Category Archives: Yaradan

On Sefirot Yaradan’ın Nitelikleridir

Baal HaSulam, “İşleyen Akıl”: Onun nitelikleri kutsal Sefirot’tur…

Bunlar, üzerinde çalıştığımız ve içinde var olduğumuz aynı on Sefirot’tur. Geliştiğim ölçüde, bu nitelikleri edinirim ve böylece Yaradan’a karşı tutumumu Malhut’tan Keter’e doğru ve Yaradan’ın bana karşı olan tutumunu Keter’den Malhut’a doğru yönetmeye başlarım.

İşte bu, O’nun dünyasına rehberlik eden ve Kendi ihsanını ve iyiliğini onlara veren işleyen akıldır.

On Sefirot vardır: Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gevura, Tiferet, Netzach, Hod, Yesod ve Malhut. Keter Yaradan ve Malhut benim, ve Keter ile Malhut arasındaki diğer her şey benim niteliklerimdir.

Buna neden “Yaradan ile Dvekut” dendiğini anlamalıyız, çünkü sadece bir öğrenme gibi görünüyor.

Bu sadece materyali çalışmakla ilgili değildir, çünkü onun üzerinde çalışarak Keter’den bize, Malhut’a inen, bizi yöneten ve niteliklerimizi değiştiren üst Işığı çağırıyoruz. Bu durumda kendimizi Malhut’tan Keter’e geri götürebiliriz ve o zaman içimizde doğru iki taraflı bağ ortaya çıkar.

Egoist Gelişimin Sınırlılığının Farkına Varmak

Kabala, hissettiğimiz tüm krizlerin, tamamen egoist gelişimimizin kısırlığını ve sınırlılığını anlamamız için gerekli olduğunu söylüyor. Bizler, iletişimimizde ikinci bir olumlu güçten yoksunuz. Bu güçlerden sadece biri üzerinde yaşayamazsınız. Dünyamız sadece olumlu etkilerden yoksundur. Her şey sadece her bireyin yarar ve haz elde etmesi için hareket eder.

Bütün bunlar, yaklaşımımızın yeniden değerlendirilmesine yol açmalıdır. Dağılan aileler, dağılan devletler, tüm insanlık dahil olmak üzere dünyamızın yönetimine olumlu güçleri getirmek konusunda çok ciddi olmalıyız ve tıpkı tüm doğa gibi iki güç arasında var olmalıyız.

Tüm doğanın varlığı iki kuvvete dayanır: artı ve eksi.

Bizim ilişkilerimizde, herkes battaniyeyi kendi üzerine çekmektedir. Bir yandan bu insanlığın sorunudur.

Öte yandan, bu bizim gelişimimizdir, böylece bilinçli olarak doğamızı pozitif bir güçle destekleme ihtiyacına ve her iki gücün doğru etkileşimine geliriz.

Tüm Dünya Yaradan’ın İfşasıdır

Soru: “Bodrumunuzdaki” ışık ne sıklıkla yanıyor? Böyle anlarda sahip olduğunuz içsel duygu nedir?

Cevap: Bodrumda oturmuyorum. Benim için tüm dünya, hem iyi hem de kötü koşullarda Yaradan’ın ifşasıdır. Ben O’nun bütün ifşalarından yararlanırım çünkü O birdir ve O’ndan başkası yoktur.

Bu, yaşamaya değer bir koşuldur. Ebediyet ve bütünlük duygusudur ve kişi mükemmel olmasa da ona ifşa edilir.

Soru: Sizi çevreleyen her şey gerçekten Yaradan’ın iyiliğinin ifşası mı?

Cevap: Elbette. Zengin adamın oğlunun hikâyesi gibi. Oğluna babası ona zalimce davranıyor gibi görünse de aslında her şey, insan doğasını anlayarak ve oğlunu ebedi bir dünyada ebedi ve mükemmel bir saltanat için hazırlama ihtiyacıyla çok dikkatli bir şekilde planlanmıştır.

Kötü Düşüncelerle Nasıl İlişki Kurmalıyız?

Soru: Son zamanlarda daha önce hayal bile edemediğim kötü düşünceler aklıma giriyor. Onlarla nasıl ilişki kurmalı ve onlarla nasıl çalışmalıyım?

