Daily Archives: Mart 28, 2020

Koronavirüs Bağlantılı Kaygının Üstesinden Nasıl Gelinir?

Koronavirüs dönemini, doğanın insanlığı eksiksiz ve uyumlu bir bağa yükseltme planına nasıl uyduğunu ve ayrıca bize ben merkezli yaklaşımlarımızın kusurunu göstermek için nasıl ortaya çıktığını öğrenmek adına kullanırsak, bunu yaptığımız yerde birbirimize nasıl daha iyi bağlanabileceğimizi düşünebiliriz, o zaman bu pandemi sırasında kaygının üstesinden gelmek için sağlam bir temele sahip olacağız.

Koronavirüs bağlantılı kaygının üstesinden gelmek, virüsün burada kalıcı olduğu endişeleriyle yüzleşmeyi gerektirir ki kendimizi ondan nasıl koruyacağımız öğrenmemiz gerekir zira tedavinin bulunması oldukça karmaşık olacak ve pandemi için bir çözüme ulaşarak, birdenbire daha zararlı olan, hatta hazırlıksız olduğumuz aynı virüsün mutasyonu bile olabilecek yeni bir tane bile keşfedebiliriz.

Bu Endişelerin Dile Getirilmesi, Koronavirüs Bağlantılı Kaygıların Üstesinden Gelmemize Nasıl Yardımcı Olabilir?

Bu tür endişeleri dile getirmek hiç sorun olmamalı. Kendimizi bu kaygılardan uzaklaştırmak yerine, hepsinin üstündeki nihai çareyi vurgularsak: ki bu süreyi birbirine olumlu bir şekilde bağlanmak için kullanarak – verdiğimiz önemi sürekli olarak kendimize nasıl fayda sağlayabileceğimizi aramaktan başkalarına fayda sağlamayı amaçlamaya nasıl değiştirebileceğimizi araştırmak- doğanın pozitif bağ, sevgi ve ihsan etme gücünü uyandıracağız. Ve doğanın gücü her şeyi “dezenfekte etme” gücüne sahip.

Başkalarına Nasıl Katkıda Bulunacağını Düşünmek Kaygıyı Aşmanın Anahtarı

Bir düşünün: kendiniz hakkında endişelenmeyi bırakıp başkalarına odaklanırsanız – onlara nasıl yardım edeceğiniz, onlara nasıl katkıda bulunabileceğiniz ve ruh hallerini yükselteceğinize – o zaman içinizde kaygı duyabileceğiniz bir “boşluk” olmazdı. Dahası, gerçekte virüslere ve diğer zararlı güçlere karşı korunur olurdunuz, çünkü hepsi kendi çıkarları için egoist kaygıya bağlanırlar.

Kısacası, başkalarına karşı daha düşünceli ve sorumlu olarak doğaya daha çok benzeriz. Bu nedenle, bu salgın sırasında zamanımızın mümkün olan en iyi kullanımı, tutumlarımızı birbirimize göre ayarlamak, iç topuzlarımızı kendimize fayda sağlamaktan başkalarına fayda sağlamaya çevirmek olurdu ve daha sonra doğayla dengeye gelmemizin sonucunda ifşa edeceğimiz pozitif bağ, yaşamlarımıza uyum, mutluluk ve huzur getirecektir.

Asıl Sorunumuz Bizim Değil- Doğanın Kontrolde Olduğunu Görmektir

Asıl sorunumuz, doğanın nasıl kontrolde olduğunu görmeyi başaramamızdır ki doğa kurulmuş bir düşünce ve plandır, bizler onun bizim üstlenmemiz için ortaya koyduğu sürece göre gelişen parçalarız. Aksine, bizler olağanüstü bilgi ve zekaya sahip olduğumuza inanıyoruz.

Böyle bir yasaya uyarsak, o zaman doğadan pozitif bir tepki deneyimleyeceğiz: denge, uyum, barış, sevgi, birlik ve mutluluk.

Doğanın bütünlüğünü eşleştirmekte başarısız olursak o zaman kişisel, sosyal ve ekolojik ölçekler üzerinde giderek daha fazla olumsuz geri bildirimler hissedeceğiz, virüslerden, iklim değişikliği ve doğal afetlerden savaşlara, yabancı düşmanlığına ve sivil huzursuzluğa kadar depresyon, stres, madde bağımlılığı, intihar olaylarının artışı ve diğer birçok olumsuz fenomenle birlikte.

