Category Archives: Birlik

İnternet Çağından Önce ve Sonra

Soru: Psikologlar, en büyük uçurumun Y kuşağı (20. yüzyılın 80-90’larında doğan insanlar) ve ebeveynleri arasında olduğunu söylüyor. Bilim adamları bu uçurumu dijital bir çatışma olarak adlandırıyor.

İnternet çağına giren insanlardan bahsediyoruz ve onlar ile ebeveynleri arasında büyük bir uçurum var. Sizin görüşünüz nedir? Bu dönemde, dijital uçurum dışında neler yaşandı?

Cevap: Bizler, internet öncesi çağda yaşayanlar, nasıl var olduğumuzu biliyoruz: İşe gittik, oradan döndük, yiyecek aldık, eve taşıdık, yemek yaptık ve yatağa gittik. Ve ertesi gün aynı şeyler tekrar oldu. Charlie Chaplin filmlerinde olduğu gibi.

Bugün, her şey tamamen farklı: İnternette, birbirimiz arasında, dünyanın tüm parçaları arasında bütünsel bir iletişim içinde yaşıyoruz. Nereden yazdığımızı veya nereye yazdığımızı bile bilmiyoruz; bizim için önemli değil çünkü tamamen farklı bir iletişim düzeyine geçtik. Şimdi insanlar arasındaki İnternet bağlantısını keserseniz, dünyada hangi kaosun hüküm süreceğini hayal edebilirsiniz.

Güneş aktivitesinde, sözde bir patlama olduğunu, prizlerin yandığını ve tüm iletişimin çöktüğünü hayal edin. Tüm yönetim sistemleri işlevlerine son verecektir: askeri, sivil, bakanlıklar, bankalar vb. Cihazlar hastanelerde, her yerde, nerede olursa olsun çalışmayı bırakacaktır.

Diğer bir deyişle, şimdi aramızdaki bağı koparırsak ki bu bağ 50 yıl önce yoktu, var olamayız çünkü hiçbir iletişim aracımız olmaz. Her şey buna bağlıdır.

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Eylül 2020

Birdenbire diğer insanlara tehlikeli bir bağımlılığa düştüm. İşin gerçeği, onlar da bana bağlılar ama bu işimi daha da kolaylaştırmıyor. Ve başkaları beni enfekte etmemenin bilincinde değilse, onlardan enfekte olacağım, kendini bundan korumak neredeyse imkansız.

Ve tüm sevdiklerim de tehlikede.

Virüs bize tamamen bağımlı olduğumuzu hatırlatıyor. Biyosferin sistemik dengeyi korumasına izin veren bilgileri taşır. Aramızda doğru bağı kurmadığımızda, virüs bunu biyolojik düzeyde yapar – bizi başkalarını önemsemeye zorlar.

Koronavirüsün etkisinin bir sonucu olarak, çaresiz karşılıklı bağımlılığımızı düşünmeye ve karşılıklı sorumluluğumuzu gerçekleştirmeye başlayacağız.

Baal HaSulam: “Doğa, usta bir yargıç olarak, gelişimimizi hesaba katarak bizi cezalandırır.”

Büyürsek, doğa bizi cezalandırmak zorunda kalmayacak. Birbirimize karşı tamamen sorumlu olarak kendi gelişimimize katılırız, karşılıklı garantide gerçek bir hedef buluruz.

İnsanın özü doğadan özgür olmak değil, bilinçli olarak onunla uyum sağlamaktır.

Bir embriyonun annenin içinde olması gibi, insan da daima Yaradan’ın içindedir.

İnsan sadece Yaradan’ın ona “NE söylediğini” hissetmeli – bu en yüksek safhadır!

Karşılıklı Garanti Yasası İçinde

Karşılıklı garanti yasasının içindeyiz ve ona göre ilerliyoruz. Bütün hayatımız, istesek de istemesek de, anlasak da anlamasak da bu yasanın yerine getirilmesine bağlıdır. Tüm insanlık karşılıklı garanti doğrultusunda ilerliyor.

