Category Archives: Yaradan

Doğanın Beş Kısmı: Kök ve Onun Etkileri

Yorum: Rabbi Nachman, birçok farklı kitabın bulunduğu bir mağaraya girmiş gibi bir rüya gördüğünü yazmıştır. Onları açmaya başlayınca hepsi aynı yerden açılmışlar ve aynı şeyden bahsetmekteymiş.

Benim Cevabım: Öyledir, hepsi sadece manevi kaynaşma, birleşme, yükselme durumuna nasıl geri dönüleceğinden bahseder. Esas olarak, tüm birincil kaynaklar zamanımız için yazılmıştır. Bizler şimdi maneviyattan son, dördüncü sürgündeyiz ve ondan, Kral’la,  Yaradan’la birliği tamamlamaya gelmeliyiz.

Soru: Ama bütün birincil kaynaklar aynı şeyi söylüyorsa, neden bu kadar çok farklı kitap var?

Cevap: Çünkü her şeyden önce dört ana dil vardır.

Vücudumuzda her şey beş kısımdan oluşur (kök ve onun dört etkisi): Akciğerlerin beş kısmı, ağzın beş kısmı, beş duyu, eldeki beş parmak vb.

Gerçek şu ki, ruhu kendisi için inşa eden ışık, onun kök sistemi, sözde taç, köktür. Kökten dört aşama gelir, kendisi için arzu oluşturan ışığın dört yayılımı. Sadece son, dördüncü aşama ışığa yükselmek, ışıkla aynı olmak isteyen gerçek arzudur.

Böylece doğadaki her şey beş aşamada yaratılır ve bu nedenle dört tür dilimiz var, yani yaratılış tarafından dört tür ışık algısı.

Ayrıca dört tür yaratılış vardır: cansız, bitkisel, canlı ve insan.

Kabala, değişimimizin tüm aşamalarını anlatır yani sonuncusu kök olan, beş dünyanın 125 aşamasını çıkışı tanımlar.

Her dünyada, Partzufim (büyük aşamalar) olarak adlandırılan beş bölüm vardır ve bunların her biri beş alt aşamaya bölünmüştür – Sefirot. 125 basamağa çıkar. Onların hepsi, Yaradan’ın “Değişmez, silinmez dört harfli adı” denen tek bir anlayışa dönüşür.

Yaradan’ın dört harfli adı, dışarı giden kökü (nokta) ve bu noktayı temsil eden dört harfi içerir. Yani O’nun bu beş temsili formunun içinde, beş tezahüründe, bizler O’nu hissederiz.

Yaradan İle Pin Pon

Soru: Bir düşünce Yaradan’dan geliyorsa ancak birleşmeye yönelik değilse, kişi onunla nasıl doğru bir şekilde çalışır?

Cevap: İyi ve kötü tüm düşünceler Yaradan’dan gelir. O kadar çok olumsuz düşünceye sahibim ki! Onları ayırmalı ve neden geldiklerini anlamalı, onları iyilere dönüştürmeli ve Yaradan’dan onları değiştirmesini istemeliyim.

Varsayalım ki Yaradan’dan 1000 düşünceden bir tanesi olumlu gelsin. Ama bunların 999’u olumsuzdur. Yani grup aracılığıyla Yaradan’dan onları değiştirmesini istemeliyim. Yani, eğer bana bu düşünceleri gönderiyorsa, bu, onları O’na geri gönderebileceğim ve O’nun onları olumlu düşüncelere dönüştüreceği anlamına gelir. Tam olarak bir pin pon oyunu gibi.

Belirli bir düşünceyi veya arzuyu yakalarsam, Yaradan’ı onları değiştirmeye ikna edebilirim demektir. Ve hiçbir şey yapmak zorunda değilim! Sadece benim talebim gereklidir.

Twitter’da Düşüncelerim / 02 Haziran 2021

Dünyamızda sadece egoizmin üzerine yükselen İsra-El, irade (karar ve davranış) özgürlüğüne sahiptir. Aksi halde kişi, hayvansal egoizmi tarafından yönetilir.

