Category Archives: Birlik

“Bugün Alışveriş Merkezinde, Yarın Morgda” (Linkedin)

Korona inkarcıları her ülkede bol miktarda bulunmakta. Onları, devletin başlattığı tecritlere karşı gösteri yaparken, maskesiz dolaşırken, dikkatsizlikleri ve başkalarına bulaştırarak, başkalarına verebilecekleri zarara kayıtsız kalmalarıyla övünürken ve sanki 2019’daymış gibi halka açık yerlerde yoğunlaşırken görebilirsiniz. Peki ya çeyrek milyondan fazla Amerikalı ölürse ve sayısız başkası, kimsenin açıklayamayacağı, iyileştiremeyeceği veya ne kadar süreceğini söyleyemeyeceği korona sonrası komplikasyonlardan muzdarip olursa ne olur? Peki ya benim “ifade özgürlüğüm” başka birinin hayatını tehlikeye atarsa? Özgür bir ülkede, istediğimi yapmakta özgürüm, doğru mu?

Yanlış. Başkalarına zarar vermediği sürece, istediğimizi yapmakta özgürüz. Covid-19 söz konusu olduğunda, toplum içinde sorumsuz davranış bu kategoriye girmez; bu diğer insanların sağlığını ve muhtemelen hayatlarını tehlikeye atar.

Salgını kontrol altına almak isteyen yetkililere bir fikir önermek istiyorum: Bir kampanya başlatın ve buna “Bugün Alışveriş Merkezinde, Yarın Morgda” adını verin. Halka açık yerlerdeki insanların, nasıl eğlendiklerine ve birbirleriyle nasıl dikkatsizce takıldıklarına, güvenlik önlemlerini nasıl göz ardı ettiklerine, maske takmadıkları, gerekli mesafeyi korumadıkları ve temastan kaçınmadıklarına dair güvenlik kamerası görüntülerini alın. İki hafta sonra, bu verileri gözden geçirin ve yeni teyit edilmiş Covid vakalarının kayıtlarıyla karşılaştırma yapın. Eminim sonuçlar, kişisel verileri koruyan tüm gizlilik yasalarına rağmen, Covid’in çok gerçek olduğuna ve insanların eylemlerinin sonuçlarına katlandığına dair yeterli kanıt gösterecektir.

Düşüncesiz davranışlardan intikam alma niyeti olmadan ama basitçe tehlikenin gerçek olduğunu kanıtlamak için. Bu hareket, duygusuz gibi görünse de bu kadar çok insanın inkar etmeye çalıştığı gerçeği ortaya çıkararak, sayısız hayatı kurtarabilir: Covid gerçek ve işte burada!

İnsanlar gerçekten bir sorun olduğunu, 270.000 küsur Covid ölümünün artık bizimle olmayan gerçek insanlar olduğunu anladıklarında, durumu çözmenin yollarını düşünmeye daha açık olacaklar. Bu, karşılıklı sorumluluktan, dayanışmadan, karşılıklı bağımlılıktan ve ta ki kendilerine ya da sevdikleri birine, dikkatsiz bir kişi tarafından virüs bulaştığından dolayı karşılıklı bağımlılık yüzlerine vurana kadar, insanlara çok önemsiz görünen tüm o güzel ve gerçek fikirlerden bahsetmeye başlamamız gereken zamandır.

Tüm doğanın tek bir temel kuralı olduğunun farkına varmalı ve ona göre davranmaya başlamalıyız: Tüm yaratılanlar tek bir sistemdir, tek bir varlıktır. Tıpkı bir organın hasta olması ama vücudun geri kalanının sağlıklı olması gibi bir durum olmadığı gibi, bir kişinin hasta olması ve insanlığın geri kalanının sağlıklı olması diye bir şey de yoktur. Herhangi bir yerde bir hastalık, her yerde hastalıktır. Bunu hissetmememiz, bunun doğru olmadığı anlamına gelmez; bu, duyularımızın kusurlu olduğu, yabancılaşmadan/ötekileştirmeden hasta olduğumuz ve geri kalan hastalıklarımızı iyileştirmek için, önce yabancılaşma durumunu iyileştirmemiz gerektiği anlamına gelir.