İnsan hayatına kıyasla önemsiz bir süre olan üç ay öncesine baksanız bile, gelişimimiz, bugün ve gelecek ile ilgili fikirlerimizin nasıl değiştiğini göreceksiniz. İleriye doğru büyük bir sıçrama yaptık.

Üç ay öncesine kadar Koronavirüs salgınının hızla sona ereceğini ve önceki hayatımıza dönmemizi sağlayacağını düşünüyorduk. Ama bugün kimse böyle düşünmüyor.

Tüm insanlıkta, milyarlarca insanda nasıl bir devrimin yaşandığına ve hayata karşı tutumlarının nasıl değiştiğine bakın. Kurtulamayacakları bir tür zorunlu süreç içinde olduklarını anlamaya başladılar. Hayatlarından sorumlu değiller ama hayat onları kontrol ediyor ve onları çekiyor ama kendileri için belirledikleri hedefe doğru değil.

Hayat bir daha eskisi gibi olmayacak. Çok kısa sürede geçmiş, şimdi ve gelecek arasında dramatik değişimler görebileceğimiz bir süreç içindeyiz. Herkesin hayatıyla ilgili çok önemli keşifler yaptığı ortaya çıktı; bugünün dün gibi olmayacağını ve yarının bugün gibi olmayacağını anladılar. Böylelikle doğa, Yaradan, bizleri realitenin algısının başka bir seviyesine yükseltmektedir.

Yaradan ile ortak oluyoruz, O’nunla aynı sürece katılıyoruz, ancak şimdilik sadece pasif olarak. Doğa değişiklikler yapar ve biz bu süreç içinde, önümüzde ortaya çıkarken onu izleriz.

Zaten dünyayı kontrol etmediğimizi ve onu değiştiremediğimizi görmekteyiz. Gelecek hala siyah görünse bile, yine de başka seçeneğin olmadığını ve ne olması gerektiğini anlıyoruz. Ve sonra soru ortaya çıkıyor, bir şeyleri değiştirmek mümkün mü?

Geleceği değiştirmek istiyorsak, Yaradan’ın bizim için belirlediği koşulları kabul etmeye her geçen gün daha hazır olmalıyız. Hala pasif olabiliriz, ancak önümüzde gelişen sürece zaten katılıyoruz. Bu hayatımızın her tarafında medyada, insanlar arasında ve ailelerin içinde fark edilmektedir ve bu çok büyük bir başarıdır.

Herkes yavaş yavaş başını eğer ve eskisi kadar kendine güvenen ve kendinden emin değildir. Doğa tarafından belirlenmiş bir akışın içinde olduğumuzu anlıyoruz. Doğa bizim için karşılıklı garanti yasasını oluşturdu ve bu her gün daha açık hale gelecek ki, ancak doğru bağ yoluyla hayatlarımızı düzenleyebilir ve tüm talihsizliklerimizin sebebinin aramızda iyi bir bağ eksikliğinden dolayı olduğunu anlarız.

Bütün bunlar yakında herkes için netleşecek ve karşılıklı garanti yasasının bağlayıcı olduğunu ve ona uymaktan başka seçenek olmadığını anlayacağız. Bunun için kendimiz çabalar, zamanı hızlandırır ve bu bizi yakalamadan, bizi zorla yerine getirmeye zorlamadan önce, bunu yerine getirmemiz için ona daha da yakınlaşmamız iyi olur. Bunu kendi isteğimizle, gönüllü olarak yerine getirmek isteriz.

İnsanlık gün geçtikçe karşılıklı garantiye yaklaşıyor, gözlerini daha da açıyor.

Sağlık ve Tıp, Bölüm 4

Dünya Nüfusunun % 90’ı Ne Yapmalı?

