Monthly Archives: Ağustos 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Ağustos 2020

İnsanın çalışması, Adem’in ruhunun tüm kırık parçalarını yeniden birleştirmekten ibarettir. Yaradan,  bize onları bir araya getirme ve hangi yolla birleştiklerini anlama fırsatı vermek için, onu kasıtlı olarak parçaladı. Ta ki bu bulmacayı tamamlayıp tek bir bütün haline gelene kadar.

Bu, sürekli değişen bir milyar parçadan oluşan bir bilmecedir. “Bu işi bitirmenin bize bağlı olmadığını” henüz  “ondan kurtulamayacağımızın” farkındayız. Benden istenen tek şey dahil olmam.

Bireysel ruhlarımızı Adem’in ruhunda birleştirerek, Yaradan’ın ortakları ve Adem’in oğulları (Bnei Adam) olarak adlandırılırız. Bu çalışma bizi Adem’in oğullarına dönüştürür çünkü O’nun benzerliği için, bir kap inşa etmede Yaradan’la birlikte çalışırız.

Karşılıklı garantiye ulaşma arzusu bizi Yaradan’a getirir çünkü bizi ancak O birleştirebilir. Yaradan üst ışığa – bize karşılıklı garanti veya bağ hissini verebilecek tek güce sahiptir.

 

Yeni Hayat 1128- Kendine Zaman Ayırma

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Nitzah Mazoz ile söyleşide

İçsel yakınlaşma ihtiyacı, özellikle kadınlarda belirgindir. Kadınların doğası, rahatlatmak, anlamak, test etmek ve doğanın ebedi akışına bağlanmaktır. Kadınlar olarak, doğanın bizden ne istediğini bulmalı ve ilerlediğimiz hedefi anlamalıyız. Dünya bizim kafamızı karıştırmaya ve baştan çıkarmaya çalışırken, kendimize sürekli olarak “hayatı daha yüksek bir seviyede nasıl gerçekleştiririm ve hayatın özünü nasıl keşfederim?” diye sormalıyız.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1128-kendine-zaman-ayirma/

Twitter’da Düşüncelerim / 26 Ağustos 2020

 

Modern iletişim araçlarına rağmen, insanlar giderek daha fazla yalnız hissediyor, yeni iletişim duygulardan, kalpten gelen bir bağdan yoksun. O boşluğu doldurmaz, empati kurmaz … Muazzam bir boşluğu ifşa etmek üzereyiz … kara bir delik …

İnsanlar (insanlık), Koronavirüs’ün bir sonunun olmayacağını hala anlamadılar. O, egoya tamamen bağımlı olduğumuzu anladığımızda ve ondan kurtulmayı dilediğimizde sona erecektir. Sadece umutsuzluk bizi doğru karara itebilir: egoyu reddetmeye!

“Bu hayatın kontrolünde olmadığımızı” anlayan insanlıkta, bir devrim yaşanıyor!

Bizler evrensel bağ yasası içinde var olmakta ve ona göre ilerlemekteyiz. Tüm hayatımız onun uygulanmasına bağlıdır. Korona salgınının hızla sona ereceğini ve eski hayatımıza geri döneceğimizi düşünmüştük. Artık kimse bunu düşünmüyor.

Hayatı Nasıl Uzatabiliriz?

Soru: Bir deneyde yaşlı evleri, yetimhanelerle birleştirildi ve araştırmacılar, çocukların varlığıyla yaşlıların günlük işleyişlerinin iyileştiğini ve daha önce çocuklarda gözlenen korku, güvensizlik, ilgisizlik ve kısıtlamanın ortadan kaybolduğunu belirterek, sıradan çocuklar gibi sesli ve hareketli olduklarını bildirdiler. Bunu nasıl açıklayabiliriz?

Cevap: Bu, iki tarafın da bunlardan yoksun olması nedeniyle oldu. Yaşlılar, hareketli genç çocuklardan yoksundu ve çocuklar, yetişkinlerin onlara verebileceklerinden yoksundu. Hayatın kendini tamamlamasının en iyi yolu budur.

Yetimler, dünyaya ve hayata karşı doğru ve net bir güvenlik ve şefkat duygusu kazanır. Yaşlılar, dünya hissini birçok yönden yumuşatır.

