Daily Archives: Temmuz 16, 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 16 Temmuz 2020

 

Covid-19 iyilik için bizimle birlikte ise, bunu zihniyetimizi (niyetimizi) değiştirerek kaçabileceğimiz doğal bir fenomen olarak incelemeliyiz. Bu virüs bize tüm dünya vatandaşları hakkında küresel ve iyi düşünmeyi ve buna göre davranmayı öğretmek istiyor. Bizi yeniden eğitecek!

Kabalistlerle “Doğa” kelimesinin sayısal olarak 86’da “Her şeye kadir” kelimesine eşdeğer olduğu konusunda hem fikir olmalıyız. Ve Her Şeye Kadir olanın Yasalarına, Doğanın Emirleri diyebiliriz, ya da tam tersi Her Şeye Kadir olanın Emirlerine, Doğanın Yasaları diyebiliriz.

Çünkü bunlar bir ve aynıdır. (Baal HaSulam, Barış).

Yeni Hayat 1095 – Sırlar

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

İlişkilerde sır olamaz. İnsanlar başkalarını kontrol etmek için sır saklarlar. Kişi, tüm niyetleri başkalarının yararına olsun diye kendini ıslah edene kadar, her zaman saklanacak bir şeyleri olacaktır. Islah olmuş insanlarda, kalpte olan aynı zamanda ağızdadır. Başka bir deyişle, bu insanlar başkalarını değil kendilerini eleştirirler.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1095-sirlar/

Ruhların ve Dünyaların Algısına Ulaşın

Baal HaSulam, Şamati 3, “Manevi Edinim Meselesi”: Dünyada, pek çok derece ve ayırt ettiğimiz şeyler sezinleriz. Bilmeliyiz ki derecelerden ve anlayıştan bahsederken ruhun dünyalardan aldıklarına bağlı olarak konuşmaktayız. Bu şu kural dâhilinde olmalıdır: “Edinmediğimize isim vermeyiz.”

Üst dünyalarda, ruhların bulunduğu birçok seviye vardır ve her biri kendi seviyesinden alır.

Bizler bunu hissetmeyiz ama tüm ruhlar bizim içimizdedir ve onları ifşa etmemiz gerekir. Bizler, ruhlarımızın varlığını belli bir seviyede yönettiğimizde ve sonra yükseldiğimizde, bu koşulları derece derece ediniriz. Yani, ruhlarımızı ve bulundukları safhaları hissedecek ve anlayacağız.

Bu, dünyaları hissedeceğimiz ve edineceğimiz anlamına gelir ve farklı eylemler gerçekleştirerek, ruhlarımızı dünyaların seviyelerine yükseltebilir ve böylece yaratılışı daha fazla görebilir, hissedebilir ve algılayabiliriz.

Arzulara Bağımlılık

Soru: Arzularıma bağımlı olduğumun farkına nasıl varırım ve daha sonra bunların benim arzularım olmadığını nasıl anlarım?

Cevap: İlk önce onların sizin arzularınız olduğunu ve onların içinde olduğunuzu ve onların sizi yönettiğini keşfedersiniz. Onlardan çıkmaya ve onların üzerine yükselmeye çalıştığınızda, aslında sizi kontrol ettiklerini ve onların sizin arzularınız değil, sizin kötü ev sahibiniz, egonuz olduğunu anlamaya başlarsınız ve böylece yavaş yavaş onlardan çıkarsınız.

Soru: Bir Kabalist, sıradan insanların aksine, bir sonraki anda içinde hangi arzunun, hangi düşüncelerin ortaya çıkacağını etkileyip, seçebilir mi?

Cevap: Hayır, ancak hangi düşünceye veya hangi arzuya uyacağını seçebilir ve sadece uymakla kalmaz, kendi takdirine göre kullanır ve yerine getirir.

Çeşitliliğin Faydaları (Medium)

Mişna’da (Sotah, 9:15) günlerin sonunda nefretin yükseleceği yazılır. Bugün olanlara baktığımızda, günlerin sonuna yaklaşıyoruz. Sosyal medya, gazeteler ve televizyonda asla bu kadar nefret duyulmadı ve dalga sadece daha da yükseliyor gibi görünüyor. Artık sessiz yer yokmuş gibi ama genel görüş, açıkça zehirlidir. Çizginin dışında tek kelime – çizgiyi aşmak da çok kolaydır –  ve yasaklanırsınız, dünyadan aforoz edilirsiniz.

