Category Archives: Birlik

Çok Kişinin Duası

Dua, “çok kişinin duası” olmadıktan sonra, ıslah için bir duada bulunulmuş olamaz. Yani, çalışıp öğrendiğimiz zaman, ıslah’tan bahsettiğimiz zaman, değişiklik hakkında düşündüğümüz zaman, tüm bunları yalnızca diğer ruhlar ile bağlantımız kapsamında tasfir etmemiz gerekir. Şu an hangi ruhlara sahibiz? Ruhlar çok yüksek bir meseledir; onlar, diğerleri ile bağlantı içerisinde ıslah edilmiş noksanlıklarımızdır.

Ruhlar, aramızda uyanan şeylerdir, noksanlıklarımız arasında uyanan şeyler. Eğer herkes diğerleri ile bağlanmak ister ise.. – diğerleri ile bağlanmak isteyen bu eğilim, doğru noksanlıktır. Ve bu noksanlık ıslah olduğu zaman, ruhun bedeni inşa edilmiştir. Sonrasında bu bedene kabul edilecek doyuma ise, ruhun Işığı denilecektir. Diğer bir deyiş ile, şu an hiç birimiz ruhların kabına, ruhların ışığına sahip değiliz. Ruhlar aramızda varlar. Onlar, ifşa etmemiz gereken aynı ağ bağlantılarıdır. Bu bağlantıyı yapmak için yapılan talebe ise, “Çok Kişinin Duası” denir.

Bu sebepten dolayı, kendimizi şu konuda sürekli ikna etme çabasına değer: Bağlantılar aramızda, Yaratan’a bağlanma, ona yapışma arzusunun içerisinde bulunuyor. Bunların ne kadar hasar görmüş, kırılmış olmalarının önemi yok – Bir başlangıç noktası olduğu sürece, kalpteki nokta olduğu sürece, süreç bu noktadan başlar. Geri kalan şey ise, “Çok Kişinin Duası”dır.. aramızdaki bağın, yani kalpteki noktaların bağının ifaşının talep edilmesidir.

Eğer bu talepte bulunursak, ve bu talebi durdurabilecek hiç bir şey yoktur, “Çok Kişinin Duası” için daima cevap alınır.

Çok Kişinin Duası

Dua, “çok kişinin duası” olmadıktan sonra, ıslah için bir duada bulunulmuş olamaz. Yani, çalışıp öğrendiğimiz zaman, ıslah’tan bahsettiğimiz zaman, değişiklik hakkında düşündüğümüz zaman, tüm bunları yalnızca diğer ruhlar ile bağlantımız kapsamında tasfir etmemiz gerekir. Şu an hangi ruhlara sahibiz? Ruhlar çok yüksek bir meseledir; onlar, diğerleri ile bağlantı içerisinde ıslah edilmiş noksanlıklarımızdır.

Ruhlar, aramızda uyanan şeylerdir, noksanlıklarımız arasında uyanan şeyler. Eğer herkes diğerleri ile bağlanmak ister ise.. – diğerleri ile bağlanmak isteyen bu eğilim, doğru noksanlıktır. Ve bu noksanlık ıslah olduğu zaman, ruhun bedeni inşa edilmiştir. Sonrasında bu bedene kabul edilecek doyuma ise, ruhun Işığı denilecektir. Diğer bir deyiş ile, şu an hiç birimiz ruhların kabına, ruhların ışığına sahip değiliz. Ruhlar aramızda varlar. Onlar, ifşa etmemiz gereken aynı ağ bağlantılarıdır. Bu bağlantıyı yapmak için yapılan talebe ise, “Çok Kişinin Duası” denir.

Bu sebepten dolayı, kendimizi şu konuda sürekli ikna etme çabasına değer: Bağlantılar aramızda, Yaratan’a bağlanma, ona yapışma arzusunun içerisinde bulunuyor. Bunların ne kadar hasar görmüş, kırılmış olmalarının önemi yok – Bir başlangıç noktası olduğu sürece, kalpteki nokta olduğu sürece, süreç bu noktadan başlar. Geri kalan şey ise, “Çok Kişinin Duası”dır.. aramızdaki bağın, yani kalpteki noktaların bağının ifaşının talep edilmesidir.