Bu nedenle  girdiğimiz bu Koronavirüs dönemini bizim bilgeliğimizin sınırlı olduğunu, doğanın bilgeliğinin uçsuz bucaksız olduğunu fark ederek akıllıca kullanacağımızı umuyorum ki tutumlarımızı onları doğaya yakınlaştırarak ayarlamaya başlamayı akıllıca yapacağız.

Coronavirus Dersini Ne Kadar Çabuk Öğrenirsek, O Kadar Çabuk İyileşeceğiz

Hala ne olacağını anlamıyoruz.

COVID-19 veya Koronavirüs hayatımızı mahvediyor ve henüz sonuçlarını kavrayamadık. Maskeler, karantina ama çoğunlukla korku, bizlere varoluşumuzda yeni bir safhanın ortaya çıktığını söylüyorlar.

Yani, bir şeyleri ne kadar çabuk kavrarsak, herkes için o kadar iyi olacak.

Şunu hayal edin:

Evde oturuyorsunuz, işe gidemiyorsunuz çünkü işvereniniz kepenk kapattı, yiyecek satın alamıyorsunuz çünkü mağazaların hepsi boşaldı ve rafları doldurmak için hiçbir tedarik yok ve tedarik sevkiyatları neredeyse durmuştur. Ama besleyecek çocuklarınız var. Ne yapacaksınız? Tüm okullar virüs tarafından kapatıldığından, onları yemek alabilecekleri okula bile gönderemezsiniz!

Ne yapacaksınız, küvette sebze mi yetiştireceksiniz?

Kulağa delice geliyor,  çünkü öyle. Bir kaç ay içinde bu senaryo, on milyonlarca Amerikalı, Avrupalı ve dünyanın her ülkesindeki insanın gerçeği olabilir.

Basit gerçek şu ki dışarıdan bir tedarik olmadan var olamayız ve Koronavirüs bu tedariği sonlandırıyor. Hala korkudan dondurulan tedarik zincirlerini yeniden başlatmak için bir yol bulamazsak, toplumumuzu yok edecek ve virüsle bile hasta olmayan milyonlarca insanın hayatını alacak büyük bir açlıkla karşı karşıya kalabiliriz.

Başarılı bir yeniden başlatmanın anahtarı

Bütün bunlar neden oluyor?

Çünkü basit, doğal bir kanunu görmezden geliyoruz: birbirine bağlılık. Birbirine bağlılık, doğadaki her şeyin bağlı olduğu ve bu nedenle diğer her şeye bağımlı olduğu anlamına gelir.

Öte yandan bizler, kendi ihtiyaçlarımızdan başka hiçbir şeyi fark etmemiz gerekmediğini zannederek yaşıyoruz. Bunda sorun yatmaktadır: cansız, bitkisel ve hayvansal seviyeleri uyum ve denge içinde işlev görürken, insan seviyesi sadece sömürmeyi amaçlamaktadır: doğadan faydalanırız ve sırf bu nedenle birbirimize kötü davranırız.

Şimdi, ilk kez gibi görünen ama kesinlikle sonuncusu olmayan şeyde, doğa “Yeter!” diyor. Gerçeklik, sorumlu, olgun ama esas olarak birbirimizi ve çevreyi düşünen olmamızı talep ediyor.

Şimdi gözlerimizi açmaya, etrafımızdaki dünyayı kabul etmeye ve “biz” açısından daha fazla, “ben” açısından daha az düşünmeye başlıyoruz. Tüm doğa böyle işler ve bizim de bunu yapmamızı ister.

Doğaya Daha Çok, İnsanlara Daha Az Benzer Olmak

Gerçekliğe yaklaşımımızı dengelemeye başlamak için, daha çok doğa gibi, daha az insan gibi veya en azından COVID-19’un patlak vermesine kadar eskiden olduğu gibi çalışmaya başlamalıyız. Bunu yapmak için düşüncelerimize başka ilgi alanları da dahil etmeye başlamalıyız. Hayvanlar ve bitkiler içgüdüsel olarak ne yapıyorlarsa, biz bilinçli olarak yapmalıyız.

Bizim için hayvanlar ve bitkiler için olduğundan çok daha zor olsa da, bunun eşsiz bir ödülü vardır: tüm doğanın gelişmiş bir algılaması. Farkındalığımıza, realitenin ne kadar çok parçasını eklersek, gerçeklik algımız da o kadar genişler. Bu, sonsuz ödüller ile sonsuz bir büyüme sürecidir, sadece onun içine girme isteğimize bağlıdır.

