Category Archives: Birlik

Bir Kap Gibi Birlik

Soru: Dağıtım yaparken, Yaratan’ı birleşmenin bir gücü olarak tanımlayabilir miyiz ve bedenimizin organlarını birliğin bir örneği olarak kullanabilir miyiz?

Cevap: Hayır, birleşme bir ifadedir, son değildir. Bedenimizin tüm organları hep bir arada lehimlenmiş gibi, ahenk içinde çalışırlar ve biri öteki memnuniyet sağlar ve her biri bu birliğe kendisini eğer (iptal eder) ve diğerlerine hizmet eder.

Bu yüzden beden daha yüksek bir boyuta, özel bir güç uyandıran bütünleşmiş bir sistem haline gelmiştir: hayatın gücüne. Bu, basitçe bu hayvansal seviyede var olan bir materyal değildir, daha yüksek bir varoluşun konumudur bedenin edinimi amaç ve bütünlüktür.

Bu nerden geliyor? Başlangıçta, direkt Işık’ın dört safhası vasıtasıyla, herşey kök safhasından dördüncü safhaya düştü. Ve o zaman, birliği edinerek, dördüncü safha bu bütünlükle birlikte başlayan yaratılan bu güce yükselir, şöyle ki o tekrar kendi kök safhasına döner.

Bu evrensel bir kuraldır: Daha alçak bir seviyeyi tamamlayarak, bir sonraki seviyenin başlangıcına erişirsiniz. İşte bu yüzden bizler birlik olduğumuz (bir araya geldiğimiz) zaman daha yüksek bir gücü ediniriz. Bütünlük bir kaptır ve bu kabın içinde ifşa ettiğimiz güç ise Yaratandır.

Sizi Sonsuzluğa Bağlayan Sistem

Soru: Bizi birleştirmeye getirecek ”Zohar” denen sistem için neye ihtiyacımız var?

Cevap: Daha fazla niyet, arzuya ihtiyacımız var. Zohar tüm realitenin entegral sistemidir. Ancak neden ”Zohar” deniliyor? Ve neden özel bir kitabı açmak, özel bir kişi tarafından yazılan özel bir metni okumak ve özel sözcükleri dinlemek zorundayız?

Realitenin genel sistemi, bu sistem ve bizler arasında bir düğüm oluşturmaya aracılık eden ve bu birleşmeyi sözcükler ve cümleler içerisinde açıklayan yüce Kabalistler tarafından bizleri birleştirmek için dizayn edilir.

Bu Kitabı okurum ve hiçbir şey anlamam. Ben de bunun arka kısmını okuyabilirim. Buradaki nokta bununla bağ kurmayı arzularım ki Kabalistler kendi yazılarını bana aktarsınlar çünkü onlar benim bunlarla, bu ruhlarla, kendi birlikleri ile bağ kurmamı ve aynı zamanda bunlarla birliğe gelmemi istediler.

Onlarla bağlanıyor olduğumu nasıl bileceğim? Eğer grubumla birlik olursam, amacım mutlak surette ıslahtır: Bu yüce ruhlarla birleşmek, onlarla aynı global, entegre sisteme girmek, bunun vazgeçilmez parçası haline gelmek ve en azından bazı küçük derecede de olsa bunu arzulamak. İşte ihtiyacımız olan tamamıyla budur.

Bir kişi bunun hakkında düşünüyor, diğeri çok fazla değil ve diğeri bazen düşünüyor. Ancak genel içinde, Eğer bizler tek bir bütün olmaya gayret edersek, herkesin bireysel arzusu bir olarak birleşecektir.

Mısır Aramızdadır

Soru: Tüm bu Mısır’dan çıkış sürecinden günlük içsel çalışmamız adına ne alabiliriz?

Cevap: Tek bir şeyi şiddetle arzulamalıyız: Grupta birlik. Grup minik bir insanlıktır. Birdenbire global ölçekte, insan toplulukları içinde hareket edemeyiz, fakat grup içerisinde insan bağlantısının tüm prensiplerini çalışabiliriz.

Orada tüm durumları ifşa edeceğiz: “Mısır’a düşüş”, Mısır’da batış” ve”Mısır’dan çıkış”. Firavun yani egomuz için kini, ondan aldığımız darbeleri ve doğamızın incelemelerini hissedeceğiz

Tüm bunlar tek bir yerde incelenmiştir: Dostlarımla olan bağlantımda. Tüm dünyayı sevebilmem için, Gruba, “dostlarım”a ihtiyacım var. Benim için grup tüm insanlığı temsil eder  ve grupta tüm içsel özelliklerimi çalışabilirim.