Eğer bu talepte bulunursak, ve bu talebi durdurabilecek hiç bir şey yoktur, “Çok Kişinin Duası” için daima cevap alınır.

Gerçeği Görebilmek için Kendimi Islah Etmek

Soru: Islah süresince ne yapmalıyım?
Cevap: Anlamalıyız ki bulunduğumuz konum “Kırılma” yüzündendir. İhsan-Etme niteliğinin kırılması ve Sürgünde olmamız. Bu niteliği yitirmekle en önemli ruhsal duyuyu Yaratan’ın duyusunu da kaybetmiş olduk.

Kırılma ve sürgün neticesinde birbirimize bağımlı olmamıza rağmen nefret içindeyiz. Bu yüzden ıslahı kendi adıma değil hepimiz adına istemeliyim. Aramızdaki ilişkinin ıslahı olarak ve eğer karşılıklı bir bağ var ise, o zaman ben yokum demektir. Karşılıklı entegre olmanın içeriğini anlamalıyız, hiç kimse bağımsız bir kişilik değildir.

Gerçeği görebilmemiz için duyularımızı ıslah etmeliyiz. Bu benim Üst-Işıktan dileğim öyle bir bakışa sahip olalım ki bize gerçeği göstersin, gerçek resmi.
Günümüzde gittikçe büyüyen problemler nedeniyle, artık insanlık, kırık bir kab oluşturduğunu keşfetmek ve de aynı zamanda birleşme ve birlik olma zorunluluğundadır.

Bizlere düşen bu durumu oluşturan unsurları keşfetmek, bir yandan nefret dağı (Sina=nefret Dağı), diğer yandan – amaca verilen önem (Yaratanla-Birlik).

Aynı Gemide Yolculuk Kolay Değil

Hepimiz aynı gemideyiz ancak henüz bunu hissedemiyoruz maalesef. Ortak kaderimize her birimizin katkı ve etkisinin farkında değiliz ve problem de tam burada. Aslında bugünün global dünyasında suçlu birinin yanımızda ya da uzağımızda olmasının hiçbir anlamı yok. Bu integral sistemde herkes eşit konumda yani en uzağımızda ki ile yanıbaşımızda ki biri eşit eşdeğerde oluyor, hepimiz bir ve aynı gemideyiz.

Bizler henüz tek bir ağ oluşturduğumuzun bilincinde değiliz ancak gittikçe bu fikre yaklaşıyor ve yakında bizimle olan mesafesine göre az ya da çok bağlı olduğumuz insanların olmadığını, çünkü herkesin etkisinin üzerimizde eşit olduğunun farkındalığını edineceğiz.

“Eylemler bilinçten öncedir”. Dünyamız eylemler dünyasıdır ve dolayısıyla önce bir şeyler vuku bulur ve sonra ben “eyvah” derim, bir şeyler olduktan sonra. Sonra unuturum, aynı yanlış tekrarlanır ve yine bağırırım “eyvah” diye. Bir sürü “eyvah”lardan sonra nihayet başlarım düşünmeye “tüm bunların sebebi ne, herhalde tesadüf eseri değil” diye.

İnsanlığın bu sebebi arama noktasına gelmesi ve de dünyamızın tüm insanlık için oldğu kadar, tek tek herbirimizin de dünyamız için karşılıklı bağ içinde olduğumuzu anlamamız için daha ne kadar zaman geçmesi gerekiyor acaba?

Bu şunu çağrıştırıyor: Hayatımda eşime, çocuklarıma, ebeveynime kısacası en yakınlarıma tabiyim, bağlıyım. Ancak bu gün ise dünyada var olan tüm insanlara tabiyim, belkide yakınlarımdan bile daha fazla.

Yaratanı Aramızda Varediyoruz

Kabalistlerin oluşturduğu Grup olarak aramızda öyle bir BAĞ oluşturmalıyız ki Yaratanı çağrıştırsın. Yaratan aramızda kurulan bağın-köprünün ölçüsüdür. Ötekini kendimiz gibi algılıyabildiğimizde bağı kurmuş oluruz. Dolayısıyla her an bu yönde bir ilişki içinde bulunup bulunmadığımın kontrolünde olarak Yaratana yaklaşabilme niyetinde olmalıyım.