Bunun üzerinde birlikte çalışırsak realiteyi değiştirebiliriz. Birbirimizi hissetmeyi, bağlılığımızı ve karşılıklı bağımlılığımızı hissetmeyi öğrenebiliriz. Karşılıklı sorumluluk ve dayanışmanın faydalarını keşfedebiliriz, ancak bunu yapmak için önce ortak bir taahhütte bulunmalıyız. Karantina ve yalnızlıktan bıktığımızda, kendimizi anlamsız gururumuzdan iyileştirebileceğiz ve bağ kurmaya başlayabileceğiz. Yabancılaşmadan dolayı hastalandığımızda, yabancılaşmanın bizim gerçek hastalığımız olduğunu göreceğiz.

“Pfizer COVID-19 Aşısının, % 90’ın Üzerinde Etkili Olduğuyla İlgili Haberler Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?” (Quora)

Pfizer’in Koronavirüse karşı aşısının, vakaların yüzde 90’ında etkili olduğunu açıklaması birçok insana umut verdi, ancak bir iyimserlik haricinde bu aşıdan, ortaya çıkan virüse karşı uzun süreli bir tedavi göremiyorum.

Çeşitli uzmanlardan edindiğim izlenimim, Koronavirüse karşı etkili bir tedavinin dört ila beş yıl daha alacağı yönünde. Dahası, 40 yılı aşkın bir süredir Kabala bilgeliğini çalışmaktan gelen, doğanın amacı ve planı hakkındaki anlayışıma göre, dünyanın bir tedaviye hazır olması, bizim olumlu bir şekilde bağ kurmaya hazır olmamıza bağlıdır.

Doğa gittikçe daha büyük bağlantı durumlarına evrilir ve olumlu olarak yönlendirildiğimiz bağlantıyı anladığımızda, hayatı mükemmel ve uyumlu olarak deneyimleyeceğiz.

Eğer güdülerimizi birbiriyle bağlı ve birbirine bağımlı olarak, doğa yasalarıyla uyumlu bir şekilde bağlarsak, o zaman sağlığı tam anlamıyla, yani bireysel, sosyal, küresel ve ekolojik ölçeklerde dengede içinde yaşayacağız. Bununla birlikte, olumlu bağımızı hesaba katmazsak ve bölücü dürtülerin bizi birbirimizden ayırmasına izin verirsek, birbirimiz hakkında kötü düşünürsek, o zaman virüsler bizi enfekte etmeye devam edecektir.

Şu anda, örneğin, çoğu insan, kendi kendine hizmet etme güdüleriyle, yani bunu yaparak kendi sağlıklarını korumak için maskeler takıyor. Bununla birlikte, bu salgın sırasında maskeler, kılık değiştirmiş bir doğa egzersizidir. Aslında maskeler, maske takanların çevresindeki diğer insanları, maske takanların kendilerinden çok daha fazla korurlar. Bu nedenle, maske takmayı karşılıklı değerlendirme egzersizi olarak ele almak akıllıca olacaktır: diğer insanları korumak ve onlara değer vermek için maske takmak. Bununla birlikte, başkalarını düşünmeden bile, pandemiye katlanıp, toplumla fiziksel olarak karşılaştığımızda maskeler taktıkça, doğa bize en azından bilinçsizce de olsa, başkalarına karşı kendimize bir duyarlılık katmanı ekleme yönünde daha fazla alışkanlık kazandırır.

Bununla birlikte, genel olarak, Pfizer aşısının, kısa umut dalgası ve birçok insana getirdiği rahatlama duygusu açısından olumlu olduğuna inanıyorum. Yine de aynı şekilde, birbirimize karşı tutumumuzu geliştirmenin hayatımızı iyileştireceğini söyleyecek sağlık uzmanlarına ihtiyacımız yok.

