Category Archives: Kabala

Manevi İlerleme Zamanı

Soru: Bugün bir kişinin Masah’ın gücünü edinmesi ne kadar sürebilir?

Cevap: Zamanımızda Masah’ın edinimi hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz çünkü bu, insanların maneviyata önceki nesillerde olduğu gibi yalnız başlarına ilerlemediği, özel bir zamandır.

Şimdi ilk kez, dünyada kelimenin tam anlamıyla milyarlarca insan, bilinçsizce Yaradan’ı arzuluyor. Bunu anlamıyorlar ama O’nun için çabalıyorlar. Bu nedenle, son nesil dediğimiz neslimizde ıslahın nasıl gerçekleşeceğini kesin olarak söyleyemeyiz.

Soru: Bu süreçte birkaç katılımcı bir Masah’a aynı anda sahip olabilir mi?

Cevap: Bence Masah birçoklarında paralel olarak ortaya çıkmalıdır, böylece de birbirlerine yardım edebileceklerdir.

Soru: Eylül sonunda binlerce katılımcı ile büyük bir sanal kongre planlıyoruz. Bu kadar çok insan aynı anda Masah’ın inşasıyla ilgili belirli materyalleri toplayıp çalıştığında, bu onların Masah’ı edinmelerine neden olabilir mi?

Cevap: Evet. Bu, Masah’ın birçok insanda ortaya çıkmasına neden olabilir ve genellikle tüm katılımcıları manevi alana ilerletir.

Erkek ve Dişi Ruhlar

Soru: Yaradan’a yapışmak ve aynı zamanda O’nun ortağı olmak ne demektir?

Cevap: Yaradan’a yapışmak, tam bir birleşme, tam bir benzerlik, tam bir farkındalık ve anlayış içinde O’na yapışmak demektir. Ben bağımsızım ve aynı zamanda tam da bu bağımsızlıktan dolayı, O’nunla aynı olduğum için O’na bağlıyım.

Aynı zamanda ben dişi tarafı temsil ediyorum, Yaradan da erkek tarafı. Kadın ve erkek, hepimiz birlikte Yaradan’a göre dişi tarafı temsil ediyoruz.

Soru: Yani kadınlar bununla gurur duyabilir mi?

Cevap: Kadın, bir erkekten daha çok yaratılışın özüdür ve üst güçle ilgili olarak doğayı ifşa etme konusunda daha büyük bir yeteneğe sahiptir.  Ve bir erkeğin içinde Yaradan’dan daha fazla vardır, eylemde bir kadından daha fazla bağımsızlık vardır.

Bu nedenle dünyamızda, birbirimizi tamamlayarak, birlikte Yaradan’a benzer tek bir bütün oluşturduğumuzda, doğamızın böyle bir görünümünü elde edebilecek durumdayız.

Sonuç olarak, tüm erkek ve dişi ruhlar birleşecek ve Yaradan’a göre dişi bir ruh gibi tek bir ruh haline gelecekler.

Soru: Erkek ve kadın unsurlar aynı zamanda tek kişi içinde mevcut mu?

Cevap: Elbette. Her insanda, hem erkekler hem kadınlar arasında farklı kombinasyonlar vardır. Ve erkek temeli, ihsan etme derecesinde her zaman dişiden daha baskındır.

Aynı zamanda, biri karşısında dişi unsur ve başkası karşısında erkek unsur olarak hareket edebilirim. Örneğin, üst olan karşısında ben dişil unsurum ve alt olan karşısında, diyelim ki öğrenciye karşı erkek unsurum vb. Bunların hepsi sadece aşamalardır.

 

Yaradan’ın Kontrolü Altında Bir Kişi

Soru: Dünyada Hitler ve Stalin gibi büyük kötü adamlar var. Arkalarında sanki Yaradanmış gibi yenilmez bir güç olduğu hissi vardır ve sonra bu gücü kaybederler. Neden işler bu şekilde olur?

Cevap: Şayet bir kişi Yaradan ile bağa yönlendirilmezse, özellikle Hitler ve Stalin gibi büyük olumsuz insanlar veya büyük olumlu insanlar, sadece üst güç tarafından yönetilirler.

