Daily Archives: Temmuz 17, 2020

Yaradan Bizi Yavaş Yavaş Islah Edecek

Eğer etrafta olan şeylerin içsel hissiyatları ve izlenimleri her gün yıkımı tamamlamaya daha yakın hale geliyorsa, günbegün doğru gerçeklik algısına nasıl ulaşabilirim?

Ben bunu yıkım olarak değil, Yaradan tarafından gerçekleştirilen ve bize kim olduğumuzu, ne olduğumuzu ve hangi durumda olduğumuzu düşünme fırsatı veren, manevi bir çalışma olarak görüyorum. Düşüncelerimizi henüz doğru yöne çevirmemiş olsak da, gerçek şu ki tüm dünyanın, ne olacağını ve neyin meydana geleceğini düşünüyor olunması, zaten büyük bir ıslahtır.

Yaradan bizi yavaş yavaş ıslah edecek. Bununla henüz hemfikir değiliz ama O, bunu da düzeltecektir.

Yeni Hayat 1096- Doğanın Sırları

Dr. Michael Laitman, Oren Levi ve Yael Leshed-Harel ile söyleşide

Doğada hiçbir şey gizli değildir: doğada keşfettiğimiz her şey, insanlığın algılama kapasitesine bağlıdır. İnsan algısı, kişinin alma arzusuna dayanan beş duyusu ile sınırlıdır. Biz geliştikçe, kişinin içinde bu duyuların ötesinde olanı keşfetme arzusu uyanır. İhsan etme niteliği, insan gelişiminin bu aşaması için gereklidir, bu, kendimiz yerine başkalarına fayda sağlama niyeti anlamına gelir. Gelişim, doğanın sonsuzluğunu özümseyeceğimiz ve herkesin yararı için basit, güzel hayatlar yaşayacağımız beş yeni, manevi duyuyu inşa etmeye doğru ilerliyor.

 

Söyleşinin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.kabala.info.tr/kutuphane/michael-laitman/dr-laitman-ile-yeni-hayat/yeni-hayat-1096-doganin-sirlari/

Kapitalizm Bitti, Sırada Ne Var? (Medium)

Uzun zamandır ölüyordu ama biz bilmiyorduk. Onu uyguladığımızı düşündük; insanoğlunun bugüne kadar gördüğü en gelişmiş ekonomik sistem sanıyorduk, aslında uzun zamandır kaputtu ya da Webster Sözlüğü ‘ nün tanımladığı gibi “tamamen bitti, yenildi, yok edildi, işlev göremedi”. Gerçekten de kapitalizm, sermayeleştirmeyi amaçladığı güç tarafından yok edildi: insan egosu.

İnsanlığın üzerine ilk kez doğduğunda, kapitalizm doğru zamanda doğru şeydi. Gelişmeyi, sağlıklı rekabeti ve birçok durumda, insanın çok çalışma isteğine dayalı iyi bir yaşam kurma şansını kolaylaştırdı. Ancak son on yıllardır emek ve gelir arasındaki bağlantı parçalandı ve ezildi, yerine finansal sihirbazlık ve siyasi kazanç için finansal gücün sömürülmesi veya tam tersi konuldu.  Ve sadece bağlantıyı kanıtlamak için kendinize şunu sorun: Eğer ülkedeki her endüstri ve her hizmet şu anda rekor seviyelere düşüyorsa, Wall Street nasıl en yüksek rekoru kırıyor? Emek ve kazanç arasındaki bozuk bir bağlantı böyle bir şeydir. Bu yüzden çok az kazanç elde edilir.

Şimdi Koronavirüs sayesinde, kapitalizmin normal seyrini sürdürdüğü belli oluyor. COVID-19’un ilk vurduğu, ilk düşüşten sonra gördüğümüz stoklardaki dalgaların kapitalizmin Son Gösterisi olduğuna inanıyorum. Son çöküşten önce ölmekte olan bir adamın ani iyileşmesi gibi, Wall Street de şu anda kutlama yapıyor. Ama kısa ömürlü olacak. Çok yakında, son düşüşüne başlayacak. Bu daha uzun bir süreç ya da daha kısa bir süreç olabilir, ancak her iki durumda da kapitalizm kendi yolunu çizmiştir.

Bana göre daha rahatsız edici soru “Sırada ne var?” Çünkü eğer dikkatli olmazsak, işaretler yeni bir karanlık dönemi gösteriyor. Radikal güçler giderek daha sertleşiyor ve demokrasiyi ve kapitalizmi devirmeye ve totaliterliği kurmaya çalışıyor. Komünizm, Faşizm veya Nazizm biçimini alabilir, ancak hangisi olursa olsun, normal halktan yararlanamayacaktır.

Ancak, bu sadece boşta kalırsak olur. Bugün dünyanın, parçaları birbirine bağlı olan ayrılmaz bir sistem olduğu herkes için nettir. Her birimizin yaptığı her şey tüm insanlığı etkiler. Böyle bir sistemde sadece kendimizi önemsemek, göze alamayacağımız bir ayrıcalıktır. Hareketlerimizi sadece kendimize göre değil, topluluklarımız, şehirlerimiz, ülkelerimiz ve nihayetinde dünyanın yararına göre hesapladığımız, daha kapsayıcı bir düşünce geliştirmeliyiz. Eğer bunun farkındaysak, o zaman oturup olayların kendi başlarına gelişmesine izin vermek için hiçbir mazeretimiz yoktur. Birbirimizden sorumlu olduğumuz sözünü yaymamız gerekiyor.

Şu anda gördüğümüz şiddetli mücadeleler, sadece nefret ve ayrılığı artırdıkları için, karşılıklı sorumluluk amacına zarar vericidir. Birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olmak, birbirimizi önemsediğimiz anlamına gelir. Ve aynı fikirde olmadığım ailemin bir ferdine karşı şiddet gösteremeyeceğim gibi, her ne sebeple olursa olsun hoşlanmasam da başkalarına karşı şiddetten kaçınmalıyım.

Sosyalizmi desteklemiyorum ve kesinlikle herhangi bir komünizmi de desteklemiyorum. Özel bir siyasi bağlantım da yok. Benim ilgim, insanlığın refahı. Buna göre, önemseme, karşılıklı düşünme ve karşılıklı sorumluluğu destekliyorum.

Kapitalizmin yıkılışından sonra ortaya çıkan ekonomik sistem, daha önce hiç denemediğimiz bir şey olacak çünkü aile olmadıkça, birbirimize hiç değer vermedik. Bu yeni ekonominin net bir taslağı yok çünkü henüz birbirimizi önemsemeye başlamadık ama önemsemeye başlar başlamaz, ne yapmamız gerektiğini bileceğiz.

Bu biraz ilk defa anne olmak gibi. İlk çocuğuna sahip olana kadar nasıl anne olacağı hakkında hiçbir fikri yoktur. Ama çocuk doğar doğmaz aniden öğrenir. Yapması gerekeni hisseder çünkü sevgisi, anneliğine rehberlik eder.

Aynı şey önemsemeye dayalı bir toplum için de geçerlidir. İnşa etmeye başlayana kadar nasıl olması gerektiğini bilemeyiz. Ama ilk adımımızı attıktan sonra bilgi, birbirimize olan ilgimizden gelecektir.

Bu mümkün ve acildir. Eğer beklersek radikal, totaliter güçler çok fazla çekiş kazanacak ve toplumu tam tersi yola sokacaktır.

Sonsuz Işığın Okyanusunda

“Manevi Edinim Meselesi” (Şamati 3) başlıklı makalede Baal HaSulam şöyle yazar; … gerçeğin sezinlenmesi, manevi edinim açısından üçe ayrılır: 1. Atzmuto (O’nun Özü), 2. Eyn Sof (Sonsuzluk), 3. Ruhlar…

3) Ruhlar, O’nun vermek istediği memnuniyeti alanlardır.

Ruhlar, Yaradan’ın ışığını, O’ndan gelen doyumu alan,  haz alma arzusudur.

Ein Sof, böyle adlandırılır çünkü Yaradan’ın ruhlarla bağını ifade eder. Aslında O’nu sonsuz bir kaynak olarak hissetmemiz için, bize haz vermek, bizi doldurmak ister. Bu bağdan başka hiçbir şey edinemeyiz ve bu yüzden başka hiç bir şey hakkında konuşamayız. Bu her şeyin başladığı Ein Sof ile bağın içindedir.

Üst dünyaya, Yaradan’a ulaşmaya başladığımızda, bu durumun sınırsız olduğunu keşfederiz. Bu sanki çevremizden istediğiniz her şeyi alabileceğiniz sonsuz bir okyanus varmış gibidir ve hepsi sadece arzunuza bağlıdır. Benzer şekilde, Yaradan’ın ışığını ifşa etmeye başladığımızda,  O bizi sardığından, sanki O’nun içinde yüzüyormuşuz gibi hissederiz.

Yaradan’ın ışığının okyanusunda olduğumuzu anlarız ve O’nun bize karşı tutumu tamamen iyi, sonsuz, sınırsız ve mükemmeldir. Fakat bu durumdan nasıl bir şey alabiliriz?

Yeni doğmuş gibi olduğunuzu ve ailenizin sizinle sınırsız sevgi ve yardımseverlikle ilişki kurduğunu düşünün. Ya daha sonrasında?  Ne isteyeceğinizi, ne talep edeceğinizi, ne yapacağınızı ve onlarla nasıl ilişki kuracağınızı bilmiyorsunuz çünkü mutlak bir sevgi ile karşı karşıyasınız.

Yaradan’ı ifşa etmeye başladığımızda yaşadığımız böyle bir durum, görünüşe göre insanı durdur, çünkü kişi böyle bir tavırla karşılaşırsa ne yapabilir?

Yaradan ile karşılıklı işbirliğimizin, kendimizi bir tür çerçeve içinde hissedebilmemiz için,  Yaradan ile aramızda bir tür engel yaratmaya çalıştığımızda, belirli sınırlarla inşa edilebileceğinin farkına varmaya başlıyoruz.  Aksi takdirde, bu sanki bir okyanusta yüzüyoruz ve hiçbir şeyi inceleyemiyoruz, hiçbir şey hissedemiyoruz gibidir.

Yaratılan varlıklar olarak, bizler ancak kendimizi belirli nitelikler ve etkilere bağlı olarak hissetmemizi sağlayan spesifik, doğru yapılar olduğunda var olabiliriz.  Ancak yapı yoksa, bu durum tarif edilemez veya hissedilemez ve hiçbir şekilde bunu niteliklerimize entegre edemeyiz.

Kendimizi bir yapının içine koymalıyız, Yaradan’ı bu yapıya dahil etmeliyiz ve o zaman tutumumuz veya O’nunla olan bağımız hakkında konuşabileceğiz.