Soru: Bilim adamları, hastalıkların % 40’ının virüslerden veya fiziksel rahatsızlıklardan değil, zihinsel stresten kaynaklandığını hesaplamışlar. Bugün milyonlarca insan evde oturuyor ve bu da doğal olarak strese yol açıyor. Pek çok insan, bundan kaynaklanan hasarın bir tür virüsten çok daha büyük olduğunu söylüyor. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cevap: Kişinin düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle olup olmadığını hesaplamanın bir anlamı yoktur. Kişi, bir kürenin içinde, bütünleşik bir toplumda yaşadığını anlamalıdır. Cansız, bitkisel, hayvansal ve en önemlisi de insan doğası onu etkiler ve homeostazda, onlarla denge içinde olmalıdır. Ve bu gerçekleşmemektedir.

Kişi, etrafındaki dünyadan her şeyi almak, karşılığında hiçbir şey vermemek ya da aşırı durumlarda, yalnızca gerektiği kadarını vermek ister. Sorun budur.

Bugün bizi bir şeyler yapmaya zorlayacak koşullar içindeyiz. Nitekim bize ihtiyacımız olan her şeyi sağlamak için nüfusun yalnızca % 10’unun çalışması gerekir. Vurguluyorum – gerekli olanı sağlamak için!

Ve insanların geri kalan % 90’ının da beslenme ve bakıma ihtiyacı var. Ancak fiziksel olarak çalışmaları gerekmez, herhangi bir maddi değer kazanmaları da gerekmez. Onların, toplumu, insanlığı dönüştürmeleri; onları nazik ve birbirine bağlı hale getirmeleri gerekir. Onlar, başkalarının kendi kendine eğitim ve öğretimi ile meşgul olmalılar. O zaman uyumlu bir topluma sahip olacağız.

Soru: “Bir kişi vermelidir” ne anlama gelir? Diyorsunuz ki; homeostaz, kişinin doğadan bir şey aldığı ve ona bir şey vermesi gerektiği anlamına gelir. Tam olarak nedir?

Cevap: İyi dostluk. Başka hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur.

Soru: İnsanlık tarihinde iyi dostluğun örneği olan bir dönem var mıydı?

Cevap: Hayır, yoktu.

Soru: İlkel komünal sistem sırasında bile mi?

Cevap: Şu anda bile, örneğin Afrika’da, Polenezya’da ilkel sistemler var. Ama bu bir toplum değil, küçük bir komündür.

Twitter’da Düşüncelerim / 21 Eylül 2020

Virüs yok etmiyor ama dünyayı ele geçirdikçe hayatımızı felç ediyor ve bunu yaparken de tüm dikkati kendisine çekiyor. Bu, manevi bir dereceden, ortak ıslahımızın son programından kaynaklanır. Onu özel kılan ve herkesi umutsuzluğa düşüren budur.

Sorun, bize birleşmemiz gerektiğini göstermek için birbirimize bağlı olduğumuz üst dereceden kaynaklanıyor. Birbirimize yakınlaşırsak salgın azalır. Egoya geri dönersek, salgın geri dönecektir. Böylece Yaradan bize, bizimle O’nun arasındaki bağa doğru çabalamayı öğretecektir.

Koronavirüs salgını, sorunlarımızın düşmanlığımızın bir sonucu olduğunu hissettirmeli. Fiziksel ve duygusal safhaları birbirine bağlamalıyız. Birbirimizi duygusal olarak hissetme ve bir arada olmanın ne kadar harika olduğu hissetme konusundaki mesafemiz ve yetersizliğimiz tüm talihsizliklerimizin sebebidir.

Zorlu Bir Kışa Hazırlanın

Facebook Sayfamdan 20/08/2020 Michael Laitman

Yazın sonuna yaklaşıyoruz ve Covid-19 pes etmiyor. Kısıtlamaların hafifletildiği her yerde, öncesinden daha güçlü patlak vermekte, daha da genç insanları enfekte etmekte ve mutasyonlarla 10 kat daha fazla bulaşıcıdır. Sıcaklıklar düşmeye başladığında ve açık hava eğlenceleri daha az çekici hale geldikçe, insanlar ya dışarı çıkmaktan vazgeçecek ya da kapalı mekan etkinliklerine katılacak ve zaten yüksek olan bulaşma riskini artıracaklar. Aynı zamanda, evde kalanları en iyi ihtimalle sinirlilik ve moral bozukluğu bekleyebilir ve öfke nöbetleri olasıdır.  Ve en kötüsü, aile içi şiddetin hızla artacaktır.

Ayrıca, işler sona erip çok sayıda nakit akışı krizine girildikçe, gıda güvensizliği ve kamu hizmetlerinden kopukluk olağan hale gelecektir.  Bu durumda, yaklaşan gergin seçimlerle birlikte umutsuzluk, sokak şiddetini, cinayeti, yağmayı ve kundaklamaları rutin hale geldiği noktaya kadar şiddetlendirecektir. Pek çok şehir ve mahallede insanlar evlerinin dışına adım atmaya cesaret edemeyecekler.  Bir şeyler hızlı değişmediği sürece, çok zorlu bir kışa hazırlansak iyi olur.

Ama değişebilecek bir şey varsa, bu gelecektir.  Geleceği şekillendirmek daima bizim elimizdedir.  Ve şimdi, toplumumuzu bir topluluk, birbirlerinden sorumlu olan ve sırf benim siyasi, ırksal ya da etnik olarak yanımda olmadıkları için başkalarının yol kenarına düşmesine izin vermeyen, sorumlu bireylerden oluşan bir topluluk haline getirmek için son çağrımız.

Yıkılmadan önceki son günleri yaşıyoruz, ancak henüz düşmedik.  Kalbimizdeki nefrete bakıp şunu söyleyebiliriz: “Sen ne kadar büyürsen, biz insanlar o kadar çok birleşeceğiz. Bağımızı sıkılaştırmamız sadece senin sayende nefret.”

Karşıt görüşlerin birbirinden hoşlanmaması doğaldır.  Çatışan görüşlere sahip insanlar arasındaki sevgi her zaman sıkı çalışma gerektirir.  Ama tam da bu yüzden, kendi iradenizle seçtiğinizi gerçekten söyleyebileceğiniz tek sevgi budur. Sadece doğal eğiliminizin üzerine çıktığınızda özgür bir seçim yaptığınızı söyleyebilirsiniz.  Ama bir kez başardığınızda, o sizindir.

Önümüzdeki zorlu kış için hazırlığımız bu olmalıdır. Nefret kesinlikle gelecek, ancak nefretin tamamen üzerinde toplumumuzun kanatlarını birbirine bağlamaya hazırlıklı olmalıyız.  Ve ne kadar büyürse, kendimizi o kadar sıkı bağlayacağız. Bunu yaparsak, o zaman kışın sonunda nefret gitmiş olacak ve Covid de onunla birlikte gitmiş olacaktır.

Doğa Yeni Bir İnsanlığa Hamile

Koronavirüsün bizi içine soktuğu kriz, özünde yeni bir dünyanın doğuşu. Bununla birlikte, tüm insanlık, beklenmedik bir şekilde hamile kalan, tamamen isteksiz ve şimdi dehşete düşen ve ne yapacağını bilmeyen bir kıza benziyor.

Kendimizi bu konumda görmeyelim. Bir embriyo gibi, yeni bir dünyada doğuma hazırlık sürecine girdik. Doğa, bizi doğurması gereken Yaradan hamile. Ve O, bunu yapacak!

Ama O’na yardım etmeliyiz; bu sürece katılmalı, daha çok birleşmeli ve doğumumuza hazırlanmalıyız. Böylece gelişimimizi hızlandırabiliriz, çünkü bu hamilelik belirli bir dönemle sınırlı değildir ama doğmaya hazır olmak için nasıl birleşmeyi başardığımıza bağlıdır.