Doğa birbirine bağlı olduğundan, aklımızı ve kalbimizi onun üzerine koyarsak, yapabiliriz. Bu anlamda, Koronavirüs büyüme için eşi görülmemiş bir fırsattır ve bunu kaçırmak bizim için korkunç bir hata olacaktır.

Virüs, tedarik zincirlerimizi keserek bize ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğumuzu hatırlattı. Bu birbirine bağlılığı ve bizim için neyi gerektirdiğini düşünerek, sadece COVID-19’u değil, toplumumuzu rahatsız eden, zihnimizi kirleten ve birbirimizi ve çevremizdeki dünyayı yok eden “virüsleri” de yenebiliriz.

Bu anlamda, Koronavirüs bir patojen değil bir aşıdır ve ne öğrettiğini ne kadar çabuk öğrenirsek, o kadar çabuk iyileşiriz.

Karantina — Krizin Üstesinden Gelmek İçin İlk Adım

Küresel karşılıklı sorumluluk, tek bir sisteme bağlı tüm unsurlar için yasadır.  Bu yasa, herkesi, sistemle dengeye getirmek, tüm parçalar arasındaki karşılıklı ilişkileri mükemmelleştirmek için sistemle nasıl ilişki kurması gerektiğini bilmeye zorlar.

Ve elbette, bu yasayı bile kavrayamıyoruz ve daha da fazlası, bunu yerine getiremiyoruz. Böyle bir taahhütte bulunamıyorum çünkü entegre sistemdeki işlevimi yerine getirmezsem, o zaman hepsi dengesizleşecek ve suçlanacak kişi ben olacağım.

Herkes sistemin mükemmelliğini ihlal ettiğimi hissedecek. Bundan, her bir elementin genel olarak tüm sisteme eşdeğer olduğu ortaya çıkmaktadır ve bu korkunç bir sorumluluktur. Herkes tüm dünyadan sorumludur. Bu nedenle şöyle denir: “Oturup, hiçbir şey yapmamak daha iyidir.”

Bu yüzden şimdi insanlardan kendilerini karantinaya almaları, hiçbir yere çıkmamaları, uçmamaları veya kimseyle temas etmemeleri istendi. Peki ne yapılması gerekiyor?

Karşılıklı sorumluluk yasasının, yani karşılıklı bağımlılığın işlediği ayrılmaz ve küresel bir sistemde olduğumuzu ve bu bağımlılığı zorunlu olandan arzu edilene nasıl tersine çevirebileceğimizi öğrenmemiz gerekir. Doğa bizi zorunlu kıldığı için değil, biz kendimiz iletişim içinde olmanın ne kadar iyi olduğunu ifşa etmeye başladığımız için bağlanmak istiyoruz.

Mükemmel bir birlik içinde bir araya gelmek ve doğanın mükemmelliğini hissetmeye başlamak cennetsel bir yaşamdır. O zaman doğanın en uzak yıldızlarından, şimdi bilmediğimiz yaşam biçimlerine kadar her parçasını hissedeceğiz. İnsan, yüce bir mükemmelliğin yaratıcısı olabilir.

Krizin üstesinden gelmenin ilk adımı karantinadır yani “otur ve hiçbir şey yapma”, sadece öğren. İnsanlığın sorunu, ne yaptığımızı anlamadan bile harekete geçmeye başlamamızdır. Karantinadayken düşünmek için zamanımız var: hangi dünyada yaşamaktayız, biz kimiz ve içinde yaşadığımız doğa sistemi nedir, bunun yanı sıra bizler doğa sistemine nasıl bağlıyız ve o bize nasıl bağlıdır?

Birbirimizle olan ilişkilerimiz yoluyla, küresel doğa sistemini nasıl etkileriz: cansız madde, bitkiler, hayvanlar ve insanlar olarak ve doğa eylemlerimize nasıl tepki verir? Bu kapsamda, herkes için güzel bir ev inşa etmeyi öğrenmeye başlayacağız – sadece rahat değil, aynı zamanda sonsuz ve mükemmel, bu biyolojik yaşamın ve ölümün üstünde, daha yüksek bir seviyede.

Aramızdaki bağı ıslah ederek, zaman içinde sınırsız olan sonsuz bir sisteme yükseliriz. Ölümün olmadığı ve kısıtlamaların olmadığı, sadece sınırsız edinim ve var oluşun olduğu bir dünyada yaşamaya başlarız. Şimdi böyle bir hayata kavuşma fırsatı elde ediyoruz.

