Monthly Archives: Temmuz 2020

Kendini Sevmek Ne Demektir?

Soru:  “Komşunu kendin gibi seveceksin” ne anlama gelmektedir? Kendini sevmek ne demektir?

Cevap: Egoistçe kendinizi nasıl seveceğinizi hayal edebildiğiniz ölçüde, bir başkasını da sevmelisiniz.

Doğal olarak bu, farklı seviyelerde farklı olacaktır. Büyüyen egoizmin yardımıyla ne kadar yükselirseniz, kendinizi o kadar çok seveceksiniz. Ve bu, diğerini nasıl daha fazla sevmeniz gerektiğine bir örnek olarak hizmet edecektir.

Soru: Kişi manevi düzeyde gelişirse, günlük hayatta daha iyi hale gelip, fiziksel düzeyde de değişir mi?

Cevap: Hayır. Manevi olarak gelişen bir kişi, gelişiminde, değişimlerinde bizim dünyamızda kesinlikle görünmezdir. Sonuçta bu, insanların algılayabileceği, belirleyebileceği ve ölçebileceği niteliklerde gerçekleşmez.

Yaradan İnsanla Ne Tür Bir Bağa Sahiptir?

Soru: Yaradan bir insana karşı nasıl bir bağa, nasıl bir tutuma sahiptir?

Cevap: Bu, doğrudan bir bağdır. Yaradan, cansız, bitkisel ve hayvansal doğa ile insan seviyelerini yarattı ve O, tüm bu seviyeleri yönetmektedir. İlk üç seviye, sadece insan doğasının varlığını sürdürmek ve desteklemek için işlev görür.

İnsan doğası da dört bölüme ayrılmıştır: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyeleri, kişide bulunmaktadır.

Son seviye, kişinin içindeki insan seviyesi, Yaradan’ı ifşa etme ihtiyacı hissederken, diğer tüm parçalar, yani arzunun gelişiminin son safhası ifşa olmamış diğer tüm insanlar, henüz O’nu ifşa etme ihtiyacı hissetmezler ve bu onları ilgilendirmez. Onlar, huzurlu, hayvansal seviyede bir hayat yaşarlar.

İçlerinde, insan seviyesine ulaşma arzusunu geliştirmiş olanlar, onları yöneten güce, üstümüzde bulunan güce ulaşmanın ihtiyacını ve gerekliliğini hissetmeye başlarlar. Genel olarak, bu tür insanlar Kabala bilgeliğini araştırmaya gelirler.

Onlu ile Birleşme

Soru: Yaradan bizlerin arasındadır. Yaradan’dan beni ıslah etmesini mi yoksa tüm onluyu, tüm dünya onlularını ıslah etmesini mi istemem gerekir?

Yaradan beni nerede olursam olayım duyar mı yoksa sadece onludayken mi duyar?

Cevap: Yaradan yaratılan varlığı sadece O’na benzediği ölçüde hisseder.

Kişinin niteliği almak iken Yaradan’ın niteliği ihsan etmektir. Bu durumda,  kişi Yaradan’ı hissetmez. Bunu kendimizde de görebiliriz.

Yaradan’ı ifşa etme arzusu bir kişinin içinde ortaya çıkarsa, bu arzuyu ancak bir grupta olmak ve dostlarla bağ kurmak üzerinde ciddi çalışmak gibi, bunun için doğru koşulları yaratırsa yerine getirebilir.

Kişi gruptaki dostlarla birleşirse, onlu sayesinde Yaradan’ı hissetmeye başlayacaktır. Kişi aslında onlu ile birleştiği ölçüde Yaradan’la olan bağı hisseder, başka hiçbir şekilde değil.

Dünyaya Karşı Tutumunuzu Değiştirin

Yorum: İnsanlar iyi duygular ve özgecil sevgiyi kullanma eğilimindedir.