Bizden istenen tek şey bağdır. Her zaman daha fazla nasıl bağlanacağımızı düşünmek zorundayız ve sonra doğum sırasında nasıl davranacağımızı anlayacağız. Doğum için hala uzun bir yol var. Sonuçta, eğer hepimiz birbirimize bağlanmadan önce doğarsak, o zaman bebek deforme olarak doğar, tam olarak bağlı olmadığımız için vücudunda bazı organlar eksik kalır.

Bağımızla, yeni doğan insanlığın bedenini oluşturuyoruz ve bu nedenle bu bebeğin sağlıklı doğması için gerekli tüm organlarla birleşmek zorundayız. Başarısız bir doğum söz konusu olamaz.

Birliğimiz doğru değilse, o zaman doğa, Yaradan böyle dertler getirecek, bize öyle bir baskı uygulayacak ki, birleşmemiz gerekecek. Doğum kanalı çok dardır ve çıkmak için çok güçlü bir şekilde toplanmamız gerekecek.

Bağlanırsak kolayca çıkabiliriz. Ayrıca, değerlerimizi değiştirmemiz gerekiyor ki, daha önce önemli olan şeyler önemsiz hale gelir ve bunun tersi, daha önce önemsiz olan şeyler önemli hale gelir. Bu, başımızı tepetaklak çevirdiğimiz ve hepimizin aynı görüşü paylaştığı anlamına gelecektir.

Ve sonra kadınların çok iyi bildiği doğum sancıları gelir. Ama şimdi hepimiz onlardan manevi bir formda geçmek zorunda kalacağız, böylece bizi yeni bir dünyada doğuma hazırlasınlar. Tüm bunlar önümüzdedir çünkü şimdiye kadar kendimizi bir embriyo şeklinde bile toplamadık.

Koronavirüs, bu doğuma doğru ilerlememize muazzam bir şekilde yardımcı oluyor, bize sadece temel unsurları bırakıp diğer her şeyi bir kenara koyuyor. Bu nedenle, bir darbe değil ilaç olarak kabul edilebilir. Yaradan, bizi dövdüğü şeyle bizi iyileştirir.

Bir damla meni gelişmeye başladı, yeni dünyadan manevi bir gen (Reşimo), önceki halimizi zaten tamamen tükettiğimiz gerçeğine dayanarak içimizde uyandı. Her birimizin içinde ve hepimizin içinde birlikte gelişiyor ve insanlığın yeni koşulu hakkında bilgi içeriyor, tıpkı embriyonun başladığı hücre gibi, bir damla meni gibi.

Manevi embriyo, Hasadim ışığında, uygun doğum esnasında çıktığı annenin sularında yüzer. Doğru bir şekilde davranır ve sağlıklı bir embriyo olarak birleşirsek, Hasadim ışığında, merhamet okyanusunda, annenin rahminde olduğumuzu hissedeceğiz. Embriyomuz her ay büyüyecek ve gelişecek ve doğması gereken yeni dünyayı görmeyi öğrenecek.

Eğer birleşmezsek, o zaman durumumuz daha da kötüye gidecek ve gerçek açlığa ulaşabiliriz. Doğa bizi değerlerimizi değiştirmeye ve birleşmekten başka bir şey olmadığını anlamaya ikna edecek: grup ya da ölüm.

Ne de olsa henüz rahim duvarına bile bağlanmadık. Bu, her şeyin üzerinde bağ gerektirir. Üst annenin, tüm doğanın, Yaradan’ın içinde bir embriyo haline gelmeli ve doğumla ödüllendirilmek için O’nun içinde gelişmeye başlamalıyız.