Bu nedenle dünyayı, ihsan etme niteliğinde davranmak için seçimimize göre Yaradan tarafından kontrol edilen bir kuklalar dünyası olarak görmeliyiz …

Bizler, düşüncelerimizin ve ilişkilerimizin en yüksek güç olduğu kapalı bir doğa sisteminde varız!

İklimin bozulmasına ilişkilerimiz dışında hiçbir şekilde etki edemeyiz. Onlar yüzünden, daha kötüye doğru değişiyor ve onlar sayesinde daha iyiye doğru değişmeye başlayabilir.

Yaradan’ın Tüm Planını Anlayın

Soru: Ortak ruhu parçalamak neden gerekliydi?

Cevap: Yaradan’ın ne amaçladığını anlamak için.

Diyelim ki güzel bir heykeli ya da muhteşem bir şeyi, muhteşem bir doğa eserini alıp küçük parçalara ayırıyorsunuz. Yaradan gibi, mükemmelliği bozarsınız. Adam böyle yaratılmıştır.

Yaradan, Sevdiğini, Kendi biricik eserini alır ve milyarlarca parçaya ayırır. Neden? Nasıl? Dünyayı neden bu kadar kötü, bu kadar korkunç yarattığını anlamıyoruz. İnsanı çok korkunç, çok alçak yarattı. Yüce, mükemmel, ebedi Yaradan, Kendisine tamamen zıt bir şey yarattı ve yine burada acı çekmemizden zevk mi alıyor?!

Bu nasıl olabilir? Herhangi bir düşmana içinde var olduğumuz bu halimizi dilemem: Bu kusurlu, önemsiz, aşağılanmış, bir şekilde kendimizi yerine getirmeye çabaladığımız bu durumu. Bu korkunç bir durum! Ebedi ve mükemmel olan Yaradan’dan, her şeyi yapabilen güçten bahsediyorsak, birdenbire böyle bir şey mi yarattı?!

Bunun nedeni, kendimizi bu bozuk durumda görmemiz ve bunun en iyisi olduğunu anlamamamızdır. Kendimizi bu durumdan yavaş yavaş bir araya getirmeye başlarsak, kendimizi Yaradan’ın benzerliği içinde toplayacağız. Üstelik bu çalışmadan Yaradan’ın kim olduğunu anlayacağız.

Yaradan’ın tüm planını anlamaya başlayacağız: Neden Kendisini başlangıçtaki mükemmellikten en zıt seviyeye indirmeye karar verdi ve bize bu mükemmelliği kendimizden yavaş yavaş yaratma fırsatı verdi?

Yaradan seviyesine yükselmek isteyen insanlar hayatın anlamını, acı çekmenin anlamını: “Ne için? Hayatımızın anlamı nedir? Ne hakkındadır ve amacı nedir?” diye merak ederler:

İçlerinde bu önemli sorular ortaya çıktığında ve hayat artık onlara gülümsemediğinde, ona bir cevap bulmaları gerekir. Diğer hiçbir şeyin tadı olmadığını hissederler ve geriye kalan tek şeyin uyuşturucuya, alkole dalmak ya da bu monotonluğu unutmak olduğunu düşünürler. Böylece, bu tür insanlara, Kabala bilimi denen mükemmelliğe ulaşmanın bir yöntemi olduğu yukarıdan gösterilir.

Bu yöntem binlerce yıldır gizlenmiştir. İki bin yıl önce yazılmış olan Zohar Kitabı, bunun iki bin yıl sonra ortaya çıkacağını söyler yani dünyamızın ve varlığımızın kusurlu olduğunu anlayacak kadar olgunlaştığımızda, kendimizle hiçbir şey yapamayacağımızı ve tam bir umutsuzlukla karşı karşıya kaldığımızda.

Yani bu Kitap kişiyi bulacak ve diyecek ki: “Ellerini hayal kırıklığıyla havaya kaldırdığından emin misin? O zaman sana yolu göstereceğim.”