Cevabım: Gerçekten, insanlar bu niteliğe sahiptir. Herkesi kendileri için kullanmak istedikleri açıktır. Ancak bu aynı şeyi yapmamız gerektiği anlamına gelmez.

Eğer hayvansal yaşamının üzerine çıkmak ve bana verilen yıllar boyunca sadece bu hayvansal bedende var olmak istemiyorsam, bedenim varlığını sona erdirmeden önce sonsuzluk, mükemmellik, tüm doğanın algılanması seviyesine şimdi ulaşmak istiyorsam, o zaman dünyaya karşı tutumumu değiştirmeliyim.

Tamamen egoist nedenler için olsa bile, bunu yapmalıyım.

Soru: Bir kişi egoizmini özgeciliğe dönüştürmeden önce kaç yıl geçmesi gerekir?

Cevap: Bu kişiye ve içinde yaşadığı zamana bağlıdır. Zamanımızda, oldukça hızlı olabilir, 5 ila 15 yıl – ama bunlar yıllardır! Onlar yine de yıllardır.

Ne istiyorsunuz? Neden bize veriliyorlar? Hayatınızın sona yaklaştığını hayal edin. Ne için yaşadınız? Tüm iyiliği ve kötülüyü hissetmek için mi? Sonra ne olacak?

Bu nedenle, yılları,  tam olarak ilerlediğiniz hedefe ulaşmak için kullanmanız gerekir.

Krizler, Doğada Dengesizliğin Bir Sonucudur

Soru: Şimdi birçok ülkede insanlar yavaş yavaş sokaklara çıkmaya, kafeleri doldurmaya ve alışverişe gitmeye başlıyor. Bu evden çıkışa, krizden çıkma denebilir mi?

Cevap: Hayır. Krizden çıkmak, gerçekten krizde olmanın, ondan kurtulmanın ve zaten çıkmış olmanın ne demek olduğunu anladığımız demektir. Bize ne olduğunu anlayana kadar onun içine giremedik bile.

Bu virüsün doğasını, ondan nasıl tamamen kurtulacağımızı, başka formları olup olmadığını, tekrar nüksedenlerin olup olmadığını vb. bilmiyoruz. Bu nedenle, nerede olduğumuzu bildiğimizi, emin bir şekilde iddia edemeyiz.

Her şey her zamanki gibi: kişi mümkün olduğunca rahat, konforlu ve basit bir şekilde yaşamak istiyor. Artık evde kalmaya tahammül edememekteyiz ve bu nedenle bir süre kapalı kaldığımız yerden kaçarak “krizden çıkıyoruz” diyorlar. Ama bu şekilde krizden gerçekten kurtulduğumuzu söylemem.

Gerçek şu ki kriz, bizi onun tüm parçaları ile bütünsel bir şekilde birleşmiş görmek isteyen doğanın, üzerimizdeki baskısının bir sonucudur. Onun cansız, bitkisel ve hayvansal seviyeleri birlikte uyum içinde çalışır. İnsan egoizminin hatası nedeniyle, doğa bizi çerçevesinden atar, bizi kendi dışına koyar.

Krizleri ve felaketleri, tsunamileri, volkanları, kasırgaları ve depremleri ile doğa, içinde çok kötü, dengesiz güçler uyandırdığımızı ve ayrılmaz bir parçası olmak istemediğimizi gösterir. Bunu yapmak için birbirimize bağımlı, aramızda birbirimize bağlı hale gelmeliyiz. Ama bunu istemiyoruz ve bunu yapamıyoruz; bu nedenle insanlık sorunlara sahiptir.

Şimdi doğanın bizi bir sopayla mutluluğa itmeye başladığı noktaya geldik. Böylece bizi kaçınılmaz olarak bağa doğru, birbirimize ve doğaya karşı daha doğru bir tavır yönünde iten her türlü virüs aktive oldu. Yakın gelecekte, nasıl davranacağımızı anlayana kadar bu daha net hale gelecektir.

