Category Archives: Birlik

“Neden İki Milyon Covid Ölümüne Karşı Metanetliyiz?” (Linkedin)

Geçen yıl, yaklaşık iki milyon insan Koronavirüs hastalığından öldü. Buna rağmen, ne kadar paniğe kapıldık? Kabul edelim; kapılmadık. İşletmelerin, sinema salonlarının, spor salonlarının, okulların ve diğer benzerlerinin kapatılması ve eğlenceden yoksun bırakılma konusunda çok endişeliyiz, peki ya virüsün iki milyon kurbanı hakkında? Bu konuda oldukça tahammüllüyüz.

Nitekim küresel nüfusu düşünürseniz, Covid-19’dan iki milyon ölüm çok fazla değil. Bunu doğal bir olgu, tabiri caizse bir mücbir sebep gibi ele alıyoruz, bu yüzden bu konuda oldukça sakiniz.

Ancak, burada daha büyük bir sorun vardır: salgının amacından habersiziz ve bu nedenle, Koronavirüsten bile daha acı verici ve daha yaygın olacak bir sonraki darbeyi şimdiden hazırlıyoruz. Tek umursadığımız barlara ve sinemalara gidememekse, o zaman kendimize virüsten daha kötü bir felaket getiriyoruz, bizi bu felaketlerin kökenini aramaya zorlayacak ve umutlarımızı sadece bir sonraki dirençli mutasyon gelene kadar iyi olan aşılara bağlamayacağız.

Salgının temel nedeni, birbirimizle olan yozlaşmış ilişkilerimizdir. Bu ilişkiler, şu anda ABD’nin her yerinde gördüğümüz gibi, yalnızca toplumun dokusunu parçalamıyor. Sömürü ve kötü niyet tüm dünyamızın dokusunu yok ediyor. Onlar toplumumuza, gezegenimize, sağlığımıza ve tüm hayvan türlerine zararlıdır. Tüm insanlığın yararına işbirliği yapmamızı engeller; gezegenimizi kurtarmak için omuz omuza çalışmamıza izin vermezler. Güvensizlik, toplumumuzun şiddete, saldırganlığa, bağnazlığa, yoksulluğa, depresyona, madde bağımlılığına ve savaşlara yol açan yaralarını iyileştirmemize izin vermez.

Birbirimize kötü davranmamız çevremizdeki her şeye kötü davranmamıza neden olur: toprak, su, hava, bitkiler, hayvanlar ve insanlar. Onların hepsi birbirimizden nefret ettiğimiz için acı çekiyor ve buna göre tepki veriyorlar. Bu nedenle, fırtınalar daha şiddetli gelişir, yangınlar yaygın ve daha geniş alana yayılır ve salgınlar daha hızlı yayılır ve her zamankinden daha erken ortaya çıkar. Hepsinden gelen mesaj nettir: İlişkilerinizi düzeltin yoksa ilişkileriniz sizi yok edecek.

Covid-19 kurbanları ile ilgili metanetli olma ayrıcalığına sahip değiliz çünkü böyle yapmak geleceğimizi yok eder. İlişkilerimizi düzeltirsek bu, az önce bahsettiğim sıkıntıları dindirecektir ve bizler barışı ve içsel huzuru bulacağız. Aksi takdirde, çok kötü bir yıl ve daha da kötü bir on yıl geçireceğiz.

2020 Yeni Bir İnsanlığın Doğum Yılı

İnsanlık 2020’yi çok garip ve sıra dışı olarak hatırlayacak. Üstümüze bir darbe gibi düştü ve tüm hayatımızı tamamen durdurdu. Yaşam, insan egoizminin azami kullanımı ile iş, eğlence ve seyahatle ilgili yerleşik rutinlere göre devam ediyordu.

Birdenbire Koronavirüs gibi bir darbe geldi ve evden çıkmamıza, dünyayı dolaşmamıza veya eğlenmemize izin vermedi. Tiyatrolar, sinemalar, parklar, restoranlar ve barlar kapalıydı. Koronavirüs, birbirimizi izlediğimiz ve ayak uydurmaya çalıştığımız yaşam yarışını kesintiye uğrattı.

