Daily Archives: Mart 31, 2021

Yaradan Tarafından Verilen Görev

Tüm insanlık küresel ıslah yolunda ilerliyor ve evrensel bağlantıyı, tek bir sisteme ait olduğunu ve karşılıklı etkiyi yararlı ya da zararlı olarak hissetmeye başlıyor. Tüm insanlık, Yaradan’a benzemesi gereken tek bir kişidir, Adem’dir.

Bu nedenle, onluda çalışırken, bizimle birlikte çekmek zorunda olduğumuz tüm insanlığı unutmamalıyız. Yaradan’dan, O’nunla bağ kurma arzusunu aldık, böylece tüm dünyayı peşimizden çekebiliriz. Bu, Yaradan’ın başkalarına değil, bize manevi özlem olarak verdiği görevimizdir.

Yaradan’ın verdiği bu görev dışında bizde istisnai hiçbir şey yoktur. Başkalarına da verebilirdi ama O bize emanet ettiği için bunu mümkün olduğu kadar yerine getirmek, bu dünyanın tüm insanlarını ona bağlamak zorundayız. Genel sistemdeki her parça, diğer tüm parçalar kadar önemlidir çünkü bu sistem mükemmeldir.

Maneviyat mükemmelliktir ve ortak kapta bir hücre bile yoksa artık tamamlanmış olmayacaktır. Bu nedenle, hedefe ıslahın sonu (Gimar Tikkun) denir ve bizler tüm dünya için ve sadece en sonunda kendimiz için dua etmeliyiz. Tüm insanlığı, tüm insanları duanıza dahil ettikten sonra, kendinizi ekleme ve yardım için Yaradan’a dönme hakkına sahipsiniz. Aksi takdirde, duanız mükemmel olmayacak ve Yaradan’a ulaşamayacaktır.

 

“Büyüme Konusunda Ciddi Misiniz? Kendinize Gülmeyi Öğrenin ”(Linkedin)

Kendimize bir yandan bakıp küçük hatalarımızı görebilseydik, sadece hayatı kendimiz için kolaylaştırmakla kalmazdık, aynı zamanda insan doğası, Yaratılışın doğası ve kendimizi nasıl daha iyi hale getirebileceğimiz hakkında da çok şey öğrenirdik. İyi mizah, kendinize güldüğünüz zamandır; kötü mizah, başkalarına güldüğün zamandır. İlki sizi yükseltir; ikincisi diğerlerini küçük düşürür.

Potansiyel olarak, hepimizin bir mizah anlayışı vardır. Maalesef, problemlerin, yarışmaların ve sosyal hesapların altına o kadar gömüldük ki kendimize sadece bir şeyler hakkında gülmeye izin verememekteyiz. Yani gülmek yerine mizah anlayışımızı bastırıyoruz.

Mizah duygusu geliştirmek şaka yapma meselesi değildir. Mizah kendi hatalarıma yukarıdan bakmak, bir nevi üzerime yükselmek ve doğanın bana yaptıklarına, bunun beni nasıl yaptığına gülme becerisidir. Bu en yapıcı ve olumlu özeleştiri biçimidir. Mizah, gerçekten kim olduğumuzu görmemize yardımcı olur ve olumsuz niteliklerimizi fark ettiğimizde onları düzeltmeye başlayabiliriz. Mizah, hatalarımızı görmeyi çok daha kolaylaştırdığı için, daha iyi insanlar olma yolunda büyümemizde hayati bir araçtır.

Ancak bugün, insan doğasıyla ilgili diğer birçok şeyde olduğu gibi, mizahın anlamını ve amacını tamamen çarpıttık. Büyümenin bir yolu olarak kendimize gülmek yerine, onları küçümsemek için başkalarına gülmekteyiz. Mizahı kesinlikle yapmamız gerekenin tersi şekilde kullanmaktayız ve sonuç şu ki, bugünün mizahı insanların üzüntülerini azaltmak yerine üzüntüyü artırıyor.

