Category Archives: Birlik

Twitter’da Düşüncelerim / 13 Ağustos 2020

“Sevgi tüm günahları örter” – bu ilke tüm yaratılışı kapsar. Çünkü yaratılışın amacı, bağın, birliğin üst derecesi olarak sevgiyi edinmektir. Ve bu koşula ulaşmak için önce bunun tersini hissetmeliyiz yani nefreti, reddedilmeyi, günahı.

O, kötülüğü ifşa eder, biz de iyiliği ifşa ederiz ve O’nu bu şekilde ediniriz.

“Kötü eğilimi ben yarattım” – Yaradan egoizmimizin kötülüğünü ifşa eder,  biz de iyi eğilimi ifşa etmeliyiz: bütün kötülükleri örtecek birlik ve sevgiyi. Bu bizim manevi çalışmamız olacak. İşte bu şekilde Yaradan’ın ortakları oluruz.

Yeni bir çağda yaşıyoruz ve bugün dünyada ifşa edilen suçlar bir grup insana, bir kişiye veya bir millete değil, birlikte herkese aittir. Bu zaten gerçekten yeni bir çağda olduğumuz ve dünyanın kapalı, bütünsel bir hale gelmeye başladığı anlamına geliyor.

Çözüm, herkesi saran mutlak, ortak sevgiye ulaşana kadar, yeni kötü hissiyatımıza yani birliğimize uygun olmalıdır -tüm gezegeni saran ve küresel olan darbe ne kadar çok olursa, buna karşı çare daha küresel olmalıdır-

Doğanın bizleri – onu kabul edip iyi bağlarla birleşebilmemiz için- içine yerleştirmek istediği  bütünsel dünyanın ilk darbesini yaşıyoruz.  Ama direniyoruz. Bundan sonra iki yol vardır: iyi yol ve ıstırabın yolu.

Onlardan biriyle ya da aralarında ilerlememiz gerekecek. Kabala, daha iyisini seçmemize yardımcı olur.

Egoizmin Büyümesi, Gelişimi Belirler

Soru: İnsanların birbirleriyle bağlantılarını kaybetmelerinin, aile içinde birleşmekten korkmalarının ve bir eş bulamamalarının nedeni nedir?

Cevap: Egoizm. Sözde tüm iyi niyetlerimizi ve dürtülerimizi engelleyen başka bir güç yoktur. Başkalarına rağmen, başkalarına karşı, diğerlerinden daha fazlasını istememize neden olan sadece egomuzdur. Bununla ilgili hiçbir şey yapamayız. Bununla savaşmak işe yaramaz.

Bu nedenle, egoyu dengelemek için üst gücü nasıl alacağımızı bilmemiz gerekir. Bu, egoizmin üzerine çıkma metodudur ve Yaradan’ın seviyesine ulaşmak için onu kendinizin ve başkalarının yararına kullanmanıza izin verir.

Tüm gelişimimiz, içimizdeki egoizmin büyümesidir. Binlerce yıldır, her geçen gün insanlıktaki egoizm gittikçe artmaktadır.

Kabala bilimi,  onu nasıl doğru bir şekilde uygulayabileceğimizi açıklar. Bunun içinde bizlere, her şeyi kontrol eden ve bize nasıl göreceğimizi, değerlendireceğimizi, her şeyle nasıl bağlantı kuracağımızı ve egoist gücü doğru bir şekilde kullanacağımızı öğreten en içteki, en güçlü üst kuvvet tarafından yardım edilir. Bu şekilde hareket ederek, temelde kaderimizi değiştiririz.

Soru: Egoizmimiz aslında gelişimle mi büyüyor?

Cevap: Elbette! Gelişimi belirleyen egoizmin büyümesidir.

Soru: Bu bizi nereye götürür?

Cevap: Ya yıkıma ya da egoizmin doğru kullanımına.

Soru: Bunun bizim yıkımımıza yol açmayacağından nasıl emin olabiliriz?

Cevap: Her şey zaten doğanın programında belirlendi. Sonunda ölmeyeceğiz ve yok olmayacağız. Son dakikada egoizmimiz kendisinin tam tersine dönecek. Görecek, hissedecek  –  ama bu en son aşamada –  eğer bu adımı atmazsa yok olacak. Bu egoistçe onu zıt eyleme, kendisiyle çelişkiye götürecek.