Son zamanlarda gördüğümüz ırkçı-nefret ve ırkçılık-karşıtı protestolar bu karanlık gelgitin bir parçasıdır. Tüm dalgalar gibi ırkçılığa dayalı isyanların doruk noktası ve inişleri olacaktır, ama bu eğilim kesinlikle dev bir fırtınaya doğrudur.

Nefret orada bitmeyecek. Nefret yoğunlaştıkça ve yayıldıkça, her grup içindeki parçalar ana birliklerden ayrılacak ve birbirlerine karşı savaşacak daha küçük kamplar oluşturacak. Toplum parçalanacak ve anarşi hüküm sürecek. Talmud’da (Sanhedrin 98b), en büyük bilgelerin bile günlerin sonunda yaşamak istemeyeceği yazılmıştır.

Açıkçası, henüz orada değiliz, ama oraya gidiyoruz. Eğer rotayı tersine çevirmezsek, düşündüğümüzden daha erken oraya varcağız.

Nefretin Rolü

Sorun şu ki, nefretin tamamen kötü ve zararlı olduğunu düşünüyoruz. Nefret etmemeye çalışıyoruz ama bunu yaparak daha yoğun bir nefret patlamasıyla yüzleşene kadar onu düzeltme şansını kaçırıyoruz.

Nefret, bizde olmayan her şeye karşı hissettiğimiz antipatidir. Benzersizlik duygumuz ruhumuzun derinliklerine dayanır, ancak iyi bir nedenden dolayı oradadır: Bizler sadece zıtlıklar vasıtasıyla algılarız. Karanlığın duygusunu kavrayamamış olsaydık, ışık olduğunu bilemezdik. Soğuğun ne olduğunu hissetmeseydik sıcaklığı hissedemezdik. Aynı şekilde, nefreti hissetmeseydik, sevgiyi hissedemezdik.

Bu nedenle nefret ortaya çıktığında, onu bastırmaya veya reddetmeye çalışmamalıyız. Bunun yerine nefretimizin nesnesine olan sevgimizi, ortaya çıkan nefretten daha büyük olana kadar arttırmak için bilinçli bir çaba sarf etmeliyiz. Nefretin tezahürüne katılan tüm taraflar çabaya katılırsa, sonuç her zamankinden daha fazla sevgi olacaktır. Tüm taraflar katılmazsa, tüm süreç umutsuzdur.

Toplumun tüm kesimleri bu çabaya girerse, dünyamızdaki sevgiyi daha önce hiç görmediğimiz seviyelere yükseltiriz ve bunun nedeni, bizi uygun bir sevgi seviyesini oluşturmaya zorlayan, benzeri görülmemiş nefret seviyesinden kaynaklanacaktır. Nefretin meşruiyetini inkar ederek, sevgi dünyasını inkar ediyor ve onu yakında gelecek olan nefretin daha yoğun göstergelerine mahkum ediyoruz.

Bu paradigmaya göre, nefret ettiğimiz her şey aslında daha büyük sevgi yaşamak için bir sıçrama tahtasıdır. Eğer bugün, ırklar arasındaki en yoğun nefret ortaya çıkarsa, işte tam olarak sevginin yeni seviyesinin ortaya çıkması gereken yer burasıdır. Ancak, bu, her iki taraf da aralarındaki sevgiyi mevcut nefretin ölçüsünde artırmak için birlikte çalışırsa gerçekleşir.

Bunun tamamen yeni bir fikir olduğunun farkındayım ve bize öğretilmiş olan her şeyle çelişiyor. Ancak öte yandan, bize öğretilenler artık çalışmıyor, bu yüzden yeni bir yön denemenin zamanı geldi.