Bu, bir bara, sinemaya, tiyatroya ya da seyahat etmeye doğal bir arzu duyduğum anlamına gelmez. Bununla birlikte, başkalarının ne yaptığına baktım ve başkalarından daha kötü olmama doğal arzum gereğince, onları kopyaladım – sürü hissi bu. Ama bu sürüyü kim yönetiyordu? Parası ve gücü olan, bizden para kazanmak için bizi konserlere, barlara, restoranlara ve dünyanın farklı yerlerine gezilere göndermek isteyen insanlar.

Artık her şey bitti ve bir daha asla eskisi gibi olamayacağız. Eski yaşam biçimine dönmek mümkün gibi görünse bile, işe yaramayacaktır. Bir yolculuğa çıksak bile, daha önce yaptığımız gibi tadını çıkaramayız. Bir restorana ya da bara gitsek ve hepsinin artık aynı olmadığını, bir şekilde sefil ve anlamsız olduğunu görürüz.

Ve dahası, her yerde bu şekilde olacak. Doğa bizi yetiştiriyor ve yaşama, doğal kaynaklara ve insan toplumuna karşı farklı bir tavır sergilemeyi öğretiyor. Yavaş yavaş, 2020’deki Koronavirüs salgınının yeni bir insanlık türünü doğuran eşsiz bir dönem olduğunu fark ediyoruz.

2020 yılı, direksiyonsuz veya frensiz bir araba sürüyormuş gibi geçti. Direksiyonun kontrolünü nasıl tekrar ele alabiliriz? Öncelikle Koronavirüsün insanın elinde olmadığını, yukarıdan geldiğini anlamalıyız. Bu yüzden, her şey bize sormadan aniden oluştu. Üst güç ve doğanın gücü bize her yönden baskı uyguladı ve tüm insan yaşamını yeni bir şekilde yeniden düzenledi.

2020, içinde yeni değerlere göre yaşayacağımız, yeni bir dünyanın kapısı oldu. Birbirimize nasıl yakınlaşacağımızı öğrenmek, yakınlaşmak, hayatımızın amacını ve anlamlarını bulmak bizim için önemlisi olacaktır. Bu dersleri geçmeli ve gerçekleştirmeliyiz. Aramızda ortaya çıkan özel bağı henüz hissetmiyoruz. Bu hem birbirleriyle hem de doğayla, yeni ilişkilerle bağ kuracak yeni bir insanlık türü olacaktır.

Güzel bir hayat olacak. Bu darbeyi ilaç olarak algılamak gerekiyor çünkü yazıldığı gibi “Yaradan’ın darbeleri iyileşir”. Bu iyileşme zaten oluyor ve çok başarılı.

Herkese Özel Bir Mucize Diliyorum!

Hepimize özel bir mucize diliyorum! Yeni yılda, gerçekten büyük, büyük bir mucize. Tek bir mucize! Böylelikle hayatlarımızın üzerine yükselelim ve en azından bunun ne için olduğu hakkında biraz bilgi edinelim. O zaman hepimiz iyi hissedeceğiz. Hepimizin bir amacı olacak. Neden çocukları doğurduğumuzu, onları büyüttüğümüzü ve onları neye yönlendirdiğimizi bileceğiz.

Yapmamız gereken tek şey, içinde var olduğumuz dünyayı ifşa etmektir. Kendimizi değiştirmek için, doğanın bize ne yaptığını, bizden ne istediğini, ne olmamız gerektiğini anlamak gerekir. Hadi deneyelim! Bunu düşünelim ve bir şeyleri değiştirmeye çalışalım.

Umarım 2020 yılında aldığımız darbenin hemen hemen birinci yılı olan 2021 yılı, bir tür aydınlanma yılı olacak. Bunu hepimize diliyorum. Mutlu bir yıla, gerçekten yeni bir yıla!

