Category Archives: Kabala

“İnsanlar Neden İnançlarında Radikalleşme Eğilimindedir?” (Quora)

Bu bir sorundur, ki bizler doğanın bizden ne istediğini öğrenme gerekliliğini anlayamıyoruz, bu da tüm dünyanın başlıca dinlerinin temelinde yer alan aynı yasadır: “Komşunu kendin gibi sev” (Levililer 19:18).

Bizler tüm farklılıklarımızın, bölünmelerimizin, reddedişlerimizin ve birbirimize olan nefretimizin ötesinde sevgiye ulaşma gerekliliğinde eşitiz, çünkü “sevgi tüm günahları örter” (Özdeyişler 10:12). Ancak, başkaları pahasına haz almayı isteyerek, doğanın olumlu bir şekilde bağlanma talebini reddeden egoist insan doğamız, bizi birbirimize karşı konumlandırır ve bu tüm radikalleşmenin temel nedenidir.

İnsan egosu her kişinin ve grubun içinde işler. Bu, her birimizin kendimizi ve ait olduğumuz grupları diğerlerinden daha iyi olarak görmemize neden olur, inançlarını aşırılıklara götürmeye istekli radikallerde artışa yol açar. Nihayetinde ego, dünyamızı yok etmeye hizmet eder ve radikalleşme onun doğal sonuçlarından biridir.

Tüm bölünmemizin, nefretimizin ve radikalleşmemizin arkasındaki temel nedenin insan egosu olduğunu anladığımızda, o zaman egonun üzerine nasıl yükseleceğimize odaklanmak akıllıca olur. O zaman kendimizi herhangi bir yönelime bağlamaya gerek kalmaz, doğanın temelini oluşturan tek bir eğilime bağlanırız: İnsan egosunun üzerine çıkma, tüm farklılıkların üzerinde başkalarıyla birleşme ve ayrıca bunu yapmak için metodu öğretme ve paylaşma ihtiyacı.

Kabala’da Bireysellik İçin Yer Yoktur

Soru: Bir yandan her şeyin bir insanın içinde olduğu söyleniyor, diğer yandan da siz, başka insanlarla çalışmaya başlamam gerektiğini söylüyorsunuz. Çalışmak, meditasyon yapmak ve dua etmek benim için yeterli değil mi? Yine de başkalarıyla iletişime geçmem mi gerekiyor?

Cevap: Bir kişinin tek başına Yaradan’ın ifşasına ulaşması imkânsızdır. Kişi, bunun yalnızca bir grupta başarıldığını ve başka yolu olmadığını anlamalıdır. Bireyselliğin, münzevinin, Kabala’da yeri yoktur.

Diğer insanlarla bir şekilde birleşmeye çalışarak, “Mısır’a girmeye” (egoizm) başlarsınız. Birlikte, birbirinizle bağ içinde, Yaradan’a benzer olacak niteliklerde toplanmaya çalışan onluyu geliştirirsiniz.

Benzerlik yasasına göre, siz ve Yaradan’ın nitelikleri arasında var olan şeyi, karşılıklı ihsan etme, sevgi, bağ, birlik niteliklerini, Yaradan’ı kendi içinizde hissetmeye başlayacaksınız.

 

Kabala’da Kadının Görevi

Soru: Günümüzde, Kabala’da bir kadının ana görevi nedir?

Cevap: Erkeklerle aynıdır: egoizminin üzerine çıkmak, başkalarıyla birleşmek ve Yaradan’a ulaşmak.

Soru: Bir kadın, kendisiyle Kabala çalışan diğer kadınlarla birleşmeli midir?

Cevap: Evet buna değer. Eğer ciddi bir öğretmen tarafından yönlendirilen ciddi bir grup varsa o zaman buna değer. Bu tek başına çok zordur. Ya da internet üzerinden çalışabilirsiniz.

 

Kabalistik Kitapların Işığı

Yorum: Çoğu zaman Kabala ile ilgili bir kitap alırım, rastgele açarım ve açtığım sayfayı okurum.

Cevabım: Bu çok iyi çünkü ne okuduğunuz önemli değildir. Tüm Kabalistik kitaplar, sizi değiştiren ışığı taşır. Bu nedenle ne okuduğunuz önemli değil. Esas olan niyettir: değişmek istiyorsunuz, yükselmek istiyorsunuz, her yerde var olan üst ışığın kendiniz üzerindeki etkisini uyandırmak istiyorsunuz.

Sizin yaptığınız gibi kitabı tesadüfen açma durumu, böylece seçimi Yaradan’a vermenizdir. Kısmet, sizin tarafınızdan değil O’nun tarafından verilecektir. Rabash bana böyle öğretti. Bir şeyler okumak, bir şeyler görmek, durumuma bir cevap almak isterim, böylece kitabı rastgele açarım.