Koronavirüs Tüketici Davranışını Sonsuza Kadar Nasıl Değiştirecek? (Quora)

Koronavirüs, yakın zamana kadar norm olarak kabul ettiğimiz egoistik rekabetçi yaklaşımın tekerine çomak soktu.

Çünkü insani gelişimde, egoist doğamızın ötesinde, başkalarından kişisel olarak yararlanma eğiliminin ötesinde büyümeye ihtiyaç duyduğumuz bir noktaya geldik.

Başka bir deyişle, şimdiki çağımız, birbirine bağlı ve birbirine bağımlı formuyla dengeye gelmemiz için bizi baskılayan doğa ile karakterize edilir ve bu nedenle artık kötüye kullanımımıza tolerans göstermemektedir.

Bu nedenle, insanların ve doğanın sömürülmesini içeren işletmeler yavaş yavaş ortadan kalkacaktır. İstediğimiz herhangi bir işi açma günleri – ön planda kâr güdüsü ve eğer varsa arka planda sosyal ve ekolojik düşünceler ile – sona erdi.

Dolayısıyla önümüzde büyük bir girişim var. Bu, doğayla dengelenmekten yani doğada var olan her şey arasındaki bütünsel ilişkilerle uyum içinde, birbirimize karşı tutumumuzu ayarlamaktan daha azını gerektirmez.

Doğa, özgecilik ve karşılıklı bağlılık yasalarına göre işlediği için, doğa ile dengeli sağlıklı, güvenli ve mutlu hayatlar yaşamak için ilişkilerimizin niteliğini de – egoistten özgecile, bölücüden iyi bağlara – yükseltmemiz gerekir.

Önümüzde ilginç zamanlar var. Sonunda pandeminin koşullarından kurtulduğumuzda, Koronavirüs hayatlarımıza girmeden önce içinde bulunduğumuz steroid pompalanmış kapitalist çevreye nasıl geri dönüş olmadığını, daha net hissedeceğimizi düşünüyorum.

O aşamada, ayrıca ne ölçüde değiştiğimizi kabul etmeye başladığımızı da görüyorum.

Yakın zamana kadar, insanlar kar marjlarını artırma fikrine saygı duydular, her birinin ilgili banka hesaplarındaki rakamlara diğer insanların refahından daha fazla dikkat ettiler. Bence giderek daha fazla insan böyle bir eğilimi küçümseyecek.

Zor ve kafa karıştırıcı bir döneme gireceğiz. Koronavirüs öncesi dünyayı, bu dünyada artan bir hoşnutsuzlukla birlikte canlandırmaya çalışmak için çok çaba gösterilecek.

İşletmeler ve tüketici alışkanlıkları daha çok temel odaklı olacak ve insanlar daha normal evrensel değerlere sahip olacaklar.

Geleceğe doğru ilerledikçe, iş yapmak isteyen insanların, işletmelerinin insanlara gerçekten onlarsız yapamayacakları bir şey sağlayıp sağlamadıklarını ve nasıl sağlayabileceklerini çok düşünmeleri gerekecek.

Doğanın kendisi, artık fazla boş zamanları savurmamıza izin vermeyecek. Yüksek işsizlik, toplumlara yayılacak ve işsizler gereksiz mal ve hizmetlerle uğraşacak iş bulamayacaklar.

Hükümetler, geniş işsiz nüfuslarıyla ne yapacakları konusunda büyük bir sorunla karşı karşıya kalacaklar.

Bu insanlara, bugünün birbirine bağlı gerçekliğinde uyumlu bir şekilde yaşamayı öğreten, yeni bir eğitim biçimine katılma karşılığında, bu insanlara ihtiyaçlarını karşılayan bir maaş ödenmesini öneren bir model önerdim – bizi yetiştiren eğitim sisteminden yoksun bir eğitim türü.

Nüfusun geri kalanı, başkaları pahasına kâr, zenginlik ve bireysel başarı adına çalışmak için değil, insanlık için gerekli ve hayati işlerle uğraşacak.

İçtenlikle böyle bir düzene er ya da geç ulaşacağımızı umuyorum, çünkü buna bir şekilde ulaşacağız.

Kendimizi,  doğadan ayrı, özgürce düşünebilir ve özgürce hareket edebilirmiş gibi algılarken, doğanın bir parçası olduğumuzu göremiyoruz ve doğa, farkındalığımız olsun ya da olmasın, yasalarına uymamız için bize rehberlik ediyor.

Koronavirüs formunda, doğanın, onun kaynaklarını ve birbirimizi aşırı kullanma konusunda hemfikir olmadığını deneyimlediğimiz, bir gelişme aşamasına ulaştık.Ve bu salgını ilk büyük arınma aşamamız olarak görüyorum.

İnsanlık Nasıl Beslenir?

Açıklama: Papa Francis, “koşulsuz gelir” kavramını, sadece şimdi salgın sırasında değil, daha sonrası için de, ülkelerin tüm insanlara var olabilmeleri için minimum miktarda para verilmesini önerdi çünkü ileride modern teknolojiler milyarlarca insanın (bazı tahminlere göre beş veya altı milyar insanın) işsiz kalmasına yol açacaktır.

Ülkelerin, vatandaşlarını beslemelerini ve böylece yaşamalarını sağlamasını öneriyor.

Cevap: Bu arada, ülke,  bunun yerine hiçbir faydası olmasa da işletmelere onları canlandırmak için para veriyor, onalar kesinlikle gereksizdir. Bugün ülkenin para dağıttığı ortaya çıkıyor, ancak yarın verecek bir şey olmayacak ve insanlar gerçekten açlıktan ölecekler. O zaman ne olacak? Açlık, isyanlar, yağma, akla gelebilecek her şey. Milyarlarca insan dünyayı dolaşacak ve sırayla herkesi soyacak.

Soru: Dünyada neler olup bittiğini analiz ettiğinizde, bunlar akla gelen düşüncelerdir. Bu nedenle, birçok insan korku, panik ve hatta varoluşun anlamsızlığı, yaşamda amaç eksikliği hakkında, sadece kendileri için değil, tüm insanlık için düşünmektedirler. Buna ne diyorsunuz?

Cevap: Ne söylemeliyim? Dünyanın bu kadar dar görüşüne sahip insanlarla konuşmak bile istemiyorum. Doğanın, bizim için şartlar belirlemiş olduğunu anlamıyorlar ve onları karşılamadığımızda doğa bize çok iyi bir ders veriyor. Ve sekiz milyardan iki milyar insan kalacaksa, korkunç bir şey olmayacak.

Genel olarak bu, insan toplumunu geliştirmek için bir koşuldur. Diyelim ki altı milyar yok olacak, bu yüzden onları sadece ölüyormuş gibi görüyoruz. Ölmezler. Sadece atmosferi, dünyayı ve kendilerini bu değersiz, anlamsız yaşamdan iyileştirirler. Ve kalan milyarlarcası veya daha azı normal, doğru bir şekilde var olmaya başlayacaktır.

Soru: Sizce dünyada daha az insan kalmalı mı? Mevcut insan sayısı normal bir şekilde yaşayamıyor mu?

Cevap: Baal HaSulam bile dünyanın yirmi milyar insanı besleyebileceğini yazdı. Bunu yapmak sorun değil. Sorun insanlarla ilgili, onları beslemekle ilgili değil.

Soru: Eğer insanlığın hayata ve amaca yönelik tutumunu değiştirmesi gerektiği ana fikrini kabul etmezlerse, daha az olabilirler, ancak bu böyle olması gerektiği anlamına gelmez mi?

Cevap: Elbette. Her şey insanlığı doğru yola sokmak içindir.

 

 

Twitter’da Düşüncelerim / 11 Ağustos 2020

Doğa öyle bir şekilde kurulmuştur ki onun çeşitli güçleri doğru şekilde bir araya gelerek mükemmelliği yaratır!

Yaradan, tek bir görüntüde doğru bir şekilde düzenlediğim, Yaradan’ın ifşasıyla sonuçlanan, tüm niteliklerin birleşimidir! Herkes için bir yer olmasına dikkat etmeliyiz. Kuşları yok edersek mahsuller yok olur.

Bizi tek bir çözüme ulaştırmak için çatışmalar alevlenmeye devam edecek: sevgi tüm günahları örtecek. Her insanın, herkes için yeterli alan sağlamak için biraz yer açması gerekecek. Bu şekilde aramızda ortak bir alan yaratacağız, karşılıklı tavizlerimizden oluşan, Yaradan ve herkes için yeterli alana sahip olacak bir çember!