Bu Dünyada Olmanın Amacı

Bu dünyada insanın çalışmasının amacı, komşusunu kendisi gibi sevme noktasına kadar, bütün insanların tam bir bütünleşmeyi başarmalarıdır. Böylelikle insan, Yaradan’ın yarattığı ortak manevi kap olan ruhunu yeniler.

Bu manevi kapta (Kli) iki karşıt gücün birleştiği ölçüde – ayrılık ve bağ, alma ve ihsan etme – kişi, ışığın karanlığa karşı avantajı olarak Yaradan’ı ifşa eder. Yaratıcı (Bore) demek, gel ve gör (Bo-Re) yani karanlıktan gelen ışık olarak ortaya çıkan kavram demektir.

Kimse tek başına ıslaha ulaşamaz çünkü başlangıçta, daha sonra en küçük parçacığa, her birimizdeki en küçük manevi kıvılcıma kadar parçalanmış olan, sadece tek bir ortak ruh, Adam HaRishon yaratıldı. Biz, herkeste var olan manevi noktaları, ışık kıvılcımlarını birleştirmek için bu dünyada varız.

Bununla birlikte, bu nokta herhangi bir gelişme yönünü, hangi yönde ilerleyeceğimizi ve onunla ne yapılacağını göstermez. O sadece bu dünyanın üstünde olan manevi bir şeye ufacık bir ihtiyaç uyandırır. Ama tam olarak ne olduğunu, kişi anlamaz. İşte bu yüzden Kabala çalışmaya gelen insanlar kendilerini neyin getirdiğini, tam olarak neye sahip olmadıklarını ve nereye çekildiklerini anlamazlar.

Ve bu dünyadaki günlük yaşamımızda bile, bazı başarılar için sürekli bir yarıştayken ve hobileri birbiri ardına değiştirirken, insanlar da onları neyin çektiğini ve ittiğini gerçekten anlamıyorlar. Ama aslında, bizi son ıslaha götürmek isteyen aynı kıvılcım, kişiyi bu işi yapmaya, ona diğer kıvılcımlarla birleşme fırsatı vermeye ve böylece onlu adlı ilk Kli‘yi toplamaya zorlar.

Ve sonra bu parçalar onluya katılacak, diğer onlularla birleşecek ve sonunda tam bir ıslaha geleceğiz. Ancak o zaman sonsuz ve mükemmel yaşamı, Yaradan olarak adlandırılan doğru gerçekliğin tüm bilgisini ve hissini keşfedeceğiz. Böylelikle en başından beri bizi yönlendiren, çeken ve ileriye iten noktanın farkına varmış olacağız.

Bu iş için fiziksel onlular organize ediyoruz. Dünyamız, bizim gözümüzün önünde bulunan, erişilebilir bir şeyden başlama fırsatı vermek için var. Manevi ıslahtan önce bile, maddi bir sistem yaratma ve Kabalistlerin tavsiyesine göre onun içinde çalışma fırsatına sahibiz: fiziksel onlular organize etmek ve onlara olabildiğince manevi nitelikler eklemek.

Üst ışığı ve Yaradan’ı hissetmeden bile, on kişiden oluşan küçük bir fiziksel grup içinde çalışabilir, bizi yavaş yavaş birleştiren ve manevi nitelikleri, onludaki yükselişleri ve düşüşleri ortaya çıkaran üst ışığı uyandırabiliriz.

Tüm bu değişimlerden defalarca geçeriz: ışıktan karanlığa ve karanlıktan ışığa, aydınlık ve karanlık ruh hallerinin dalgalanmaları yoluyla. Ve sonra, ruh hallerinin üzerine yükseliriz ve başkalarına ve Yaradan’a olan yakınlığımızı veya yabancılaşmamızı, ihsan etme veya alma konusundaki bağlılığımızla yükseliş ve düşüşleri değerlendiririz. Böylece yavaş yavaş yeni değerler elde ederiz – bu dünyadan değil, manevi dünyadan.

Bizler, hangi eylemlerin ıslah eden ışığı çekebileceğini yani bizi etkileyecek ve bizi daha fazla birbirine bağlayacak genel ışığın gücünü öğreniriz. Bağ, ortak ruhu canlandırmak için gerekli olan ve onu bir araya getirmemize imkan vermek için kasıtlı olarak parçalanmış olan tek ıslahtır.