Bu falcılık değildir. Bu, sadece Yaradan ile yürüdüğüm hissidir ve bazı karanlık güçleri veya korkunç, bilinmeyen mekanizmaları başlatmak değildir. Hayır.  Yaradan ile birlik içinde, kendime üst ışığı çağırıyorum ve O’na eylemlerime rehberlik etme fırsatı veriyorum.

“Maneviyat Ömür Boyu Süren Bir Yolculuksa, Kişi İlerleme Kaydedip Kaydetmediğini Nasıl Anlar?” (Quora)

Maneviyat, aramızdaki bağda tek bir ruh olarak ifşa olan sevgi, ihsan etme ve pozitif bağ niteliğidir. Buna karşın, bedensellik alma niteliğidir ve bu dünyada sahip olduğumuz algıyı karakterize eder.

Bu nedenle, manevi ilerleme, bu dünyadaki geçici ve kopuk maddesel durumumuzun üzerinde, tek bir ruh olarak sonsuz ve mükemmel bağımızı keşfettiğimiz, birbirimizle bağ kurmanın metoduna ihtiyaç duyar.

Bu nedenle manevi ilerleme, birbirimizle bağlı olarak onun tamamen özgecil bağlantılarına benzemeye çalıştıktan ve maneviyata karşıtlığımızı: egoist olduğumuzu ve sürekli olarak kendi kendine yönelik tatmin elde etmek istediğimizi keşfettikten sonra ortaya çıkar. Böyle bir zıtlığı “suç” olarak hissederiz ki, ondan kopmamız ve onun üzerine çıkmamız gerekir. Dahası, bedensel niteliğimiz, kendimizi maneviyata yükselttiğimiz bir temel olarak bizimle kalır. Durum böyle olunca da, manevi olarak ilerlemeye çalıştıkça, defalarca bu nitelik çatışmasını giderek daha fazla hissederiz.

Bu nedenle, kendimizi maneviyata ulaşmak isteyen, manevi arayışta olanların destekleyici çevresine dahil ederek ve tek bir ruh olarak, manevi kökümüzden sevgi ve ihsan etme güçlerini çekmemize meydan veren bağ kurma metodunu (Kabala bilgeliği) uygulayarak, sonunda birbirimize ne kadar kayıtsız olduğumuzu keşfederiz ve daha sonra birbirimizi reddediş hissederiz ve diğerlerinde her türlü olumsuz niteliği görürüz.

Bu tür ifşalar, aslında çektiğimiz sevgi ve ihsan etme manevi güçlerinin (“ışıklar” olarak adlandırılır) aramızdaki mesafeyi (tek bir ruh olarak manevi durumumuza ne ölçüde zıt ve farklı olduğumuzu) ortaya koyduğu, manevi ilerlemenin olumlu işaretleridir ve bu zıtlığın ifşasından, birbirimizle manevi bir bağ kurmaya ve manevi olarak ilerlemeye başlayabiliriz.

Böylece, manevi ilerleme diğerleriyle olumlu bir şekilde bağ kurmaya yönelik artan bir ihtiyaç ve özlem olarak hissedilir. Peki, başkalarıyla olumlu manevi bağa ihtiyacımız olduğunu ne zaman anlarız? Bu, birbirimizi ne ölçüde reddettiğimizi bildiğimiz, birbirimizi istemediğimiz ve birbirimizle ilgili her türlü şikâyete sahip olduğumuz zamandır. Bu noktada, ruhun kırılmasının ifşa olmaya başladığını söyleyebiliriz, yani başlangıçta tek bir ruh olan algımızdan ve hissiyatımızdan koptuğumuz, hepimizin daha büyük bir bütünün parçaları olarak işlev gördüğümüz ve böylece o bütündeki sonsuz hayatı hissettiğimiz nokta.

Bizi ayıran bayağı arzu o zaman ifşa olur ve bu arzuyu iptal etmek veya geri almak için değil, onun üzerinde bağ kurmaya başlamak için çalışırız, böylece kurduğumuz manevi bağ aramızdaki reddedilişi etkisiz hale getirmeyecek, ancak onlar birlikte var olacaktır.

Dolayısıyla manevi ilerleme, anlayışımızda olgunlaştığımız ve iki zıt durumu bir arada tutma yeteneğimizde olgunlaştığımız, alma ve ihsan etmenin, egoizm ve özgeciliğin, nefret ve sevginin aramızda yaşayacağı, artan bilgelik ve içsel gelişim sürecidir ve içimizde yüzeye çıkan her olumsuz nitelikle, ona sevgiyi, ihsan etmeyi ve olumlu bağ için artan özlemi uygulayabileceğimiz bir temel olarak ilişki kurarız.