En Önemli Oyun

Oyun, anlamsız bir konu gibi görünüyor. Ancak oyun, hayvansal seviyeden insan seviyesine yükselme aracı ise, o zaman insan toplumu içinde gelişimimizdeki en önemli şeyin bu olduğu ortaya çıkar.

Çocuklara oyunlar aracılığıyla öğretiyor, insanları, hayvanlara istinaden topluma ve yaşadıkları zamana uygun olacak şekilde yetiştiriyoruz; onlara çevrelerindeki dünyaya ve yanlarındaki insanlara doğru tutumu göstermeyi öğretiyoruz.

Bu nedenle, en önemli şey oynamak, çalışmak ve bir kişiyi dünyaya adapte etmektir. Ve daha da önemlisi, bir kişiyi eğitmek ve onu aynı zamanda oyun olarak da adlandırılan üst dünya ile aynı çizgiye getirmektir. Ve bunu en ciddi iş olarak ele almalıyız.

Üst dünyayla daha doğrusu Yaradan ile ilişkimizi doğru bir şekilde inşa edersek, O’na yakınlaşırız. Ve yol boyunca, O’nunla birleşene ve tamamen form eşitliğine ulaşana kadar, O’nu çalışırız, O’nu anlarız, O’nunla bağ kurar, karşılıklı iletişime gireriz.

Bu nedenle,  oyun kelimesi anlamsız görünüyor, ancak aslında en ciddi iştir. Dünyada yapmak istediğimiz tüm değişiklikler sadece oyun aracılığıyla kendimizi değiştirmeye bağlıdır. Dışımızda hiçbir şey değişmez, sadece algımızda değişir.

Dünya benim hislerimdir. Ve oyun, yolumuzu kaybetmemek ve her seferinde yeni, daha ve daha gelişmiş bir algı seviyesine geçmek için kolayca içsel değişiklikler yapabileceğimiz bir araçtır.

Gelecekteki koşulların beni çok fazla çekmemesi mümkündür çünkü şu anda nefret ettiğim veya en azından kayıtsız olduğum kişileri sevmeliyim. Ve kendime eskisinden farklı davranmalı, yeni nitelikler ve düşünceler kazanmalı, bazılarını tercih etmeli ve diğerlerini reddetmeliyim. Bunu yapmak için, benim kendimi değerlendirmem ve geçmem gereken egzersizlere yani onlarla oynamaya ihtiyacım var.

Hangi durumlardan geçmek istediğimi sürekli olarak belirlemeliyim; yani, arzularımı ve düşüncelerimi, egoizmimi yeni durumlara çekmeliyim. Kabala bilgeliğinde, büyüyeceğimiz oyunları nasıl inşa edeceğimizi çalışırız. Ve en önemli oyun grup içindedir.

Oyunun yardımıyla rahat bir koşuldan bize pek hoş gelmeyen koşullara geçebiliriz: ihsan etmek, sevmek, bağlantı kurmak. Bu koşullar, istenmeyenden arzulanana, iticiden çekiciye, nefret uyandırandan sevilene dönüşecektir. Tüm değişiklikler, kendimizi yeni hallerde hayal etmemiz, sistemler inşa etmemiz ve yavaş yavaş değişip, yeni insanlara dönüşmemiz nedeniyle gerçekleşir.

Eskiden berbat görünen şey: ihsan etme, sevgi, ilgi, şimdi en çekici ve iyi görünür. Nefret edilen ve reddedilen arzu edilir hale gelir ve yeni bir duruma ulaşmak için her şeyi yapmaya hazırız.

Oyun, mevcut koşuldan,  istenen veya henüz arzu edilmeyen koşula geçiştir. Koşuldan koşula geçme araçlarına, uzman olmam ve becerilerimi her seferinde geliştirmem gereken bir oyun denir.

Ve bu oyunla kendimi değiştirirsem, o zaman bunun sonucunda tüm dünya değişir. Önceliklerimi değiştirmeye ve her şeyi değişikliklerime göre farklı değerlendirmeye başlarım. Bu nedenle, böyle bir oyun sayesinde kendimi dünyaya ayarlamıyorum ama dünyayı değiştiriyorum, düzeltiyorum ve geliştiriyorum.