Soru: Kriz duygusu, kötülüğün dünyayı yönettiği duygusu mudur?

Cevap: Kriz duygusu, doğada neden olduğumuz egoistik rahatsızlıkları dengelemek için kendini gösteren zorlayıcı doğa güçleridir.

Doğa İle Uyum Sağlamalıyız

Soru: Sık sık insanın doğadan öğrenmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Sıradan bir insan nasıl doğaya bakıp  bir şeyler öğrenebilir? Doğadan ne öğrenilebilir?

Cevap: Dünyevi doğamızı biraz inceledikten ve hepsinin tek, kapalı bir sistem olduğunu gördükten sonra, sadece bu birleşik sistemin nasıl tamamlayıcı bir parçası olabileceğimizi, doğanın bizimle huzurlu olması için nasıl uyum sağlayabileceğimizi öğrenmemiz gerektiğine inanıyorum.

Soru: Modern insanlar “doğadan öğren” konusuna şüpheci yaklaşıyorlar. İnsanlar genellikle doğayı tükenmez bir mineral kaynağı, bir dinlenme yeri, bir araştırma laboratuarı olarak algılamaktalar.

Sizin bakış açınızdan doğa nedir? Doğanın birliğinin özü nedir?

Cevap: Doğa, cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinden oluşan, tek bir bütünsel organizmadır. Bu seviyeler çok net ve sıkı bir şekilde birbirine bağlıdır ve birbirlerine bağımlı hissederler.

Fakat insan seviyesinde egoizm arttı, çevreleyen dünyayı hesaba katmak istemiyorlar ve doğaya uyum sağlamak yerine, doğayı kendilerine uyarlamaya çalışmalar. Bu, insanın en büyük hatasıdır çünkü genellikle bencilce gelişmesine rağmen, tüm gelişimi, sonunda onu büyük sorunlara götürür.

Soru: Bu, insan seviyesi hariç tüm doğa seviyelerinde uyum olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: İnsan uyum sağlamalıdır.

Bağ İçin Özlem

Soru: Yaradan’ı edinmek için bir çerçeveye sahip olmak gerekli mi?

Cevap: Evet, çerçeve çok önemlidir. Onlar, Yaradan’ı hissetmek için kendimize empoze ettiğimiz Tzimtzum, Masah ve farklı kısıtlamalarla ilgilidir çünkü bizler sınırı olmayan hiçbir şey hissetmiyoruz.

Grup içindeyken ve kendimizi dostlarımıza bağladığımızda, hangi bağlantı ve bağlarla Yaradan’ı edinebileceğimizi hissedebildiğimiz bir koşula ulaşırız.

Soru: Yaradan ile bizim aramızdaki bağ ve engel neden yapılmıştır?

Cevap: Bu bağlantı egoizme karşı dirençten yapılmıştır. Dostlarla ve Yaradan’la bağ kurmak için olan özlem güçlerinin, kişisel haz için olan özlem güçlerinden daha büyük olması gerekir ve onlar, Yaradan’ı hissedebilmemiz için içimizdeki kısıtlamayı oluşturan şeylerdir.

Soru: Yaradan ile aramızdaki bağı, hangi arzularla hissedebiliriz?

Cevap: Dostlarınıza yönelik bir arzu ile. Bilinçaltımda Yaradan’ı, dostlarıma karşı olumsuz tutumumla reddederim. Dostlarıma yakınlaşmak istediğimde, Yaradan’ı hissetmeye yakınlaşırım.