Özel bir bağları olmasa bile, enerjinin aktarımı, dışsal bağlantı ve hatta böyle bir olgunun var olduğuna dair iç görü, tamamen farklı bir resim ve atmosfer yaratır.

Aslında, doğaya göre üç kuşak ile birlikte yaşamak üzere yaratıldık – çocuklar, ebeveynler ve büyükanne ve büyükbabalar. İki nesil yeterli değildir.

Bir çocuğun, ebeveynlerinin onu yaratmış olduğu gibi, ebeveynlerini de onların ebeveynlerinin yaratmış olduğunu görmesi/anlaması gerekir. Böylece sürekliliği, akışı, evrimi görür. Ebeveynlerinin kendi ebeveynleriyle nasıl ilişki kurduğunu görür ve bu, ebeveynlerine nasıl davranması gerektiği konusunda ona bir model teşkil eder.

Büyükanne ve büyükbabasından çok şey öğrenmesi gerekir, çünkü “İsrail, Saba (büyükbaba) ve bilgeliğin” manevi bağlantımızda bütün bir sistem olduğunu biliyoruz ve bu nedenle çok önemlidir. Burada yetimler hakkında konuştuğumuzda, sonuçlar inanılmaz olmalı.

Neden Kendinizi Feda Etmelisiniz?

Soru: Bugün dünyada, başkalarını kurtarmak için kendilerini feda eden pek çok örnek bulabiliriz.  Doktorlar, bazen herhangi bir koruma olmadan 24 saat çalışarak hastaları kurtarıyor.  Birçok ünlü, kendilerini ve sermayelerini feda etmeye hazır olduklarını tüm dünyaya ilan ediyor.

Ayrıca siz, değiştirmemiz ve egoizmimizi feda etmemiz gerektiğini söylüyorsunuz.  Bu özgür irade mi?

Cevap:  Hayır, bu biraz farklıdır.  Bu tür güdüleri memnuniyetle karşılasam da, bu insanlığın ıslah olmuş hali değildir.

Mesele şu ki insanlığın, hastalara bakma veya başka bir şeye bakmak gibi sınırlı bir kapasitede değil, birbirine karşı tutumunu, egoizme ve özgeciliğe karşı tutumunu ıslah etmesi gerekir.

Bencillikleri dışında, yeşil alanları yok etmemek veya çevreyi kirletmemek için başkalarını öldürmeye hazır insanlar var.  Yeşil ekoloji  ve temiz hava için bu hareketlerin kesinlikle bencilce olduğunu görüyoruz.  Öyle ki, ateşli egoizmi olan insanlar, kendilerinden farklı olarak neyin iyi olduğu konusunda farklı bir anlayışa sahip olan başka bir kişinin hayatına zarar vermeye hazırdır.

Soru: Pandemi veya ekonomik kriz gibi olağanüstü durumlarda, yardım etmenin doğal olduğunu ve buna ıslah denmediğini mi düşünüyorsunuz?

Cevap: Evet.  Sadece doğamızın bizi birbirimize ne kadar yaklaştırdığını anlamamız ve insan eylemlerini doğru bir şekilde tanımlamamız gerekiyor.

Bir hastaya bakmak benim için zorsa, tedavisi için para veririm, sonunda onu iyileştirmiyorum, sadece ona karşı olan üzüntümü dindiriyorum.

Kabala’da, doğamızın temel bir ıslahından bahsediyoruz.

Soru: Yani, hastalarla empati kurduğum için değil, onun ötesinde iyi şeyler yapmalıyım.  Onlarla hiçbir ilgim olmasa bile, bunu daha yüksek bir amaç için mi yapmak zorundayım?

Cevap:  Nedeni tam olarak budur.

Dünyevi Soru

Soru: Kabala aile içinde ilişkiler kurmaya nasıl yardımcı olur? Geniş bir kadın izleyici kitlesine sahibim, onlar nasıl bir eş bulunacağı ve onunla bir aile kurma konusuyla ilgileniyorlar.

Cevap: Bu, her birimize yakın dünyevi bir soru olmasına rağmen çok karmaşıktır. Sonuçta, varoluşumuzda yaşamın bir döngüsünden diğerine geçmek zorunda olduğumuz değişimlere, daha yeni değinmeye başlıyoruz.

