Category Archives: Yaradan

Öğretmene Tutunmak

Soru: Öğretmene tutunmak ve onu hissetmek ne demektir ve öğretmen aracılığıyla ışığı almak ne demektir?

Cevap: Öğretmene tutunmak ve öğretmeni hissetmek iki farklı şeydir. Öğretmene tutunmak demek size yapmanızı tavsiye ettiği her şeyi yapmaya çalışmak, size öğrettiği her şeyi öğrenmek demektir. Öğretmene ancak, onun tüm gerekliliklerini yerine getirirseniz ve ona yardım ederseniz, belki günlük yaşamında bile, ama esas olarak çalışma ve dağıtım sürecinde, tutunabilirsiniz.

Kendinizi, kişiye değil temsil ettiği şeye hizmet etmeye adayın ve o zaman Üst dünyaya bu şekilde ulaşmaya başladığınızı keşfedeceksiniz.

Kalpteki Nokta Nerededir?

Kalpteki nokta nerededir? O fiziksel, duyusal bir nitelik mi yoksa manevi bir nitelik mi?

Kalpteki nokta, yukarıdan ilahi olanın bir parçacığıdır, Yaradan’ın haz alma arzusunun kıvılcımıdır, yaratılanın haz alma arzusuna gömülüdür.

Tüm kalbimiz bir egoist haz alma arzusudur ve kalpteki nokta ihsan etme arzusudur. Ve her ikisi de daha yüksek bir gücün lütfuyla var olur.

Hem kalbi hem de kalpteki noktayı geliştirmeli ve onlarla çalışmaya başlamalıyız ki tüm kalp yani haz alma arzusu, kalpteki noktanın talimatlarına göre eylemler gerçekleştirsin. Buna ıslah denir.

Karşılıklı Garanti Yasası İçinde

Karşılıklı garanti yasasının içindeyiz ve ona göre ilerliyoruz. Bütün hayatımız, istesek de istemesek de, anlasak da anlamasak da bu yasanın yerine getirilmesine bağlıdır. Tüm insanlık karşılıklı garanti doğrultusunda ilerliyor.

İnsan hayatına kıyasla önemsiz bir süre olan üç ay öncesine baksanız bile, gelişimimiz, bugün ve gelecek ile ilgili fikirlerimizin nasıl değiştiğini göreceksiniz. İleriye doğru büyük bir sıçrama yaptık.

Üç ay öncesine kadar Koronavirüs salgınının hızla sona ereceğini ve önceki hayatımıza dönmemizi sağlayacağını düşünüyorduk. Ama bugün kimse böyle düşünmüyor.

Tüm insanlıkta, milyarlarca insanda nasıl bir devrimin yaşandığına ve hayata karşı tutumlarının nasıl değiştiğine bakın. Kurtulamayacakları bir tür zorunlu süreç içinde olduklarını anlamaya başladılar. Hayatlarından sorumlu değiller ama hayat onları kontrol ediyor ve onları çekiyor ama kendileri için belirledikleri hedefe doğru değil.

Hayat bir daha eskisi gibi olmayacak. Çok kısa sürede geçmiş, şimdi ve gelecek arasında dramatik değişimler görebileceğimiz bir süreç içindeyiz. Herkesin hayatıyla ilgili çok önemli keşifler yaptığı ortaya çıktı; bugünün dün gibi olmayacağını ve yarının bugün gibi olmayacağını anladılar. Böylelikle doğa, Yaradan, bizleri realitenin algısının başka bir seviyesine yükseltmektedir.

Yaradan ile ortak oluyoruz, O’nunla aynı sürece katılıyoruz, ancak şimdilik sadece pasif olarak. Doğa değişiklikler yapar ve biz bu süreç içinde, önümüzde ortaya çıkarken onu izleriz.

Zaten dünyayı kontrol etmediğimizi ve onu değiştiremediğimizi görmekteyiz. Gelecek hala siyah görünse bile, yine de başka seçeneğin olmadığını ve ne olması gerektiğini anlıyoruz. Ve sonra soru ortaya çıkıyor, bir şeyleri değiştirmek mümkün mü?

Geleceği değiştirmek istiyorsak, Yaradan’ın bizim için belirlediği koşulları kabul etmeye her geçen gün daha hazır olmalıyız. Hala pasif olabiliriz, ancak önümüzde gelişen sürece zaten katılıyoruz. Bu hayatımızın her tarafında medyada, insanlar arasında ve ailelerin içinde fark edilmektedir ve bu çok büyük bir başarıdır.