Yeni Hayat 1077 – Bilinci Değiştiren Uyuşturucular

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Nitzah Mazoz ile söyleşide

Bir Kabalist üst dünyayı görür çünkü doğada ihsan etme gücü ile özel bir içsel ıslah yapar. O, üst Işığın her dozunu aldığında egosunun üstüne çıkar. Kendini sürekli bu şekilde geliştirir ve gerçek, ebedi dünyayı veya yaşam iksirini tecrübe eder. Üst Işığa benzer hale gelince, ihsan etme ve sevginin gücünü kazanır. Kişinin egoist doğasının üstesinden gelmesine izin vermediği için Kabala’da, uyuşturucuları başkalarına bağlı hissetmek için bir yol olarak kullanmak kabul edilemez. Kişinin aldığı Işığın her bir parçası, ihsan etme niteliği verir ve kişinin başkalarına karşı gerçek bir sevgi hattı haline gelmesini sağlar.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1077-bilinci-degistiren-uyusturucular/

Yeni Hayat 1076 – Uyuşturucuların İnsan Beyni Üzerindeki Etkisi

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Nitzah Mazoz ile söyleşide

Haz ve memnuniyet mekanizması, kılıcın kenarına bir damla zehir koyan ve kişiyi onu yutmaya zorlayan ölüm meleği gibi yıkıcıdır. Kendimizi doldurup haz aldıktan sonra memnuniyet azalır. Küçük hazları daha büyük hazlarla değiştiririz ve hayatımız boyuca bu kovalamaca için para öderiz. Aynı zevk seviyesini elde etmek için aldığımız ilaç miktarını arttırırız veya daha güçlü bir ilaçla değiştiririz. Gelişimsel bir bakış açısından, hazzın rolü, bize doğal mekanizmayı nasıl aşacağımızı ve gerçek haz ve ıstırabın ne olduğunu anlamayı öğretmektir. Kabala bilgeliği bize nasıl alacağımızı öğretir, böylece sonsuz haz ve yaşamı deneyimleyebiliriz. Başkalarını olumlu yönde etkilemenin önemini öğrendiğimizde, haz bizden sonsuz bir şekilde ve sınırsız olarak geçebilir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1076-uyusturucularin-insan-beyni-uzerindeki-etkisi/

“Doğanın Öğretme Yöntemini Öğrenmek” (Medium)

1930’ların başında, öğretmenimin babası, büyük Kabalist ve ünlü düşünür Baal HaSulam, insanlığın barışı nasıl başarabileceğini ve bu olmazsa ne olacağını özetleyen “Barış” başlıklı çığır açan bir makale yazdı. Diğer şeylerin yanı sıra, doğanın, yaratılan varlıklar yönelme biçimini, bağımsız oluncaya kadar onları nasıl yetiştirdiğini dile getirdi. Onun sözleriyle: “Bir insanın yaratılışını örnek olarak ele alalım: Ataların sevgi ve hazzı onun ilk nedendir, zira bu onların görevlerini yerine getirmelerini garantiler. Gerekli damla babadan çıkarıldığında… doğa, onun için bilgece, güvenli bir yer sağlar ve yaşam almaya hak kazanır. Doğa aynı zamanda onun günlük ekmeğini de tam olarak verir. Doğa ayrıca, anne karnında onun için harika bir yer hazırlamıştır, böylece hiçbir yabancı ona zarar veremez.”

“Tıpkı eğitimli bir dadı gibi onu bir dakikalığına bile unutmadan, her ihtiyacını karşılar, ta ki dünyaya gelebilecek gücü kazanana dek. Doğa, sonra da onu bırakmaz. Sevgi dolu bir anne gibi, onu büyüyene ve kendi yaşamını sağlayabilene dek, zayıf günleri süresince yardımcı olmak için “Anne” ve “Baba” adı verilen, güvenebileceği sevgi dolu, sadık insanlar getirir. Tıpkı insanlar gibi, tüm hayvanlar, bitkiler ve nesneler, varlıklarını ve türlerinin devamını garantilemek için akıl ve sevecenlikle bakılırlar.”