Cevap: Her şey, her zaman içinizde olan ama şimdi yavaş yavaş açığa çıkan egodan kaynaklanır ve onunla biraz savaşmanız gerekir.

Ancak en iyisi, onların üzerinde olan Yaradan’a dönmektir. Burada her şey çok basit. Böyle kötü düşüncelerin içinizde belirmeye başlaması çok iyi bir şey.

Ben şahsen böyle kötü düşünceler içimde ortaya çıktığında çok mutlu olurum çünkü bu düşünceler açığa çıkarsa, bu onların zaten bende olduğu ve daha sonra dünyadan kaybolmak için şimdi ortaya çıktığı anlamına gelir.

Onlar, ortadan kaybolmadan önce bir hastalık gibi hissedilirler ki bu çok keskin bir şekilde hissedilmelidir.

Yani, olanlardan memnun olmalısınız.

Her Şey Duygularda Algılanır

Yaradan, üst dünyanın bir niteliğidir. O’nun ana özelliği ihsan etme niteliğidir.

O’nun kim olduğunu veya ne olduğunu söyleyemeyiz. Biz sadece O’nu nasıl algıladığımız hakkında konuşuruz. İhsan etme niteliğini hissetmeye başladığım ölçüde, Yaradan’ı edinmeye başlarım.

Aynı şekilde örneğin bir masa için de hiçbir şey söyleyemem. Duygularımda şöyle şöyle göründüğünü söyleyebilirim. Aynı şey Yaradan için de geçerlidir.

Bu nedenle Yaradan’a Bo-Reh denir. Bo, gel, yani, bir şekilde kendini değiştir ve Reh, gör. Bo-Reh, gel ve gör. Başka bir deyişle, her şey tam olarak duygularımızda algılanır.

Kabala bilgeliği, içimizde ihsan etme niteliğini oluşturacak şekilde çalışır ve kişi bunu kendi içinde hali hazırda hissettiği ölçüde Yaradan’ı hissetmeye başlar. Yaradan’ı ve üst dünyayı onlarla hissettiği, Kelim, kaplar,  denilen yeni araçlara sahiptir.

Son Islah Tüm İnsanlığın Bütünleşmesidir

Soru: Purim koşulu, son ıslahı simgeler. Bu ne anlama gelir?

Cevap: Önce Yaradan’ın bozduğunu düzeltmemiz gerekir. O, açıkça şunu belirtti: “Kötü eğilimi ben yarattım ve sen onu iyi bir sona ulaştırmalısın.”

Kötü eğilim, yaratılışın her unsurunda farklı formlarda olan egoizmimizdir ve bizler, insanlık, halk ve her şeyden önce İsrail halkı, onu zıt forma dönüştürmeliyiz: Özgecilik, ihsan etme özelliği ve sevgi, bağlantının, yakınlaşmanın ve birleşmenin özelliğidir.

Dolayısıyla tüm yaratılış sisteminin tamamen parçalanmış ve yıkılmış durumdan, birleşme yönüne doğru ilerlediği anlaşılabilir. Üstelik bu birleşme, daha yüksek bir gücün, Yaradan’ın etkisi altında gerçekleşir.

Eğer Yaradan’ın,  yakınlaşmak ve birliğimizi geliştirmek için belirlediği hızı korursak, kendimizi iyi ve rahat hissederiz. Hatta bu hızı artırabilir ve dedikleri gibi arabanın önünde koşabiliriz.

Dayanamazsak ve geride kalırsak, o zaman araba bizi sürükler ve biz de onun arkasından zavallı, mutsuz, bozulmuş bir insanlığı sürükleriz.

Soru: Yaradan derken, doğayı ve tüm evrim sürecini mi kastediyorsunuz?

Cevap: Elbette. Bunlar eski halk hikâyeleri değil. Tüm insanlığın sürekli entegrasyonu, insanlar arasındaki yakınlaşma, doğanın bizden istediği budur.

Bu nedenle, Purim bayramı, Yaradan tarafından yaratılan tüm bu egoizmin, bu parçalanmanın son ıslahını sembolize eder.

Ruhun Kökünü Islah Etmek

Bize verilen her an, parçalanmadan gelen yeni koşulları (Reşimot) netleştirme fırsatıdır. Onları tüm dünyanın yaptığı gibi maddi bir şekilde inceleyebiliriz ya da onları manevi bir şekilde inceleyebiliriz, bu da tüm koşullar için tamamen farklı bir hız ve farklı bir çözüm anlamına gelir.