Her şeyden önce, küresel doğa sistemini ve içindeki rolümüzü ve bu küresel doğa sistemine bağlanmak için kendi aramızda nasıl organize olabileceğimizi öğrenmemiz/çalışmamız gerekiyor. Sonuçta, her birimiz doğanın tam zıttı bir egoistiz. Eğer tam tersi niteliklerle inşa edilmiş olsaydım, kendimi,  tamamen bütüncül olan ve karşılıklı sorumluluk, bağ, sevgi ve karşılıklı tamamlayıcılık yasalarına göre var olan doğa sistemine nasıl adapte edebilirim?

Kabala ilminin yardımımıza koştuğu yer burasıdır: Kabala, biz egoistlere, doğanın bütünsel sistemine benzer bir bağı aramızda nasıl inşa edeceğimizi öğretir. Buna, on kişinin doğa sistemiyle tutarlı ilişkiler kurmak için bir araya geldiği “onlu” denir.

İnsan egosu, her zaman tüm dünyayı kendi ihtiyaçlarına göre uyarlamaya çalışmıştır. Fakat o zaman artık bitti. Salgın, dünyada bilinçte devrim yarattı ve bizler her şeyi sadece kendi yararımız için kullanamayacağımızı anlamaya başladık, ancak tüm sistem için nasıl faydalı olabileceğimizi araştırmalıyız.

On kişi, aramızda mükemmel bir doğada, bütünleşik ve küresel yani karşılıklı ihsanda çalışanlarla aynı yasaları oluşturmayı kabul ederek antivirüs geliştirmeye çalıştığımız küçük bir laboratuvar gibidir. Herkes kendini indirir ve diğerlerini kendi üzerine yükseltir, herkesin kişisel egoizminden daha yüksek ilişkiler kurarlar. Bu, virüse karşı bir aşı görevi görecektir.

Böylece, tüm insanlık bir antivirüs aşısı alana kadar yeni gruplar ortaya çıkacak ve herkesi sağlıklı bir doğaya uygun olan davranışa geri döndüreceğiz. Bu yeni bir insan olacak, çünkü dokuz arkadaşın arzusunu kendisinin olarak algılayacak ve kendiyle ilgilenmekten daha fazla onlarla ilgilenecektir.

Bu ölçüde, onu ayrılmaz bir parçası haline getirecek olan doğanın bütüncül yasasından destek alacaktır. Karşılıklı güvence kanunu, kişiyi egoizminin üzerindeki tüm sistemle bağlantıya mecbur kılar.

Doğa, insanı tüm canlıların en büyük egoisti yaptı. Ancak bu krizin küresel doğası, bize şunu gösteriyor ki doğa bizleri onun ayrılmaz parçaları yapmayı bekliyor. Sanki doğa bize şöyle diyor: “Sizi şimdi kendi içime ayrılmaz unsurlar olarak dahil etmeye hazırım.”

Ve her birimizin anti-integral yaratıldığı ve sadece başkalarını yönetmek ve kullanmak istediği gerçeğine rağmen böyledir. Doğa bizi kendine zıt yarattı, böylece negatif ve pozitif durumları karşılaştırırız ve “karanlıktan, ışığın üstünlüğünü” takdir ederiz. Böylece integral, mükemmel durumu hissedip, anlayabilir ve buna ulaşmak isteyebiliriz. Aksi takdirde, nerede olduğumuzu anlamazdık.

Doğa başlangıçta, içimizde artık çalışmayı durduran bencil bir program yerleştirmiştir. Bizler bu programın küresel ve birbirine bağlı bir dünyayla uyumsuz olduğunu anlamamız gerekir.

Kriz bizi diğerleriyle bağ kurmaya ve doğanın ayrılmaz yasasını yerine getirmeyi kabul etmeye zorluyor. Kendimize yeni, geliştirilmiş bir karşılıklı garanti programı yüklememiz gerekiyor – doğada var olan tek program.

Bu program insan dışındaki her şeyde çalışır, sadece bizler bozuk, bencil zihinlerimizle bunu algılayamayız. Dünyayı eksikliklerimize göre değerlendiriyoruz ve bu nedenle onu bozuk olarak görüyoruz. Fakat kendimizi ıslah etmeye başlar başlamaz ve doğanın ayrılmaz bir parçası haline gelmeyi ister istemez, tamamen farklı bir dünya göreceğiz ve onun her zaman böyle olduğunu sadece onu fark etmediğimizi anlayacağız.

