Monthly Archives: Nisan 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 30 Nisan 2020

Koronavirüs, biyolojik düzeyde zaten ortaya çıkan ıslah olmamamızın bir sonucudur. Birçok sorun insanlığı ego – “Mısır” ı terk etmeye ikna etmek için çıkıyor. 49 saf olmayan (egoistik) seviyeyi bıraktığımız için ya zorla ya da neşeyle ayrılacağız.

İnsan toplumunu egoizmden kurtarmak için küresel bir plana ihtiyacımız var. İşletmeleri destesiz kapatamayız. Tarihte ilk kez insanlık bunun küresel olduğunu ve genel refahı önemsemesi gerektiğini fark ediyor. Ortak karantina – ortak ev!

BM Uluslararası Çalışma Örgütü, dünya işçilerinin tahminen yarısının ve 1,5 milyardan fazla insanın koronavirüs salgını nedeniyle yoksulluğuna neden olabileceği konusunda uyardı. Doğa bizi tek, integral hale getirmek için toplumu yeniden yapılandırmaya zorlayacak.

Acı çekerek ya da öz farkındalıkla.

Gezegenin Sağlığı Hakkında Endişelenmeli Miyim?

Soru: Gezegene dikkat etmeye ve onun sağlığı hakkında endişelenmeye ve aşırlıklara düşmemeye, kimyasallara bulaşmamaya değer mi?

Cevap: Kabala bu konuda kesinlikle hiçbir şey söylemez. O, daha yüksek bir hedefe ulaşmanız gerektiğini söyler. O zaman her şey normale dönecek ve doğal bir şekilde ruhu ıslah etme çabalarınıza uyacaktır.

Sadece bunu yapın. Doğanın ve diğer her şeyin korunması için zamanınızı boşa harcamayın. Bu tür bir şeye ihtiyaç yoktur. Tüm bunların arkasındaki yasaların ne olduğuyla ilgili hiçbir fikriniz yok.

Ruhunuzun ıslah olması için çabalarsanız, dünyanın ıslahı için diğer tüm koşulları doğal bir şekilde dahil edersiniz.

Erkek ve Kadın, Bölüm 8

Aile Hayatı – Anlaşmalı Sistem

Not: Ailede çatışmaları önlemek için, Kabalistler, ilişkide önceden net bir çerçeve ve sınırlar oluşturmayı, onları hatırlatmayı unutmamayı ve ihlal edilirse eşinizi uyarmaktan korkmamanızı önerirler.

Yorumum: Aile hayatı, elbette değişebilen bir anlaşmadır. Ancak, hala anlaşmaya bağlı bir sistemdir.

İki kişi birbirleri ile kesintisiz, daima değişen ve gelişen bir anlaşmaya girer. Daha sonra onlara çocuklar, ortak mülkiyet ve bu yaşam üzerindeki izlenimlerini büyük ölçüde artıran birbirleri üzerindeki etkileri, aile vb. eşlik eder.

Yani, anlaşma şartlarının sürekli genişlemesine sahibiz. Bu nedenle, onları her zaman tartışmalıyız.

Not: Esas olarak, aynı anlaşma Kabalistik bir grupta, dostlar arasında, hemfikir olan insanlar arasında da vardır. Ancak bana öyle geliyor ki ailede, Kabalistik gruptan çok daha fazla iletişim ve etkileşim var. En azından ekonomik ve duygusal olarak.

Hem fikir olan insanların grubunda, hala soyut ve duygularımızda mevcut olmayan, sadece aynı fikir vasıtasıyla bağ kurarız.

Yorumum: Eğer eşler arasında böyle bir bağ, böyle bir birlik oluşturmak mümkünse bu, manevi hedefe ulaşmak için çok ciddi bir teşvik olabilir.

Soru: Bu, her iki kişi de hem fikirse, Rabaş’ın yazdığı gruptaki çalışmaların tüm ilkelerini alabileceğimiz ve bunları ailede uygulayabileceğimiz anlamına mı geliyor?

Cevap: Bu çok zordur ama mümkündür.