Bu nedenle, elbette bu tür sorular sorulabilir, ancak bunların cevabı hem karmaşık hem de basittir. Kimsenin size hiçbir şey söylemeyeceği gerçeği basit çünkü kimse cevabı bilmiyor. İyi ya da kötü bir şekilde uygulamanız gereken içsel bilgilerinizi sadece siz açığa çıkarabilirsiniz.

Özgür seçiminiz, kendinizi tamamen nasıl gerçekleştirdiğiniz ve kişinin hayatında kendini doğru şekilde yönlendirmesi için tek fırsattır.

Bir eş seçmeye gelince, bu zaten Reşimo denilen (ruhunuzun iç kaydı, gelecekteki durumu) bilgi çekirdeğinizden, kim olduğunuzu tam olarak veya en azından az çok hayal etmeniz ve bu eşle kendinizi hızlı, iyi, rahat, doğru bir şekilde gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğiniz gerçeğinden kaynaklanır. Bu kolay değildir çünkü bu, onun ve sizin kaderinizin, uyumlu bir şey olarak görünmesine bağlıdır.

Genel Olarak Dünyanın Koronavirüsten Nasıl Ders Alabileceği Konusunda Ne Düşünüyorsunuz? Birlik Bekleyebilir Miyiz? (Quora)

Şimdiye kadar, dünyanın başına gelen acılar, etkili bir çözüm veya anlayışa yol açmadı.

İnsanlar, her zamanki gibi iş yapmaya, kayıplarını nasıl en aza indireceklerini ve hatta daha da ötesi pandemiden nasıl kar elde edeceklerini düşünmek için onun sonunu bekliyorlar.

Bizim için istemsizce çalışan dünyaya karşı, doğuştan gelen egoist tutumumuzun yalnızca beklenen bir sonucu olduğu için bu hiç de şaşırtıcı değil.

Bu nedenle Koronavirüs, dünyada ciddi bir değişim gerçekleştirmek için ortaya çıktığından, çok daha uzun süre kalacak.

Şu anda, gerçekten ihtiyacımız olmayan birçok işletmeyi canlandırmaya ve gelecekte olmayacak işler için bağışlar vermeye çalıştığımız bir aşamadan geçiyoruz.

Yetkililer, girdiğimiz çağın yeniliğini, insanlara yaşamın temellerini sağlamamız gereken bir çağ olduğunu ve tüm odağımızı; bize kendini gösteren bu yeni birbirine bağımlı dünyayı, onun yasalarını ve bu yeni koşullarda birbirimizle nasıl geçinebileceğimizi öğretecek, iyileştirilmiş bir eğitim biçimine yerleştirmemiz gerektiğini anlayamıyorlar. Yani bugün ihtiyaç duyduğumuz, büyüdükçe almadığımız bir eğitim şeklidir.

Bunun yerine, butikler, kuyumcular, pahalı saatler ve arabalardan oluşan alışveriş kültürümüzü koruyacağımızı umarak, geçmiş maddi değerlerimize tutunmaya devam etmeye çalışıyoruz.

Dolayısıyla, doğanın bugün insanlıktan talep ettiği değişimle ilgili olarak, salgın henüz başlamadı bile.

Bu yüzden gözlerimizi açacağımızı ve yeni, birbirine daha bağımlı ve birbirine bağlı bir dünyada olduğumuzu göreceğimizi umuyorum ve bu dünyada yaşamak, nasıl yaşadığımıza dair ciddi ayarlamalar yapmayı gerektirir, bu da, bu yeni dünyanın ne olduğunu, bu noktaya kadar nasıl geliştiğimizi ve günümüzün yeni daha sıkı birbirine bağımlı koşullarında hayatta kalmak ve gelişmek için neler yapabileceğimizi öğrenirken, daha temel konulara odaklanmak anlamına gelir.

