Daily Archives: Temmuz 21, 2020

Yeni Hayat 1101 – Saldırganlık

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Doğa, saldırgan veya nazik yollarla gelişebilen bir haz alma arzusudur. Hayvanlar diğer hayvanlara zarar vermekten hoşlanmazlar. Kişi, insan egosunun gücünü başkalarının pahasına harekete geçirdiğinde, buna saldırganlık denir. İyi bir şarkıcının dinleyiciyi olumlu yönde etkilemesi gibi başkaları için zevk yaratmanın daha yumuşak bir yolu vardır. İlişkilerimizi ilerletmek ve kendini sevgi ve dostluğun gücü ile tam olarak gerçekleştirmek daha iyidir.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1101-saldirganlik/

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 2

İsrail halkının on kabilesi neden kayboldu?

Yahudi halkının birliğinin zirvesi Kral Süleyman döneminde idi. Onun ölümünden sonra, Nebukadnetsar’ın İsrail’i fethine ve esirleri sürgüne götürmesine kadar insanlar arasındaki bağda yavaş yavaş azalma yaşandı. Bu hem fiziksel hem de içsel düzeyde oldu.

Tabii ki, çok savaştılar, acı çektiler, mücadele ettiler ve konumlarından kolayca vazgeçmediler. Fakat yine de, egoizm gelişirken buna direnmek çok zordur.

Yorum: Baal HaSulam’a göre Yahudiler, hala manevi topluluk hissiyatı içinde kalanlara ve onu terk edenlere ve tamamen egoizmleri tarafından yönetilenlere ayrıldı.

Benim cevabım: Buna, on kabilenin dünyanın tüm ulusları arasında dağıldığı, on kabilenin on ikiden ayrılması denir.

Soru: Genellikle, Yahudiler asimile olduklarında, onları bir arada tutan antisemitizm yasası yürürlüğe girer. Bu yasanın yürürlüğe girmediği yegane olay buydu ve on kabile ortadan kayboldu. Bu güne kadar da onların nerede olduklarını bilmiyoruz. Bunun nedeni nedir?

Cevap: Söyleyemem. Ama yakında bunu öğreneceğiz. Onlar ve iki kabile arasındaki bağın kopması nedeniyle ortadan kayboldukları açıktır.

Her halükarda, kayıp on kabile geri dönecek. Bu, günlerin sonunda ifşa olmalıdır.

Soru: Doğada gizemler olmalı mı?

Cevap: Bu bir gizem değildir. Onlar, dünyanın bütün uluslarının arzularını özümsemek ve bu arzularla geri dönmek için kayboldular.

Kabalistler bunun olması gerektiğini söylüyorlar çünkü tam bir ıslah için dünyanın tüm uluslarının egoizmine ihtiyacımız var.

Bu nedenle, önce kendi egoizmini ıslah etmesi, daha sonra dünya uluslarının içinde absorbe edilen on kabileyi çekmesi ve tüm on iki kabilenin ıslahını tamamlaması gereken, küçük bir grup var. Ve daha sonra bu tüm dünyaya yayılacak.

Bu arada, biz ilk aşamada, geri kalan iki buçuk kabilenin ıslahı içindeyiz.

Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için: Yahudi Seçimi: Birlik veya Antisemitizm, Yahudi Sosyal Anlaşmazlığının Bir Yansıması Olarak Antisemitizm Üzerine Tarihsel Gerçekler, adlı kitaplarımı okuyun.

Kabala ve İnançlar, Bölüm 8

Yaradan’a Dönün

Baal HaSulam, Şamati, Makale 209: Duada üç koşul vardır:

  1. Çağdaşlarının hepsinden daha kötü durumda olmasına rağmen, O’nun kurtarabileceğine inanmak; onu kurtarmakta “Efendi’nin eli kısa mı kalacaktır” ki.  Aksi takdirde, “Ev Sahibi kendi kaplarını koruyamaz ” ki.
  2. O artık yapabileceği her şeyi zaten yapmıştır, daha fazla çareye sahip değildir ve de durumu için şifa görmemiştir.
  3. Eğer O, yardım etmezse, ölmesi hayatta olmasından daha iyi olacaktır.

Bunlar hayata karşı üç doğru tutumdur. Her şey Yaradan tarafından belirlenir. Benden gelen tek bir düşünce ya da his yoktur, yalnızca Yaradan’dan gelir.

Bu nedenle, her zaman yükseltilmiş bir hazırlık durumunda olmalıyım, aklımda ve hislerimde olan her şeyi analiz etmeliyim, Yaradan’ın bunları bana verdiğini fark etmeli ve derhal O’dan ıslah talep etmeliyim, beni başkalarına karşı sevgi ve ihsan etme düşüncesine yani kendimden önce başkalarına ihsan etme konusunda iyi duygulara yönlendirmesini talep etmeliyim.

Yaradan benim içimde sadece kötülüğü ifşa eder, söylendiği gibi: “Kötülüğü Ben yarattım.” Ancak, bu kötülüğü orta yolda yakalarım ve hemen O’ndan bunu iyiliğe dönüştürmesini talep ederim.

Daha sonra bir tango gibi, Yaradan ile “dans” denilen ilginç bir ilişkiye girmeye başlarım: O beni yönetir, ben de O’nu yönetirim. O beni etkiler ve ben de ona geri veririm.

Kötülüğü kabul etmek burada önceliklidir. Bir kez bunun Yaradan’dan geldiğini ve “O’ndan başka hiçbir şeyin olmadığını” anladığınızda, yapılacak tek bir şey kalır: O’ndan kötülüğü iyiliğe çevirmesini istemek. Tüm yaşamımız, tüm manevi çalışmamız bununla ilgilidir.