Herkes yavaş yavaş başını eğer ve eskisi kadar kendine güvenen ve kendinden emin değildir. Doğa tarafından belirlenmiş bir akışın içinde olduğumuzu anlıyoruz. Doğa bizim için karşılıklı garanti yasasını oluşturdu ve bu her gün daha açık hale gelecek ki, ancak doğru bağ yoluyla hayatlarımızı düzenleyebilir ve tüm talihsizliklerimizin sebebinin aramızda iyi bir bağ eksikliğinden dolayı olduğunu anlarız.

Bütün bunlar yakında herkes için netleşecek ve karşılıklı garanti yasasının bağlayıcı olduğunu ve ona uymaktan başka seçenek olmadığını anlayacağız. Bunun için kendimiz çabalar, zamanı hızlandırır ve bu bizi yakalamadan, bizi zorla yerine getirmeye zorlamadan önce, bunu yerine getirmemiz için ona daha da yakınlaşmamız iyi olur. Bunu kendi isteğimizle, gönüllü olarak yerine getirmek isteriz.

İnsanlık gün geçtikçe karşılıklı garantiye yaklaşıyor, gözlerini daha da açıyor.

Twitter’da Düşüncelerim / 15 Eylül 2020

Ego (Firavun) o kadar gelişti ki, otoritesi keyifli olmaktan dayanılmaz hale geliyor ve bu sebeple bizi ondan kurtulmanın bir yolunu aramaya zorluyor.

En canlı kombinasyonlar ve lezzetli aromalar, incelemelerin tüm güzelliği onluya ilave eklenerek elde edilir. Bizim dünyamızda olduğu gibi olmazsa olmaz bir temel vardır ama güzellik; lezzet, aroma, renk katan ilaveler ve baharatlar sayesinde elde edilir.

Yaradan’ın ifşaları hem niceliksel hem de niteliksel seviyelerde gerçekleşir. İfşanın gücü, Kli’mizi genişletme ve ona daha fazla onlular ilave etme başarımızla belirlenir. İfşanın niteliği de artar.

Onluda birleştiğimiz ölçüde, birliğimizin sınırlarını genişleterek kendimizi gittikçe daha fazla onluya bağlama zorunluluğunu hissetmeye başlayacağız, çünkü bu, Yaradan’a daha da yaklaşabilmemizin tek yolu.

Embriyodan İnsana Dönüşüm

Doğa, doğum sürecini neden bu kadar büyük bir ıstırapla birlikte gerçekleştirmekte? Gerçek şu ki, daha sonra bu acı güce dönüşmektedir. Bir kadının doğum sırasında yaşadığı acı onu güçlendirir ve hayatının ilerleyen dönemlerinde ona muazzam bir güç verir, bu da bebeğe bakmasına ve hayatın sıkıntılarına dayanmasına imkan verir.

Doğum sırasında yaşanan acılar kadının vücudunu güçlendirir. Bu nedenle doğum yapmış bir kadın, doğum yapmamış bir kadından daha güçlüdür, bir erkekten de daha güçlü ve daha sabırlıdır.

Doğum sancıları sağlık açısından çok faydalıdır, kadınlara hayatta sabır ve direnç kazandırır. Bu nedenle, insanlığın şu anda Koronavirüs ile ilgili olarak yaşadığı acılar, ona gelecekte büyümesi için güç verecektir.

Sonuçta, bir annenin rahminden doğan ve bir embriyodan insana dönüşen bir bebek gibi, bir dünyadan diğerine geçmek zorunda kalacağız. Doğumdan sonra bebek, tamamen farklı bir şekilde davranmaya ve anne rahminin dışında yeni bir gerçeklik ve yeni bir dünya ile tanışmaya başlar. Yeni doğmuş bir bebeğin bedeni bağımsız hareket etmeye başlar: çocuk ağlar, gülümser, dinlemeyi, görmeyi ve sonra konuşmayı öğrenir.

Çocuk da anne kadar güçlü olmasa da doğum sancılarını yaşar. Annesinin içindeki tüm hislerini kaybeder. Annesi onu dışarı iter ama kendisi de dışarı çıkmak için çaba gösterir. Elbette, ne yaptığını anlamaz, ancak doğanın çağrısı üzerine içgüdüsel olarak hareket eder.

Doğa, bebeği başını aşağı çevirmeye zorlar ve doğması için dar doğum kanalından, rahimden çıkma gücü verir. Bebek de doğumda harika bir iş çıkarır.