Dostlarımla her bağlantı kurmaya çalıştığımda, içindeki kopuşu, kini,diğerlerinin tiksintisini keşfederim ve yeni  içsel incelemeler gerçekleştiririm.Bu incelemeler hala “Mısır içinde”ki çalışmaya ait olabilir ya da hatta “bundan öncesine”.Bunun bir önemi yoktur.

Henüz bu durumları net olarak anlayamayız. Bütünde, Mısır’ı terketmeden hiçbir şeyi açık olarak göremeyiz.Ancak sonrasında, tam olarak neden geçtiğimizi anlamaya başlarız. Unutulmamalıdır ki bir şekilde onla ya da ona karşı içinde yer almaya çalıştığım bu çalışma, karanlıkta, egoistik arzuların kuralları altında yapılmıştır. Bu nedenle, bu incelemeler bize anlaşılır değildir.

Günlük Kabala Dersinin 2.kısmından  4/13/11, Zohar

Dışarıda Yalan ya da İçeride Gerçek

Soru:  Neden internet iletişim şebekesi Facebook bu kadar inanılmaz derecede popüler?

Cevap: Egomuz sadece nicelik olarak değil aynı zamanda nitelik olarak da gelişiyor. Eskiden bir kişi çevresinde balığa birlikte gidebileceği, bara uğrayabileceği, kart oynayabileceği, köpek gezdirebileceği ve bunun gibi aynı ilgi alanında olan beş ya da on arkadaşa sahip olmaktan tatmin olurken, bugün bu artık onu tatmin etmiyor.

Kişi diğerleriyle köpekler ya da balıklar yoluyla tanışmak değil de -ki bu dünyevi ilgi alanları ve coğrafik yakınlık üzerine kurulu olmayandır- yerine kendini en iyi ifade edebileceği bir yer olan içsel benzerlikler arıyor.

Kişi, hatta yalan söyleyebileceği bir iletişim yolu arıyor. Fakat gerçekte, bu şekilde davranarak, kişi kendini aslında daha çok ifade eder. Ne de olsa, yalan söylediğimizde içsel gerçekliğimizi ifşa ederiz! Bu yalan ne olmak isteyip de olamadığımızı gösterir.

Bu Facebook’un kurulmuş olduğu prensip ile çok paraleldir: Kişi sadece göstermek istediğini gösterir, “en iyi resimlerini”.  Fakat bu kişinin içsel dünyasını yansıtır. İşin doğrusu,  kişi açgözlü, tutarsız korkak ya da ilkel olabilir ama egoistik doğalarından dolayı kendilerini ideal görünüşleri ile takdim edeceklerdir. Bir başka deyişle, kişi kendi gözüyle hak ettiği daha derinde, içsel, çekici şeklini gösterir.

Böylece, bunu, bir yanda kendimin kim olduğunu bilerek (kendim olarak görmesem de) fakat diğerlerine kendimi daha çekici bir maske ile takdim ederek, takip eder.

Bazen de diğer yol etraftadır: Olduğumdan daha kötü görünmek isterim, sert adamı oynayarak ve kendimi savaşçı Don Kişot olarak tasvir ederek. Hala, bu resmin gerçek olandan daha iyi ya da daha kötü olduğunun bir önemi yoktur çünkü bu yalan sonunda kişiye özünün ne olduğunu gösterir ve kişi kendi kötü yanını tanımış olur.

Kişi bir soru ile yüz yüze gelir:  Internet’te kendimi gösterdiğim resimle karşılaştırdığımda ben neyim? Ne de olsa herkes beni internette tasvir ettiğim gibi görüyor, fakat ben kendimin diğerlerine boyadığım kişiden uzak olduğumun farkına varmaya başlıyorum. Bu, kişileri, kendi kötülüklerinin farkına varmaya, değişime olan ihtiyaca ve diğerlerinin görmelerini istediği imaja daha yakın olmaya getirir.

Eğer sizinle fiziksel kontakta değilsem ve beni görmüyorsanız, size olmak istediğim gibi görünebilirim: yeni bir ben, ideal içselliğim, dünyeviliğimle hiçbir alakası olmayan. Ve bu imaj daha otantiktir.

Bu yüzden, sanal iletişimden olan gelişimimiz, bize manevi iletişim, ruhsal değişim yolunda rehberlik edecektir. Bu yüzden Facebook ve diğer iletişim şebekelerinin gelişmelerinden ve büyüyen popülaritelerini duymaktan dolayı çok mutluyum.

Bu sosyal şebekelerde ciddi araştırmalar yapan psikologlar ve sosyologlar olduğundan eminim. Unutulmamalıdır ki bu, tüm insanlık üzerinde yayılan bir global fenomendir.