Durumlarımızı değiştirmek için oynayabilirsek, o zaman bu, hedefe ulaşmak için en etkili yoldur ve tüm çalışmalarımızın merkezinde yer alır.

Bizler de çocuklar gibi büyüyoruz – onlar büyüdükçe dünyaları değişiyor. Kendinizi bir yetişkin olarak göremezsiniz ve değişime tabi olamazsınız. Buna karşın, sürekli değişiyorsak, dünyanın nasıl sürekli değiştiğini göreceğiz. Bu nedenle her zaman genç ve hayat dolu, sürekli değişen ve ilerleyen çocuklar olarak kalacağız.

Bu nedenle oyun, yaratılış amacına ulaşmanın, kendini Yaradan ile form eşitliğine getirmenin yani O’nunla birleşmenin en önemli aracıdır. Oyun; eğitim, çalışma, teorik ve pratik alıştırmalar ve her türlü bağı içerir.

Asıl mesele, değişmemize yardımcı olacak araçlar aramak, çevreye, kendime ve yaratılış amacına bakış açımın dünden beri değişip değişmediğini sürekli kontrol etmektir. Arkadaşlarımla, onlumla ilgili olarak bende tam olarak ne değişti? Böylelikle oyun, kişi için çok önemli hale gelir.

Çocuklar her zaman oyun oynarlar. Ve sonra büyürüz ve oynamayı bırakırız.  Yetişkin olmayı hayal ederiz ama bu sadece gelişmeyi bırakmak demektir. Gelişimsel bakış açısından, ölü hale geliriz. Bu nedenle, maneviyatımızda genç kalmalıyız yani her zaman değişmeli, şimdiye göre daha yüksek bir seviyede oynamalı ve böylece daha fazla ilerlemeliyiz.

Günlük yaşamda çocuklara ufuklarını genişleten ve büyümeyi teşvik eden eğitici oyunlar almaya çalışırız. Aynı şekilde, manevi çalışmada, her zaman neyle büyüyebileceğimizi aramalıyız. Ve ana araç Kabalistlerin makaleleri ve bu makalelerin, ilerlememizi değerlendirdiğimiz onludaki uygulamalarıdır: birbirimize ne kadar yakınlaşırsak, Yaradan’a o kadar yakın oluruz.

Bu oyunda birbirimize örnek olmalı ve nihayetinde birleşmek için uyanmalıyız, böylece tüm kalpler onlu’nun merkezinde birleşir ve ilk manevi derecemize ulaşırız.

Maddesel dünyada oyun anlamsız kabul edilir, ancak manevi dünyada tam tersine en ciddi faaliyettir. Bu, bir sonraki koşulu oynayarak ve onu başarmaya çabalayarak, ilerleyip büyümemizi sağlar.

Tüm hayatımız bir oyundur. Sonuçta, Yaradan başlangıçta bizi O’nun sisteminden attı ve oraya geri dönüp Adem olmak için yani tek kalp tek adam olmak için oynamamız gerekir.

Duvarın Ardında Yaradan

Soru: Bugün, Avrupa’da, eski Babil’de olduğu gibi milletler karışmıştır. İnsanlar arasındaki bağ yanlışsa, büyük bir zulüm yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Avrupa’daki insanların bunu bilmesini sağlamak için ne yapmalıyız?

Cevap: Aramızdaki ayrılıkların ve farklılıkların üzerine çıkmalı ve bunlara hiç aldırmamalı ve üst ışıktan bizi birleştirmesini istemeliyiz. Ama nasıl? Bu onun işidir, onun kuvvetidir. Bizlerin sürekli olarak onlu’nun merkezinden ona doğru çekilmemiz gerekir.

Manevi çalışmanızda, dünyayı “Ben, ben, ben.” diyerek, kişisel olarak algılamamaya çalışın. “Ben” den kurtulun ve sadece onlu vasıtasıyla, yalnızca “biz” e bağlı kalın. O zaman, kendinizi iyi veya kötü hissederseniz, sürekli olarak Yaradan’a dönecek ve O’nun cevabını buna göre alacaksınız.