Koronavirüs salgını, doğanın bizimle iletişim kurma şeklidir. Bireysel köşelerimizde kendimizi kapatırsak ve bölücü dürtülerimizin üzerine çıkmak ve birbirimize uyumlu bir şekilde bağlanmak için hiçbir hamle yapmazsak, doğanın buna göre tepki vermesini bekleyebiliriz.

Bu nedenle, doğanın nihayetinde bizden ne istediğini ve birbirimize karşı tutumumuzu nasıl geliştirebileceğimizi düşünmek akıllıca olacaktır. İnsan toplumuna, içimizden gelen bölünme ve kutuplaşmanın üzerinde olumlu bir birlik ruhu aşılayarak, pandeminin sonunu ve doğayla denge içinde sağlıklı, mutlu, kendinden emin, güvenli ve uyumlu bir şekilde gerçekten nasıl yaşayacağımızı keşfedeceğimiz, yeni bir başlangıç göreceğiz.

Benzersiz İptal Seviyesi

Soru: Diyelim ki ben sağlık bakanıyım ve siz de maliye bakanısınız. Ülkenin, karantina için kapatılıp kapatılmayacağına bir saat içinde karar vermemiz gerekiyor. Farklı görüşlere sahip olacağımız nettir. Öyleyse, siz kendi fikrinizi,  ben de benim fikrimi iptal etmeli miyiz?

Cevap: Hayır. Hiçbirimiz kendi fikrini iptal edemez. Hiçbir faydası olmayacaktır. Burada tamamen farklı bir karar alma sistemi oluşturmamız gerekiyor, ancak kesinlikle bakanların kabinelerinden değil.

Egoist fikirlerinin üzerine çıkmak isteyen bir grup oluşturmalıyız. O veya başka bir egoistin tarafını tutmak değil, sadece kendi üzerlerine çıkmak. Bu ancak her birimiz diğerlerinin önünde kendimizi feshettiğimizde mümkündür.

Bunun için Onlu (Minyan) yeterlidir. Onludaki herkes diğerlerine karşı kendini feshetmeye başlarsa, o zaman toplumu hissedebiliriz, kendimizi feshettiğimizin ne anlama geldiğini hissedebiliriz.

Bu iptal noktası, Bina (yeni bilginin derecesi) derecesinin temeli olan, manevi gelişimimizin başlangıç noktası olacaktır. Bununla başlamalıyız.

Soru: Bu, birbirimizi kabul edip ortada bir şey bulsak bile hiçbir yere varamayacağımız anlamına mı geliyor? Çözüm farklı bir seviyede mi yatıyor?

Cevap: Evet. Ne yazık ki bu seviye hala belirsizdir çünkü gerçekten özel ve benzersizdir.

Yorum: Kavranması imkansız olan duygulardan bahsediyorsunuz.

Cevabım: Bu durumda, insanlık gözlerini kapatmadan ve bunu, zaten bu duyguya sahip olan insanlardan almadan önce biraz daha acı çekmek zorunda kalacak.

Hedefe Doğru, Arzu Edilen Yol

Soru: Istırabı haz olarak deneyimlemeye nasıl başlıyorsunuz? Yaramaz çocuklar gibi davranmaktan kaçınmak için tam olarak ne yapabiliriz?

Cevap: Gerçek şu ki herhangi bir ıstırap hissettiğimde ve Yaradan’ın, bana bu yolla, doğru bir şekilde rehberlik ettiğini anlamaya başladığımda, onlara derhal şükrederim ve onları ıstırap olarak değil, yol gösterici güçler olarak hissederim. Ve sonra ıstırap kaybolur. Hatta, ağrıdan kurtulmak amacıyla bir operasyon için tıpkı bir doktora ödeme yaptığımız gibi, bir şekilde acı çekmek isteyebilirim.

Ancak arzu edilen yol, birbirimizle bağ kurmamız ve olumsuz nitelikleri ve ilişkileri olumlu olanlara dönüştürmeye çalışmamızdır. Bu, bizi her şeyden çok hedefe götüren ve tüm ıstırapları kesinlikle ortadan kaldıran çok daha kolay ve hızlı bir yoldur.