Karşılıklı garanti yasası, hepimizin bir sisteme ait olduğunu ve herkesin herkese bağlı olduğu bir mekanizmanın dişlileri gibi hissetmek zorunda olduğumuzu ifade eder. Bununla kendimize sonsuz, mükemmel, güzel bir yaşam sunacağız. Başka bir şeye gerek yoktur ve Koronavirüs salgınının yarattığı kriz, bizi buna daha da yaklaştırıyor. Hepimize bunun doğru çözümünde başarılar dileyelim.

Yaradan’a Sevgisini Göstermesi İçin Nasıl İzin Veririz?

Yaradan, dostum için olan duamda nasıl ifşa olur? Eğer, sadece Yaradan’ın Kendisini  O’nun yararı için bir dosta ifşa etmesini önemsersem ve bunu talep edersem, o zaman Yaradan’ın eylemlerini, talebim içinde hissedeceğim. Sonuçta, eylemlerim yoluyla bir yanıtı tetikledim ve gerçekten gruba yardım etmek için Yaradan’ı çekmeyi amaçladılarsa, o zaman bu yardımı ifşa edeceğim.

Bunun hakkında dosta sormamalıyım; her şeyi kendim göreceğim ve bulup ortaya çıkaracağım. Yaradan’a yalvarırım ve dostlarım ve dünya için iyi işler yapabilmeyi talep ederim. Eğer bu gerçek ve doğru bir istekse, sonrasında Yaradan’ı nasıl harekete geçirdiğimi ve O’nun nasıl davrandığını göreceğim. Bu, yansıyan ışığı yükselttiğim ve Yaradan’dan bu ışıkta kıyafetlenmesini istediğim anlamına gelir. Yaradan’ın direkt ışığı, benim yansıyan ışığımda kıyafetlenir ve ruha girip içsel ışığa dönüşür, arzulara akar ve ıslah eder ve sonra onları doldurur.  Ve ben tüm bunlara katılırım çünkü bu benim tarafımdan başlatılan bir eylemdir.

Yaradan ihsan etme gücüdür ve O tek bir şey ister: Bu gücü almamız ve kullanmamız. Bu gücü alabilir ve bir dostum için kullanabilirsem, o zaman Yaradan’a haz veririm. Aksi takdirde, O’na memnuniyet getiremem çünkü O’nun Kendisinin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Ama O’nu, O’na ihtiyacı olanlarla birleştirerek, ona haz veririm.

Yaradan onlara doğrudan yardım edemez çünkü onların böyle eksiklikleri yoktur. Ama onları talebim vasıtasıyla Yaradan’a bağlarsam, dostlara ve O’na haz veririm. Yaradan’ı yaratılan varlıklara kontak etmem yeterlidir. Yaradan yansıyan ışığa sahip değildir ve Gücünü özel bir giysiye saramaz. Ama O’na kıyafetlerimi verirsem, o zaman O çalışabilir ve haz alabilir.

Aksi takdirde, Yaradan doğum yapması gereken ama yapamayan bir kadına benzer.  Bu, doğum sancıları gibidir: yardım ister, ancak bu imkansızdır çünkü Yaradan’ın doğum yapmasına yardım edecek kimse yoktur. Bizler, Yaradan’ı kısıtlıyoruz ve O’nun tüm sevgisini göstermesine ve dünyayı düzeltmesine izin vermiyoruz.

Bizim Dünyamız Siyah Bir Noktadır

Soru: Siz diyorsunuz ki bizim dünyamız yoktur. Hangi anlamda o mevcut değildir ve neden? ‘’hayali ‘’ ne demektir ve bu kimin yanılsamasıdır?

Cevap: Bu bizim yanılsamamızdır. Gerçeklikte, bizim dünyamız mevcut değildir.

“Gerçeklikte’’ ne demektir? Gerçeklikte var olan tek şey ihsan etme niteliğinde;  bizim dünyamız yoktur.

Bizim dünyamız alma niteliğidir ve bu salt bencilliktir. Ve dünya kendi başına mevcut değildir, o amaçlı olarak hayali ve aldatıcı bir şekilde yaratıldı, bu yüzden bizler onun içinde kendi gerçek manevi gelişimimizin başlangıç noktasında yaşıyoruz, böylece bizler manevi dünyaların ve gerçek var oluşun dışında bulunmaktayız

Bizim dünyamız sadece siyah bir noktadır.