Category Archives: Kabala

“Perde” Tamamen Kabalistik Bir Terimdir

Soru: “Perde” (İbranice Masah) terimi ilk olarak hangi kaynaklarda kullanılmıştır?

Cevap: Bu terim Tora’da, Zohar Kitabı’nda ve diğer Kabalistik kitaplarda geçmektedir. Kabalistler dışında onu hiçbir yerde bulamazsınız. Sonuçta Tora’nın içsel anlamı ancak perde ile edinirsiniz. Büyük Kabalist Ari, bu terimi yaygın kullanım için getirdi.

Soru: Öğretmeniniz sık sık kullandı mı?

Cevap: Elbette. Her yerde. Ari’den itibaren, bir Kabalistin tavrını “Masah” (Perde) terimiyle açıklayabilirsiniz.

Bu Dünya Kaybolduğunda

Soru: Olga şöyle yazıyor: “Anne karnındaki embriyonun, tüm yaşamını başından sonuna kadar gördüğünü bir yerde okudum ya da sizden duydum. Öyle midir? Ve eğer öyleyse, o zaman neden bu yeteneklerini daha sonra kaybediyor?”

Cevap: Bu sıradan bir embriyoya değil, manevi bir embriyoya atıfta bulunur. Bizim embriyomuzun hayvanların embriyosundan hiçbir farkı yoktur. Bizler hayvanlar gibi doğarız. Ve yavaş yavaş, eğer gelişirsek, belki düzgün insanlara hatta belki de Yaradan’ı hisseden manevi insanlara dönüşürüz.

Soru: Diyelim ki manevi bir embriyo olarak gelişiyoruz. Peki bu manevi embriyonun her şeyi görmesi ne anlama geliyor? “Başından sonuna kadar her şey” ne demektir?

Cevap: Kendini nasıl görür: Nereden geliyor, bu nedir, ne amaç içindir. Yani başından sonuna kadar tüm yolunu görmeye başlar ancak çok dar bir ölçekte. Ve neden manevi bir formda doğduğunu ve var olduğunu anlar.

Soru: Peki bu son, nedir? Manevi bir embriyoysam ne görebilirim?

Cevap: Tüm ruhlarla ve Yaradan ile tam bir bağdır. Hepsi bu. Bu, zamanın, hareketin hissiyatı yani tüm bu dünyanın hissi sona erdiğinde, ihsan etme niteliğine, sevgi niteliğine, herkesle mutlak bağ niteliğine yükseliştir.

Soru: Kişi manevi bir embriyo haline hangi noktada gelir?

Cevap: Kendini düşünmeyi bıraktığında.

 

Manevi Tohumun Ortaya Çıkışı

Arzudan -ve orada yaydığı ruhun uzantısı ile- meleklerin “kişiler” denilen derecelerinden bir başka kuvvet çekilir ve her şey meninin uzantısına girer ve beden onlarla inşa edilir. Bu, o üç derecenin ilk, en alt gücüdür – Nefeş’tir. (Herkes için Zohar, “Lech Lecha,” Madde 97).

Bu, kişinin manevi derecesi ile ilgilidir.  Bizim dünyamızda şu dereceler vardır: yenidoğan, çocuk, genç, ergen, genç insan, yetişkin, orta yaşlı ve yaşlı insan.

Manevi dünyada ise, kişinin Yaradan ile tam eşitliğe ulaştığı yetmiş manevi yıl kadar olan, kişinin gelişiminin ve Yaradan seviyesine yükselmesinin dereceleri vardır.

İsh (adam) derecesi,  kişinin manevi gelişiminin birinci derecesi, Yaradan ile en küçük denkliği, Nefeş derecesidir.

Tıpkı bizim dünyamızda bir tohumdan küçük bir insanın doğması gibi, burada da her birimizin içinde mutlak surette var olan manevi tohumdan bir insan doğar. Gerçek şu ki, bu tohum insanın içinde kendini göstermeye başlayınca kişiyi uygun kitaplara, çevreye ve hocayı aramaya yöneltir.

Böylece kişi Kabala’ya gelir ve Zohar Kitabı’nı okuyarak çektiği ışığın etkisiyle bu tohumu yani kendi içindeki geleceğin insanının embriyosunu geliştirir ve ilk aşamaya, İsh derecesine yükselir.

Bu tohum, “kalpteki nokta”dır.

Esas Düşmanınızı Nasıl Yenersiniz?

Kızılderili bilgeliği: Beni güçlendir, kardeşlerimin üzerine yükselmek için değil ama en büyük düşmanımı yenmek için, yani kendimi.

Bu doğru. Onlar doğanın ideolojisi ile yetiştirilmiş insanlardır.