Kadınların bu süreci anlamaları daha kolaydır çünkü onlar bunu yaşadılar ve kendi içlerinde hissettiler. Ve şimdi hem erkekler hem de kadınlar bu süreci yaşamalı ve kendilerini anne karnında hissetmeli ve orada gelişmelidirler. Egoizmimize ilişkin olarak karanlık bir yer olmasına rağmen, ihsan etme ve birlik arzusuna ilişkin olarak bu, bize yeni gelişme ve yeni yaşam veren ışık dolu bir dünyadır.

 

“Küresel Corona Pandemisinden Hepimizin Kaçırdığı Bir Öğrenme Var mı?” (Quora)

Koronavirüsün sadece sağlığımıza ve ekonomimize bir darbe olmadığını, hayatlarımızı tamamen değiştirmek için ortaya çıktığını öğrenmeliyiz.

Bir yandan, birçok kişi önemli bir geçiş sürecinin yaşandığını anlıyor. Öte yandan, çoğunlukla Koronavirüs öncesi yaşam tarzımızı hastalığa bir çare bulur bulmaz yeniden canlandırmak istiyoruz.

Bu nedenle bizler bunun neden olduğuna dair anlayışımızı ve hislerimizi artırmak için, doğanın bu salgın aracılığıyla üzerimizde işlediğini görmek için farkındalığımızı yükseltmemiz gerekiyor.

Yani, Koronavirüs bizi kendi evlerimizde birbirimizden ayırmak için, ve dışarı çıkmamız gerektiğinde birbirimizden birkaç adım uzak durmamız için, ve ayrıca bizi halka açık etkinliklere katılmaktan alıkoymamak vb. için ortaya çıkmadı. Bizi karşılıklı bağımlılığımızı ve birbirine bağlılığımızı anlamaya yönlendirmek ve daha karşılıklı sorumluluk ve anlayışla yaşamak için, ilişkilerimizi buna göre ayarlamak için su yüzüne çıktı.

Pandemi aramızda ne kadar uzun süre yaşarsa, yavaş yavaş yeni, daha bütünsel ve küresel bir his yaratmaya o kadar çok hizmet eder.

Bize irademize zıt, karşılıklı bağımlılığımızı öğretme işini yapan darbenin kendisi dışında, eğitim yoluyla isteyerek farkındalığımızı artırmayı başaracağımızı umuyorum.

Başka bir deyişle, sadece gözlerimizin önünde aniden ortaya çıkan bir soruna tepki vermek yerine, içinde bulunduğumuz daha büyük evrimsel süreci öğrenebilir ve küresel ve bütünsel bir doğada nasıl yaşadığımızı görebiliriz, nihayetinde bizi birbirimiz ve doğa ile mükemmel bir bağın uyumlu bir koşuluna yükseltmek için hareket edebiliriz.

Bu büyük resmi anlayarak, Koronavirüs salgınını doğanın bize iyi hesaplanmış bir şekilde öğrettiği zor bir ders olarak görebiliriz. Çocukları eğitmemize benzer şekilde, eğer tavsiyemizi isteyerek dinlerlerse, onlarla olumlu ilişki kurarız ve kendilerini çeşitli sapmalardan korurlar. Ancak tavsiyemize kulak asmazlarsa, onları öngörebileceğimiz daha büyük darbelerden kurtarmak için, onlara karşı daha katı ve sert davranmalıyız.

Bu nedenle ben, öğrencilerim ve kurumum, pandeminin temel nedenini açıklamaya ve hayata yaklaşımımızı yeniden düzenlemek için bu durumu nasıl kullanmamız gerektiğine çok yatırım yapıyoruz. Yani, doğanın üzerimizde nasıl işlediğini öğrenerek, doğayla daha hızlı dengeye girebilir, bir yandan çok daha sağlıklı ve mutlu hayatlar yaşayabilir, bir yandan da kendimizi gelecekteki daha yoğun acılardan kurtarabiliriz.