“Kişi, başına gelen kötülükleri de iyilikler için yaptığı gibi kutsar” sözünün anlamı budur (Masechet Berachot 9: 3).  Çünkü tüm kötülükler ve iyilikler aramızda sadece daha olumlu bağları ifşa etmemiz için ve nihayetinde bizi canlandıran sevgi, ihsan etme ve bağın (“Yaradan” olarak adlandırılır) gücüyle temas halindeki tek bir ruh olarak bağlantımızı keşfetmemiz için su yüzüne çıkar. Bu manevi ilerlemenin sonucu, Kabala bilgeliğinde, “Yaradan’ın bu dünyadaki yaratılmış varlıklarına ifşası” olarak adlandırılan sonsuzluk, mükemmellik ve hakikat hissidir (Kabalist Yehuda Aşlag [Baal HaSulam], “Kabala Bilgeliğinin Özü”).

“Neden Her Şeyi Bilerek Doğmuyoruz?” (Quora)

Genel olarak kendimiz, dünya ve gerçeklik hakkında tam bilgiyle doğmuş olsaydık, o zaman makinelerden veya robotlardan başka bir şey olmayacaktık.

Kabala bilgeliğinde “Yaradan” olarak adlandırılan, bizi yaratan gücün arzusu, bizleri tamamen ona benzerliğe ulaşacak şekilde yaratmaktır. Bu nedenle, özgür irade, seçim, karar verme ve eylem için bize alan verilir.

Eğer hiç problem, iniş ve çıkışlar yaşamazsak ve gerçeklik anlayışımız içinde gelişirsek, Yaradan ile benzerliğe ulaşmak imkânsızdır.

Bu nedenle, gerçekliğin tam edinimi için oldukça zorlu bir yoldayız. Ancak bu yol, sürekli olarak içsel bilincimizi şekillendirir.

Sonuçta, hayatımızın kaynağına, yaratma düşüncesine yani Yaradan’ın düşüncesine ve bizim için tasarlanan amacına ulaşacağız ve uygulayacağız. Bunu yaptığımızda, neden her şeyin hayatımızda olduğu gibi gerçekleştiğini ve Yaradan ile yeni bir benzerlik düzeyine yükselmemiz için bunun ne kadar gerekli olduğunu anlayacağız.

Birlikte Tek Bir Sistem İçinde

Soru: Yeterince çok sayıda insanın Kabala çalıştığı gerçeğiyle geri kalan insanları etkiliyor muyuz?

Cevap: Elbette! Bizler tek bir sistem içindeyiz, sanki tek bir manevi bedendeymiş gibi, karşılıklı olarak bağlıyız ve bu nedenle birbirimizi doğrudan etkiliyoruz.

Birden bire Japonya, Çin, İran, Şili ve benzeri ülkelerden mesajlar alıyorum yani insanların günümüz hayatının boşluğunu hissetmeye ve Kabala’da onu değiştirmek için tek fırsatı, tek yolu görmeye başladığı, dünyanın tamamen farklı, zıt noktalarından.

Umarım bizi okuyan ve dinleyenler Kabala’nın onlara inanılmaz, şaşırtıcı bir şey sunduğunu anlayacaklardır. Üstelik onları hiçbir şekilde herhangi bir şeye mecbur bırakmamaktadır.

Mesleğinizde, hayatınızda, dininizde, çalışmalarınızda, boş zamanlarınızda, alışkanlıklarınızda kalabilirsiniz, ne olduğu önemli değildir. Bunun hiçbir şeyle ilgisi yoktur. Sadece, sizi sonsuz mükemmel bir varlık yapan, ek bir parçaya sahip olduğunuz gerçeğini anlamaya, farkına varmaya ve aşina olmaya başlayın.

“Manevi Uyanış Deneyiminizi Açıklayabilir Misiniz?” (Quora)

Manevi yükselişimize, sadece kişisel çıkar için almak isteyen, tamamen egoist bir arzuya sahip olmaktan başlıyoruz ve sonra içimizde küçük bir manevi arzu kıvılcımı beliriyor.

Manevi arzu, sevgi, verme ve herkesle olumlu bağ kurmaktır. Ancak, başlangıçta bu arzuyu böyle hissetmeyiz, bunun yerine egoist arzularımız arasında içsel bir boşluk hissederiz. Gerçek kimliğimiz, yaşamdaki anlamımız ve amacımız hakkında derin sorular ortaya çıkarır.