Sorumluluk Her Zaman Kişiseldir

Soru: Sistemi hissetmeye başladığımı nereden biliyorum? Kişinin tecrübe ettiği ilk algılar nelerdir?

Cevap: Sorumluluk! Tıpkı ailede olduğu gibi, sorumluluğunu üstlenmem gereken belirli bir sistem olduğunu hissetmeye başlıyorum. Dünyevi hayatta bir aile kurulması ve kişinin bu sorumluluğu ciddi bir biçimde üstlenmek zorunda olması bir rastlantı değil. Aile toplumun, hayatın temeli.

Bizler de hepimizin Yukarıdaki ile benzerliğe ulaşmasının gerektiği, “manevi bir aile”’deymişiz gibi hissetmek zorundayız. Doğaya ve kök ve dal kanununa göre karşılıklı garantörlük şartını yerine getirmeli ve bunu ilk önce grupta ve ardından tüm dünyada uygulamalıyız.

Baal HaSulam’ın ifade ettiği gibi, tüm dünya bir aile ve doğa bizi, bu kanunu öğrenmemiz için zorlayacak.

– 15/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinden alıntıdır.

En Büyük Kazanç

Karşılıklı garantörlüğü edinebileceğimiz koşula çoktan eriştik şimdi sadece daha yoğun çalışmaya ihtiyacımız var. Eğer onu edinmezsek ne kadar çok şey kaybedeceğimizi enine boyuna düşünmek yararlı olabilir. Kasım’daki kongreyi renkli bir eğlenceden daha fazlasına dönüştüremediğimizi ve bu eylemin içine birliğin noktasını taşıyamadığımızı bir hayal edin. Eğer realitede ilerleyemezsek bize ne olur? Bu yıl birliğe ulaşmak zorunda olduğumuza karar verdik ve kongreye hazırlık esnasında bunu sürekli hatırlamaya ihtiyacımız var. Hepimiz bu konuda ciddiysek eğer birliğe ulaşmakta hiçbir problem yaşanmaz. Bizden daha az gelişmiş insanlar bunu yapabiliyorlar. Grubumuz çok ciddi bir hazırlıktan geçti. Sadece psikolojik bir bariyerle yüzleşmiş durumdayız. En büyük problem bu nosyonu, bu amacı tasavvur edemiyor oluşumuz. Sürekli bunun üzerinde düşünmeliyiz ki kazanca ilişkin kayıp ve gerçek kaybımız daha da belirginleşsin. Ortak sistemde zaten birbirimizle bağ kurmuş durumdayız; sadece bunu kendi koşulumuzdan ifşa etmeye ihtiyacımız var. Bu göreceli ifşa dışında başka hiçbir şey olmuyor. Herşey çoktan burada! Bu aynı zamanda tüm dünya için de önem taşıyor ama bizim için daha çok çünkü pek çok hazırlıktan geçtik. Manevi sistem bize yakınlaştı; onun daha da yakınına çekildik ve onu kendimize doğru çektik. Çoktan derinlerden “yüzeye çıkmaya” ve bize yaklaşmaya başladı. Şimdi sadece onu ifşa etmek için daha yoğun çalışmaya ihtiyacımız var. İlk ifşanın ardından çalışma çok daha kolaylaşacak. En zor kısım ilk dereceye yükselmek.

– 08/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinden alıntıdır.

Dostlar Her Zaman Daha Yüksektedir

Soru: Arzularımı değerlendirirken yanlış fikirde olmadığımı nasıl söyleyebilirim? Cevap: Arzularına aldırmamalısın. Orada ne olduğu ve herşeyin ne kadar kötü olduğu ne fark eder ki? Günün sonunda seni ele geçirmiş ve yükselmene izin vermeyen kişisel sevgiden başka orada ne bulabilirsin ki? Yapılacak en faydalı şey grubun fikrini ve amacını ve dostların birliği ve karşılıklı garantörlüğünü ne derecede kabul etmediğimi hissetmektir. Eğer onlarla birleşmişsem her zaman bu işte benden daha iyi olduklarını keşfederim. Ancak onların birliğinde bir parçam yok ise bu gerçek başlı başına benden daha yüksekte olduklarına işaret eder. Hangi koşul içinde oldukları önemli değil. Ne kadar yukarıya yükselirsem yükseleyim birleşme onları otomatikman benden daha yükseğe koyar. Bunun nedeni birliğin, kendisiyle Işığın çalıştığı Kli olmasıdır, birey ise hiçbir şeydir.

– 21/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci kısmından alıntıdır.