Bu nedenle, Koronavirüsü doğadan gelen bir uyarı olarak kabul etmek ve onu daha fazla doğaya benzemek için kullanmak akıllıca olacaktır. Yani doğa, birbirine bağlı ve birbiriyle bağlantılı olduğundan, karşılıklı sorumluluğumuzu ve birbirimize karşı duyarlılığımızı artırarak, doğanın parçaları olarak karşılıklı bağımlılığımızı olumlu bir şekilde gerçekleştirmeliyiz.

Nihayetinde, burada bizi zorunluluktan kurtaran tek bir güç dışında salgın veya virüs yok.  Onun bize sıkıntı verme arzusu yoktur, ancak çocuğunun olumsuz bir yola saptığına tanık olan sevgi dolu bir ebeveyn gibi bizden ne istediğini fark etmemiz için daha agresif davranması gerekir.

Öyle ya da böyle, gelişmemiz ve daha olumlu bir şekilde bağlanmamız gerekecek. Sorun, zihinlerimizi ve kalplerimizi başkalarıyla olumlu bir şekilde bağ kurmak için harekete geçirerek ve yaşamlarımızı, birbirimize hepimizin ihtiyaç duyduğu temelleri sağlayacak şekilde yeniden düzenleyerek, bunu uyumlu bir şekilde yapıp yapmamamızdır ya da tam tersine doğanın evrim silindirinin bizi yakalamaya devam etmesine, bizi acı verici koşullarda, uyandırmak için arkadan itmesine izin veririz.

Beyninizin Tam Potansiyelini Nasıl Kullanırsınız?

Soru: Bir kişinin beynindeki potansiyelin yalnızca yaklaşık% 5’ini kullandığı söyleniyor. Bunun bireysel hayvan ihtiyaçlarımızı karşılamak için yeterli olduğunu varsayabilir miyiz? Ve bütün toplum için çalışırsanız, geri kalan % 95’i gelişecek mi?

Cevap: Toplum için çalışmak demek; egoizminizin üzerine çıkmak, toplumun nihai hedefi için, bütünsel, küresel hale gelmesi için tüm topluma yararlı olan hedefleri kendinize vazife edinmeniz demektir.

Toplum egoizminin üstüne çıktığında ve yalnızca özgecil bir şekilde çalıştığında, potansiyelinizin% 5’inden çok daha fazlasını kullanabileceksiniz.

Soru: Prensip olarak, küçük bir kişisel sorunu kendi başıma çözmem gerekirse, minimum potansiyel yeterlidir. Ama örneğin bir salgın sorununu çözmek gerekiyorsa ve bir grup bilim insanı virüse karşı bir aşı bulmaya çalışıyorsa, o zaman birlikte bir tür küresel zihne bağlanıp bu sorunu çözebilirler mi?

Cevap: Hayır. Bunun mümkün olduğunu sanmıyorum çünkü hepsi egoist ve herkes kendi iyiliği için çalışıyor. Bunu yapmak için, birbirlerini sevmek, birini diğerinin içine dahil etmek anlamına gelen, kendi üzerlerine çıkmaları gerekir.

Soru: Sadece% 5’ini kullandığımız, büyük bir potansiyele sahipsek, potansiyelimizi nasıl kullanabiliriz?

Cevap: Bunu yapmak için, içinde doğduğumuz egoist doğamızın üzerine çıkmalıyız ve başka bir özgecil doğa edinmeliyiz, “komşunu kendin gibi sev”.  O zaman başkalarıyla tek bir bütün halinde, tek bir zihin içinde, tek bir arzu içinde birleşebileceksiniz. Tüm içsel verileriniz ortak hale gelecek ve herkes herkesin yararına çalışacaktır.

Embriyodan İnsana Dönüşüm

Doğa, doğum sürecini neden bu kadar büyük bir ıstırapla birlikte gerçekleştirmekte? Gerçek şu ki, daha sonra bu acı güce dönüşmektedir. Bir kadının doğum sırasında yaşadığı acı onu güçlendirir ve hayatının ilerleyen dönemlerinde ona muazzam bir güç verir, bu da bebeğe bakmasına ve hayatın sıkıntılarına dayanmasına imkan verir.