Bugün her birimiz böyle bir embriyoyuz ve anne rahmi bizim çevremizdir. Çevrenin yardımıyla doğmalı ve yeni bir çevrede yaşamaya başlamalıyız, çevreyi ruhumuzun bir Partzuf’u (İbranice-yüz) olarak hissetmeliyiz.

Bizler, kendimizi sıcak, kendinden emin, korunduğumuzu hissettiğimiz eski dünyadaki olağan hayattan vazgeçmeye zorlanıyoruz. Şimdi bu yeri terk ediyoruz ve bilmediğimiz yeni bir dünyaya gidiyoruz. Bu durumu nasıl aşabiliriz, bu engelle nasıl başa çıkabiliriz?

Rahmin açılmaya başladığı henüz görünmüyor. Kasılmalar çoktan başlamış olsa da şimdilik her şey kapalı. Ancak bu kasılmalar, yani rahim içindeki insanlık üzerindeki baskı henüz yönlendirilmedi. Embriyo henüz başını aşağı çevirmedi ve doğması zaman alacak.

Baş aşağı dönmek, daha önce önemli olan her şeyin bir değer değişimidir. Başın yukarıda olması, benim için en önemli şeyin, egoizmim ve kendi bencil varoluşum olduğu anlamına gelir. Ama şimdi bu yaklaşımı terk etmek, iptal etmek, kendimi unutmak ve yeni bir şekilde davranmaya başlamak istiyorum, bu da tersine dönmem anlamına gelir.

Daha önce benim için önemli olan her şey artık önemli değildir, ancak şimdi önemli olan, öncekinden tamamen farklı bir şeydir: ihsan etme, birleşme, kişinin komşusunu sevmesi. İnsan toplumunun eski değerleri, yemek, seks, aile, para, güç, bilgi, tüm bunlar hepimizin birlikte doğacağımız yeni dünyada değerlerini yitirir. Kişi tamamen farklı ilkelere göre hareket eder.

Bizim için en önemli şey birleşmek ve aramızdaki bağda yeni bir gerçekliği, daha yüksek bir gücü ortaya çıkarmak, onunla birleşmek ve bu teması sürekli güçlendirmektir.

Twitter’da Düşüncelerim / 11 Eylül 2020

Onlu, içinde manevi safhanın ifşa olduğu manevi bir yapıdır.

Herkesi farklı gözlerle görmek istiyorum: kendi gözümle değil, onlunun gözleriyle. Ve hisler için de aynı, kalpte ve akılda – kolektif algıya ulaşmaya çalıştığım her şeyde dünyayı bir kişi olarak değil de onlu olarak görmek için.

Manevi tanımlara göre mantık ötesi, birlik adına ihsan etme arzusunda hareket etmektir. Maddi dünyada her insan kendi başına var olur-her biri kendini gözettiği için birlik yoktur. Ama birlik ve karşılıklı ihsan yoluyla gerçeği hissederim ve tüm dünyaya onun aracılığıyla bakarım.

Kendi içimde değil, dostlarımda olanları görüyor, hissediyor ve duyuyorum. Bu zaten manevi bir histir.

Tüm dereceler, tüm safhalar zaten gerçekte var. Onlara girmek için çaba sarf etmeliyiz. Kendimi inanç derecesine, Bina’ya yönlendiriyorum – ve benim dışımda olanlar, grup ve Yaradan benden daha önemli.

Mantık ötesi inanca, ihsan etme gücüne sahip olduğumda, ona girerim ve yavaş yavaş kendimi inşa etmeye başlarım. Buna maneviyat denir: Malhut derecesinin üzerindeki Bina derecesi, her şeyi kendi üstümde, sonraki dereceye göre düşünmek, hissetmek, anlamak ve görmek istediğim zaman.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Eylül 2020

Onlu içinde sadece bir Sefira olsam da, kendimi diğer 9’a göre ayarladığımda, benden neyin talep edildiğini anlamaya gelirim. Her teli diğerlerine göre kontrol ettiğim, bir gitarı akort etmek gibi. Aynı şekilde kendimi gruba göre ayarlarım.

Dünyamızda ifşa olan üç tür alma gücü, üç derecedir: cansız, bitkisel ve hayvansal. İnsan, onun cansız, bitkisel ve hayvansal derecelerine göre, üst dünyaya geçiş özelliği olan derecedir.

Koronavirüsün hayatın her alanına vurduğu darbeler, bizlere doğanın artık bize çocuk olarak değil, yetişkinler olarak davrandığı yeni bir gelişim dönemine girdiğimizi göstermekte- ve bizi cezalandırarak, daha iyiye giden değişimin, insanlar arasındaki doğru ilişkilerin derecesine bağlı olduğunu göstermekte.

