Category Archives: Kabala

Doğanın Gizli Gücü

Arzularımız tamamen farklıysa, pratik olarak nasıl ortak bir niyet oluşturabiliriz? Birbirimize ihsan etmek istersek ve bunu Yaradan’ın yardımı olmadan yapamayacağımızı keşfedersek, o zaman herkes Yaradan’ı kendine çeker ki O da dostlarına yardım eder.

Böylece, egoist alan yerine, içinde Yaradan’ın niteliklerini kullandığımız manevi bir ihsan etme alanı oluştururuz. Bu, Yaradan’ın aramızda ifşa edildiği anlamına gelir.

Aramızda Yaradan’ın gücünü, doğada saklı olan karşılıklı ihsan etme gücünü ortaya çıkarmak istiyoruz. Evrende bizden gizlenen birçok güç, göremediğimiz birçok yıldız, gezegen ve varlık vardır. Şimdiye kadar bunca aletlerimiz, teleskoplarımız ve radarlarımız tüm bunları tespit edemedi.

Ama tüm evreni dolduran bir güç var. Bilim insanları buna karanlık madde diyor. Fark edemediğimiz dalgalar olduğunu hissederiz. Şüphesiz bir uçtan bir uca tüm evrene nüfuz eden bir güç vardır (eğer evrenin bir ucu var diyebilirseniz). Bu güçler her yerde mevcuttur, çünkü onlar olmasaydı, evren uzun zaman önce parçalanırdı.

Evrenin tüm parçaları arasındaki etkileşim güçleri mevcutturlar ve tüm maddi sınırlamalarımızın üzerinde çalışırlar. Bu güçlerden bazıları gizlidir; yani onları ancak ihsan etme niyetini edinirsek açığa çıkarabiliriz. O zaman artık maddeyle ve bedensel gerçeklikle sınırlı kalmayacağız.

Alışkanlık Ne Demektir?

Bir alışkanlık örneğin bir eğitimci tarafından, içsel ve ayrıca dışsal, gönüllü bir irade çabasıyla kendini etkilemektir. O zaman, her durumda, doğanın belirli bir genel tepkisi, üst ışık denen şey aktive olur ve hangi seviyede olursak olalım bizi değiştirir.

Bazı kozmik, manevi seviyelerden ve değişimlerden bahsetmiyoruz. Hedeflenen öğrenmenin etkisi altında başımıza gelen sıradan dünyevi değişimler bile doğada uyandırmamız gereken özel bir gücün varlığını varsayar. Bu güç bizi değiştirir ve bize farklı bir alışkanlık kazandırır.

Alışkanlıklar iki seviyeye ayrılır: dünyevi ve manevi. Dünyevi seviye, alışkanlıklarımızı değiştirdiğimizde bazı takıntıları başkalarıyla değiştirmeyi içerir. İnsan toplumunda bunun için bütün sistemler vardır. Onlardan çok var ve işe yaradıklarını görüyoruz.

Fakat özel bir amaç nedeniyle, bizi değiştiren ve bizi orijinal doğamızın karşıtı yapan bu tür doğa güçlerini bize çektiğimiz Kabalistik sistem de vardır.

Önkoşul

Soru: Kabala ilmini çalışırken ana şey nedir?

Cevap: Kabala ilmini çalışmadaki en önemli şey bütün günlük derslere katılmaktır. Bu bir ön koşuldur, ancak yeterli değildir.

Buna ek olarak, grubun tek bir adam gibi olması için ve Yaradan’ı tek bir ortak kalpte ifşa etmek için sürekli olarak içsel, zihinsel ve duygusal olarak birleşmeye çalışması için grup içinde tam olarak bağ kurmamız gerekiyor!

Bunu yapamazlarsa, Yaradan’dan kendilerine yardım etmesini ve onları bu şekilde bağlamasını istemelidirler. Bunun dışında hiçbir şeye ihtiyaçları yok!

Ne Ben Senin İçinim Ne De Sen Benim İçinsin

Soru: Yaradan Sodom ve Gomorra’yı yok etmek istediğinde, İbrahim onları korumaya çalıştı. Sodom kuralı: benimki benim, seninki senin denen bu ilişki nedir?

Cevap: Benimki benim ve seninki senin, kesinlikle anti-özgecil bir ilişkidir, gerçi bu bir suç değildir, onun gerçek, yalın formunda bir egoizm niteliği yoktur.

Ancak, böyle bir ilişki ile hiçbir şeyi düzeltemem. Bu nedenle, bu nitelik Tora’da Yaradan’ın tam tersi ve kurtulmak gerekilen bir nitelik olarak belirtilir.