Tüm uydurma sistemleri terk etmemiz gerekecek: şirketler, bankalar, endüstri, ticaret, eğitim – ve yeni bir sisteme geçiş. Şimdi, bilinçli olarak yeni bir “ihsan etme” durumuna geçecek ve hükümdarlıkları kendi elimize alacak kadar yeterince büyüdük.

Geriye dönüş yok.

Yeni bir çağda yaşıyoruz ve eskisi geri gelmeyecek. Bu nedenle, genç benliğinin hatıraları için ağlayan yaşlı bir adam gibi oturup, eski hayatı özlemenin anlamı yok. O zaman geçti! Önceki durumdan atıldık ve kapı arkamızdan kapatıldı.

İşte gerçek devrim burada yatıyor!

Doğanın, bizi küçük çocuklar gibi yumuşak tokatlarla büyüttüğü çocukluk dönemi sona erdi. Şimdi ne yapmamız gerektiğini anlamanın zamanı geldi. İnsan, ancak kalplerin birleşmesi yoluyla doğayla birleşebilir ve bu bağda yeni bir hayat hissedebilir.

Eski hayata dönme girişimlerinin tümü, başarı ile sonuçlanmayacaktır. Aksine, zamanı geri çevirmek için her girişimde darbelere maruz kalacağız. Bu darbeler bize öğretecek ve yeni bir yönü işaret edecekler: bütünsel birliğe ulaşmak anlamına gelen, doğaya daha yakın olmak.

Gelecekte ne tür insanlar değerli olacak? Topluma fayda sağlayan ve birliği öğretenler.

Kimse onlara geçmişin geri gelmeyeceğini söylemiyor. Daha birçok insan işlerini kaybedecek.

İnsanlar hala Koronavirüs nedeniyle kaybettikleri işleri talep ediyor. Hala her şeyin eski haline döneceğinden eminler. Hükümetin her şeyi ayarlayıp tazmin edebileceğine inanıyorlar.

Geçmişi geri getirme girişimi için enerji ve kaynak israf etmek utanç vericidir.

Twitter’da Düşüncelerim / 10 Ağustos 2020

Koronavirüsten maruz kalınan darbeler, nihayetinde tüm insanlığı teslim olmaya ve durulmaya ve bunun, istediğimiz şeyi yapmamıza: ne sağda ne de solda, izin vermeyecek üst gücün eseri olduğunu fark etmeye zorlayacaktır.

Sonuçta, biz insanlar onun içindeki tek zararlı unsuruz!

Hayatlarımızı ancak tutumumuzu değiştirerek ve onları iyileştirerek değiştirebileceğimizin farkına varmadan önce ne kadar acı çekmeliyiz? Bunu fark edene kadar doğa bize baskı yapmaya devam edecek! Doğa, şu anki varoluşa alışmamıza izin vermeyecek.

Twitter’da Düşüncelerim / 8 Ağustos 2020

Tüm doğayla – içgüdüsel olarak, parçası olarak değil, bilinçli olarak, çabalarla bağ kurmak …

Her geçen gün daha fazla insan, yaşadıklarının tesadüfi şoklar olmadığını, doğanın amacının insanları tüm doğa ile bilinçli bir benzerliğe getirmek olduğunu, toplumun doğası gereği gelişiminin planlanmış bir programı olduğunu fark ediyor.

Yaradan’ın ifşası için bir alan, ortak bir arzu yaratırsak, “O’ndan Başka Yok” kavramı gerçekten gerçek olur. Sonuçta, haz alma arzularımızı iptal ederek ve onların üzerinde hep birlikte bağ kurmayı dileyerek, şimdiye kadar var olmayan bir şey inşa ediyoruz.

Bu konuda  “Beni siz yarattınız” diye yazılmıştır.

Kimse başkalarına karşı nefret ile ilgili düşünmemeli ve onları iptal etmemelidir. Aksine, karşılıklı tavizler yoluyla, Yaradan’ın yaşayabileceği bir alan yaratabilmemiz için, her birine yer verilmelidir. Sadece karşıt görüşlerin doğru karşılıklı kullanımı, karşılıklı tavizlerimizin üzerine Yaradan’ın ifşaları için bir yer inşa etmemize izin verecektir.

Yeni bir varoluş şekline giriyoruz. Eğitim, insanlığı buna hazırlamalıdır. Sonuçta, eğitimin özü, insanlara doğada ve toplumda yaşamayı öğretmektir. Ve doğa bizden herkesin herkesle daha bütünsel bir işbirliğini talep etmektedir.