Soru: Doğru mu anlıyorum, onları ailede kullanmak grupta kullanmaktan çok daha mı zor?

Cevap: Bilmiyorum. Bunun hakkında konuşmak benim için çok zor. Her ne kadar öğrencilerim arasında böyle başarılı örnekler görsem ve onlardan memnun kalsam da, şimdiye kadar bunlar ayrı birkaç vaka.

Soru: Yine de çiftlerin bu şekilde çalışmasını tavsiye eder misiniz?

Cevap: Evet ve hayır. Sorun şu ki, bir erkeğin önce bir erkek grubunda kendini ustalaştırması gerektiğidir.

Bunu tarihten görüyoruz. Kişi, bir erkek olduğunda yani Yaradan’la temas kurmaya başladığı erkekler grubunun içinde olduğunda, o zaman doğru bir şekilde, doğru kadınla bağ kurabilir. Bu, basit değildir.

Soru: Bir ailedeki çalışma, bir gruptaki çalışmanın yerini alır mı?

Cevap: Kişi kendini grupta ciddi bir şekilde ayarlayana kadar, ailede çalışmaya başlamayı tavsiye etmem.

Arzuların Gelişimi, Bölüm 10

Niyetleri Belirleyen Nedir?

Soru: Toplum arzularımızı kontrol eder. O, insanların ne ile doldurulacaklarını belirler. Niyetleri, sadece üst güç mü değiştirebilir?

Cevap: Niyetler de toplum tarafından belirlenir. Fakat eğer bir kişi niyetini, içinde bulunduğu toplumun tersi olarak değiştirmek istiyorsa yani kişi onun içinde kalmak istemiyor, onun üzerinde yükselmek istiyorsa, o zaman kişinin neredeyse hiç şansı yoktur.

Bu nedenle, ya bu toplumun sınırlarının ötesine geçmeli, kendini fiziksel olarak onun etkisinden uzaklaştırmalı ya da başka bir üst gücün etkisini kendi üzerine çekmelidir. O zaman kişi kendini değiştirebilir. Aksi takdirde kişi başarısız olacaktır.

Derin Islah Zamanı

Soru: Çalıştaylar sırasında ıslah eden ışığın gücü nereden gelmektedir? Geçmişteki Kabalistler neden çalıştayları kullanmadılar?

Cevap: Geçmişteki Kabalistler farklı bir yöntem kullandılar. Onların da onluları vardı ama aralarındaki bağ üzerine, aktif olarak kendi derinliklerine inme üzerine çalışmadılar.

Ari, Ramhal ve diğerlerinin grupları kural olarak beş ila altı kişiden oluşuyordu ve onlar oturdular ve sessizce çalıştılar.

Bizim zamanımız çok farklı. Bu sadece Kabalistler düzeyinde değil, tüm dünyada da belirgindir. Kıtalar arasında yakınlaşmaya, geçmişte bile düşünemediğimiz kongre ve toplantılar düzenlemeye zorunlu bırakılıyoruz.

Soru: Şimdi zamanların farklı olduğunu söylüyorsun. Sonsuz bir metodoloji ile ilgili olarak bunun önemi nedir?

Cevap: Hayır. Metot değişir.

Kli, – içsel ve daha egoist katmanlarını sürekli keşfederek ıslah ettiğimiz “Adem’in ruhu” olarak adlandırılan bu muazzam alan, yavaş yavaş değişiyor. Bunu dünyamızda da görüyoruz: egoizm daha saldırgan, daha açık ve cesurca tezahür etmekte.

Soru: Buna göre, ıslah eden ışığı çekme ilkesi değişiyor mu?

Cevap: Egoizmin daha derin katmanlarını aydınlatan güçlü bir ışık çekiyoruz. Onu ıslah etmeye, onun üzerinde bağ kurmaya, bir şekilde onu düzenlemeye çalışıyoruz ve buna bağlı olarak, ışığın aydınlatmasını daha da arttırıyoruz. Bu, bir çember içinde olur.

Dünyanın Sonu Değil; İnsan Gelişimine İşaret Etme (Newsmax)

Küresel salgın tarihi boyunca en kötü salgınlardan biri Koronavirüs,  şiddetli hava koşulları, dünyanın farklı bölgelerindeki depremler hepsi kıyamet günü tahminlerini ve alarmı tetikleyen olaylardır.

Kıyamet dönemlerinde yaşadığımıza inanan bazı kişiler, vicdanlarını temizlemek için önlemler alıyor, hatta bir felakete hazırlanıyorlar. Kıyamet korkusundan, yakın zamanda bir İsrail vatandaşı, 15 yıl önce çaldığı 2000 yıllık bir taşı yetkililere geri verdi.  Amerika’da başkaları, dünyanın kaynaklarının tamamen tükeneceğinden korkuyor ve Taş Devri koşullarında yaşamaya hazırlanıyorlar. Ultra zenginler de peygamberlik dönemlerinde yıkımdan kaçmak için saklanıldığı gibi, sığınaklar ediniyor ya da uzak yerlerden tam donanımlı mülkler satın alıyorlar.

Mevcut acılar, toplam yok olma noktasına gelinceye kadar tahmin edilebilecek daha büyük bir acının belirtisi midir? Cevap,  hayır. Dünyanın sonu yoktur.  Madde yok olmaz, sadece daha iyi ve daha gelişmiş bir duruma dönüşür.

Doğadan Islah Edici Önlemler

Doğadan tehdit olarak gördüğümüz şeyler, aslında insanlığı ilerletmek, onu yok etmemek için ciddi eylemlerdir. Dünyada yayılan ve insanlığı korkutan Koronavirüs,  bir süreliğine çılgın hayatımızı durdurmak ve rotamızı yeniden düşünmek için doğadan bir işarettir. Cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinde doğayı kötüye kullandık ve zarar verdik, gezegenin sıkıp suyunu çıkarttık. Koronavirüs rutin olarak hasara yol açarak, yaptığımız her şeyin % 90’ının dünya için gereksiz ve zararlı olduğunu göstermektedir.

Hatalı davrandıklarında çocuklarına karşı, davranışlarını düzeltilinceye kadar onlara bağıran ve baskı yapan bir baba gibi, doğa bize birbirimize ve çevreye karşı egoist ve yıkıcı tutumlarımızı, çevremizin ve diğer insanların kişisel kazanç için sömürülmesine ve manipülasyonuna yol açan tutumlarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini anlatıyor.

İnsan egosu, tüm vücudu bozana ve zayıflatana kadar sessizce kuluçkaya yatan bir hastalık gibi gelişir. Dengeyi sağlamak için vücudun günlük rutinini durdurması, yatakta kalması, dinlenmesi ve iyileşmesi, iyileşmek için gelecekteki adımlarını yeniden düşünmesi gerekir. Aynı şekilde, tek bir beden olarak hareket eden gezegen, COVID-19 aracılığıyla kendini koruma sistemini, aşırı şişmiş insan egoizminin hastalığından arındırma ve iyileştirme sürecini aktive etti.

Virüsün Bize Gönderdiği Mesaj

Virüs bize net bir mesaj veriyor: İnsan toplumu olarak bizler, bencil tüketim ve zararlı ilişkiler sebebiyle tüm unsurları arasında kesin ve uyumlu bir koordinasyonun hakim olduğu, doğanın senkronize işleyişine karşı başkalarını kontrol etmeye ve aşırıya kaçmamızdan dolayı hastayız. Bu dersi öğrenip kendimizi düzeltmeye başlayabilirsek, doğanın dengeyi geri kazandıran pozitif gücünü aktive edeceğiz.

Bireysel ve toplu olarak, düşüncelerimizin başkalarının yararına olup olmadığını ve buna göre davranıp davranmadığımızı dikkatle incelemeliyiz ve bu sayede mevcut krizi, kendi düşünce yapımızda ve başkalarıyla ilişkilerimizde değişiklikler yaparak tersine çevireceğiz.