Yaradan’dan herhangi bir kişisel arzu veya talep olmadan, her şeyin bunun üzerine inşa edilmesi gerekir. Sorun budur çünkü tüm bunların sadece duygusal olarak onlu içinde olması gerekirken, kendinizi, sürekli olarak kendiniz için isterken, kendiniz için konuşurken, kendiniz için almaya çalışırken yakalayacaksınız. Duygusal olarak onluda iken, O da orada olduğu için, Yaradan’a dönmelisiniz. Sanki onluda, bir duvarın karşısında ayakta duruyormuşsunuz ve Yaradan duvarın ardındaymış gibi.

2020’nin Dersleri

Koronavirüs salgını, sanki dünya savaşı çıkmış gibi dünya çapında öylesine bir patlama yaptı ki ekonomik krize, umutsuzluk ve korku hissine yol açtı. İnsanlar neden toplumda önemli değişiklikler yaparak, dünyayı yeniden inşa etme ihtiyacını hala anlamadılar?

Gerçek şu ki, herkes kendi kişisel, bireysel egoizmiyle hareket eder. Bu nedenle, dünyada ve diğer insanlarla ilgili neler olup bittiğini hiç kimse umursamadı, önemli olan sadece onu kişisel olarak ilgilendiren şeydi. Başkalarının nasıl acı çektiğini izliyorduk ve pek etkilenmedik. Asıl önemli olan, kendimizi iyi hissetmemiz ve kendimizden emin bir şekilde var olup başarılı olabilmemizdir.

Ama işte aniden kendimizi farklı bir dünyada buluyoruz ve toplumun, çevrenin, ülkenin, insanların ve dünyanın, her şeyin birbirine bağlı ve birbirine bağımlı hale geldiğini hissediyoruz. Birbirimize ölümcül bir virüs bulaştırıyoruz, özgürce seyahat edemiyoruz ve karantina emirlerine uymak zorunda kalıyoruz.

Bir taraftan, daha önce var olan ve dünyanın etrafında uçmamıza, seyahat etmemize ve birbirimizi tanımamıza izin veren faydalı bağları koparmak zorunda kaldık. Bunun yanı sıra, kendimizi daha da izole etmeye, maskeler takmaya, eldivenler giymeye ve aramızda iki metrelik mesafeyi korumaya mecbur bırakıldık.

Çok hoşumuza gitmeyen bazı yeni zorunlu kurallar uygulamaya konuldu. Sanki doğa bize şunu diyor: “Eskisi gibi davranamazsınız, kendinizi birbirinizden uzaklaştırmalısınız. İstediğiniz yere gidemez ve dünyayı gezemezsiniz, çocuklarınızı okula ve anaokuluna gönderemezsiniz.”

Doğanın aramıza bir kama yerleştirdiğini ve aramızdaki bağın ne olması gerektiğini bize öğrettiğini hissediyoruz. Bağın, yeni, iyi ve doğru olabilmesi için, Koronavirüsün bize öğrettiği yeni yasalara uyması gerekiyor. Bu yasalara uyarsak, o zaman birbirimizle iletişim kurabiliriz ve eğer uymazsak, o zaman birbirimize yaklaşmamalıyız.

Doğa bizlere insanlar arasında yeni iletişim biçimleri öğretmeye başlıyor ve yakında bunun bizim yararımıza olduğunu anlayacağız. İnsanlarla ancak, kendi çıkarım için değil onların çıkarları için hareket edersem bağ kurabilirim. Doğanın bize öğrettiği ders budur. Karantina vasıtasıyla, iletişim kuramama, uçma ve seyahat edememe vasıtasıyla, bizlere ancak birbirimizi önemsememiz ve başkalarının iyiliğini düşünmemiz durumunda iletişim halinde olabileceğimizi göstermekte.

Yürüyüşe çıkabilir, başkalarını ziyaret edebilir, iletişim kurabilirsiniz ancak sadece birbiriniz hakkında iyi düşünürseniz ve kendinize değil, başkalarına önem verirseniz. Doğa bizlere yavaş yavaş iyi ilişkileri bu şekilde öğretecektir.