Evrensel eğitimimizdeki ana değişiklik budur.

Bizler daima doğanın etkisi altında geliştik. Ama bizim neslimizi özel kılan, bilinçli olarak gelişmeye başlamamız gerektiğidir. Doğa bizi hayvanlar gibi gelişmeye zorlamadan önce, bugün baskısının ardındaki amacı anlamamızı istiyor- egonun üzerinde birleşmek.

Olanları kriz olarak algılamayı bırakmalıyız. Doğa kendi yasalarına göre işliyor. Ama onları anlamıyoruz, bu yüzden onlara uymuyoruz. Bu nedenle, kriz doğada değil, bizim doğayı anlama eksikliğimizdedir.

Yeni Çağın İlk Kongresi

İki hafta içinde sanal bir kongreye gidiyoruz. Bu kolay bir bağ değil çünkü bizler, onun için hazırlanmaya milyarlarca yıl önce, yaratılışın başında başladık. Ve bu sadece bizim maddi dünyamızda, ondan önce manevi dünyalarda birçok eylem vardı.

Ve nihayet, bunu başarmak için kırıklığı, bağın zıt formunu hissetmeye başladığımız noktaya geliyoruz.

Şu anda, hepimizin birlikte ve Yaradan ile birleştiğimiz, yaratılışın programına, amacına doğru sürekli bir yükselişin başladığı, en düşük başlangıç noktasındayız diyebiliriz.

Bu hedefe giden yoldaki ilk durak, iki hafta içinde düzenleyeceğimiz sanal bir kongre. Bu o kadar önemli değil gibi gelebilir ama önemi, ıslah olmamış bencil arzularımıza göre değerlendirdiğimizi anlamalıyız,  aslında kongreye katılan binlerce kişinin bu özel zamanda bir araya gelme arzusu çok önemlidir.

Bu, Koronavirüs döneminde düzenlenen ilk kongre. Şubat ayında, karantina başlamadan hemen önce büyük bir kongre düzenlemeyi başardık. Sanki son arabaya atlamıştık: Bir kongre düzenledik ve kapı hemen arkamızdan hızla çarptı.

Ve şimdi de Koronavirüs döneminde sistemimizi düzenlemeye başlıyoruz. Zaten ilk dalgasından geçtik ve bunun ne ile ilgili olduğunu anlayabiliyoruz. İnsanlık henüz ne olduğunu anlamıyor. Salgın gerilemeyecek;  bir gelişim silindiri gibi ilerleyecek ve insanlıktan yeni bir form oluşturacak.

Eğer sadece bu şekilde birbirimizle bağ kurabiliyorsak, bu devasa asfalt silindiri tam üzerimizden yuvarlanacak ve bizi yere yapıştıracak. Gelişim alanını beklemeyelim, ama kendi çalışmamız nedeniyle bunu yapalım. İyi davranmaları için, annelerinin cezalandırdığı yaramaz çocuklar olmamalısınız. Ve çocuğun çıkış yolu yoktur, şimdi bizlerin olduğu gibi, umutsuzluktan itaat etmek zorundayız, Koronavirüs ve bizim için sıradaki diğer virüsler bizden ne istiyorsa onu yapmak zorundayız.

Annenin yani doğanın, Yaradan’ın, neden bizi zorunlu tuttuğunu anladığımız ve onun taleplerini kendi rızamız ve iyi niyetimizle yerine getirmeyi isteyeceğimiz bir koşula yükselmemiz gerekiyor.

Yeni bir dönemin bu ilk kongresini, yeni bir duruma getirmek istiyoruz: eskisi gibi birlikte oturduğumuz, konuştuğumuz ve sarıldığımız zamanki gibi değil. Aynı odada oturmadığımız için üzüntü duymamalıyız; geçmişe üzülmemeliyiz. O zaten geçti. Yeni olan her şey, anlayış ve onay ile kabul edilmelidir.

Yeni koşullar, bizden daha fazla bağ talep etmekte. Ve maddesel değişikliklerin gerçekleştiğini görürsek, o zaman onlar bizleri daha da büyük bir içsel bağa uyandırmalılar, böylece dışsal formlar bizim kafamızı karıştırmaz, bir salonda birkaç bin kişinin oturması gerçeğiyle,  zaten bağlı olduğumuz yanılsamasını vermezler.