Eğer grupta birbirimizle doğru bir şekilde etkileşime girersek, o zaman tüm ıstıraplar kaybolur ya da olumlu hislere, hatta hazza dönüşür.

Islahın Nesli

Virüs için güvenilir bir çare vardır: bağ kurmak. Bu tüm sorunlardan bir cankurtarandır çünkü kesinlikle küresel ve bütünleyici olan doğaya benzer hale geliriz. Bu şekilde bağlanırsak, hayatımızın tüm sistemlerini doğru bir şekilde ayarlayacak olan doğanın ortak gücüne daha bağlı hale geliriz.

Doğada hepimizi kontrol eden genel bir yasa vardır. Bu yasaya yakınlaşmak ve onunla doğru etkileşime girmek için bağ kurmalıyız. Tıpkı cansız maddelerin, bitkilerin ve hayvanların tek bir ortak yaşamda birbirine bağlı olması gibi, insanların da bağ kurması gerekir.

Öyleyse neden doğada birinin diğerini yok ettiğini görüyoruz? Bunun nedeni biz insanların birbirimize egoist davranmamızdır ve egoizmimiz doğanın: cansız, bitkisel ve hayvansal diğer tüm seviyelerini etkiler. Eğer egoist arzumuzu ıslah, kurt kuzunun yanında huzur içinde yaşar ve doğada hiç kimse diğerine saldırmaz.

Doğa ile uyum içinde olmanın faydasını göreceğimiz herkes için aşikardır. Bizim neslimizde, bu uyum tüm insanlık tarafından sağlanmalıdır ve bu nedenle, buna ıslahın nesli denir.

Toplumun En Küçük Öğesi Onludur

Soru: İletişimin var olması için, bilgi alma ve iletme, kodlama ve kod çözme kuralları gereklidir. Bu kurallar, yani verme ve alma yasaları nelerdir? Kişi bunu öğrenebilir mi?

Cevap: Evet, insanlar bu konuda eğitilmelidir. İletişim becerileri çok önemlidir. Onların yokluğunun, bizleri nasıl birbirimizi yanlış anlamaya, inzivaya götürdüğünü görüyoruz. İletişim pratik olarak her şeydir.

Gerçek şu ki, bizler başlangıçtan egoistler olarak yaratıldık, egoizmimizle barış içinde yaşayabileceğimize ve hiç kimseye ihtiyacımız olmadığına inanıyoruz. Ve birine ihtiyacımız olursa, o sadece bir dereceye kadar tahammül edebileceğim ve kullanabileceğim biridir. Ama bu kesinlikle yanlıştır. İnsanlara toplumun en küçük biriminin aile değil on kişi olduğunu anlatmak gerekir. Aile hayvansal seviyede bir birimdir. Ve bir sosyal birim, ruhen size yakın olan, hayatta ortak bir amacı olan ve onu somutlaştıran on kişidir. Bu koşullar içinde, kişi mutlak sonsuz durumlara kadar gelişebilir.

Soru: Bu on bir ömür boyu değişebilir mi?

Cevap: Evet.

Soru: Yani “on” ile içsel bir terimi kastediyorsunuz,  on kişi diye, kişi sayısını değil?

Cevap: On kişi aynı zamanda on farklı bireysel arzu kombinasyonunu içeren fiziksel bir niceliktir. Kabala’da bunlara kalpteki noktalar denir.

Bir Köprü İnşa Etmek, İki Taraf Gerektirir (Linkedin)

Sol ve Sağ taviz vermeyecek. İnsan benmerkezciliği sürekli arttığı ve insanlar giderek daha inatçı ve hoşgörüsüz hale geldiği için bunu yapamazlar. Buna yardım edemeyiz; doğa her bitkiyi ve hayvanı geliştirdiği gibi egoizmimizi de geliştirmektedir. Yapabileceğimiz tek şey, egolarımızı olumlu ya da olumsuz nedenlere yönlendirmektir. İlkini seçersek, insanlık hayatın her alanında yeni zirvelere çıkacaktır. İkincisini seçersek, kendimizi  III. Dünya Savaşı’nın içinde bulacağız.