Reşimo’yu manevi bir şekilde işlersek, o zaman her Reşimo (koşul) ile Yaradan’a yaklaşmak isteriz. Ancak maddesel Reşimot’ta buna dikkat etmeyiz ve cansız doğa, bitkiler ve hayvanlar gibi tüm koşullardan otomatik olarak geçeriz.

Dolayısıyla koşullar ile manevî bir formda çalışırsak, o zaman herkes kendi ruhunun kökünü ıslah etme ve Adem’in ortak ruhu ile bütünleşme imkânına sahiptir. Bununla bu dünyadaki görevimizi yerine getiriyoruz ve diğer seviyede, tamamen farklı, manevi bir varoluş seviyesinde devam edebileceğiz.

Bu nedenle asıl mesele, biz onu manevi bir bağa getirene kadar her bir durumu aşmak, her durumun üzerine çıkmaktır: Ben + grup + Yaradan, yani İsrail, Tora ve Yaradan birdir, hepsi birliktedir. Böyle bir birliğe ne derecede ve hangi koşullarda ulaşırsam ulaşayım, eğer bunu düşünürsem ve onları birbirine bağlamayı arzularsam, o zaman ruhumdaki parçalanmış Reşimo’yu uyandırırım ve ruhumu sürekli olarak ıslah ederim.

Eğer her koşulun bu şekilde olmasını istersem, o zaman hayattaki amacımı gerçekleştiririm.

Maneviyat – Yaradan İle Bağ

Soru: Maneviyat ne demektir?

Cevap: Maneviyat, Yaradan’a insanlar aracılığıyla ve bazen de doğrudan bağlı olduğum zamandır.

Ancak başkaları aracılığıyla Yaradan ile bağ kurmam daha iyi ve daha güvenilirdir.

Maneviyat,  Yaradan ile doğru bağdır. Eğer bu gerçekten doğruysa, insanların içinden geçer ve Yaradan denen nitelik onda tezahür eder.

Atzmuto—Var Olan Her Şeyin Kökü

Soru: Atzmuto’nun sonsuzluk dünyasından daha yüksek olduğunu anlamakta haklı mıyım? Eğer öyleyse, Kabala Tora’nın hangi sırlarından bahsediyor?

Cevap: Gerçek şu ki, Yaradan’ın isimleri dahil, edindiğim her şeyi, bilinmeyen bir şeye benzerliğim ölçüsünde edinirim.

Ama aynı zamanda Atzmuto denilen, edinemediğim bir şey vardır ve bu beni etkileyen her şeyin köküdür. Sonsuzluk dünyasını ortaya çıkarmamızın nedeni budur ancak onun üstünde olanı değil.

Kabala’da, ışığın yukarıdan indiğini ve 0 safhası olan Keter’i yarattığını öğrenmekteyiz. Ardından, zaten bir kap olan 1. safha Hohma gelir. Sonra sonsuzluk dünyasının Bina, Zeir Anpin ve Malhut safhaları vardır.

Kabalistler tüm bu aşamaları edinirler ama ışığın indiği asıl kaynağı edinemezler. Onlar, ışığın 0 sahasını, Keter’i oluşturduğunu söylüyorlar. Ama nereden geldiği, doğasının ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyoruz.

Biz sadece “Seni yaptıklarından biliriz” diye biliyoruz.

Bu nedenle, Atzmuto, O’nun Kendisi, ulaşılamaz. Tek kelimeyle – edinilemez.

Soru: O halde Tora’nın sırları nelerdir?

Cevap: Tora’nın sırları, Atzilut dünyasının başında edindiğimiz şeylerdir.

Onlu Ve Öğretmen

Soru: Ders sırasında önce öğretmene mi yoksa onluya mı içsel olarak bağlanmamız gerekiyor, yoksa aynı anda mı olması gerekiyor?

Cevap: Siz ve onlu bir bütün olmanız için onlu ile bağ kurmanız gerekir ve sonra öğretmeni dinleyebilir ve söylediklerini onluda uygulayabilirsiniz.

Onlu asıl şeydir ama onluda ne yapacağımızı bilmek için bir öğretmene ihtiyacımız vardır.