Dağlarda yaşayan gerçek Kızılderililer ile tanıştım. Onlar birbirlerine bağlı hissederler, doğanın bir parçası gibi ve her biri diğerinin bir parçası gibi hissederler. Onların,  Avrupalılar gibi, özellikle bizim gibi büyük bir egoizmleri yoktur. Eğer birisi bir şeye sahipse bunu geri kalanlara sunar. Hiç bir düşünce/beklenti olmaksızın. Öylece çünkü o bizim. Bu biziz.

Soru: Lütfen söyler misiniz, bu fikre gelebilmek için on yıllara ya da yüzyıllara mı ihtiyacımız var?

Cevap: Sanırım bin yıla.

Soru: Fakat prensipte eğer biz bu ideale gelirsek, bir tür devrim mi yapacağız?

Cevap: Beni değil bizi düşünmeye başladığımızda kendi içimizde bir devrim yapacağız. Sadece dünya çapında bir ölçekte beni biz ile değiştirin, bu kadar. Başka bir şeye gerek yok. Bununla her şeyi değiştirirsiniz. Her şeyi! Dünyaya ilişkin hissiyatınızı ve algınızı.

 

 

 

Perdeyi Edinme – Kişinin Manevi Doğumu

Soru: Ruhun gebelik süreci ile perdeyi edinme süreci arasında bir bağlantı var mıdır?

Cevap: Elbette. Perdenin, kişinin egoizmi üzerinde gelişmesine bağlı olarak, kişi üst dünyayı hissetmeye başlar. Ve kişinin hissettiği bu seviyeye kişinin ruhu denir.

Ve ondan öncesinde, kişi gebe kalma sürecindeyken (İbur), kişi ne perdeye ne de ruha sahiptir. Maneviyatta doğmak ve perdenin ortaya çıkışı aynı anda gerçekleşir.

 

 

 

İnsanlığın Yükselmesine Yardımcı Olmak

Soru: Işığın yolunu seçersem, bu acı yolunu izleyen insanlara nasıl yansır?

Cevap: Işığın yolunu seçen her insan, onun dünyamıza iletkeni olur. Dünyamız büyük beslenmeler, ışıklar alır ve sonrasında daha fazla insan bilinçaltında bu yola özlem duyar.

Böylece, ıslahla meşgul olan her insan, herkesin yükselmesine yardım eder. Kişi, maddesellikte somutlaşmadan önce insanların kötülüğü anlamalarına ve böylece sorunlardan, darbelerden ve birçok savaştan kaçınmalarına yardımcı olur.

 

Baal HaSulam—Takip Ettiğimiz Öğretmen

Bugün özel bir gün—öğretmenimiz Baal HaSulam’ın bu dünyadan ayrılışının yıl dönümü. Bu bizi, içinde yaşadığımız son nesil için Kabala bilgeliğinin kapılarını açan Yaradan’a bağlayan ruhtur.

Onun öğretileri olmadan, halihazırda aldığımız ve gelecekte alacağımız şeyleri alamazdık. Bilgi, tüm yaklaşım ve metodoloji, kazanım dereceleri – bunların hepsi bizim için Baal HaSulam tarafından hazırlanmıştır. Elbette her şey bize Yaradan’dan ve bu büyük ruh aracılığıyla gelir.

Kabala (alma) biliminin böyle bir isme sahip olmasının nedenlerinden biri de nesilden nesile aktarılıyor olmasıdır. Her öğrencinin bir öğretmeni olmalıdır.

Sadece istisnai bireyler, yukarıdan gelen özel bir yardımla, Yaradan’ın kendilerine ifşasına doğrudan ulaşabilirler. Bu nedenle, maneviyatı edinmiş bilgelerle, büyük Kabalistlerle her zaman bağlantıda olmalıyız ve böylece nesilden nesile ilerlemeliyiz.

Her şey, kişinin öğretmeni ne kadar takip edebileceğine bağlıdır. Bunda herkesin kendine göre zorlukları vardır ve bu doğaldır çünkü dereceler yukarıdan aşağıya böyle düzenlenir. Aşağıdakilerin egoizmlerini yenmeleri ve üstle bağlantı kurmaları zordur.

Dünyamızda, hayvansal seviyede böyle bir sorun yoktur çünkü doğa çocuğu yetişkinlere bağımlı olmaya zorlar. Ama Kabala bilimini çalışmanın gerekli olduğu insani seviyede, artık böyle yapmak kolay değildir. Ondan bir şeyler öğrenmek için eğilmemiz ve öğretmenin büyüklüğünü maksimuma çıkarmamız gerekiyor.

Elbette bu öğretmeni onurlandırmak için değil, sadece öğrencinin yararınadır. Öğrenci kendini öğretmenden daha küçük hissediyorsa kendini daha fazla alçaltabilecek ve öğretmenden alabilecektir. Bu dünyanın bilimlerinde, bu gereklilik o kadar katı değildir çünkü öğrenci öğretmeni eleştirmeli ve onu kontrol etmelidir.