Yeni Hayat 1127 – Düşüncenin Gücü

Dr.Michael Laitman, Oren Levi ve Tal Mandelbaum ben Moshe ile söyleşide

Düşüncenin gücü, insanlığı “Ve dostunu kendin gibi seveceksin” ilkesine doğru ilerletmek olan, yaratılışın amacına göre çalışır (Levililer 19:18). Dünyanın iyiliği ile kişisel iyiliğiniz aynı olduğun zaman, manevi düşüncenin gücünü kullanmak mümkündür. Realiteyi diğerlerinin yararına değiştirmeyi düşünürseniz, kendi yararınız için de değiştirebilirsiniz. Diğerlerini sevmek için kendinden çıkan biri, dünyanın tek bir sevgi ve bağın gücü tarafından yönetildiğini hissetmeye başlar ve Yaradan’ı keşfeder.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1127-dusuncenin-gucu/

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Ağustos 2020

Milliyetçi,  bizi Koronavirüs’e götüren ve aynı zamanda hızlı bir şekilde güvenli bir aşı üretmemizi engelleyen, insanlığın tek kötülüğü olan egoizmin bir varyasyonudur. Ülkeler arasında güven eksikliği ve hastalık yerine başkalarını yenme arzusu, “komplikasyonlara” yol açacak!

Birbirimize daha yakın olsaydık, doğanın ıstırap yolunu harekete geçirmeye başlamasını beklemek yerine, krizi ve onun tüm sonuçlarını önleyebilirdik!

Koronavirüsün getirdiği ekonomik kriz, kadınların ekonomik durumunun bozulmasına neden oldu. Sonuçta, okulların ve anaokullarının kapanmasıyla en ağır darbeyi hizmet sektörü aldı.

Modern Mısır’dan, Amerika’dan bu göç, bizi ve herkesi evrensel birliğe ve ışığa doğru yönlendiriyor.

Koronavirüsün getirdiği küresel kriz, artan işsizlik, finansal istikrarsızlık, karantina kısıtlamaları, sağlık korkusu nedeniyle depresyon, panik, intihar düşünceleri, zihinsel sağlık sorunları yaratıyor. % 50’si panik atak ve depresyon geçiriyor, bu özellikle de gençler arasında yaygın.

Karanlığın etrafımızda toplandığını hissedersek, bu ışığın geldiği ve bu yüzden karanlığı gördüğümüz anlamına gelir.

Ama insanlar, henüz onlar için hazır değil!

Dünyanın dört bir yanında, insanlar büyük şehirleri,  terörün yuvalarını terk ediyor, işlerin uzaktan yapılabildiği her yerde ofisler kapanıyor ya da tamamen kayboluyor. Yakında bu, okul dışı dersler ve spor dışında tüm çocuk kurumlarını etkileyecek. Önümüzde büyük sosyal değişimler var.

DSÖ: 20-40 yaşları arasındaki COVID19 vakaları, COVID-19 pandemisinin yeni aşamasıdır. Doğanın planı, bizi egoist durumdan çıkarmaktır ve o zamana kadar pes etmeyecektir. Kabala’da söylendiği gibi, tüm insanlığın küresel ıslah dönemine ve onun Yaradan’ın seviyesine yükselişine girdik.

Mesele, büyüme, insanı dolduran egonun üzerine çıkma meselesidir. Ve kişi kendini egodan kurtaramazsa da, eğer bunu yapmak isterse, dışarıdan bir kuvvet çekebilir ki bu da insanın egosunda kalma çabalarına rağmen, onu egonun dışına çıkaracaktır.

DSÖ’nün düşünmesi gereken şey budur!

DSÖ başkanı, salgının 2 yıl içinde sona ereceğini söylüyor. Ama ben, ne zaman biteceğini bildirmek için acele etmezdim. İyi bir bağ koşuluna gelene kadar, doğa bizi buna zorlamaya devam edecek ve giderek daha fazla baskı uygulayacaktır.

“Covid-19, Tünelin Sonundaki Işık” (Medium)

İnsanların Koronavirüs fırtınasını atlatıp normal hayata dönme isteği, dünya çapında rekor kıran enfeksiyon oranlarının artmasıyla yarıştı. İnsanlar salgını duymaktan yoruldu ama o, yakalamakta ve bırakmamakta, yayılıyor ve vuruyor. Yine de, çözümün bizim elimizde olduğunu anladığımızda, krizin üstesinden gelmek için dayanıklılığı bulabiliriz.