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Eylül 2020

Kişi, bir binayı inşa etmek gibi, ruhu kendi arzusu ile inşa etmez aksine Yaradan’ın onu inşa etmesini bekler. O’na yapılan doğru talep, onlu içindeki birlikten Yaradan’a geçer. Ben sadece bu yapıyı isterim ama Yaradan’ın onu nasıl inşa edeceğini bilmem.

Özellikle bizler  3. Tapınağı inşa ederken.

Koronavirüs, bizim zamanımızda, bağlanmaya başlamak zorunda olan yaratılış unsurları arasındaki uygunsuz bağ nedeniyle ortaya çıkar. Bağların ortaya çıkması amaçlanan alanlarda, gelişim programına göre ıslahın sonuna doğru virüsler, çatlaklar gibi, kırılma yerlerinden ortaya çıkar.

Koronavirüs maskelerle, evde oturarak ve okulları kapatarak durdurulamaz. İnsanlar arasındaki ilişkilerde, en yüksek derecede bir ıslah yapılmalıdır. Kendimizi ıslah etmeye ve doğru bağ kurmaya başladığımızda, böylece virüsü devre dışı bırakacağız. “Sevgi bütün günahları örter!” diye yazılıdır.

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 5

Aile Soyunun Devamı – Manevi Parçanın Aktarımı

Soru: Yahudi halkının atalarının birçoğu – Musa, Davut ve Süleyman – dünya milletlerinden eşler aldılar. Ve sadece Yahudiler, Babil sürgününden döndüklerinde bilgeler, diğer milletlerle karışmamalarını özellikle şart koştu. Bunun nedeni neydi?

Cevap: Bu, kırk yıllık çölde dolaşma sürecinde bir ulus yaratan Musa’dan geldi. Onları onlulara böldü ve her kabilenin yasalarını açıkça belirtti. Ve sonra Yahudiler bu şartları yerine getirmeye başladılar.

Soru: Manevi bir yükselişteyken her türlü insanı absorbe edebilecekleri söylenebilir mi? Geri kalanı kendi ideolojisini benimsedi ve ona katıldı. Neredeyse hiçbir dış nitelik yoktu. Ve sonra bu kayboldu.

Cevap: Evet. Ayrıca aile soyu baba tarafından devam ettirildi. Ve ancak altıncı yüzyıldan itibaren anne tarafından devam edilmesi düşünülmeye başlandı.

Soru: Bunun sebebi nedir?

Cevap: Prensip olarak, bunların tümü koşullara bağlıdır çünkü önemli değildir. Baba veya anne tarafından, bir insanın manevi parçasının nasıl aktarıldığına bağlıdır. Bu, üst gücün çocukta kaldığı ve onu yaradılış hedefine, birliğe götürdüğü koşullar ile ilgilidir.

Sonuç olarak, tarihin sonuna bakarsak, evrensel birlik, İsrail ile dünya milletleri arasında ve İsrail içindeki tüm kabileler ve toplumun diğer kısımları arasında hiçbir farkın olmayacağı bir koşula ulaşmalıdır çünkü herkes birleşmeli ve bir olmalıdır. Bütün bunların hepsi hala yolda.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Ağustos 2020

İnsanın çalışması, Adem’in ruhunun tüm kırık parçalarını yeniden birleştirmekten ibarettir. Yaradan,  bize onları bir araya getirme ve hangi yolla birleştiklerini anlama fırsatı vermek için, onu kasıtlı olarak parçaladı. Ta ki bu bulmacayı tamamlayıp tek bir bütün haline gelene kadar.

Bu, sürekli değişen bir milyar parçadan oluşan bir bilmecedir. “Bu işi bitirmenin bize bağlı olmadığını” henüz  “ondan kurtulamayacağımızın” farkındayız. Benden istenen tek şey dahil olmam.

Bireysel ruhlarımızı Adem’in ruhunda birleştirerek, Yaradan’ın ortakları ve Adem’in oğulları (Bnei Adam) olarak adlandırılırız. Bu çalışma bizi Adem’in oğullarına dönüştürür çünkü O’nun benzerliği için, bir kap inşa etmede Yaradan’la birlikte çalışırız.

Karşılıklı garantiye ulaşma arzusu bizi Yaradan’a getirir çünkü bizi ancak O birleştirebilir. Yaradan üst ışığa – bize karşılıklı garanti veya bağ hissini verebilecek tek güce sahiptir.