Eğer medya, doğanın, insan toplumunu değiştirmesine yardımcı olmak, onu bir sonraki aşamaya taşımak ve hangi tür ilişkilere gelmemiz gerektiğini tüm insanlara iletmek için nasıl davranılması gerektiğini anlayan Kabalistlerle işbirliği yaparsa, bu hızlı ve acısız bir şekilde gerçekleşecektir.

Aramızda nefretin üstünde bir bağ kurmak için “Her insan komşusuna yardım edecek”, böylelikle iyi ilişkiler olmadan, geleceğin imkânsız olduğunu anlarız. Onlara kısa ve kolay bir yoldan mı yoksa dünya savaşı da dahil olmak üzere, ıstırabın uzun yolundan mı ulaşacağımız bize bağlıdır.

İnsanlığın geçiş döneminden ne kadar çabuk geçeceği ve insanlar arasında nasıl yeni bağlar kuracağı, Kabalistlere ve medyaya bağlıdır, böylece doğa üzerimizde baskı yapmayı ve bizi sınırlandırmayı bırakır. Herhangi bir dışsal baskıya ihtiyaç duymayacağız çünkü bizim için neyin iyi olduğunu kendimiz anlayacağız.

Feminizmin Etkisi

Soru: Feminizmin son iki yüzyıldır dünyada hakim olmasının nedeni nedir?

Cevap: Feminizm, kadının, dünyada gelişme ve ona katılma ihtiyacı hissetmiş olmasının sonucudur. Kadın, gerçekten erkeklerden daha eksik olmamak için gelişmiştir. Kadın her şeyle, belki erkeklerden daha iyi başa çıkabilir.

Genel olarak, cinsiyetler arası rekabet kesinlikle gereksizdir. Evde hiçbirimiz, hayatı ve diğer her şeyi düzenlemede kimin en iyi olacağını görmek için rekabet etmiyoruz. Bizim için, bir kadının bunu herhangi bir rekabetin ötesinde yapabileceği nettir. Evde bir erkeğin bir günde yapamayacağı ya da tam tersine her şeyi mahvedeceği bir işi, yarım saat içinde yapabilir. Biz böyle yaratıldık.

Bu nedenle, birbirimizi nasıl ve neyle düzgün bir şekilde tamamlayabileceğimizi bilmemiz gerekir ve böylece, özellikle zamanımızı dolduran faydasız, tamamen gereksiz işlerden uzaklaşmaya başladığımız günümüzde, birbirimizle ilişkiler kurmamız gerekir. Gereksiz olan her şeyi kesinlikle filtreleyeceğiz, böylece sadece en gerekli iş kalacaktır.

O zaman, insanlara ve dünyaya hizmet edecek tüm sistemi başlatmak için, belki de tüm nüfusun % 20’sine ihtiyacımız olacak. Tüm geri kalan zamanda, sadece içsel ihtiyaçlarımızı sağlamakla ve nasıl birleşeceğimizi ve içimizdeki üst dünyanın tezahürüne nasıl ulaşacağımızı anlamakla meşgul olacağız. Sanırım bu, yeni nesil için çok özel ve ilgi çekici olacak.

2021 – İnsanlığın Uyanış Yılı

Dünyanın ne kadar kapalı olduğunu, tek bir ortak sisteme nasıl bağlı olduğunu bize gösterecek olan 2021 yılına giriyoruz. Birlikte acı çektiğimiz gibi, çözüm de sadece ortak olabilir.

Tüm bunlar, insanlığın uyanış yılı olacak 2021’de ortaya çıkacak. Egoizminizi kullanarak başarılı olmanın imkânsız olduğu herkes için aşikar hale gelecektir. Aksine, başarı, bizi ayıran egoist bölümleri ne kadar yıktığımıza bağlıdır.