“Hayatın anlamı nedir?”, “Ben kimim?” ve “Neden buradayım?” gibi varoluşsal sorular, bizi bunların cevaplarını aramaya teşvik eder. Bu sorular bizi yeterince rahatsız ederse, bizi büyüten yeni ve farklı ortamlarda bir yolculuğa çıkar, her türlü metni okur ve çeşitli öğretmen ve gruplara ulaşırız.

Hayatımızın anlamını içtenlikle sorarsak, sonunda bu soruyu cevaplamak için özel olarak yaratılmış Kabala bilgeliğine ulaşırız. Kabala bilgeliğine, birbirimizle ve tek bir ruh olarak doğayla, bizi bir arada tutan doğada yaşayan sevgi ve ihsan etme gücüyle nihai birleşmemizi keşfetmek için nasıl pozitif bir bağ kurulacağına yönelik bir sürece metodik olarak rehberlik ettiği için “bağ kurma bilgeliği” de denir.

İçinde yaşadığımız gerçekliğin temel ilkelerini öğreniriz: Bir zamanlar “Adam HaRishon’un ruhu” olarak adlandırılan ve paramparça olan, tek bir ruh olarak var olduk. Adam HaRishon’un parçalanması, birbirimizi ayrı varlıklar olarak algıladığımız ve aynı zamanda doğadan kopuk hissettiğimiz bu dünyada bildiğimiz halimizi doğurdu.

Bununla birlikte, bizler bu ayrılık algısında var olurken, Kabala bilgeliğinde “kalpteki nokta” olarak adlandırılan, parçalanmadan önceki tam bir ruh olarak bağlanmış olma durumumuza ait küçük bir kıvılcıma sahibiz. Kalpteki bu nokta, içimizdeki varoluşsal soruları uyandırır ve bizi mükemmel bir şekilde bağlı, uyumlu ve ebedi ruhumuzu nihayetinde nasıl keşfedebileceğimizi aramaya teşvik eder.

Kabala çalışmalarımızın başlangıcında, insanlar ve hayvanlar arasındaki farkı, insanların kendini sevmeye yönelik ek bir egoist eğilime sahip olduğunu, bunun hayvan dünyasında bulunmadığını öğreniyoruz. Bu egoist kendini sevmeyi, bir benzersizlik duygusunu hisseden kişi, bunun kötü bir eğilim olduğu hissine de ulaşabilir ve maneviyatı keşfetmek için, “iyi eğilimi” keşfetmek için, bu kötü eğilimin üzerine çıkması gerekir.

İyi eğilim, başkalarıyla bağ kurmak ve bütünleşmektir. Kendimizi böyle bir bağa yatırım yaparak, Adam HaRishon’un ruhunun paramparça olduğu noktanın üzerinde var olan manevi güçleri davet eder ve bu manevi güçlerin etkisiyle nihayetinde tek bir ruh olarak gerçek bağımızın keşfine ulaşırız. Bu ifşa bize gerçekliğin tam bir resmini, mutlak, uyumlu, mükemmel ve ebedi bir bağ hissiyatı açar.

Her Şey Nasıl Bitecek?

Soru: Kabala bilgeliği, egoist doğamızın dengesini bozmakta. Bu, insan doğası için nasıl bitebilir, bunu bilmek ilginç olurdu?

Cevap: Bu oldukça öngörülebilir bir şekilde sonuçlanabilir ve umarım çözüm yakındır.

Doğanın olumsuz bir parçası olan egoizmin, doğanın olumlu parçası olan özgecilikle dengeleneceği ve her iki parçanın da birbiriyle uyum içinde çalışacağı gerçeğiyle sona erecektir. Ve bizler, onların arasında olacağız.

Hem egoizmi hem de özgeciliği kullanmalıyız. Her şey ölçülü ve dengeli olmalıdır. Ve kişi bu güçlerin ikisine de sahip olacaktır.

Hayatın Anlamı Nedir ve Ne İçin Yaşamalıyım?

Yorum: Hayatın anlamı nedir ve ne için yaşamam gerektiğiyle ilgili sorularla meşgulüm.

Cevabım: Yaşamın anlamı, kökünüzü edinmektir. İndiğimiz kök Yaradan’dadır.

Kabala bilgeliğine göre, direkt ışığın dört safhasının, bizi bu dünyada aşağıda yaratana kadar yukarıdan aşağıya nasıl yayıldığını ve geliştiğini çalışırız.

Şimdi kaynağımıza ulaşana kadar bu merdiveni aşağıdan yukarıya tırmanmalıyız. Bu bizim görevimizdir. Ancak o zaman, ebedi bir huzur içinde, ebedi bir durumda tamamen rahat hissedeceğiz.