Kişinin bunun üzerinde hiçbir kontrolü yoktur. Kabala ilminin perspektifinden bakıldığında, Yaradan ile bağa ulaşanlar veya bu bağı amaçlamayı isteyenler hariç, tüm insanlık köleleştirilmiştir, onlar hayvan egoizmi tarafından yönetilmektedir. Dolayısıyla onlardan bir şey talep edemeyiz. Ne de olsa nasıl hareket edeceklerini, üst takdirin onları nasıl yönettiğini ve neden bir şeyleri şu ya da bu şekilde yapmaya zorlandıklarını bilmiyorlar.

Elbette dünyaya yapabilecekleri kötülük sınırlı olmalı, ama bunun için onları kınayamayız. Doğanın bizi yöneten gerçek gücünü nasıl doğru bir şekilde ortaya çıkarabileceğimizi onlara göstermemiz ve açıklamamız gerekiyor ki onu ifşa edelim.

Onlarla farklı ilişki kuramayız. Maddesel düzeyde onlardan nefret edebileceğinizi ve onları yok etmeye hazır olabileceğinizi ve onlara iyi bir şey dileyemeyeceğinizi anlıyorum. Ama öte yandan, kişinin içinde onu işletmesi için Yaradan’ın ona koyduğu güçler tarafından köleleştirildiğini ve kontrol edildiğini anlamamız gerekir. İnsan Yaradan’ın yarattığı bir varlıktır.

Ancak Yaradan’ın kişiye verdiği korkunç niteliklere ek olarak, bu nitelikleri ıslah etme yöntemini, yani onları düzeltme yeteneği edinirse, böyle bir kişiye şu soruyu sormak ve talep etmek mümkündür: “Aldıklarınla mı yaptın? Islah yöntemini uyguluyor musunuz? Sana verilen koşullarda bunu doğru kullanıyor musun?”

Ama kişiye kendini ıslah etmesi için şartlar verilmemişse, ondan bir şeyi nasıl talep edebilirsiniz?

Dünyaya Kabala bilgeliği açısından bakarsak, bu kişiyle farklı bir şekilde ilişki kurmamız gerekir. Böyle insanları Yaradan’ın yaratılanı olarak görmemiz gerekir. Hepimiz seçmediğimiz temel niteliklere sahibiz. Nerede doğacağımızı, nasıl yetiştireceğimizi vs. biz seçmedik. Belki ben de farklı bir ailede, farklı bir toplumda, farklı bir ülkede, farklı bir zamanda doğup büyümek isterdim.

Bunu kimse seçemez, öyleyse neden biri bana: “Neden işleri bu şekilde yapıyorsun da başka türlü yapmıyorsun?” diye şikâyet etsin. Bunu yapıyorum çünkü ben böyle yetiştirildim ve Yaradan’ın bana verdiği nitelikler bu şekilde gelişti, hepsi bu.

Kabala bilgeliğinin bizi tamamen farklı bir gerçeklik algısına yönlendirmesinin nedeni budur, böylece kendimizden başka hiç kimseye şikâyetimiz olmaz. Dünyayı ıslah etmek mi istiyorsunuz? Yaradan’ı hedefleyin ve dünyayı ıslah etmesi için talep edin, isteyin, deneyin ve O’na doğru harekete geçin.

 

Yeni İnsanlar Olmamıza Yardım Et!

Tüm bayramlar, kişinin manevi yükselişindeki özel durumları sembolize eder. Eğer olması gerektiği gibi çalışırsak, o zaman yıldan yıla, günden güne, Yaradan ile tam bir bağa ulaşana kadar manevi merdiveni gittikçe daha fazla tırmanırız.

Egoizmin üzerine yükselişe Pesah, Mısır’dan çıkış ve ihsan etme gücünün edinilmesine Şavuot bayramı denir.

Sonra kişi kendini yargılar ve Av’ın 9’u olarak adlandırılan verme eğilimine sahip olmadığını görür. Ve o zaman tüm hayatına Yeni Yıl, Roş HaŞanah olarak adlandırılan, Yaradan ile yeni bir ilişki ile yeniden başlamaya karar verir.

Ve en önemli şey, bu yeni döneme, bu yeni zamana nasıl girileceğine dair doğru bir hesaplama yapmaktır. Hayatında birçok kez, kişi sanki yapabilecekmiş gibi yaşamını değiştirmek ve her şeye yeniden başlamak ister. Bu, bir kişinin Yaradan ile eşdeğer olmak için geçmesi gereken günlerden biri olan Yargı Günü, Yom Kippur’un bir işaretidir.