Fikir basittir: Diğer kişi benden farklı; Diğer kişiden hoşlanmıyorum ve o kişinin incinmesini veya en azından gitmesini istiyorum. Bu nefret, son haftalarda ve aylarda gördüğümüz tüm şiddeti körükleyen şeydir. Eğer onu bu şekilde bırakırsak, tüm ülkeyi havaya uçuracak. Bu yüzden, onun azmasına ve büyümesine izin vermek yerine, hepimiz açıkça sahte olmasına rağmen, birbirimize olan sevgimizi artırmak için bilinçli çaba harcamalıyız. Şaşırtıcı bir şekilde çabalarımız meyve verecek ve bir dakika önce dayanamadığımız insanları sevebileceğimizi göreceğiz.

Çok pratik bir paradigmadır; cesaret ve bağlılık gerektirir, ülkenin tamamen erimekten kaçınması için tek umududur.

Birbirine Bağlı Bir Dünyada İnsan, Bölüm 3

İnsanlık Tek Bir Organizmadır

Soru: Bizler, birbirine bağlı bir dünyada yaşıyoruz ve bu bağ her seviyede kendini gösterir. Herkes kelebek etkisi, domino etkisi, kolektif zeka, kalabalıkların bilgeliği vb. gibi fenomenleri bilir.

Her türlü problemi çözmek için kalabalığın bilgeliğini kullanan “kitle kaynaklı çalışma” adı verilen, bir disiplin bile vardır. Birbirine bağlı olmayı; karşılıklı sorumluluk, birinin veya bir şeyin birbirine bağımlılığı, hiçbir tarafın diğeri olmadan yapamayacağı bir ilişki olarak tanımlar.

Kabala’da, bu karşılıklı garanti yasası 3000 yıl önce tanımlanmıştır. Bu yasa nedir?

Cevap: Karşılıklı garanti (Arvut),  hepimiz birleşik bir entegre sistemi temsil ettiğimiz zamandır.

Henüz dünyadaki tüm insanlardan bahsetmiyoruz, ancak prensipte doğa bizleri, birbirimize tamamen bütünsel olarak bağlı olduğumuzu fark etmeye doğru iter. Bu nedenle, tamamen birleşik tek bir organizma olabilmemiz için, birbirimize karşı tutumumuzda, ilgimizde ve karşılıklı yardımlarımızda değişmeliyiz. Bir beden!

Bu şu anlama gelir; tıpkı bedenime özen gösterdiğim ve içgüdüsel olarak bunun için en iyisini istediğim gibi, doğada da aynı rolü üstlenmeli ve herkesin aynı seviyeye ulaşması için çabalamalıyım.

Kabalistik Terimler: “Masah”

Masah (perde), bir kişinin üst ışık yardımıyla kazandığı anti-egoist gücü temsil eder.

Kişi, sanki arzusunun üzerine bir perde koyar ve sonrasında onunla ters yönde çalışabilir ve başkalarına ve Yaradan’a karşı iyi niyetli davranabilir. Daha sonra kendi iyiliği için hiçbir haz almadan, ihsan etmek için çalışabilir.

Soru: Kendi iyiliğiniz için almayla ilgili sorun nedir?

Cevap: Bununla, Yaradan’dan ayrılırsınız, üst dünyayı hissetmeyi bırakırsınız ve kendinizi sadece dünyamızın hissiyatıyla sınırlandırırsınız.

Yorum: Ama Yaradan bizi böyle yarattı.

Cevabım: O, bizi öyle bir yarattı ki, bu koşuldan O’na yükselip, O’nunla birleşme koşuluna döneceğiz.

Soru: Bu neden gizlendi? Bilgeler neden son bin yıldır bunu öğretmediler?

Cevap: Kişinin içinde özgür irade yanılsaması yaratmak için.

Yorum: Ama bu bana okulda öğretilmiş olsaydı, seçme özgürlüğüm olmadığını bilirdim.

Cevabım: Bu şeyleri çocukluğunuzda kabul edemezsiniz ve bunların içinizde otomatik olarak var olmasını sağlayamazsınız. Onları kendiniz arzu etmelisiniz.

İnsanlara bunu genç yaştan itibaren öğreten nesiller vardı ve hiçbir problemleri yoktu. Ama bunlar ilk nesillerdi. Ve şimdi, muazzam bencilliğimizle, yolculuğumuza Mahsom’dan çok önce, Yaradan’ın tezahüründen önce, nerede olduğumuzu ve kiminle ilgilendiğimizi anlamadan önce başlamalıyız. Bu bizim ıslahımızın bir parçasıdır.