Doğum sırasında yaşanan acılar kadının vücudunu güçlendirir. Bu nedenle doğum yapmış bir kadın, doğum yapmamış bir kadından daha güçlüdür, bir erkekten de daha güçlü ve daha sabırlıdır.

Doğum sancıları sağlık açısından çok faydalıdır, kadınlara hayatta sabır ve direnç kazandırır. Bu nedenle, insanlığın şu anda Koronavirüs ile ilgili olarak yaşadığı acılar, ona gelecekte büyümesi için güç verecektir.

Sonuçta, bir annenin rahminden doğan ve bir embriyodan insana dönüşen bir bebek gibi, bir dünyadan diğerine geçmek zorunda kalacağız. Doğumdan sonra bebek, tamamen farklı bir şekilde davranmaya ve anne rahminin dışında yeni bir gerçeklik ve yeni bir dünya ile tanışmaya başlar. Yeni doğmuş bir bebeğin bedeni bağımsız hareket etmeye başlar: çocuk ağlar, gülümser, dinlemeyi, görmeyi ve sonra konuşmayı öğrenir.

Çocuk da anne kadar güçlü olmasa da doğum sancılarını yaşar. Annesinin içindeki tüm hislerini kaybeder. Annesi onu dışarı iter ama kendisi de dışarı çıkmak için çaba gösterir. Elbette, ne yaptığını anlamaz, ancak doğanın çağrısı üzerine içgüdüsel olarak hareket eder.

Doğa, bebeği başını aşağı çevirmeye zorlar ve doğması için dar doğum kanalından, rahimden çıkma gücü verir. Bebek de doğumda harika bir iş çıkarır.

Bugün her birimiz böyle bir embriyoyuz ve anne rahmi bizim çevremizdir. Çevrenin yardımıyla doğmalı ve yeni bir çevrede yaşamaya başlamalıyız, çevreyi ruhumuzun bir Partzuf’u (İbranice-yüz) olarak hissetmeliyiz.

Bizler, kendimizi sıcak, kendinden emin, korunduğumuzu hissettiğimiz eski dünyadaki olağan hayattan vazgeçmeye zorlanıyoruz. Şimdi bu yeri terk ediyoruz ve bilmediğimiz yeni bir dünyaya gidiyoruz. Bu durumu nasıl aşabiliriz, bu engelle nasıl başa çıkabiliriz?

Rahmin açılmaya başladığı henüz görünmüyor. Kasılmalar çoktan başlamış olsa da şimdilik her şey kapalı. Ancak bu kasılmalar, yani rahim içindeki insanlık üzerindeki baskı henüz yönlendirilmedi. Embriyo henüz başını aşağı çevirmedi ve doğması zaman alacak.

Baş aşağı dönmek, daha önce önemli olan her şeyin bir değer değişimidir. Başın yukarıda olması, benim için en önemli şeyin, egoizmim ve kendi bencil varoluşum olduğu anlamına gelir. Ama şimdi bu yaklaşımı terk etmek, iptal etmek, kendimi unutmak ve yeni bir şekilde davranmaya başlamak istiyorum, bu da tersine dönmem anlamına gelir.

Daha önce benim için önemli olan her şey artık önemli değildir, ancak şimdi önemli olan, öncekinden tamamen farklı bir şeydir: ihsan etme, birleşme, kişinin komşusunu sevmesi. İnsan toplumunun eski değerleri, yemek, seks, aile, para, güç, bilgi, tüm bunlar hepimizin birlikte doğacağımız yeni dünyada değerlerini yitirir. Kişi tamamen farklı ilkelere göre hareket eder.

Bizim için en önemli şey birleşmek ve aramızdaki bağda yeni bir gerçekliği, daha yüksek bir gücü ortaya çıkarmak, onunla birleşmek ve bu teması sürekli güçlendirmektir.