Alay etmek yasaktır; o mizah değil kötü niyettir. Genel olarak,  başkalarıyla bağlarımızı sıkılaştırmak için geliştirebileceğimiz noktaları ortaya çıkarmamıza izin verdiği için, insan doğasına gülüyor isek bu iyidir, ancak diğer insanların zayıflıklarına gülmek yabancılaşmayı artırır ve insan doğasını düzeltmeye hiçbir katkı sağlamaz. Bunu yapan insanlar hiçbir şekilde kamuoyu tarafından onaylanmamalıdır. Kendimizi ve yaşamlarımızı büyütmek ve geliştirmek istiyorsak, kendimizle ilgili gülmeyi öğrenmeliyiz.

Bu Dünyadan Geçmek

Soru: Manevi gerçekliği keşfetmek için maddesel süreci, onların anlamlarını ve kaynaklarını tamamen farklı bir seviyede anlamaya başladınız mı?

Cevap: Kabalistik kaynakları anlamaya başlıyorsunuz. Sağlıklı bir insan zihnine sahip olduğum için maddesel kaynakları da bu şekilde anladım. Elbette Einstein değilim ama okuldan ve üniversiteden başarıyla mezun oldum, doktora derecem var ve farklı ilginç araştırmalar yaptım. Ancak bunun Kabala bilgeliğiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Kabala bilgeliğini çalışmaya başladığınızda, içinizde bir değişim olur.

Sıradan bilimle uğraşırken, kişi kendi içinde biriken farklı gerçeklere ulaşır ve bunları özümser. Fakat kişi Kabala bilgeliğiyle meşgul olduğunda, Kabalistik bilginin özümsenmesi kişiyi değiştirir.

Soru: Bu, kişinin farklı bir analize sahip olduğu anlamına mı gelir, örneğin, insanlık tarihine bakış açısı değişebilir mi?

Cevap: Sıradan bir insanın, insanlık tarihine bakış açısı bile, onunla meşgul olduğunda değişebilir. Ancak maneviyatta değişen kişinin kendisidir. Bundan hareketle kişi, kendi içinde var olan her şeyi yeni seviyesine göre algılamaya, hissetmeye ve özümsemeye başlar. Alma niteliği yerine ihsan etme niteliği edinir.

Onun içinde giderek daha fazla tezahür eden bu yeni ihsan etme niteliğinde, dünyayı farklı bir şekilde görmeye başlar: uçtan uca, zamanın, mekanın ve hareketin dışında. Maddeden içsel niteliğine ve bu dünyadan geçene kadar, kişi dünyaya tam olarak her zamankinden daha büyük bir kompaktlık, yaratılışın tüm unsurlarının karşılıklı bağımlılığı açısından bakmaya başlar.

Yaradan ile Aramızdaki Perde

Soru: Zohar Kitabı ile Tora arasındaki fark nedir?

Cevap: Zohar Kitabı, Tora’nın Beş Kitabı üzerine bir yorumdur. Her pasajı yorumlar ve alegorilerin ve Tora’nın yazıldığı günlük dilin ardında neyin saklı olduğunu açıklar.

Bize öyle geliyor ki Tora tarihi, coğrafyayı ve bazı dünyevi olayları anlatmaktadır. Ve Zohar Kitabı tüm bunları bir sonraki seviyeye yükseltip ve dünyamıza inen ve  manevi her şeyi oluşturan güçlerden bahsediyor.

Zohar ile birlikte, dünyamızın resmi vasıtasıyla, dünyevi tanımlamasıyla, manevi bir koşula giriyor ve fiziksel görüntülerden değil, daha yüksek güçlerden oluşan bir dünya görmeye başlıyorsunuz.

Sizi etkileyen manevi bir matrixte olduğu gibi, onun içinde yaşamaya başlıyorsunuz, siz de onu etkiliyorsunuz. Kendinizi bedeninizden koparır, iç özelliklerinizi ve güçlerinizi çıplak bırakırsınız, beş bedensel duyunuzla (görme, duyma, tat, koku ve dokunma) hissettiğiniz her şeyden soyutlar ve kendinizi sadece ruhunuzla bağlarsınız.

Dünyadaki her şeyi kendinizden kestikten sonra, sizde kalan tüm özellikler, kuvvetler, arzular, düşünceler ve niyetler, Zohar Kitabı’nın tarif ettiği güçlerle temas kurmaya başlar. O size, kendinizi ruhunuzun içinde “tarar” gibi, şimdi nasıl sıraya koyabileceğinizi açıklar.