Şimdi böyle bir şey yok; aynı odada değiliz ve fiziksel olarak birlikte olmak için bile çabalamıyoruz. Tek kalp tek adam gibi manevi olarak birlikte olmak istiyoruz! Ve dolayısıyla bu, yeni bir çağda tamamen yeni bir kongredir. İçinde, geçmiş kongrelerden hiçbir şey yok: yeni bir seviye, yeni bir yaklaşım, yeni bir tutum. Ve buna, yükselmemiz gereken manevi bir seviye olarak bakıyoruz.

Herkesle bağlantıda olmak istiyorum ama nerede ve nasıl? Manevi seviyeye, kongremizin yapıldığı manevi yere, Yaradan’ın içindeki alana yükselerek. Hepimiz bu alana gireceğiz ve orada var olmak, O’nun içinde birbirimizle birleşmek isteyeceğiz. Yaradan,  “alan” olarak adlandırılır ve bizi bekleyen bu ilk manevi adımda, Yaradan’la birlikte birbirimize destek olmak için, kongremizi, herkesi bir araya topladığımız bu alanda yapıyoruz.

Size kalbimdeki duyguları iletemem. Ancak, yeni bir çağın ilk kongresinde bu durumu birlikte keşfedeceğimizi ve Yaradan’ın içinde, birlikte aramızdaki bağı hissedeceğimizi umalım.

“Toplumu Değiştirmenin Bazı Yolları Nelerdir?” (Quora)

Toplumu değiştirmenin yollarını tartışmadan önce, toplumun hangi değişiklikleri elde etmesi gerektiğini sorgulamalıyız.

Çağımızda, toplumda ihtiyaç duyulan değişim, değerlerin değişmesidir,  sağlıklı, mutlu ve kendine güvenen bireylerle dolu bir toplum istiyorsak, bireysel olarak daha başarılı, zengin, ünlü ve güçlü olmak için egoist arayışlara değer vermek yerine, o zaman karşılıklı sorumluluk, düşünce, işbirliği ve topluma nüfuz eden olumlu bağ değerlerine ihtiyacımız vardır.

Böyle bir değer değişikliğine ulaşmak için, bu değişimi tek başımıza uygulayamayız. Aksine, bu değişimi sağlamak için dış etkiye ihtiyacımız vardır. Bununla birlikte, böyle bir değişikliğe ulaşmaya azmedebiliriz ve bunun gerçekleşmesi için doğanın bizi giderek daha fazla bağlama eğilimini anlamamız gerekiyor.

Algılamamızın ve hissiyatımızın dışında, mutlak sevgiden hareket eden ve gerçekliğin her detayını dikkatli bir şekilde değerlendiren tek bir doğa gücü vardır.

O, cansız maddeden bitki ve hayvan yaşamına ve son olarak biz insanlara kadar, deneyimlediğimiz gerçekliğin birçok katmanını yarattı ve geliştirdi.

Bu nedenle, toplumda bir değişim sağlamak için, tüm yaşamı yaratan ve sürdüren doğanın gücünü çağırmalıyız, böylece o bizim üzerimizde çalışır ve bizi doğa ile dengeye yakınlaştıracak yeni bir değerler kümesine yönlendirir.

Doğanın nasıl çalıştığı, insan doğasının nasıl doğanın sevgi, ihsan etme ve bağın genel niteliğine karşı çıkan egoist ve ben merkezli bir form olduğu ve bizi birleştirmesini, değerlerimizi değiştirmesini ve aynı şekilde, sonuçta paylaştığımız bütünleşik gerçeklik algısını ve hissiyatını sağlaması için, yaratılışın olumsuz kutbundan nasıl pozitif gücü yaşamlarımıza çağırabileceğimiz konusunda daha fazla farkındalık kazanmamız gerekir.

Gerçek Birlik Nedir?

Soru: Gerçek birlik nedir?

Cevap: Gerçek birlikle, bizim dışımızda olan bir güç yaratırız. Sizinle bağ kurarsam, her birimizde olmayan ortak bir güç aramızda ortaya çıkar. Aslında, her birimizin bir egoist olması gerçeği sayesinde, her birimiz egoizmimizi reddettiğimizde, o aramızdaki boşluğa girer ve orada egoist güçlerimizden ortak bir güç yaratılır ve buna konsantre oluruz ve Yaradan’ı ifşa ederiz.

Bu içsel bir eylemdir.