Bununla birlikte, Baal HaSulam, büyüdüğümüzde, sorumluluk almalı ve birbirimize gitgide daha saygılı davranmalı, birbirimize ve tüm doğaya özen göstermeliyiz diye tembihler. Doğanın derslerine ne kadar direnirsek, bize daha ısrarlı ve acı verici bir şekilde öğretir. Ve neredeyse bir asır önce Baal HaSulam; doğanın bize öğrettiği ders, almaktan ziyade vermek üzerine kurulu bir toplum inşa etmektir diye yazmıştır. Bizler isteksiz olduğumuz için, “insanlık iğrenç bir kargaşa içinde kavruluyor ve kavga, kıtlık ve onların sonuçları şimdiye kadar sona ermedi.”  diye eklemiştir.

Ancak, doğanın derslerinin, ağır/acımasız olması gerekmez. Baal HaSulam şöyle yazıyor: “Şaşılacak olan şey, doğanın, yetenekli bir yargıç gibi, gelişimimize göre bizi cezalandırmasıdır. İnsanlığın geliştiği ölçüde, yaşama gücümüzü ve varlığımızı edinirken acıların ve eziyetlerin de çoğaldığını görüyoruz.”

Sonuç olarak, Baal HaSulam şöyle yazıyor: “Doğanın bize emrettiği, başkalarına tüm gücümüzle ve bütün kesinliğiyle ihsan etme sevabının, bilimsel ve gözleme dayalı bir temeline sahipsiniz, şöyle ki içimizden kimse, toplumun hiçbir üyesi yine toplumun mutluluğu ve başarısını güvenceye alacak miktardan daha az çalışmayacaktır. Ve bunu bütünüyle yerine getiremeyecek kadar başıboş kalırsak, doğa bizi cezalandırmaktan vazgeçmeyecek ve intikamını alacaktır.”

Son olarak, Baal HaSulam, II.Dünya Savaşı’nın başlamasından sadece birkaç yıl önce, “Ve bugün çektiğimiz darbelerin dışında ayrıca, gelecek için çekilen kılıcı da dikkate almalıyız.” diye uyarıyor. “Doğru sonucu çıkarmak gerekiyor – doğa bizi sonunda yener ve hepimizi, onun kanunlarını tam anlamıyla izlemek adına, ellerimizi birleştirmek zorunda bırakır.” diye de ekliyor yani “başkalarına ihsan etme kuralına uymak.”

Doğanın aşamalı öğretim yöntemi, onlar dinlemedikleri için, Avrupa’nın yok olması ve on milyonlarca insanın ölümü ile sona erdi. Şimdi artan nefret döngüsünün, uğursuz bir girdap haline geldiğini görüyoruz, bu, tüm dünyayı bir kez daha boğmakla tehdit ediyor ve bedel, önceki dünya savaşından bile çok daha ağır olacak.

Son Nesil Yazılarında Baal HaSulam,  eğer, veren bir toplum ve karşılıklı sorumluluk toplumu kurma emrini üstlenmezsek, üçüncü bir nükleer dünya savaşının olacağını yazıyor. Nefret suçları ve uluslararası gerilimlerdeki artışa bakılırsa, tahmininin gerçekleştiğini görmek kolaydır. Fakat doğa yetenekli bir yargıçtır; bize eylemlerimize göre davranacaktır. Şimdi karşılıklı sorumluluğu seçersek, doğanın ağır derslerini önleyeceğiz.

Koronavirüs bize karşılıklı sorumluluğu uygulama şansı verdi. Tek yapmamız gereken iki yasaya uymaktır: maske takmak ve mesafemizi korumak. Bunu sadece birkaç hafta yaparsak, salgından kurtulmuş oluruz. Ama yapabilir miyiz? Dünyanın virüsten kurtulmasına yardımcı olmak için, başkalarına yeterince önem veriyor muyuz? Koronavirüs, birbirimize olan bağlılığımızın bir testidir. Başarısız olursak, doğa çok daha zorlu ve daha az sempatik bir öğretmen temin edecektir. Ve başarısız olmaya devam edersek, Baal HaSulam’ın tahmini gerçekleşecektir.