Doğa, egolarımızı daha yoğun hale getirdiğinden, halihazırda olduğumuzdan daha da bölünmüş olmaya mahkumuz. Dahası, Amerika’da gördüğümüz gibi, bu bizi neredeyse aynı büyüklükte iki yarıya ayırıyor. Doğa da bizi giderek daha inatçı hale getirdiğinden, bize iki seçenek bırakıyor: ölümüne savaşmak veya anlaşmazlıklarımızı aşmak ve onların üzerinde birliği bulmak.

İkinci seçeneği seçmek ve kendimizi yıkımdan kurtarmak için birliği hayatımızdaki en önemli tek değer haline getirmeliyiz. Bunun, Tanrı’ya bağlılık, çevreyi önemseme, kadın hakları için kampanya yürütme, vatanseverlik ya da şu anda önem verdiğimiz herhangi bir değer için, mevcut değerlerimizle çatışması gerekmez. Birlik,  kendi başına bir seviyede olmalıdır ve bu, her konuda anlaşamayabileceğimiz ancak günün sonunda,  tek bir millet olduğumuz anlamına gelmelidir.

Bu milletin içinde her türlü inanç, ırk, renk, cinsiyet, siyasi gündem ve aklınıza gelebilecek her şeye sahipsinizdir. Ancak canlı bir demokraside olması gerektiği gibi, çeşitlilik her fraksiyonun daha da parlamasını sağlar. Çeşitlilik olmasaydı, bireyler olarak düşünemez, yargılayamaz, öğrenemez ve büyüyemezdik. Çocuklukta bakış açıları içlerine yerleştirilmiş robotlar olurduk ve asla oradan gelişmezdik.

Ama hayat gelişim ve değişimdir! Hayat doğum ve ölümdür, gece ve gündüz, gelgitler, fırtına ve sükûnettir. Hayat, sayısız renk ve ton yaratmak ve sonsuz uyum ve dengeyi sürdürmek için birbiriyle iç içe geçmiş sayısız zıtlıktır. Çeşitliliği yok etmek isteyenler, yaşamı yok etmek isterler.

Ortak zemine sahip olamayız olmamalıyız da çünkü bu insan olarak varoluşumuzun sonu olurdu. Ancak zıt olduğumuzu düşünenleri alıp onlarla farklılıklarımızın üzerinde bir birlik örtüsünü inşa ettiğimizde neden ayrı olduğumuzu keşfederiz: çünkü bir köprü inşa etmek iki taraf gerektirir.

Neden Bağ Kurma Metoduna İhtiyacımız Var?

Soru: Savaş zamanlarında her zaman işbirliği vardır çünkü hayatta kalmak ve savaşı bitirmek için ortak bir hedef vardır. Barış zamanında toplumun tüm kesimleri arasında hangi ortak hedef olabilir?

Cevap: Savaş zamanı ile barış zamanı arasında pek bir fark görmüyorum çünkü bugün birbirimizle ve nükleer savaştan daha kötü olan doğa ile savaş halindeyiz.

Ayrılıklarda veya karşılıklı nefretten nasıl kurtulacağımızı anlamıyoruz. Bu ayrılıklar toplumumuzun ve hükümetlerimizin en üst düzeylerinden ailelere ve bireylere kadar her yerde mevcuttur.

Egoizmimiz her seviyede hakimdir ve birbirimizi hiç dinleyemediğimiz bir duruma ulaşır.

Bu nedenle, bir bağ kurma yöntemine ihtiyacımız vardır.

Soru: Sürekli üzerimize baskı yapan doğayı yenmek ortak bir amaç olabilir mi?

Cevap: Bu mümkündür, ki bu hedef bizleri organize edecek ve bizi birbirimize doğru yönlendirecektir. Doğanın bizim için hazırladığı felaketlerde yok olmamak amacıyla, birleşmek için doğru adımları atmaya başlayacağız.

Başkalarına Yardım Etmek, Hayatta Anlam Bulmanıza Yardımcı Olabilir Mi? (Quora)

Hayatın anlamını bulmak için birbirimize iyice bağlanmış olmamız gerekir, çünkü hayatın anlamı gerçekten mevcut hayatımızın üzerinde bulunabilir.