Yaratan’ın İşi

Grup kendimize Işığı çekmek için sürekli üzerine bastığımız “tuş”‘tur. Onun hayatına katılıyorum, dostlarla birlikte birliği arzu ediyorum ve onların içinde “erimeyi” arzuluyorum ve böylece Islah eden Işığı üzerime çekiyorum. Esasen tek eylemim bu: gereken tüm değişiklikleri yerine getirecek olan Işığı çekmek. Durum gayet basit. Doğru amaca – Yaratan’a eşit olmak – ulaşmayı arzulayan ben işte buradayım. Bir de araç var: beni etkilemesi ve grup aracılığıyla gereken tüm değişiklikleri yavaş yavaş içimde yapması için Işığı talep etmek. İlerleyiş şeklimiz budur.

Her değişimle kendimi inceleyebilirim: Benim için “gün” ve “gece” ne? Eğer “gün”‘de isem bu çeşitli şekillerde doldurulduğum anlamına gelir; eğer “gece” yada “karanlık”‘ta isem bu aklın ve kalbin harap oluşuna işaret eder. Egoist arzularımızda bu şekilde gözükür. Şimdi içimizde bunun gibi değişimleri kımıldatmalıyız ki içinde “gün” ve “gece”‘yi Yaratan’ın yaptığı gibi değerlendireceğimiz ihsan etme arzularını edinmemize izin versin. Yaratan için “gün” şimdiki seviyenin algısıyla ve mantığıyla çelişen mantık ötesi inanç yada ihsan etmek. Ona ulaşmak için kapasitemizi aşan insanüstü çabalar sarf etmemize gerek yok. Daha ziyade biz grup içinde, birleşmemizde çaba sarf ediyoruz ve aşağıya inen ve işi yapan Işığın gücünü çağırıyoruz. Gerçek şu ki tüm manevi çalışma “Yaratan’ın işi” olarak addedilir. Bunu O yapıyor ve ben sadece yetişkin birinin elini kapıp onu gitmek istediği yere çeken küçük bir çocuk gibi bunu arzulamalıyım. Eğer kişi bu etkileşimin özünü anlar ise rahat hisseder. Her yeni adım ile grup içindeki özgür seçimden faydalanır ve Islah eden Işığı çeker.

– 15/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci kısmından alıntıdır.

Form Eşitliği Kuralına Uymak

Soru: İnsanlar kongreye geldiklerinde ve yapılan muhteşem çalışmayı ve hazırlıkları gördüklerinde aramızdaki farklılıkları hükümsüz kılabilecek ve mutlak eşitliği hissedebilecek miyiz?

Cevap: Şu ana kadar kongre için dünyanın dört bir yanından bizimle birlikte hazırlanan her şey en içten duygularla yapıldı; hepimiz tek bir kabın yada arzunun içindeyiz. Bizden çok uzakta olan ve gelme imkanı olmayan insanlar yine de bizi düşüncede destekleyebilirler. Yakın olma isteklerini ve arzularını bize iletiyorlar. Neticede olacak olan şey Yaratan tarafından düzenlenmiş, herkesin bütünleştiği doğru kombinasyon. Tek bir şeyden mahrumuz: karşılıklı garantörlük hakkındaki ortak düşünce! Dışsal tüm farklılıkları unutun. En sonunda her şey tek bir bütünün, tek ortak karşılıklı garantörlüğün bir parçası olmak zorunda. Tüm dünyadan dostlarımızla birlikte “Tek kalpli tek adam” olmalıyız. Temasın, bağın manevi niteliğinin ilk hissiyatına erişir erişmez, onun içerisinde Yaratan form eşitliği kuralına göre hemen ifşa olacak.

– 14/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Tüm Yumurtalarını Tek Bir Sepete Koy!

Soru: Ucunda karşılıklı garantörlüğe götüren yönün dışında tüm yönlere, 359 derecenin tümüne doğru hareket ederek “gemiye bir delik” mi açıyorum?

Cevap: Fakat dostlarımla her şeyi kapsayan bir anlaşma imzaladım! Verdiğim garanti sadece onun vasıtasıyla karşılıklı garantörlüğe erişmem gereken o ufacık açık aralık için geçerli değil. Diğer tüm yönlerden güçler almadan ve sadece yaşamsal gereksinimleri oralarda bırakmadan karşılıklı garantörlüğe yüzde yüz konsantre olamazsın. Diğer tüm yönler senin için sadece “ne yerilen ne de övülen” bir gereklilikten başka hiçbir şey olmadığında ve var oluşunu idame ettirmek için gerekeni tedarik ettikten sonra geriye kalan tüm güçler karşılıklı garantörlüğe ulaşmaya doğru yönlendirildiğinde, yalnızca bu durumda gemide bir delik açmıyorsun.

– 12/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.