Ruhun çatışan, zıt ve uzak kısımlarını birbirine bağlamaya çalışarak, ihsan etme niteliğinin ne olduğunu ve Yaradan’ın kim olduğunu inceler ve mükemmel ve ebedi yaşamı ifşa ederiz.

Yaradan’ın İsimlerinin Özünü Anlamak

Soru: Üst güç hakkında konuştuğumuzda, sadece tek bir kelime kullanırız: Yaradan, yani yaratan biri. O’nun tüm isimlerinin özünü anlamak mümkün mü?

Cevap: Şimdi bununla ilgilenmenizi tavsiye etmem çünkü Yaradan’ın isimleri, bir kişinin ediminin dereceleriyle doğrudan ilişkilidir. Bunun nedeni, ruhun manevi dünyanın seviyelerinde yükselirken onların her birinde farklı isimler, tanımlar ve kodlar almasıdır.

Bu, orduda görev yapan ve rütbeler alan birine benzer: çavuş, teğmen, albay, binbaşı, general vb. Ve seviyelerin her biri kişinin ilerlemesini gösterir. Kişi burada da, ediniminin seviyelerine göre Yaradan’ı farklı isimlerle adlandırır. Bundan daha fazlası değil.

Yaradan’ı ifşa ederek ve O’na farklı isimler vererek (iyilik yapan, acımasız, inatçı, yardımsever),  O’nun ifşa ettiğiniz özelliklerini belirtirsiniz.

Ve O’nda, O’nun tüm özellikleri tek bir basit formdadır: sadece yaratılanları yükseltmek ve haz vermek amacıyla. Ama siz onları tek tek ifşa ediyorsunuz ve O’na farklı isimlerle hitap ediyorsunuz. Dolayısıyla bunlar Yaradan’ın isimleri değil, kişinin Yaradan’ı nasıl hissettiğidir. Bu tıpkı bir çocuğun bugün işlediği bazı suçlardan dolayı annesi onu azarladığı için, annesine kötü anne demesine benzer. Ama anne gerçekten kötü müdür?

Dolayısıyla, bu kelimeleri, isimleri ve unvanları Yaradan’ın Kendisine atfedemeyiz, ancak kişinin henüz düzeltilmemiş halinin bir sonucu olarak hissettiği şeye atfedebiliriz. Yaradan’ı tam olarak edindiğimizde, o zaman O, sadece iyi ve iyilik yapan olacaktır.

 

Yaratılan Bağımsız Mıdır?

Soru: Yaratılış, Yaradan’ın eylemlerinin bir ifşası mıdır? Yaratılan bağımsız mıdır? Yaradan’dan özgür müdür?

Cevap: Kesinlikle hayır! Yaradan’dan herhangi bir şey özgür olabilir mi? Başlangıçta, ışığın etkisiyle alma arzusunu, egoyu yaratan üst güç vardır. Ego ikincildir ve Işık ilktir. Doğada bundan başka hiçbir şey yoktur.

Onların arasında her türlü farklı eylem gerçekleşir. Hepsi birbirlerine zıttır ve bağ ve iletişim içindedirler.

Tek Bir Düşünceye Tutunmak

Soru: Tüm eylemlerimde ve yaptığım her şeyde Yaradan’a benzemek istediğim düşüncesine tutunmak doğru mu?

Cevap: Evet, ama bu düşünce size yardımcı olacak birçok başka düşünceye de yol açmalıdır. Örneğin, Yaradan’a benzemek için gruptaki dostlarımla bağ kurmak, herkesten aşağıda olmak ya da tam tersi, onları arkamda çekmek için herkesin üzerine yükselmek vb.

İlk düşünce ana düşüncedir, ancak onu bir ana düşünceye eklenen ikincil düşünceler takip eder. Kabala bilgeliğiyle ne kadar çok meşgul olursanız, Yaradan’a nasıl yakınlaştığınızı o kadar çok takip ederseniz, içinizde daha fazla ikincil düşünceler ve arzular ortaya çıkar, ama hepsi tek bir genel ortak integrale bağlanır.