Kiminle uğraştığınızı daha derinlemesine anlamak için, her seferinde nasıl yeni bir düzen yaratabilirsiniz: yeni olaylar, yeni geçişler, bağlar, farklı özelliklerin kombinasyonları, düşünceler, niyetler.

Sonuç olarak, artık içsel güçleriniz biçiminde, dünyevi her şeyden ayrı olarak sizde tezahür eden ruhun, sizde Yaradan’ın niteliklerini çekmeye başladığı ortaya çıkıyor. Ama aynı zamanda bunlar sizin niteliklerinizdir; onlar sizin üzerinizde tanımlanmaktadır.

Görünüşe göre bir tarafta siz, diğer tarafta Yaradan var ve aranızda ortak özelliklerinizin tanımlandığı bir perde var. Bu ortak özellikler, nasıl değiştiğinize bağlı olarak değişebilir.

İyilik Kötülükte Kıyafetlendiğinde

Herkes İçin Zohar, VaYera, Madde 375: Benzer şekilde, dünyada yargının olduğu ve Yaradan’ın yargı tahtına oturduğu bir günde, Şeytan (kötü eğilim) orada yukarıda ve aşağıda iftira atıyor. Ölüm meleği Şeytan (kötü eğilim) olduğu için, dünyayı yok etmek ve insanların ruhlarını almak için oradadır.

Yorum: Dünyada Yaradan’dan başka kimse olmadığını söyleriz. Yine de, Şeytan (kötü eğilim) da var.

Benim Cevabım: Yaradan’ın “deposunda” sadece Şeytan değil, Firavun, iyi ve kötü melekler, ölüm meleği vb. de vardır.

Soru: Peki “O’ndan başkası yok” ne olacak?

Cevap: Bu yüzden O’nun “deposunda” bulunurlar ve onları kullanır, bu güçleri her yöne gönderir ve onları sadece kontrol eder, ipleri çeker. Hem iyi hem de kötü güçlerin etkisi altındayız. Dahası, iddiaya göre onlar sözde kötüler, çünkü her şey iyilik için.

Sonuçta, bizi ileriye taşımak için, karşı taraftan itmek gerekir. Burada O, farklı kisveleriyle, farklı yüzlerle bize ifşa olur: Kibar ve kötü huylu, kötü ve iyi.

Bütün bunlar insana içsel anlamı göstermek, ona hayatı, tarihi, coğrafyayı, insanlığın tüm gelişimini, herkesin iç dünyasını vb. göstermek içindir. Bunu iki zıt nitelikten keşfetmeliyiz.

Yaradan ne yapar? Şeytan’ı (kötü eğilimi) kontrol eder ve onun aracılığıyla çalışır. Kötülüğümüzü etkilemek için iyilik, kötülükte kıyafetlenir ve bu karşı saldırı bizi iyiye götürür. Aksi takdirde, egoistler olarak iyiyi bencilce ele geçirecek şekilde alırdık.

Ancak, bu iyilik kötülükte kıyafetlendiğinde ve sanki Yaradan’dan gelen dış kötülük bizim kötülüğümüze karşı çıkıyormuş gibi olduğunda, o zaman hoşnutsuzluğumuz tezahür eder ve sorunlarımız ortaya çıkar. Kendimizle bir şeyler yapmak zorunda kalırız.

Yavaş yavaş yumuşarız, açılırız ve iyiliğin ifşasına hazır oluruz. Sonra Yaradan Kendisinden iyiliği salıverir ve biz birbirimizle birleşiriz. Birbirimizi etkilememizin tek yolu budur: iyilik için iyi ve kötülük için kötü.

Aksi halde işe yaramayacak çünkü diğerleri sizi anlamayacak. Size kötü davrananlara iyi davranmaya çalışın ve bunu yaparak göreceksiniz ki, yalnızca daha büyük bir kötülüğü uyandıracaksınız. Ancak içsel olarak, kişi yine de sevgi ve nezaketle hareket etmelidir.

Dışarıda, onlar gibi davranmalısınız, çünkü ancak bu şekilde karşı tarafı, ıslah yöntemini kabul etmeye zorlayabilirsiniz. Bu temel bir bedensel psikolojidir. Yaradan da bizimle bu prensibe göre çalışır.

Bunun karmaşık bir tarafı yoktur. Aramızdaki ilişkiler sistemine biraz daha derinlemesine gitmeniz, çalıştığını görmeniz ve onu tam olarak evrenin iç sistemini anlamak ve manevi yükselişinize ulaşmak için kullanmanız gerekir.

Yaradan’dan Üzerimize Parlamasını İsteyin

Soru: Onluda birleşmek için, aramızdaki çatışmaların ve farklılıkların üstüne çıktığımızı varsayalım. “Kabala Bilgeliğine Önsöz” ile doğrudan bağlantımız ve anlayışımız ne zaman gerçekleşecek?

Cevap:  Yaradan’ın üzerinizde parlamaya başlamasını istediğinizde. Sadece ondan sonra. Bu uzun zaman alır. Her şey ortak çabaya bağlıdır.

Ortak çaba sarf ederseniz, çok hızlı bir şekilde yükselebilirsiniz, tıpkı bir füze fırlatır gibi. Füzeyi yerden belirli bir yüksekliğe kaldıran marş fitili vardır ve ardından füzenin motoru devreye girer ve füze uçuşuna devam ediyor.

Bu fitili hızla ateşleyip egonuzun üstüne çıkmanız mümnkündür. Orada makine çalışır ve siz ilerlersiniz.

Soru: Diyelim ki kendi üzerime yükseldim, arkadaşlara bağlandım ve şimdi O’nun üzerimde parlamasını talep etmiyorum. Yaradan’a üzerimde parlaması için yalvarmak ne demektir?

Cevap: Zaten hiç kimsenin kendisini arkadaşlarından ayırmadığı bir koşul içinde misiniz? Şu anda sahip olduğunuz ego seviyesinin üstüne zaten yükseldiniz mi? Bir bütün olarak hissetmek için, içsel olarak bağlı mısınız? Daha önce hissetmediğiniz aynı genel içsel birlik seviyesini hissediyor musunuz? Bu sadece aranızdaki bağın bir sonucu olarak ortaya çıkar.

Yani, her birinin kendini iptal ettiği ölçüde, tüm iptal edilen bireysel parçalar bir bütün olarak bağlanır ve sonuç ortak bir iptaldir. Buna kendinizin üzerinde yükselme denir. Yaradan’ın faaliyet gösterdiği bu ortak kısımdır. Yaradan’a bağlanabilirsiniz, Yaradan size bağlanır ve çalışmaya başlar.

Her birinizin, görünüşte kendinizden çıkardığınız ve başkalarıyla bağladığınız bu ortak parçayı aranızda hissettiniz mi? Bundan vazgeçerim, onun içinde var olmak isterim, “ben” imden kopmak, benden alınan o kısımda olmak ve içinde başkalarına bağlanmak isterim. Bu durumu hissediyor musunuz?

Bu parçaların tek bir ortak parçaya nasıl bağlandığını ve herkesten çıkarılan o ortak bölümde Yaradan’ı nasıl hissetmek istediğinizi hissediyor musunuz? Yaradan’a ihsan etmek ve O’nu hissetmek için birbirinize ihsan etmek, bağlanmak mı istiyorsunuz? Tüm bu deneyimleri geliştirmeli ve sürekli tartışmalı, üzerinde çalışmalı ve hissetmelisiniz. Sonunda, bunu yaşayacaksınız.

“Aşıya Gelindiğinde – Avrupa Birliği’nde Birlik Yok” (Linkedin)

Avrupa Birliği’nin Covid-19 aşıları fiyaskosunu, James McAuley’nin The Washington Post’taki en son köşesinde yazdığından daha iyi tarif etmek zor: “Bir yüzyıldaki en büyük halk sağlığı krizinin ortasında olduğunuzu hayal edin,” diye yazıyor “ve nihayet, bilimin yaratıcılığı sayesinde, bu krizi sona erdirecek araçlara sahip olursunuz- ama hiçbir yerde, onları kullanmayacağınıza karar verirsiniz. Üçüncü bir covid-19 vakaları dalgası kıtayı tehdit ederken ve yeni değişkenler ortaya çıkarken, siyasi liderlerin bürokratik yetersizlik ve siyasi küstahlık konaklarında yaşadığı Avrupa Birliği’ne hoş geldiniz.” McAuley yazısının ilerleyen kısımlarında, “AB’den, önce ne olacağını soruyor, vatandaşlarını sanki hayatları tehlikedeymiş gibi aşılar mı?”

McAuley böyle bir fiyaskoyla sonuçlanabilecek birçok neden sunuyor, ancak bence gerçeği açık ve basit: Bu, kendi prestijlerinden başka hiçbir şeyi önemsemeyen büyük egoların önderlik ettiği bir mücadeledir. Avrupa Birliği’nde ne zaman birlik olundu? Asla! En başından beri güç mücadeleleri, sömürü ve muhtaç üye devletlerin terk edilmesinden başka bir şey olmadı. (2008 Mali Krizi’nde Yunanistan’ı veya salgının ilk dalgasında İtalya’yı hatırlıyor musunuz?) Bunlar, AB Bilim Merkezi’nden alıntı yapacak olursak, “Adil ve iyi işleyen bir toplum inşa etmek Avrupa Birliği için siyasi bir önceliktir” şeklindeki yüce ifadelerle veya Covid-19 kriziyle yüzleşmede Avrupa’da dayanışma örneğini belgelemek için AB’nin “Avrupa dayanışması eylemde” başlığını taşıyan yazı yan yana getirildiğinde, insan AB liderlerinin samimiyetine karşı derin bir güvensizlik hissetmekten kendini alamaz.

Bunu daha önce defalarca söylemiştim: Egoizm üzerine kurulu bir organizasyon uzun süre dayanamaz ve ne kadar uzun sürerse, etkisi altındaki insanlar onu parçalayana kadar o kadar çok acı çeker. AB bürokratlarının yapmayı başardıkları ve bunda üstün oldukları tek şey, zengin ve güçlü insanları zirveye, daha da zengin ve daha güçlü hale getirmektir.

Hoşea Peygamber (8: 7) “Rüzgar ekecekler ve fırtına biçecekler” dedi. Nitekim, AB’yi başlangıcından itibaren saran yabancılaşma ve sömürü ruhu, her türlü dayanışma şansını öldürdü ve şimdi tüm gelişmiş ülkeler salgından çıkarken, her gün binlerce Avrupalının hayatına mal oluyor. Dayanışmayı beslemediğinizde, ihtiyaç anında ona sahip olmayı bekleyemezsiniz.

Covid-19 sadece ilk ve en hafif darbedir; çok daha fazlası yolda. İlk darbe milyonlarca can aldı. Yaklaşan darbeler daha fazlasını alacak. Egoizmi kralımız yaptığımız sürece, hayat bizi cezalandıracak ve ego iyileşmemize izin vermeyecektir. Darbe üstüne darbe, insanlık, hepimiz gerçek düşmanımızın, Covid gibi darbeler veren doğa değil, onları kolay ve hızlı bir şekilde yenmemize izin vermeyen kendi egolarımız olduğunu anlayana kadar acılar altında çökecektir.

Aslında, her darbe için birliğimizi güçlendirirsek, insan toplumunda öyle bir birliğe ulaşırdık ki, gezegendeki her insan için iyi bir yaşam garanti ederdik. Zaten buna muktediriz, ama kimse övgüyü almadığından ve ego için bir ödül olmadığından, onun için çaba gösterecek bir motivasyonumuz yok. Aynı zamanda, başka birinin insanlığa yardım etmesini engellemek için güçlü bir motivasyon var, böylece kimse övgü almasın.

Gerçek dayanışmayı oluşturmayı öğrenene kadar, bu gezegende iyi bir yaşamımız olmayacak. İster dördüncü bir Covid dalgası ister eşi benzeri görülmemiş yoğunlukta aşırı hava durumu, ya da doğanın harekete geçirebileceği başka bir girişim olsun, egolarımızı teslim edip, tahttan indirene kadar gittikçe daha büyük bir rahatsızlık ve acıya zorlanacağız.