“Kabala’nın Ana İdeolojisi Nedir?” (Quora)

Kabala Bilgeliği, biz bu dünyada yaşarken, fiziksel yaşam ve ölümün ötesinde, gerçekliğin en yüksek boyutunun algısına ve hissine ulaşmamızı sağlayan bir yöntemdir.

Bunu yaparak, gelecekteki durumlarımızı hissedebiliriz ve gerçekliği, onun “kontrol odası” ndan doğrudan etkileme yeteneği kazanırız. Sadece hayatımızın kaynağıyla bağ kurmaya ihtiyacımız var ve bunu yaparak kaderimizin kontrolünü üstleniriz.

Kabala, ilk kez 5,781 yıl önce Raziel HaMalach (İbranice “Gizli Melek”) adlı kitabı yazan Adem tarafından ifşa edildi. Kitap, gerçekliğimizi işleten ve belirli bir yöntemle ifşa edilebilen gizli gücü (yani “melek” belirli bir tür manevi güçtür) anlatır. Kabalistlerin 20 neslinden sonra, İbrahim, “İsrail halkı” olarak bilinen, ilk Kabalistik grubu kurarak Kabala bilgeliğinde bir sonraki büyük gelişmeyi yaptı. Bu, “Komşunu kendin gibi sev” ilkesine dayanarak toplanan bir gruptu. İnsanın dostuna sevgisi, Kabalistlerin temel ideolojisi ve yasası haline geldi. Tek bir ulus olarak birleştiler ve daha sonra birlik (“Yichud”) kelimesinden gelen, “Yahudiler” olarak anıldılar.

Gelişiminin belirli bir aşamasında grup, İbrahim’i takip etmek istemeyen dönemin Babillilerine, kendini dönüştürme ve ıslah ihtiyacını (başkalarının pahasına kişisel çıkar için egoist niyetin üzerine çıkarak) göstermek zorunda kaldı. Bunu yaparak, zamanın yaygın nefret ve bölünmüşlüğünün üzerinde, birleşme ve sevgi köprüleri oluşturdular.

Kabala’nın ana ideolojisi bu nedenle “Komşunu kendin gibi sev”dir ve Kabala metodu, bölücü insan egosunun üzerinde böyle bir birleşmeyi elde etmektir. Doğuştan gelen bölücü dürtülerimizin üzerinde artan sevgi bağları ve birleşmeyi geliştirmenin zirvesinde, evrenin iki ucu (egoizm ve özgecilik, bölünme ve birleşme, alma ve verme) “vermek için alma” olarak adlandırılan, tek bir yaratılışta birleşir. Uygulamada böyle bir ilkeyi edinerek, hepimizin uyumlu, mutlu ve doğa ile denge içinde yaşaması için kuralı uygularız. Dahası, bedensel yaşam ve ölümün üzerinde var olan, ruhumuzun ebedi ve mükemmel gerçekliğini de keşfederiz.

Şu anda tek bir niteliğimiz var: Almak. Versek bile, bunu karşılığında bir şey almak istediğimiz hesaplamasıyla yapıyoruz.  Doğuştan gelen alma niteliğimize vermenin niteliğini ekleyerek (yani içimizde hiçbir egoist niyet olmadan saf verme), o zaman egoizmimizi doğanın özgecil niteliği ile dengeleyerek birbirimizle mükemmel bir bağ kurarız ya da başka bir deyişle, gerçekliğin negatif kutbunu pozitif olanla dengeleriz.

Kabala, doğanın nasıl dört seviyeye ayrıldığını açıklar: Cansız, bitkisel, hayvansal ve insan. Cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde, doğanın kendisi verme ve alma, pozitif ve negatif arasında denge kurar. Bununla birlikte, insan seviyesinde, yani birbirimize olan ilişkilerimiz ve tutumlarımız düzeyinde, gerçekliğin özgecil yönüyle hiçbir bağlantımız yoktur. Böylelikle, egoist arzularımız zaman içinde ne kadar gelişirse, hayatın tüm alanlarında o kadar çok sorun ve krizle karşılaşırız.

Başka bir deyişle, hayatımızın sorunlarının esas nedeni, özgecilik ve egoizm arasındaki uyumsuzluktur. Kabala bilgeliği, bu iki nitelik arasında doğru dengeyi kurmanın ve bunu yaparak kişisel, sosyal ve küresel olarak denge sağlamanın bir metodudur.

Kabala’nın bir din değil, bilim olduğuna dikkat etmek de önemlidir. Din, bir veya birkaç yüksek güce inanmaya dayanırken; bunun yerine araştırma, deney, geri bildirim toplama ve bunu yaparak, doğuştan gelen egoist niteliğimizin üzerinde özgecil niteliğe eriştiğimizi bilimsel olarak onaylayana kadar,  “doğrulama ve tekrarlama” yoluyla yüksek güçlerin açığa çıkmasına ulaştığımız bir metottur. Kabala, ritüeller gerçekleştirmeyi, belirli bir kıyafeti giymeyi veya herhangi bir fiziksel nesneye özel bir önem atfetmeyi içermez. Daha ziyade, daha yüksek gerçekliğe ulaşma yolunda ilerlemeyi destekleyen bir ortamda çalışmayı ve katılımı içerir. Bunu yaparak, herhangi biri böylesine yüce bir edinime ilerleyebilir.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed