Daily Archives: Mart 26, 2020

Pandeminin Ortasında Manevi Bağlar Yeniden Kurulmalı

Koronavirüse alışık değiliz. Bundan nasıl çıkacağımız ve buradan nereye gideceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz yok.

Eğer birileri bir kaç hafta içinde geçeceğini düşünüyorsa, geçmeyecek. Bizler, yazın devam edecek ve sonrasında kışa yönelecek yeni bir safhadayız.

Bu küresel salgın ne zaman sona erecek?

İnsan bağlarını geliştirdiğimiz zaman sona erecek. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için doğanın nasıl işlediğine dair daha derin bir farkındalığa ihtiyacımız var.

Koronavirüs bizi kuşatmadan önce, her bir kendine hizmet eden çıkarları tatmin etmek adına birbirinden kar elde etmek için steroidle pompalanan bir arzudan hareket ettik.

Diğer insanlara ve gezegenimize olan endişemiz, kendimiz için olan bir endişenin gölgesinde kaldı. Bu nedenle, kişisel kaygımız bizi doğaya ve diğer insanlara, onları sadece kendimize maksimum fayda sağlamak için nasıl kullanılacağımızın bir lensi aracılıyla bakmamızı sağladı.

Nitekim doğanın bize bir ders vermesi gerekiyordu. Ve bunu o çok dramatik, kurnaz, şefkatli ve titiz bir şekilde yaptı.

Oyuncaklarımız üzerine savaşan kardeşlere benziyorduk ve sonra doğa, katı bir ebeveyn gibi, kavgalarımızı durdurmamızı, ayrı odalarımıza gitmemizi, nasıl yanlış davranıyor olduğumuz hakkında ve doğa bize yeniden izin verdiğinde nasıl davranmamız gerektiği hakkında düşünmemizi emretti.

Bu yüzden umarım içinde bulunduğumuz dönemi ciddiye alırız, malum şimdi kendi aramızda ve doğa ile, birbirine sıkı bağlılığımızı ve karşılıklı bağımlılığımızı farketmek zorunda olduğumuz zamanı kullanacağız.

Koronavirüs, ne kadar eşit olduğumuzu görmemize yardımcı oluyor. Zengin ve fakir, patron ve işçi, ünlü ve sıradan arasında hiçbir ayrım yapmıyor – hepimiz bu darbe karşısında eşitiz.

Tüm insanları eşit olarak görmemizdeki zorlukları anlıyorum, çünkü insanları belirli şekillerde kategorize etmek ve sınıflandırmak için yetiştirildik, ama başka seçeneğimiz yok: Doğa, bize bu virüs aracılığıyla hepimizi eşit olarak kabul ettiğini gösteriyor ve bizlerin de kendimizi doğanın yaptığı gibi görmeye çalışmamız akıllıca olur.

Özel adalarına ve yeraltı sığınaklarına kaçan multi-milyarder elitler bile hala koronavirüsten güvende değil. Virüs, hala bunu nasıl yapabildiğini anlamadığımız  birçok yerde ortaya çıktı. Bu nedenle, bu tür kaçış alanlarında bile insanlar herkes gibi virüse yatkındır, çünkü virüsün varlığının şu anda kavrayabildiğimizden tamamen farklı bir nedeni var.

Bu nedenle, ne kadar çabuk herkesle eşit olarak iyi ilişki kurarsak – dünyadaki tüm insanları kendimizi önemsediğimiz kadar önemseyerek – o zaman çok hızlı bir şekilde bize gönderilen bu darbe doğasının üzerine çıkacağız ve daha sakin ve daha huzurlu koşullarda aramızda giderek daha fazla bağa ilerleyeceğiz.

Küresel Salgın

Tarihte “Koronavirüs Pandemisi (salgını)” olarak hatırlanacak çok özel bir zamanda yaşıyoruz. Dünya çapında acil durum küreselleşti.  Ve hepsi küçük bir virüs yüzünden.  İnsan bunu neredeyse hiç göremez  yine de muazzam bir devrim yaratmayı ve tüm yaşamımızı felç etmeyi başardı.

Bu hastalığın neden olduğu tehlikenin yanı sıra, insan toplumunun oluşturduğu tüm sistemleri yok etmekte.  Virüs, sıradan bir işçiden başbakana kadar herkesi tehdit ediyor.

İnşa ettiğimiz yapılar, bizlere güçlü ve sarsılmaz gibi geliyordu ancak mikroskobik bir virüsün tüm sistemi kökünden altüst edebileceği ortaya çıktı.  Ülkeler sınırlarını kapatıyor ve vatandaşlarından uzun süre kendilerini tecrit etmelerini istiyor.  Tüm dünya evde saklanıyor ve kendini kilitliyor.

Peki ne oluyor?  İşte, küçük bir virüs geliyor, başkalarından para kazanıp, sömürüp, birbirimizle rekabet edebilmemiz için aramızda inşa ettiğimiz tüm kârlı bağlantıları yok ediyor. Açıkçası bu iyi bir durum değildi çünkü Doğa, herkesi kullanmaya çalışan egoist doğamıza dayanabildiği için, her zaman doğru dengeyi geri getirme arzusundadır.

Sonuç olarak, ilişkilerimizi daha önce görülmemiş bir egoistik düzeye taşıyarak, bu virüsü kendimiz yarattık. Bu nedenle, inşa ettiğimiz tüm egoistik ilişkileri parçalayabilen, biyolojik bir parçacık olan virüs ortaya çıktı.

Herkesin diğerini kullanmak ve hatta onu yok etmek istediği modern dünyada çekişmenin sonu yoktur. Egoizm bütün sınırları aştı ve sonuç olarak virüs ortaya çıktı.  Doğanın ayrılmaz mekanizması, insanlar arasında böyle bir etkileşim seviyesine dayanamadı ve Koronavirüs ile tepki vermeye başladı.

İnsanlar arasındaki pozitif bağın eksikliği, düşük seviyede bir biyolojik olguyu meydana getirir. İnsan ilişkileri, onların altındaki fiziksel ve biyolojik bağlantıları etkileyen en yüksek doğayı temsil eder.

Salgınlar dünyamız için yeni bir şey değildir.  Geçmişte, salgın hastalıklar o kadar şiddetliydi ki bütün şehirleri boşaltırlardı. Koronavirüs ile ilgili bu kadar özel olan nedir?  Ölüm oranı o kadar yüksek değil;  kaçınılmaz olarak her yıl, belli bir sayıda insan mevsimsel gripten ölmektedir.

Ancak problem şu ki ilerleyişin en yüksek seviyelerine ulaşmamıza rağmen, hayatımızı düzene sokamıyoruz. Tüm maddi refahla birlikte, olumlu insan ilişkilerinin eksikliği vardır. Bu yüzden normal bir toplum inşa edemiyor ve çocuklarımızı doğru bir şekilde eğitemiyoruz.

Hepsi insan egosunun hatasıdır.  Doğa bize sadece egoizmimizin bir tedaviye ihtiyacı olduğunu göstermektedir ve bu yüzden bizim için Koronavirüsü ortaya çıkarır.  Krizin içsel anlamı budur.

Küresel bir dünyada yaşıyoruz ve salgın, küresel bağlantımızın tehlikelisini açıkça ortaya koyuyor. Bununla birlikte, başka seçeneğimiz yok: insani gelişme bizi, bağlantımızın ve birbirimize tam bağımlılığımızın farkındalığına  getirir.

Salgını engellemeye çalışan ülkeler, kendilerini kapatmaya ve bağlantıları kopararak insanları izole etmeye çalışıyorlar.  Ama sonuçta, bunun imkansız olduğunu anlayacağız çünkü bununla kendimizi ilkel zamanlara dönüyormuş gibi sefil bir yaşama mahkum ediyoruz.

Nefret Olmadan Sevgi Mümkün Müdür?

Soru: Eminim ki dünyadaki öğrencilerinizin yüz binlercesi sizin için nefretten arınmış bir sevgi hissediyor.

Öğrencilerin öğretmenlerine karşı olan sevgisi kurallara aykırı bir durum mudur? Böyle bir format, öğrencilerin öğretmenleri nefretsiz sevdikleri Sufizm’de bulunmaktadır.

Cevap: Nefret olmadan sevgi mümkün değildir. Eğer sizler sadece sevgiyi hissederseniz, bunun anlamı sizler henüz bu sevginin içinde ortaya çıkmamış olan nefretin olduğunu fark etmemişsinizdir. Her duygu birlikte olmalıdır.

Nasıl ki, doğada negatif moleküller olmadan pozitif moleküller olmazsa; her zaman birbirlerinin zıttı moleküllerin olması gerekir ve bu doğrultuda bağlanırlar. Bu bizimle ilgili de aynıdır. Nefret sevginin yanı sıra ifşa olmalıdır. Bizler sevgiyi, nefretin üzerine inşa ederiz.

Dahası, bizler bu nefrete karşı korkusuz olmalıyız çünkü bu bizlerin tekrar eden uzaklığımızın ve yakınlığımızın göstergesi haline gelecektir. Bu yüzden bizler birbirimizle güçlü bir yakınlık içinde olacağız.

Yorum: Ama öğretmene karşı nefret olabileceğini düşünmek bile bir saygısızlıktır.

Benim Yanıtım: Sizi temin ederim ki bu mevcuttur. Bu ne zaman ortaya çıkacak biliyor musunuz? Sizler ilerledikçe, çok geçmeden öğretmenden talepleriniz olduğunu, ona katılmadığınızı, ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüz şeyi almak için onu tam anlamıyla sarsmaya hazır olduğunuzu ve vermediğini hissedeceksiniz. Bu olacaktır.

Sevgi ve Nefret—Ayrılamaz İkili

Soru: Eğer sevgi ve nefret birbirlerine bağlı ise bizler, nefret olmadan sevgiyi son ıslahta nasıl algılayacağız?

Cevap: Son ıslahta, birbirinin tamamen zıttı olumsuz ve olumlu güçler mevcuttur ve bu nedenle birbirlerinin varlığını tanımlarlar. Karanlık olmadan ışık, nefret olmadan sevgi olamaz. Eğer bizler yükselirsek, hem nefret hem de sevgi bizim içimizde önemli ölçüde artacaktır. Bu irdelenmelidir.

Soru: ‘’Mutlak sevgi’’ gibi bir kavram var mıdır?

Cevap: Mutlak sevgi, mutlak nefretin üstünde mevcuttur.

Bu, sizler bütün olumsuz nitelikleri ortadan kaldırmak istediğinizde sadece olumlu olanların kalacağının varsayıldığı bizim dünyamıza benzemez. Bu koşulda, olumlu nitelikler de aynı şekilde yok olacaktır çünkü biri olmadan diğeri olamaz, eksiler olmadan artıların olamayacağı gibi veya proton olmadan elektronun olmayacağı gibi. Aynı anda, ya iki hareketli sistemin ya da zıt niteliklerin veya cisimlerin olduğu bir sistemin olması gerekir.