Ancak Kabala biliminde kişi Yaradan’ın önünde eğilmezse hiçbir şey edinemez.  Ve bu nedenle, tüm kuşakların öğretmenlerinden gelen kaynaklara göre kendisine öğreten öğretmenden aldıklarına boyun eğdiği ölçüde, kişi başarı elde eder. Sadece bu form içinde küçük olan büyük olandan alabilir.

Bu nedenle, Baal HaSulam’ın ne kadar olağanüstü ve büyük bir insan olduğunu anlamamız gerekiyor. Onun tüm eserlerini, tüm mirasını hiçbir eleştiri olmadan kabul etmek zorundayız ve o zaman ruhuyla bağ kurmaya başlayacağımızı ve onun aracılığıyla Yaradan’dan üst gücü alacağımızı umabiliriz.

“Kahramanlarınız Kimler? Size Kim İlham Veriyor?” (Quora)

Benim büyük olarak kabul ettiğim büyük insanlar,  Kabala bilgeliğini geliştiren büyük Kabalistlerdir. Onlar bunu eski Babil’den, yani insanlarda kötülüğün ilk ortaya çıktığı zamanlardan aldılar ve onu 5.000 yıldan fazla bir süredir bir nesilden diğerine taşıdılar.

Bunlar arasında 2. yüzyılda yaşamış olan Zohar Kitabı’nın yazarı Rabbi Shimon Bar Yochai; modern Kabala biliminin kurucusu—15. yüzyılda yaşayan Haham Isaac Luria (Ari); ve zamanımızı göz önünde bulundurarak Kabala bilgeliğini geliştiren son Kabalist – 20. yüzyılda yaşamış olan Kabalist Yehuda Aşlag (Baal HaSulam) yer almaktadır. Özünde, tam olarak o bizim kuşağımıza Kabala bilgeliğini ifşa etti ve onun yardımıyla şimdi gerçekliğin, doğanın ve insanlığın karşı karşıya olduğu temel sorunun anlaşılmasına ilerliyoruz.

Ayrıca, bu bilgeliği bana aktaran öğretmenim Baal HaSulam’ın büyük oğlu Rav Baruch Shalom HaLevi Aşlag’a (Rabash) büyük saygı duyuyorum. O, bunu bana teslim etti ve onu insanlığa yaymam için beni görevlendirdi – ki ben de tüm gücümle bunu yapmaya çalışıyorum.

Bu yüzden büyük kabalistler – Rashbi, Ari, Baal HaSulam ve Rabaş – benim örnek olarak gördüğüm insanlardır. Bana göre onlar dünyanın kahramanlarıdır.

Perde – İnsanın Yaradan İle Kişisel Etkileşimi

Soru: Perdeye sahip olan bir kişi topluma ne gibi faydalar sağlar? Onun kendini düşünmeme yeteneği bir şekilde diğer insanları etkiler mi? Yoksa bunlar tamamen içsel hesaplamalar mı ve kimse bununla ilgili bir şey bilmiyor mu?

Cevap: Aslında, insanlar böyle bir özelliğe sahip olmadıkları ve maneviyatı hissetmedikleri için perdenin varlığından tamamen habersiz olabilirler. Bu birincisi.

İkincisi, kişi bir perde edinmek istiyorsa, derslere gelmeli ve gruptaki alma ve ihsan etme niteliklerini incelemelidir.

Soru: Ve eğer zaten benzer düşünen bir grup insan içindeyse ve orada egoizminin üzerine çıkıyorsa, bu onunla birlikte çalışanlar tarafından bir şekilde hissedilir mi?

Cevap: Hayır. Neden? Bu sadece onları bozabilir. Perdeyle çalışmak, kişinin Yaradan ile bireysel etkileşimidir.

Perde Manevi Dünyayı Hissetmek İçin Bir Fırsattır

Soru: Perde, kişinin Kabala çalışma sürecinde edindiği anti-egoist bir güçtür. Bunu nasıl tanımlarsınız? Bu bir nitelik mi, bir duygu mu, bir güç mü, bir koşul mu?

Cevap: Perde dışarıdaki dünyayı bencilliğimizin üzerinde hissetme yeteneğidir. Egoist arzumuzda hissettiğimiz şeye dünyamız denir. Onun üzerinde hissedebildiğimiz şeye üst dünya veya manevi dünya denir.

Kişi perdeyi edinerek, kendi “Ben”inden, kişisel yararından soyutlama yeteneği kazanır. Etrafındaki her şeyi tamamen farklı bir biçimde, kendisiyle ilgili değil, gerçekte olduğu gibi algılamaya başlar. Bu onun avantajıdır.

Yani artık arzu ve özlemlerinin kölesi değildir ve kendi menfaati için bilinçli ve hatta bilinçaltı hesaplara girmez. Dünyanın nesnel resmini tam olarak görür.