Onluda bunu yapmayı başardıkça, tüm dünya üzerinde bir etkiye sahip olacağız. Ve tüm dünya da silahlar için para israfının yeterli olduğunu hissetmeye başlayacak. Yatırım yapmaya değer tek şey, insanları bir araya getirmektir. Bu, tüm hastalıklar için bir iksirdir.

Virüse karşı herhangi bir aşıya veya ilaca ihtiyacımız olmayacak. Bu bir Koronavirüs salgını değildir ama dünyada yayılan bir küresel egoizm salgınıdır. Ve bu hastalığın tek bir tedavisi vardır: bağımız.

Birleşme Doğanın Bir Eğilimidir

Soru: İçsel olarak, sürekli birbirimizden uzaklaşıyoruz. Ben merkezli düşüncenin her zaman büyüdüğünü ve farklı durumlarda kendini gösterdiğini görüyoruz.

Sosyal mesafenin son noktasına ulaştık mı yoksa birleşmeden önce, birbirimizden uzaklaşmaya devam edecek miyiz? Doğanın eğilimi nedir?

Cevap: Doğanın eğilimi, tüm insanların mutlak birliğine yöneliktir; bu nedenle bizi her zaman birbirimize yaklaşmaya zorlar. Egoizmimizle birbirimizden ne kadar uzaklaşmak istesek de, doğa bizi bir araya getirecek ve bu hareketin içten olması gerektiğini anlayana kadar bizi yaklaşmaya zorlayacaktır.

Soru: Burada iki eğilim var. Bir yandan, içimizde bencilliği besleyen doğa, bizi birbirimizden uzaklaştırır. Öte yandan, aynı doğa, bizi birleşmeye iter. Doğa iki güce mi sahiptir?

Cevap: Elbette. Bunlar dünyamızın temelini oluşturan egoist güçlerdir ve özgecil güç, manevi dünyanın temelinde yer alan çekim, karşılıklı sevgi ve ihsan etme gücüdür. Her iki güç de, özellikle zamanımızda, içimizde giderek daha fazla tezahür etmektedir.

Tüm bunların nereye gittiğini anlarsak ve doğa ile birlikte yürümeye başlarsak iyi olur. Bu durumda, çelişkiler, sorunlar veya kaderin darbelerini hissetmeyiz.

Bunu istemezsek ve sadece egoist gücümüze göre hareket edersek, o zaman her türlü savaş, virüsle ilgili sorunlar dahil olmak üzere birçok sorunumuz olacak, şimdi olduğu gibi.

“2021, Kötümserlik Ve İyimserlik Arasında Mı?” (Thrive Global)

Yeni bir yıl, her zaman yeni bir başlangıçla ilişkilendirilir, özellikle fırtınalı bir yıldan sonra insanlar tamamen unutmak isterler. Bu, insanlığın yaşadığı, gözlerini kapayan ve “Artık korkmuyoruz, dışarıda hiçbir şey yok” diyen küçük çocuklar gibi davranarak, kendini korumanın doğal bir biçimidir. Aksine, geride bıraktığımız yıl,  iyi bir geleceğe doğru, dünyanın yeni bir başlangıcını yapmak için aramızdaki bağın önemi konusunda aydınlatıcı olarak öğrenilen büyük derslerden biri olmuştur. Her şey bizim birliğimize bağlıdır.

İnsanlık iki tarafa ayrılmıştır – kötümserler ve iyimserler, sol eğilimli ve sağ eğilimli, erkekler ve kadınlar. Doğa farklı bir gerçeklik yaratmıştır, ancak birbirimizi tamamlayıcı bir şekilde birbirimizle bağ kurmayı öğrenirsek, tüm nüanslar ve farklılıklar, güzel bir şekilde bir araya gelecektir. Böyle bir birleşme, hiçbir parçanın tek başına ulaşamayacağı türde bir bütünlük yaratacaktır.

Bardağın yarısını boş olarak mı yoksa dolu olarak mı görüyorsunuz? Yaşam hakkında kötümser veya iyimser olmak, büyük ölçüde beynin işleyişiyle belirlenir ve genlerimiz tarafından etkilenir. Eğer öyleyse, ortaya çıkabilecek her türlü duruma nasıl dengeli bir yaklaşım inşa edebiliriz?