Soru: Ama egoizmimiz için bu en rahat durum mu?

Cevap: Hayır, egoizm için rahat değil çünkü diğerinden almıyorsun. “Seninki senin, benimki benim” diyorsunuz.

Ben sana dokunmuyorum, sen bana dokunmuyorsun.

Yorum: O zaman savaşlar, çatışmalar olmadan var olurduk.

Benim cevabım: Ancak bu tam da böyle bir durumun tamamen bir çıkmaz sokak olması gerçeğinden kaynaklanmaktadır, ne ben senin içinim ne de sen benim içinsin,  hiçbir şekilde birlikte değiliz.

Dolayısıyla bu durumda kalmak, hiçbir şekilde düzeltme yapılmaması anlamına gelir. Bu nedenle, bu araç hedefe ulaşmak için kullanıma hazır değildir. Sonuçta, yaratılışın amacı herkesi birleştirmektir.

Sodom’un bir insandaki niteliği, yaratılış planının tam tersidir. Bu nedenle Yaradan bu şehirleri yok etti.

Kabala Bilimi’nin Misyonu

Soru: Kabala’yı insanlara mümkün olduğunca nasıl yaklaştırabiliriz?

Cevap: Gerçek şu ki, temel arzularımız yemek, seks, aile, para, onur, şöhret, bilgi içindir.

Bu dünyada onlar insanları meşgul ediyorlar.

Kabala, bu arzulara hiçbir şekilde dokunmaz ve onları karşılama niyetinde değildir.

Soru: Ancak adam (Adem) kavramı, “Domeh” (Yaradan’a benzer) kelimesinden gelir. Kabala bu tür insanlara nasıl yakınlaştırılabilir?

Cevap: Bu başka bir konu! O zaman tamamen farklı insanları,  içlerinde Adem (Yaradan’a benzer) denen şeyin gelişmeye başladığı insanları kastediyoruz.

Yani, hem erkekte hem de kadında, dünyadaki her bir insanda, kendini gösterebilen Yaradan’a benzerliğin içsel görüntüsü, sonunda her birimizde gelişmelidir.

Bu Kabala’nın görevidir: kişinin Yaradan’a benzer hale gelmesine yardım etmek.

İnsan Sayısı Değil, Ruhların Gücü

Soru: Tora, orada on binlerce insan olduğunu bilmemize rağmen, 70 ruhun Mısır’a indiğini söylemekte. Neden bu belirli sayıdan bahsediyoruz?

Cevap: İlk olarak, İbrahim’in zamanında gerçekten çok fazla insan yoktu.Tora her zaman insan sayısına değil, ruhların gücüne atıfta bulunur.

“70” tam bir sayıdır çünkü ruhumuz 70 parçadan oluşur. Bu 70 parça birbirine bağlanıyorsa ve kişisel ve ortak çabalarını Keter’e, bağın zirvesine hedefliyorsa, o zaman buna “tam çalışma”, “bütün ruh” denir, yani bu nitelikleri birleştirerek Yaradan ile bağ kurmaktır.

Kabala’nın Dört Dili

Kabala’da ışığın üzerimizdeki etkisini ve bizim buna tepkimizi tanımlamak için kullanılabilecek dört dil vardır.

Talmud’un dili adli, hukuki bir dildir.

TANAH’ın dili (Tora, Peygamberler, Kutsal Yazılar) bir anlatıdır, edebi dildir, romanın dilidir.

Hagadot’un (efsaneler) dili çok geniş, ilginç bir dildir, ancak aynı zamanda çok anlaşılmazdır.

Kabala’nın dili, güçlerin birbiriyle bağlantılı olduğu ve birbirini etkilediği Sefirot ve Partzufim’in açık, tamamen matematiksel bir dilidir. Buna grafikler, çizimler vb. eşlik eder.

Buna uygun olarak, her biri bir veya öbür dile yakın dört tür ruh vardır. Doğal olarak, tüm ruhlar onları manevi köklerine göre anlar. Ama sonunda, geliştikçe tüm dillerin birbirine dahil olduğunu görürler. Ve ruhlar ortak gelişimlerine ulaştığında, o zaman tüm diller tek bir dilde birleşir.

Her insan kendi tarzında gelişir. Örneğin, özellikle yolculuğumun başlangıcında, çizimler, derecelendirmeler ve tanımlarla açık bir fiziksel ve matematiksel dil olan Kabala diline en yakındım. Bilimsel dil benim için en güvenilir olanıydı.

