme niteliğinden ikinciye ve sonra üçüncü, dördüncü ve benzer şekilde diğerlerine nasıl geçeceğinizi açıklarsınız.

Soru: Ve bir cümle yazdığımda ve bunu tamamen doldurduğumda, örneğin beyaz ışık, bu kağıt sayfası mı?

Cevap: Bunu yaparak, arka plandaki beyaz ışığa karşı tüm ihsan etme yeteneklerinizi ortaya koyarsınız. İhsan etme ve almanın kesinlikle tüm potansiyel karşılıklı niteliklerini tasvir eden Tora yazıldıktan sonra, başka bir şey yazmanın anlamı yoktur. Her şey, sadece Tora’ya yapılan her türlü ekleme ve yorumdur.

Soru: Öyleyse, Tora, insanın ihsan edici ve sevgi dolu olmaya yönelik tüm arzularını ve özlemlerini tanımlıyor mu?

Cevap: Evet.

Soru: Ya bir kişi, İngilizce, Rusça, Almanca, Ermenice veya başka bir dilde yazarsa ne olur?

Cevap: Gerçek şu ki, şu anda, yazılanları doğru bir şekilde okuyamazsınız çünkü diller sürekli olarak değişiyor. Bugün modern bir Fransız’ı ve Haçlı Seferleri sırasında yaşamış birini ele alırsanız, birbirlerini anlamazlar. Dil çok değişti!

Soru: Peki ya İbranice?

Cevap: Hayır. İbranice değişmedi. Biz iki ya da üç bin yıl önce yazılmış kitapları okuruz. Adem, Melek Raziel adlı kitabını 6.000 yıl önce yazdı ve biz onu bugün yazılmış gibi okuduk. Çok net değil ama okuduk. Tıpkı çağdaşlarımızla yaptığımız gibi Adem’le de konuşabilirdik.

Binlerce yıl önce yaşamış atalarıyla karşılaşıp onu anlayan ve onunla aynı dilde konuşan başka millet yoktur.

Ama Yahudiler kolayca yapabilir!

Soru: Kod değişmediği için mi?

Cevap: Evet. Değişemez çünkü bu, ışık ve karanlık arasındaki etkileşim, iki kuvvet arasındaki etkileşimdir.

Soru: Tora’da gömülü belirli bir kod olduğunu söylediklerinde, bu ışık ve karanlık arasındaki etkileşimle mi ilgili?

Cevap: Evet. Karanlık harflerdir ve ışık ise üzerine yazdığımız arka plandır.

Harfler, bir kişinin niteliğinin Yaradan’ın niteliğiyle eşdeğerliğini temsil eder. İnsan bu eşitliğe geldiğinde, harflerle ışık arasında hiçbir fark kalmayacaktır. Tüm harfler yalnızca ışığın niteliğini ifade edecektir.

Tüm harfler, sadece ışığın tüm niteliklerini o satırlarda, ışığın olmadığı o görüntülerde vurgulamak için vardır.

Soru: Yatay ve dikey çizgilerin farklı ışıkları temsil ettiği doğru mu?

Cevap: Evet, tabii ki. Bunda pek çok farklı işaret ve pek çok sır var, yani henüz çözemediğimiz şeyler.

Soru: Harflerde gerçekten çözülmemiş sırlar var mı?

Cevap: Elbette! Harften başka bir şey yok. Harf, bizimle üst güç arasındaki bir işarettir. Bu işaretlerden başka bir şey yok.

Soru: Işığın yukarıdan “harf” adı verilen bir şablondan geçtiğini ve bir kişinin içine damgalandığını söyleyebilir miyiz?

Cevap: Evet, bu da doğru.

Soru: Bir keresinde Sibirya’da yaşayan, en yüksek, en saf, şiirsel dille size İbranice bir mektup yazan tamamen sıradan bir kişi hakkında bir hikaye anlatmıştınız.

Cevap: Evet. Bunu öğretmenim Rabaş’a gösterdim. Ve onun temiz kalpli/alçakgönüllü bir adam tarafından yazılmış Kabalistik bir metin olduğunu, çünkü böyle bir manevi aydınlanmaya sahip olduğunu söyledi.

Soru: Bundan, tüm harflerin bizim içimizde, dünyada yaşayan herkesin içinde olduğu sonucuna varabilir miyiz?

Cevap: Evet. Daha sonra bu adamla tanıştım, hiçbir şey anlamadı ya da bilmiyordu. Yıllar sonra Sibirya’dan serbest bırakıldığında İsrail’e geldi. İçinde o zamanlar yaşadığı durumdan geriye hiçbir şey kalmamıştı. Ona kısa bir ani ışık şeklinde verildi çünkü çok acı çekiyordu. Tüm gücüyle kendisinden, vücudundan çıkmak istemişti! Ve bu gerilim onu, İbranice yazabilecek duruma getirdi. Sadece onun aracılığıyla dünyaya geldi.

Soru: Yani bunun, onun duası olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Elbette.