Zengin ya da fakir, akıllı ya da saf, güçlü ya da zayıf, asil ya da sıradan bir vatandaş, pandemi aramızda hiçbir ayrım yapmaz.  Amaç, içinde yaşadığımız bütüncül ve dairesel sistemde hepimizin eşit olduğunu hissetmemizi sağlamaktır. Eşitliğimizi kabul etmek, insan toplumunu doğa ile daha uyumlu ve dengeli bir şekilde örgütlemek için önemli bir adımdır.

Olumlu insan ilişkileri kurmaya doğru hareket etmeyi reddeder ve bunun yerine mevcut krize yol açan önceki egoistik koşula dönersek, tamamen yeni talihsiz bir ıstıraba yol açacak üçüncü dünya savaşı gibi insan yapımı önemli bir felakete doğru gitmeyi bekleyebiliriz.

Bununla birlikte, tüm gelişmekte olan olayları birbirimizle daha iyi bir şekilde bağ kurma ve buna göre davranmaya başlama fırsatı olarak görürsek, daha fazla acının gelmesini engelleyebiliriz.

Kaderimiz, ihmalimiz ya da sorumluluğumuz ve olumlu eylemlerimiz ile belirlenecektir.  Bu nedenle, Koronavirüs ile mücadelemizin şimdiki ve hayati aşamasında, bu durumun nedenini açıkça anlamalıyız. Gerçek hastalığın kritik keşfi ve bilgisi – yıkıcı egoist doğamız – bizi ilaca yönlendirecektir: sosyal bağlılık hissini güçlendirmek. Böyle bir farkındalık, bildiğimiz yıkıcı ve dengesiz dünyanın sonuna neden olacak ve iyiliklerle dolu yeni, ahenkli dünyanın başlangıcını işaret edecektir.

Taçlandırılmış Virüs

Hükümetler, bu zor dönemi atlatmamıza yardımcı olmak için ne yapmalıdır? Hükümetler, özel bir rolleri olduğunu anlamalı ve düşüncelerini biraz değiştirmelidirler. Ve onlar, dünyanın geleceğinin tüm insanlar arasında küresel entegrasyonda yattığını bilmelidir ve hükümet bunun için çabalamalıdır.

Doğada, insanın en yıkıcı güç olduğunu herkesin anladığı bir eğitim sistemi kurmak, çocuklar ve yetişkinler için bu şekilde çalışma formları organize etmek gerekir. Ve bizler doğanın tüm parçalarını birbirine bağlayan kuvvet olmalıyız.

Neticede, akıllıyız ve iyi gelişmekteyiz, fakat tüm gelişimimizi kötülüğe dönüştürüyoruz, onu yıkıma yönlendiriyoruz. Bu nedenle, hükümetler değişmek zorunda; insanlar bunu onlara açıklamak zorunda kalacaklar.

Yeni virüsün, “Korona virüs” ismini alması tesadüf değildir; o, gerçekten kraliyet işi yapmakta, tüm dünyaya hükmetmekte ve hayatımızı bir kral gibi organize etmektedir. Onun saltanatının sonuçlarını göreceğimizi umuyorum yani yaşamlarımızdaki değişiklikleri.

Koronavirüs, her birimizi karantina altına aldı. Ama bize yarar sağlayacağını düşünüyorum. Bir araya gelerek bu izolasyonun üstesinden gelmeliyiz ve her şeyin üzerinde, sanal olarak, uzaktan.  Ve birbirimizi nasıl tolere edeceğimizi, içsel, zihinsel olarak nasıl bağ kuracağımızı ve bir araya geleceğimizi öğrendiğimiz ölçüde,  evlerimizden ayrılabileceğiz ve başkalarıyla bağ kurabileceğiz.

Uzakta kalmamızı zorunlu kılan bu durum, bizim avantajımıza çalışacak, yaklaşmamıza seçici bir şekilde yardımcı olacaktır. Komşumla iyi ilişki kurabildiğim kadar, ona yakınlaşabileceğim- ondan para kazanmak için değil, iyi ilişkiler kurmak için.

Hep birlikte yeni bir insanlık inşa edebilmek için bunun herkese öğretilmesi gerekir. Ve sonra gerçekten iyi, sonsuz ve yaşamaya değer mükemmel bir dünya önümüzde açılacak.