Ve sonra duyguların dili gelir, TANAH’taki gibi bir anlatı dili: Tora, Peygamberler ve Kutsal Yazılar. İzlenimlerinizi üzerine bindirdiğiniz edebi bir dildir.

Ardından, insanı iki dizgin gibi yöneten bir merhamet ve yargı ölçüsü olduğu gerçeğinden konuşurken, adli-hukuki dil ona katılır.

Ve daha sonra, ipuçlarıyla birlikte en zor, kafa karıştırıcı ve alegorik olan efsanelerin dili gelir. Ama öte yandan, bu efsanelerde her kelime bir tür muazzam izlenimi ifade eder. Ve buna dahil olduğunuzda yani yazarın manevi seviyesine ulaştığınızda, sade bir şekilde peri masalına dahil olursunuz.

Bu gerçekliktir ama çok geniş, zengin ve etkileyicidir, tam bir peri masalıdır!

On Sefirot Yaradan’ın Nitelikleridir

Baal HaSulam, “İşleyen Akıl”: Onun nitelikleri kutsal Sefirot’tur…

Bunlar, üzerinde çalıştığımız ve içinde var olduğumuz aynı on Sefirot’tur. Geliştiğim ölçüde, bu nitelikleri edinirim ve böylece Yaradan’a karşı tutumumu Malhut’tan Keter’e doğru ve Yaradan’ın bana karşı olan tutumunu Keter’den Malhut’a doğru yönetmeye başlarım.

İşte bu, O’nun dünyasına rehberlik eden ve Kendi ihsanını ve iyiliğini onlara veren işleyen akıldır.

On Sefirot vardır: Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gevura, Tiferet, Netzach, Hod, Yesod ve Malhut. Keter Yaradan ve Malhut benim, ve Keter ile Malhut arasındaki diğer her şey benim niteliklerimdir.

Buna neden “Yaradan ile Dvekut” dendiğini anlamalıyız, çünkü sadece bir öğrenme gibi görünüyor.

Bu sadece materyali çalışmakla ilgili değildir, çünkü onun üzerinde çalışarak Keter’den bize, Malhut’a inen, bizi yöneten ve niteliklerimizi değiştiren üst Işığı çağırıyoruz. Bu durumda kendimizi Malhut’tan Keter’e geri götürebiliriz ve o zaman içimizde doğru iki taraflı bağ ortaya çıkar.

“Haman” Niteliği

Soru: “Oznei Haman” (Haman’ın kulakları) ile “Kisim Haman” (Haman’ın cepleri) arasındaki bağlantı nedir?

Cevap: Haman’ın kulakları, kendi tatminimiz uğruna bir şeyler vermeye hazır olduğumuzda, Malhut (egoizm) için çalışan Bina niteliğini sembolize eder. Bu çok karmaşık bir egoizmdir: almak için vermek. Daha fazlasını almak için bir şeyler vermeye hazırımdır.

Ve Haman’ın cepleri, yerine getirmek istediğim tamamen egoist arzulardır.

Haman niteliği içimizde çok akıllıca çalışır. Haman, bizim için birçok sorun yaratan insanlar olduğunu ve ne yapacağımızı bilmediğimizi söyler. O, kralı devirmek istiyor vs. Yani, Bina’nın niteliklerini, ihsan etme niteliklerini kullanır. Sözüm ona iyilik yapmak istemektedir. Ve bu nedenle, bu insanların yok edilmesi gerektiğine inanır.

Her Şey Duygularda Algılanır

Yaradan, üst dünyanın bir niteliğidir. O’nun ana özelliği ihsan etme niteliğidir.

O’nun kim olduğunu veya ne olduğunu söyleyemeyiz. Biz sadece O’nu nasıl algıladığımız hakkında konuşuruz. İhsan etme niteliğini hissetmeye başladığım ölçüde, Yaradan’ı edinmeye başlarım.

Aynı şekilde örneğin bir masa için de hiçbir şey söyleyemem. Duygularımda şöyle şöyle göründüğünü söyleyebilirim. Aynı şey Yaradan için de geçerlidir.

Bu nedenle Yaradan’a Bo-Reh denir. Bo, gel, yani, bir şekilde kendini değiştir ve Reh, gör. Bo-Reh, gel ve gör. Başka bir deyişle, her şey tam olarak duygularımızda algılanır.

Kabala bilgeliği, içimizde ihsan etme niteliğini oluşturacak şekilde çalışır ve kişi bunu kendi içinde hali hazırda hissettiği ölçüde Yaradan’ı hissetmeye başlar. Yaradan’ı ve üst dünyayı onlarla hissettiği, Kelim, kaplar,  denilen yeni araçlara sahiptir.