Soru: Egoist niteliklerimi ve onların yıkıcılıklarını kabul etmeden, Yaradan’a dönebilir miyim?

Cevap: Hayır. Bu sizin kaleci olmanıza benzer, Yaradan sürekli olarak şut atar ve siz sürekli O’nun atışlarını çevirmek zorundasınızdır.

Soru: Kabalistler kendilerini suçlarla mı?

Cevap: Sürekli ağlıyorsanız, yaşamınızdan memnun değilseniz, herkesi ve her şeyi suçluyorsanız, o zaman Yaradan’ın size verdiği şeyden memnun değilsiniz demektir.

Soru: Kabala insan ahlaksızlığının nedenine olumlu bakıyor mu?

Cevap: Yaradan bunu özellikle yaptı, bu yüzden kişi O’nun yardımına ihtiyaç duyar ve böylece O’nun seviyesine yükselebilir.

Yaradan’ı Ne Zaman Hissedeceğim?

Soru: Ben online Kabala derslerinde ilk sınıf öğrencisiyim. Yaradan’ı grup içinde ne kadar sürede hissedebilirim?

Cevap: Bu hangi kursta çalıştığınıza değildir, bu metotta ne kadar ustalaşmak istediğinize bağlıdır. Bazı gruplara mümkün olduğunca yakınlaşmaya ve arkadaşlarınızla birlikte, egoizmin sizi onlardan ayıracağını hissettiğiniz yerde, daha çok bağ kurmaya çalışın.

Ya da tam tersi, bunu daha fazla hissedeceksiniz, ancak aynı zamanda üstesinden geleceksiniz. Böylece Yaradan’ın ifşasına doğru ilerlemeye başlayacaksınız.

Arzuların Gelişimi, Bölüm 13

Mutlak Etkileşim Seviyesine Doğru

Soru: Bir kişi niyet, arzular, duygular, hisler, akıl ve düşüncelerden oluşur. İki tür niyet mi var: kendiniz için veya başkaları için? Sadece bir arzu mu var- haz alma arzusu?

Cevap: Evet. Başka bir şey yoktur. Bu doğanın bir niteliğidir. Yani, memnuniyet almak ya da acı çekmekten kaçınmak, temelde bir ve aynıdır.

Hisler ve duygular, arzunun içinde, onun dolumunun büyüklüğünde tezahür eder.  Akıl, istediğimiz şeyi tam olarak gerçekleştirmemizi sağlar.

Soru: Önceden sanki aklın ayrı olduğunu düşünürdüm, arzuların da aynı şekilde. Arzular akla hizmet eder mi?

Cevap: Cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde akıl,  içgüdüsel arzulara hizmet edebilir. Kişi kendini geliştirdiğinde, o zaman akıl, kişinin insani arzularına hizmet etmeye başlar.

Aslında, cansız, bitkisel, hayvansal ve hatta insan arzularının üstesinden gelmek ve doğamızdan daha yukarıda olan mutlak etkileşim seviyesine yükselmeye başlamak için akla ihtiyacımız vardır. Bu  “mantık ötesi inanç” denilen, diğer tüm arzular ve niyetlere rağmen birbirimizle bağ kurmaya çalıştığımız zamandır.

Soru: Amacımız dünyanın doğal egoistik algısını, egoist arzuları – komşuya karşı düzeltmek midir?

Cevap: Sadece bir komşuya değil, üstelik birliğe karşı: “Komşunu kendin gibi sev.” Yani kendimi de komşumu da sevmeliyim. Bu, ortak bir sistem oluşturmak için mutlak birleşme anlamına gelir. Bu yüzden onun ayrılmaz bir parçası olmak isterim.

Erkek ve Kadın, Bölüm 11

Sevmeyi Öğrenme

Yorum: Evli bir çift ile ilgili konuşurken sevgi kavramı ortaya çıkar. Ancak Kabalistik açıdan sevgi tamamen farklı bir şeydir.

Benim Yorumum: Bedensel ilişkilerde sevgi içgüdülere, hormonlara dayanır. Ancak Kabala’da, karşılıklı tavizler, karşılıklı birbirine çekim, karşılıklı yardımlaşma ve karşılıklı önemseme, sevgi olarak adlandırılır. Temelde sevgi, diğerinin arzularını hissedip yerine getirdiğiniz bir durumdur.

Soru: Bu, diğerini memnun etmek için bir araç olduğum anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Bu durumda, onu sevdiğini söyleyebiliriz.

Yorum: Bir keresinde, sevgiyi ölçme biriminin fedakârlık birimi olduğunu söylemiştiniz.

Benim Yorumum: Evet. Bu, kendinizi ne ölçüde feda ettiğinizdir yani özenle ve sebat ederek çalışmanız, diğerini memnun etme çabalarınızdır.

Soru: Sevgi karşılıklı tavizler üzerine kuruluysa, o zaman kim ödün vermeli? İkimiz de mi? Eğer ödün verirsem, diğeri benden faydalanır, aksinde de aynı şekilde. Burada bir ölçü nasıl seçilir?

Cevap: Bu durumda, birbirleri ile bir anlaşmaya giren ve aralarındaki Yaradan’ı ifşa etmede birbirlerine yardım etmeyi taahhüt eden, son derece zıt iki taraf arasında ortak bir sözleşme yapılır. Bu öğretilmeli, öğrenilmeli ve büyütülmelidir.