Bizler Yaratanı aramızda kurduğumuz birbirimizle olan ilişkide doğuruyor, var ediyoruz. Hep birlikte. Birbirimize kenetlenerek kaynaktan oluşturduğumuz çemberin içinde aniden bir şey ifşa olur “Gel ve Gör” diye.

Gel-Bo ve Gör-Re . ” BORE-YARATAN”

O an aramızda ortak bir kap, 10 sefirotun verme niteliğinde bir kli oluştururuz. Eğer içimizde doğru ilişkiyi bulma arzusu ve coşkusu mevcut ise bu birlikte oluşturduğumuz KAP kendinde var olan doyum ile bunu ifşa eder.

Birlik İstemek

Soru: Her zaman Yaratan sevgisini ifşa etmemiz gerektiğini okumama rağmen içimde tam tersine nefreti keşfediyorum, ne yapmalıyım?

Cevabım: Eğer bunu henüz haykırmaya kadar vardırmadıysan bu senin için harika bir ifşa olurdu ve de ayrıca katlanılamaz bir durum olmazdı senin için.

Olabilirki bazen senin ne kadar iyi olduğun ve bazende başkalarına olan nefretinin kendinden nefret duymaya götürdüğünü hissedersin. Burada noksan olan ve ileride bizim için iyi olacak olan, Yaratan‘nın, bizzat aramızdaki ilişkide gizli olduğunun hissedilmesidir.

Yaradan Musa’ya “Paroya Gel” der. Bu, bendeki kötü dürtülerin (Paro) üzerine çıkmam ve onu ihsan etmeye (Yaratan) ikna etmem demektir. Böylece kendi egoizmimden (Mısır) çıktığımda kendimizi “bir insan bir kalp” olma zorunluluğunda buluruz.

Yaradanı ifşa için birleşmekte bu kendimizi Sina Dağı çevresinde (karşılıklı nefret) içinde bulmamız anlamına gelir. Birleşmek ve aramızda kurduğumuz birlikte Yaratanı, üst konumu ifşa etmek.

Şimdilik kendi Paro‘na gitmeli ve ondan diğerleri ile birleşmene olanak sağlamasını talep etmelisin çünkü Yaratan‘ı sadece Birlikte bulabilirsin.

(20-11-09-Şamati) dersinden alıntıdır.

Birliğin Gücü Yenilmezdir

Masah (perde) antiegoist bir güçtür. Işığın geçmesine sınır koyar ve kısmen içeriye girmesine izin verir. Ruhsal yüze yani Neşamaya girip “İçsel Işık” a (orpnimi) dönüşmesine. Işığin diğer kısmını, ihsan etme niteliğinden yoksun egoist bölümü ise dışarıda bırakır ve aynı ışık “Saran Işık” a (ormakif) dönüşür.

Aslında içsel-ışık ve saran-ışık bir ve aynı ışık olmasına rağmen perdenin farklı tutumu ve yaklaşımı nedeniyle birbirilerinden ayrılarak aralarında zıtlık oluştururlar.

Bu durum aynen iki arkadaşın ziyaretime geldiklerinde birini içeriye buyur edip diğerini kapıda bırakmama benzer bir örnektir. Bundan böyle yaptığım ayırım nedeniyle bu iki arkadaşın arasında varolan ilişkiye ne olur?

Burada da durum aynıdır. Tam ve bir gelen ışığı perde bölüp ayırarak kabul eder onları.

Bundan böyle bu iki ışık perdeyi yırtıp tekrar birleşmeyi arzular. Perdenin onları engellediğini hissederler ve içsel-ışık perdeyi kaldırıp arkadaşının girişini sağlamak isterken, sanki saran-ışık ta “ikimiz olmazsa hiçbirimiz olmaz” der gibidir.

Bu durumda perdeye kararını iptal etmekten başka seçenek kalmaz.

Hangi kararı iptal edeceğim? Işığı ikiye bölerek aralarında yara açmama neden olanımı? Buna perdenin zayıflığı denir.

Işığın gücü, onu kırmaya çalışan perdeden çok daha fazla.

Işıktaki Birlik gücü onu perdeye karşı zafere götürür!