Sürekli iyimser olmak ideal değildir çünkü örneğin, belirli bir durumun özünde olan tehlikeyi fark etmeyiz, başımız belaya girebilir. Öte yandan, her zaman kötümser olmak da iyi değildir. Bir elektrik sistemindeki pozitif ve negatif gibi, bu iki eğilimi, dengeli bir şekilde nasıl birleştireceğimizi öğrenmemiz gerekiyor.

Derinlemesine bakarsak, her kötümserin içinde biraz iyimserlik olduğunu ve bunun tersinin de olduğunu görürüz. Bu, bizlerin, karşıt niteliklere sahip başkalarıyla bir şekilde bağ kurabileceğimiz ve iletişim kurabileceğimiz ortak bir noktaya sahip olmak için, inşa edilme şeklimizdir. Yani reddetme, ayrılık ve nefret güçlerinin eksi tarafındaki her niteliği tamamlamak için, artı tarafta birlik ve sevgiyi ifade eden tamamlayıcı bir nitelik vardır. Dengeyi böyle elde ederiz.

Hayata bakış açımızı iyileştirmek için, değişik insan çeşitleriyle bağ kurmamız gerekir. Şunu bir düşünün: sadece iki göze sahip değiliz, beynimiz de ikiye bölünmüş durumda. Tam bir çalışma sistemi oluşturmak için, karşıtların kombinasyonu gereklidir. Son yıllarda bu anlayış, bilim, teknoloji ve diğer çeşitli yenilik alanlarında içselleştirilmiştir. En önemli projeler, çok yüksek düzeyde bütünleşme gerektirir.

Araştırmalar, iyimser insanların ilerleme ve büyümeye odaklanma eğiliminde olduğunu, kötümserlerin ise öncelikle güven ve istikrarla, riskli eylemler yapmamaya dikkat ettiğini gösteriyor. İki eğilimin doğru kombinasyonu, bizi en iyi şekilde güven ve güvenlikle ilerletebilir.

Doğuştan içimizde olan eğilimler değiştirilemez, ama şekillendirilebilir ve yönlendirilebilir olan şey, onların kullanılma şeklidir ve bu, başkalarıyla bağ kurarak mümkün olur. Bu nedenle, değişmek için sürekli özeleştiri yapmak veya kendimize işkence etmek faydasızdır. Başkalarıyla ilişkiler geliştirmeye odaklanmak çok daha iyidir, bu da daha yüksek bir seviyede yeni başarılara ulaşılmasına yol açar. Derin bağların oluşumu,  başkalarını kontrol etme isteğine yönelik doğal egoist eğilimimizi, bizden farklı birisine karşı sahip olduğumuz doğal reddi aşma çabalarını gerektirir.

Geniş anlamda, her toplum farklı bileşenlerden ve farklı insanlardan oluşur ve yıldan yıla türler zıt arasındaki mücadeleler daha güçlü hale gelir. Ancak, içinde yaşadığımız küreselleşmiş dünya, bizi birbirine yaklaştıran tek bir bağlantılı ağdır. Zorunluluktan dolayı, giderek birbirimize bağımlı hale geldiğimiz böyle bir gerçeklikte, ancak karşılıklı garantiyle birbirimizi tamamlarsak, insanlığın çökmemesini ve kaçınılmaz sonuna gitmemesini sağlayacak, istikrarlı bir sistem inşa edebiliriz.

Zamanımızın zorluğu, hepsi arasında bir denge kurarken, her bir bireyin farklılığını ve benzersizliğini korumayı öğrenmektir. Böyle bir süreç bizlere yeni, bütünleyici, tamamlayıcı, paylaşılan bir akıl ve varoluşun yeni bir boyutuna, bağlı ve güzel bir boyuta geçecek duyguları açacaktır. Doğa gibi, hayatın dokusu gibi. Bu nedenle, Yeni Yıl için belirleyebileceğimiz en iyi çözüm, birbirimizle daha yakın bağa doğru ilerlemektir.