Yom Kippur “kefaret” (Kapara) kelimesinden gelir; kişinin Yaradan’dan af dilediği zamandır. Ne de olsa kişi kendini test etti ve birçok kez kendini ıslah etme ve Yaradan’la bütünleşme fırsatı bulduğunu, ancak bunu ihmal ettiğini ve egoizminin üstesinden gelemediğini gördü.

Yom Kippur’dan bir ay önce, kişi kendini kontrol etmeye başlar ve kendisi için haz almaya yönelik egoist arzular içinde olduğunu ve bunları kendini ıslah etmek ve Yaradan’a yakınlaşmak için kullanmak istemediğini görür. Ve bunun için af diler, o zaman gururunun üstesinden gelmek ve yardım istemek için hiçbir bir gücü ve fırsatı olmadığını fark eder. Sonuç olarak, tüm ıslahımız, Yaradan’dan ıslahın gücünü istemekten ibarettir.

Bütün suçumuzun yardım istememiş olmamızdır ve bunun için af dilememiz gerekir. ”İstemediğim için üzgünüm,” demek, bizi düzeltmesi için O’na dönmediğimiz için Yaradan’dan bizi bağışlamasını istemek demektir.

Yaradan egoizmi yarattı, ancak insan egoizmin kendisinde var olan tek kötülük olduğunu anlamalıdır. Bizler, bu kötülüğün prizmasından tüm dünyaya bakarız ve bu nedenle tüm dünya bize kötü görünür. Ve buna uygun olarak Yaradan’la ilişki kurarız çünkü dünyanın tüm bu berbat görüntüsünün sözde O’ndan geldiğini iddia ederiz. Görünüşe göre bizi ve bu dünyayı bu kadar kötü yarattığı için Yaradan’ı suçlarız.

Ve o anda kişi, Yaradan’dan bu egoizmi düzeltmesini ve kötü doğayı iyi olanla değiştirmesini istemesi için, Yaradan’ın kendisine egoizm ve onun aracılığıyla tüm dünyayı inceleme yeteneği verdiğini anlamaz.

Bu kişinin çalışmasıdır. Yapmamız gereken tek şey, içimizdeki kötülüğü bilmek ve Yaradan’ın bunu bilerek verdiğini idrak etmektir ki O’na dönebilelim ve O’ndan egoizmi ve iyilik yapamama halini değiştirmesini, tüm kötülükleri iyiliğe dönüştürmesini isteyelim.

Sonuçta, bizde iyi güçler yok ve onları Yaradan’dan istemezsek olmayacak ve ancak istediğimizde tüm dünyayı iyi bir arzu ile hissedip görebileceğiz. O zaman dünya bizim için gerçek bir cennet gibi görünecek.

Bu nedenle, tüm çalışmamız kötülüğümüzü, içimizde ve çevremizde neden kötülük gördüğümüzü ifşa etmemiz ve sonra bu kötülüğü iyiliğe dönüştürmesi için Yaradan’a dönmemizdir. Bu iş Yaradan tarafından yapılır ve bu nedenle Yaradan’ın işi (Avodat Hashem) olarak adlandırılır. Ve Yaradan’dan bunu yapmasını istemeye tövbe günü, Yom Kippur denir.

Bunun bir yas günü değil, bir sevinç günüdür çünkü kendimizi yargılarız ve durumumuzu düzeltmek için yalnızca Yaradan’dan bizi yarattığı kötü arzuyu iyi bir arzuya dönüştürmesini istememiz gerektiğini anlarız.

Yani, dönüp talepte bulunabileceğimiz biri var. Ve her şey sadece bizim talebimize bağlı. Zayıf olduğumuz ve iyi işler yapamadığımız, kafamız karışmış ve her şeye hakim olan doğamızın önemsiz köleleriyken, her şey Yaradan tarafından kasıtlı olarak bize güçsüzlüğümüzü göstermek ve içimizde kendimizi egoizmden kurtarma ve onu ihsan etmeye dönüştürme arzusunu uyandırmak için yaratılmıştır.