Bana bir yıl içinde dünyayı nasıl gördüğümü, ona ne olacağını soruyorlar? Her zamanki gibi iki alternatifimiz var: ya dünya Kabala İlminin neden bahsettiğini,  birleşme sağlama ihtiyacını dinlemez, dünyayı yıkıma sürükleriz ya da değişiklikler yine olacaktır.

Eğer dünyaya Kabala İlmi aracılığıyla bakarsanız, dünyanın ıslaha nasıl yaklaştığını görebilirsiniz.

Fakat ondan soyut olarak bakarsanız, dünyanın nasıl değişemediğini görebilirsiniz. Ama birlikte çalışmaya çalışacağız; aksi takdirde çok kötü olacak. Umarım yine de doğru birleşme metodolojisini tüm insanlığa aktarabiliriz.

Nefretin Üstünde, Sevgiyle

Soru: Kabala’daki ilerlememizin hızını ne belirler? Hızın ne olduğunu bilmeli ve nasıl ilerlediğimizi hissetmeli miyiz?

Cevap: Birbirimize ne kadar yakınlaşırsak ve aramızdaki bağı, bizi ayıran egoist güçlerin üzerine kurarsak o kadar hızlı ilerleriz. İçimizdeki egoizm, büyümeye, bölmeye ve birbirimizden uzaklaştırmaya devam edecektir, bizler de üst ışığı çekmeli ve bu ışıkta, egoizmin üstünde, ihsan etme niteliği ile aramızda bağ kurmalıyız.

Görünüşe göre aşağıda, nefret dolu bir alanda ve yukarıda, bağ ve sevginin alanında olacağız. Bu iki zıt alan, Yaradan’ın içimizdeki ifşasının yoğunluğunu yaratacaktır.

Bu iki sistemi, iki alanı, iki seviyeyi inşa ettiğimiz koşula yakınlaşmalıyız.

Alt seviye,  egoist ilişkilerimiz ve arzularımız ve birbirimize duyduğumuz nefrete ait her şeyken, üst seviyede ilişkilerimizi farklı şekilde geliştiririz: birbirimize karşı sevgi ve özlem şeklinde.

Bu iki seviye arasında, onları birbiri üzerine doğru bir şekilde yerleştirerek, aralarındaki ortak kaynağı, Yaradan’ı ifşa etmeye başlarız.

Yapmamız gereken şey budur. Bizler şimdi buna yaklaşıyoruz.

Yaradan Tüm Duaları Duyar

Soru: Yaradan’ın tüm duaları duyduğu söylenir. Bunun anlamı nedir?

Cevap: Yaradan, bir kişinin hangi seviyede olduğuna veya kendini nasıl değerlendirdiğine bakmaksızın tüm duaları duyar: daha yüksek, daha düşük, ortada olması önemli değildir. Talebi Yaradan’ın niteliğine yaklaşmaksa, o zaman onu ıslah eden üst ışığı çağırır ve kişi yükselir.

Not: Bazı mutlak daha yüksek bir gücün, birincil bir kaynağın, enerjinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu enerjiyi, ona benzer olmayı arzularken uyandırabilirim. Ancak, bu gücün ne olduğunu bilmiyorum.

Benim Yorumum: Bunun için dua etmelisin; yani kim olduğunuzu ve onun ne tür bir enerji olduğunu, ne kadar farklı olduğunuzu ve ona nasıl dönüşeceğinizi, sizi etkilesin ve sizi ıslah etsin diye ona benzer olma arzunuzu nasıl artırabileceğinizi bulmanız gerekir.

Neden Çalışmayı Sevmiyoruz?

Soru: Bu dünyada herkes öğretmeyi sever, ama hiç kimse çalışmayı sevmez. Bu olgunun manevi kökü nedir?

Cevap: Vaaz vermeyi seven egodur çünkü başkalarını bu şekilde kontrol eder. Bizler ondan kurtulmaya çalışmalıyız.

Soru: Peki, çalışırken kendimi biraz iptal edebilir miyim?

Cevap: Çalışırken, bir şeyler öğrenmek için kendinizi iptal etmeli, kendinizi zorlamalısınız.