Üst Dünyayı Nasıl Edinebiliriz?

Yorum: Yaradan’ı haklı çıkarmak için, O’nun yönetimini anlamalıyız. Ve O’nun yönetimini anlamak için, O’nun niteliklerine benzememiz gerekir. Bu bir kısır döngü gibi görünüyor.

Cevabım: Hayır. Sadece egoist dünyamızda bu böyle görünüyor ama maneviyatta değil. Maneviyatta “O’nu haklı çıkarmak için” diye bir şey yoktur. Maneviyatta sevgi ve ihsan etme arzuları üzerinde, bilginin değil inancın niteliği üzerinde çalışırım.

Maneviyata sıradan anlayışımla, aklımla ve maddesel duygularımla ulaşamam. İçimdeki maneviyatı sınırlayamam. Orada her şey onun fiziğini, yapısını vb. anladığım fiziksel dünyadakinden farklı bir şekilde gerçekleşir ve ben, içimde bir model inşa ederim ve bir şekilde bunun dünya olduğunu düşünerek, onun içinde yolumu bulmaya başlarım.

Manevi dünya bu şekilde edinilmez. O benim dışımda edinilir ve onu sınırlayamam. Eğer yaparsam, bu üst dünya değil, uydurduğum bir şey olur.

Yaradan’ın İsimleri – Manevi Yükseliş Ölçüsü

Soru: Kişi ne yapmalı, örneğin: Sizin için Yaradan iyidir ama benim için O korkunçtur.  Bu Yaradan’ın bizler için tamamen farklı olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: Elbette. Yaradan herkes için ve her an farklıdır.

Kabala bunu çok basit bir şekilde açıklar: Üst ışık mutlak durağandır. Onda hiçbir değişiklik yoktur, ancak tüm yaratıma baskı yapar ve yaratılışın her unsuru Yaradan’ı farklı isimlerle adlandırır.

Dahası, bizler Yaradan’ı iyilik yapan iyi, kötü, inatçı veya O’na verebileceğimiz adlar ne olursa olsun gelişi güzel adlandırmayız. Onlar sadece O’nu algılama şeklimizi gösterirler. Yani burada ıslahlar yapmak gerekiyor.

Yaradan mutlaktır. O’nun kötü olduğunu hissediyorsam, bu benim kötü özelliklere sahip olduğum anlamına gelir.

Bu nedenle, O’nun üzerimdeki tüm olumlu etkilerini kötü olarak yorumlarım. Öte yandan, Yaradan’a benziyorsam, O’nun üzerimdeki etkisini de o kadar iyi hissederim. Her şey, Yaradan’a ne ölçüde benzediğime bağlıdır.

Böylelikle, Yaradan’ın isimleri, manevi edinimimin derecesini, Yaradan ile manevi uyumluluğumu ifade eder. Ben ilerledikçe ve Yaradan’a yükseldikçe ve O’na daha çok benzedikçe, O’ndan daha olumlu bir şekilde bahsederim.

Bunu, Yaradan ile % 100 uyumluluğun (artı), Yaradan ile % 100 uyumsuzluğun (eksi) ve ortada nötr durumun (sıfır) olduğu bir ölçek olarak tasvir edebiliriz. Bu ölçekte nerede olduğuma bağlı olarak, niteliklerim, Yaradan’a ya daha zıttır ya da daha çok benzer. Genellikle tarafsız bir durumda doğarız ve yolumuza başlarız: biraz aşağı, biraz yukarı, biraz aşağı, biraz yukarı vb.

Soru: Öyleyse, “iyilik yapan iyi”den,  “kötüye ve en korkunç” olana gelebileceğimi mi söylemek istiyorsunuz? Yaradan’ın en olumsuz algısından, en olumlu algılamaya kadar böyle bir genişlik olabilir mi?

Cevap: Bu, olabilecek tek genişliktir. Tam ıslah seviyesine yükselmeden önce, tamamen zıt seviyedeyim. Hayat sürprizlerle doludur.