Bu, Yaradan’dan kötü, egoist arzumuzu alıp onu iyi, özgecil bir arzuya, sevgiye dönüştürmesini istediğimizde, Yargı Günü Yom Kippur’un ana anlamıdır. Ve sonra derin bir delikten yüksek bir dağa tırmanacağız.

Bu nedenle Yom Kippur, tüm 24 saatimizi zayıflıklarımız, Yaradan tarafından verilen egoizmimizde yarattığımız tüm kötülükler için nasıl af dileyeceğimizi düşünerek geçirdiğimiz, yılın en önemli günüdür. Ve bu kötülüğün içimizde Yaradan tarafından yaratıldığı sonucuna vardığımızdan, O’na dönme ve bu kötülük yerine iyiliğin gücünü isteme fırsatımız vardır. Bu talep sonucunda gittikçe daha fazla iyilik gücü kazanacağız ve ıslahın sonuna kadar daha da yükseleceğiz.

Her birimiz ve hep birlikte bu işi takvime göre yılda sadece bir kez Yom Kippur’da değil, her gün yapmalıyız ve mümkün olduğunca Yaradan’a dönmeli ve O’ndan kötü eğilimimizi iyi bir eğilime dönüştürmesini istemeliyiz. Yaradan’a dönme ve bu ıslahı talep etme gücümüz ölçüsünde, O’na benzer hale gelebileceğiz ve O’nunla bütünleşmeye ve mükemmelliğe yani ıslahın sonuna ulaşabileceğiz.

Önümüzdeki yirmi dört saat içinde düşünmeniz ve uygulamaya çalışmanız gereken şey budur.

Perde Tamamen Bireysel Bir Niteliktir

Soru: Perde hangi öğelerden oluşur?

Cevap: Perde iki güçten oluşur.  Bunlardan ilki onu kendine çekmek için olan egoist arzunun büyüklüğü iken ikincisi ise ihsan etme güçleri, reddediş ve bu çekim gücüyle çalışmaya isteksizliktir.

Soru: Bir insan perde ile doğabilir mi?

Cevap: Hayır, asla. Hepimiz küçük egoistler olarak doğarız ve hayatımız boyunca öyle kalırız. Eğer bir kişi Kabala ile meşgul olur ve bunun kendisine özgecil, anti-egoist bir nitelik kazandırabileceğini anlamaya başlarsa ve bu niteliği elde etmek için üzerinde çalışmaya devam ederse, o kişide yavaş yavaş  bir perde oluşur. Bu birikerek artan bir süreçtir.

Perde tamamen bireysel bir niteliktir. Birinden miras kalamaz, satın alınamaz, takas edilemez veya ödünç alınamaz.

Arzular ve Hesaplamalar

Soru: Perde, kendi yararım için olmayan hesaplamalar yapmamı sağlayan bir güçtür. Kişi, içinde ortaya çıkan her arzu için bu tür hesaplamalar yapar mı yoksa yalnızca özel arzular için mi yapar?

Cevap: Temel olarak her arzu üzerine yapar ama sadece onlarla başa çıkacak gücüm olduğu ölçüde.

Soru: İnsan vücudu ile ilgili temel arzular vardır. Bu hesaplamaları onlar üzerinde de yapmamız gerekiyor mu?

Cevap: Kişi, haz kaynağı olarak hissettiği tüm arzularına bir kısıtlama (Tzimtzum) yapmalıdır. Bunun üzerine, bu zevki almayı bırakır ve onun üzerine yükselir.

Temel arzular yemek, seks, aile ve güvenlik için olan sıradan arzulardır. Onlarla çalışmak zor değildir. Manevi arzularla çalışmak çok daha zordur.

Fiziksel ve Manevi Bedenler Arasındaki Fark

Soru: İnsanlara manevi dünya incelikli, zar zor algılanabilen bir şeymiş gibi geliyor. Manevi dünyada sözde dişil ve eril kavramlar arasında ortaya çıkan duygular, maddesel dünyaya göre daha mı güçlü yoksa daha mı zayıftır?

Cevap: Büyüklük olarak çok daha güçlüdür. Milyarlarca kez!

Bu nedenle birincil kaynakları okurken, onların içinde yazılanları dünyamızın görüntüleriyle görselleştirmemeliyiz. Maneviyatta, başkalarını tatmin ve memnun etmek amaçlandığı için her şey tamamen terstir. Dişil ve eril kavramların tamamen farklı bir anlayışı vardır.