Bu nedenle, hayatın anlamını kendimizden çıkarak elde edebiliriz ki bu, başkalarıyla bağ kurmakla- kendi kişisel çıkarımızın ötesinde onların yararını dileyerek mümkündür.

Kendine hizmet eden arzularımız hayatın anlamı hissini engeller. Onlar, başkalarının ve doğanın pahasına kendi kendini memnun etme arayışındadırlar ve böyle bir memnuniyet, bizim onu almamızın üzerinde çözülür.

Kendimizden çıkarak ve başkalarının arzularını kendimizinmiş gibi hissedeceğimiz bir şekilde başkalarıyla bağ kurarak, çok daha büyük bir yaşamın ifşa olduğunu görmeye başlarız. Bu, kişisel dar arzularımızın sınırlarının dışında ve başkalarının arzularının içinde bir yaşamdır: her an yerine getirilmeye hazır arzular. Başka bir deyişle, hayatın anlamını başkalarının içinde olarak buluruz.

Hayatın anlamını elde etmek, bireysel dar algılarımızın üzerinde uyandırılmış hale gelmek için özel bir pozitif bağa ihtiyacımız vardır. Diğer bir deyişle, hayatın anlamını, hayatın gelip bize girdiği aynı yönde keşfederiz.

Batı’dan Doğu Kadar Uzak İnsanlar

Soru: Batılı insanlar çok fazla psikolojik baskı ve stres altındadır. Doğuluların aksine uzun süre hiçbir şeye konsantre olamıyorlar.

Son zamanlarda, Batılılar için çok sayıda eylem içeren özel meditasyon uygulamaları geliştirildi. Kişi, Hint öğretilerinde olduğu gibi sadece tek bir şeye oturup konsantre olmaz, aksine sakinleşmek için birçok eylemde bulunur.

Batılıların meditasyon yapması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Cevap: Bunun pek yardımcı olacağını düşünmüyorum çünkü Batılılar ve Doğulular tamamen farklı psikolojik modellere, farklı amaçları olan kişiliklere sahipler. Batı toplumunda yaratılanlar ancak orada uygulanabilir. Ne Yerli Amerikalılar, ne Asya Hintlileri ne de Afrikalılar buna sahip olabilir.

Batılı bir şeyin, bir şekilde Rusya’da uygulanması mümkündür ama burada da görüyoruz ki, bu sadece zeka ve zihniyet düzeyi Batı ile benzer olan özel bir nüfus grubu için geçerlidir.

Prensip olarak her kıtanın, dünyaya, kendisinin ve toplumun gelişimine karşı tavır yönteminin, nüfus tarafından seçildiği kendi içsel ön koşulu vardır. Avrupalılar Avrupalı, Kuzey Amerikalılar Kuzey Amerikalı ise de temelde onlar, Yerli Amerikalıların kültürünü bastırmayı başaran Avrupalılarla aynıdır.

Güney Amerika, Güney Amerika’dır çünkü oradaki yerli halkların psikolojisi hakimdir. Güney Amerika ülkelerinden birine geldiğinizde, bunun özel bir dünya olduğunu hemen anlıyorsunuz. Asya ve Afrika’da da durum aynıdır.

Bir tür insanı, diğerine dönüştüremezsiniz. Yapabileceğimiz tek şey, herkesi kendi dünya algısına bırakmak ve herkes arasında uygun entegrasyonun gerekliliğini anlamalarını sağlamaktır. Aynı zamanda herkes kendi kültüründe kalır, Sovyetler Birliği’nde bir zamanlar söylendiği gibi: “biçim olarak ulusal, ancak içerik olarak sosyalist.”

Burada da aynıdır. İçerik Kabalistik olmalıdır. Bu, ortak bir dünyaya, bağa, nezakete ve sevgiye bir özlemdir, ancak bu, kişinin doğanın dilini anladığı ve diğerlerini doğru bir şekilde anlayabildiği biçimdedir.