Salgının, hayatımızın: ekonomi, sağlık, eğitim, kültür vb.  her alanı üzerindeki etkisini azaltmak için girdiğimiz yeni işbirliği çağının altını çizen Harvard’lı akademisyenler, “Tarihte ilk defa, dünyadaki hemen hemen her bilim insanı aynı soruna odaklanmış durumda … bu gerçekten yarar sağlamaya başlıyor,” diyorlar.  Dünya çapında milyonlarca insan, gelecekte bizi neyin beklediğini tahmin eden değişkenler yüzünden stres altında. Önümüzdeki kış COVID vakaları açısından ne olacak? Daha kaç kişi işsiz kalacak?

Belirsizlik, kolektif bilincimizi şekillendirir ve onu keskin bir dönüşe hazırlar. Tam da bu tür bir bakış açısı değişikliği – dar görüşlü, egoist bir perspektiften, ortak zorluklarımızı çözmek için kapsamlı, geniş bir yaklaşıma kadar – sorunun en derin kökündeki krize bir çözüme ulaşmamıza yardımcı olacak şeydir: işlevsiz sadece bilimsel, ekonomik veya politik bir bakış açısıyla yaklaşmak yerine insan ilişkileri.

Umut Işığı Aramızdadır

Bir insanın sadece kendini göz önüne aldığı bir dünyadan, insanların birbirlerini göz önünde bulundurdukları bir dünyaya geçmemiz gerekiyor. Zararlı bir virüsün yakınlarımıza bulaşmasını önlemek için maske takıp takmayacağımızı veya sosyal mesafeyi koruyup korumayacağımızı artık düşünmeyi bırakmadığımız bir dünyadan, başkalarının da çocuklarımızın sağlığıyla ilgilenmesini istediğimiz gibi, korumak için ne gerekiyorsa bilinçli olarak yaptığımız bir gerçekliğe ulaşmalıyız.

Şu anki çaresizlik hissiyatımız, aramızdaki ilişkilere bizi daha duyarlı hale getiriyor. İnsani ilişkilerimizi geliştirmeden iyi bir geleceği güvence altına alamayız. Bunun yerine savaşlarda ve çıkar çatışmalarında yalnızca değerli enerji ve kaynakları israf edeceğiz. COVID-19 için bir çare bulunsa bile bu, aşırı egoizmin sosyal fenomenini, insanların başkalarının ihtiyaçlarını değil, sadece kendi bencil taleplerini hissetmelerine neden olan durumu iyileştirmeyecektir.

Tüm patojenlere karşı esas aşı, kalplerin iyileşmesini hedefler, zehirli eleştirileri etkisiz hale getirir ve başkalarına karşı sömürücü tavrımızı düzeltir. Doğa kör değildir ve hiçbir şey tesadüfen olmaz. Gelişimin motoru, olumsuz olaylar olarak algıladığımız şeyi üretir, böylece tepki verir ve bizi doğayla uyumluluğa doğru ters yönde hareket ettiren bağlantılar kurarız. Bu, hayatın gelişiminin formülüdür ve zaman herkesin bunu anlamasını gerektirir. İnşa ettiğimiz dünya tamamen birbirine bağlıdır, ancak kalplerimiz çok ayrı kalmaktadır. Bu uyumsuzluk, tam olarak düzeltmemiz gereken şeydir, böylece karşılıklı düşünme ve uyum içinde bütünsel bir sistem olarak işlev göreceğiz.

Herkesin iyiliği zihniyetini üstlenmek için birbirimize yardım edersek, kalplerimiz egoist ve yabancılaştırıcı tutumlardan arındırılacak ve doğanın tüm parçaları dengeye kavuşacaktır. Başkalarının refahı için ortak endişe, olası her durum için çözümler üretecek ve bizi tüm sıkıntılardan koruyacak bir kalkan oluşturacaktır. O zaman doğada tehdit edici hiçbir şey olmadığını ve Koronavirüsün dünyayı nefretten ve aşırı tüketimden kurtarmanın aracı olduğunu keşfedeceğiz.

Güvenlik ve refah için bu formülün sonucu basittir: kalplerin bağı olmadan hepimiz acı çekeceğiz, ancak karşılıklı destek bir cennet hissi yaratacaktır. Bir tünelin içinde birbirine sokulmuş bir aile gibiyiz. Tünelin sonundaki ışığı ancak sevginin gücüyle görebileceğiz.