Dünyamızda, fiziksel cisimler ile -cansız, bitkisel ve hayvansal- belirli bir hacim kaplayan, belirli bir ağırlığa ve bazı fiziksel parametrelere sahip bir nesneyi kastederiz.

Manevi dünyada beden, manevi bir nesne anlamına gelir ki buna uygun olarak manevi parametrelere ve özellikle haz alma arzusuna sahiptir.

Her Yerde Tek Bir Yaradan Vardır

Soru: Farz edelim ki Yaradan, uygun şekilde çalışan bir onluda ifşa edildiğini, ona Yaradan 1 diyelim. Diyelim ki Yaradan bir başka onluda daha ifşa oldu, ona da Yaradan 2 diyelim. Sonrasında ise, örneğin, iki onlunun tek olarak birleştiği ve Yaradan 3’ün onların içinde ortaya çıktığı bir kongre gibi özel bir olay var.

Yaradan 1 ve 2’nin gelişim aşamalarının Yaradan 3’te de olduğunu ya da iki onlu arasındaki birlik anı benzersiz olduğu için bu Yaradan’ın benzersiz olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Yaradan her yerde tektir. Onların birliğine göre her onluda ifşa olan tek güçtür.

Yaradan’ın tek bir niteliği vardır, o da mutlak sevgi ve ihsan etme niteliğidir. Bu niteliğe benzediğiniz ölçüde onu ifşa edeceksiniz.

Yaradan Genel Bütünsel Güçtür

Soru: Söylediğinize göre Yaradan yok. Öyle ise biz kime MAN (Dua) yükseltiyoruz?

Cevap: Benim demek istediğim, insanların inandığı gibi bir Yaradan olmadığıdır. Yaradan bizi birleşmeye teşvik eden doğanın ortak gücüdür. Bu onun tek amacıdır.

Dolayısıyla, Yaradan’ın doğru tanımı: içinde her şeyin var olduğu genel, bütünleyici güç olmasıdır. Kabala bilgeliği, bu gücün başlangıçta yaratılan her şeyi parçaladığını ve şimdi yaratılışın yavaş yavaş bir yapboz gibi tekrar bir araya gelmeyi özlemlediğini söyler.

Her bir bileşen diğerleri ile olan bağlantısındaki gerçek yerini almalıdır ve karşılıklı bütünleşmelerinde daha yüksek gücü daha daha fazla keşfedeceklerdir. Bu nedenle, Yaradan yok dersem, demek istediğim: O’nu bağın gücünden başka bir şeyde bulmaya çalışmayın. O başka hiç bir şey yapmıyor bu nedenle başka bir şey için umut beslemeye gerek yok.

Manevi Doğuma Yol Açan Koşullar

Soru: Nefeş, Ruah, Neşama, bu üç bileşen nedir?

Cevap: Bunlar dünyamızdan, insanlığın bugün deneyimlediği şu anki arayış, karanlık, yanlış anlama, kafa karışıklığı, kopukluk ve boşluk durumumuzdan yükseldiğimizde manevi gelişimin üç aşamasıdır. Artık dünyadaki hemen hemen herkes bizi manevi doğuma götüren koşullardan geçiyor.

Bu bir bitişin hissiyatı, kısıtlamanın, algı eksikliğinin hissiyatı, bir şeyin gelişmesi için bir arzudur. Çünkü bize sadece sürekli hayal kırıklıkları ve daha da büyük boşluklar getirdiği için gelişimimizde hayal kırıklığına uğrarız.

Tüm bu koşullar çok yararlıdır ve tam olarak bizim dünyamızdan ilk manevi dünyaya, Assiya dünyasına yükseldiğimiz ve gerçek rahimiçi gelişime girdiğimiz ve bir dereceye kadar yukarının varlığını hissetmeye başladığımız güçleri temsil eder.

Tüm insanlığı, tüm dünyayı ve hatta daha fazlasını (içinde bulunduğumuz bir tür düşünce, plan, başlangıç, bitiş, amaç ve süreci) etkileyen tek bir organizma olan küresel bir doğanın içinde olduğumuzu hissetmeye başlarız.

Bunun edinilmesi, Nefeş seviyesine ve Assiya dünyasına ulaşmaktır.