Daily Archives: Mart 17, 2020

Twitter’da Düşüncelerim / 17 Mart 2020

Virüs, AB üye ülkelerinin aldatıcı bağını gözler önüne serdi. Dahası, AB üye ülkeleri işbirliği içinde hareket etmek yerine sınırlarını kapatıyorlar. Virüs sahte ittifakı açığa çıkardı – egoist olduğundan sadece kısmi ve ekonomikti ancak ulusları yakınlaştırmadı!

Doğa, tüm unsurları birbirine bağlayan ve bunların herhangi birinin amir olmasına izin vermeyen fakat sadece diğer parçalarla karşılıklı bağlantıyı desteklemek için olan integral bir yasadır. Egoizmimizin içine oyuk açar açmaz, insanlardan, toplumdan ve doğadan direnç hissederiz.

Evrende, tüm evrene bir bağlantı alanı aracılığıyla bağlı olmayan küçük bir parçacık bile yoktur, onun her bir elementi tüm derecelerdedir. En belirleyici bağlantı insan derecesindedir, düşünce derecesi, yani ilişkiler her şeyi belirleyen ve yönetendir.

Gelişim, ancak doğanın bağlı olma şartı gözetildiğinde mümkündür. Kainat ve yeryüzü: cansız doğa, bitkiler, hayvanlar ve insanlar tek mekanizmanın parçasıdır ve birbirine bağlıdır. Sistemin tamamında, her bir parçanın diğerlerini tamamlamasını gerektiren yalnızca bir yasa vardır.

İnsan başkalarını kendi yararına kullanır – bu, doğanın integral sistemini yok eder. Ego-arzu doyurulmaz. İntegral, küresel doğa sistemi buna katılmaz ve bir insanın doğal sistemleri yok etmesine izin vermeyen antikorlar üretir.

Coronavirüs salgını küresel bir duruma ve devrime yol açtı. Bu mikroskobik virüs, kökteki güçlü ve sarsılmaz yapılarımızı yok ediyor! Ülkeler sınırları kapatıyor. Tüm dünya evde, kilitli kapılarla saklanıyor.

Size gönderdiğim hastalıklar değildir! Hastalık olarak gördüğünüz hatalarınızdır. Ancak, tüm safhalarınız Bana atfederseniz, bunların hastalık olmadığını, sizi bana yaklaştıran ıslahlae olduğunu keşfedeceksiniz! (Sanhedrin, 101.1) 03/16/20 dersine bakın.

Belki de insanlık, egoizmden ölüm karşısında, iyi bir bağ için kötü tarzını değiştirmeyi kabul eder …?!

Coronavirüs birkaç ay içinde biterse, dünya rutinine geri döner. Fakat eğer düşüş daha uzun sürerse, ülkeler hayatta kalmak için herhangi bir ego-hesaplamasını unutarak birleşmek zorunda kalacak.

 

 

Coronavirüs – Gizli Bir Lütuf Mu?

Coronavirüs’ten sonra hayat normale dönecek, ancak normallik bugün bildiğimiz normallik olmayacak. Tüketicilik istismarından yoksunluk belirtileri azaldıktan sonra insanlar yeni bir gerçeğe uyanacaklar. İnsanlığın COVID-19’un üstesinden gelmesi ne kadar uzun sürerse, Coronavirüs sonrası yaşamlarımız o kadar farklı olacak.

En iyi durum senaryoları bile virüse karşı bir aşının 2020’nin sonuna doğru halka açık olacağını öngörüyor. Kaç işletme bu kadar uzun süre zorunlu bir kapanışta hayatta kalacak? Bu aylar boyunca kaç tane eğlence ve dinlence mekanı kalabilir? Ve en önemlisi, onlarsız bizim hayatlarımız nasıl görünecek?

Bana göre, eğlence ve dinlencenin tamamen yok olması söz konusu değil, ancak çok daha az ve farklı şekillerde olacak. Hayal edebiliyor musunuz? Neredeyse her zaman umutsuzlukla sonuçlanan, bize sadece bir sonraki gerçekleşmeyecek vaati bulmamız için, bir sonraki vadedilen mutluluğu aratan sözümona zevklerin peşinde koşmaktan ibaret olmayan bir hayatı hayal edebiliyor musunuz? Sonsuz, nafile tatmin arayışı zorunlu nedenlerle durdurulduğunda bizi ne tatmin edecek?

Şu anda, COVID-19 salgınını çevreleyen cevaplardan daha fazla soru var. Bir aşının ne zaman bulunacağı gibi bariz olanların ötesinde, bu virüsün uyandırdığı çok derin sorular var. Örneğin bu bizim gezegeni kirletmemizi engelliyor. Uçuşları, taşımacılığı ve üretimi bu kadar radikal bir şekilde durdurarak, karbon izimizi büyük ölçüde azaltıyor, hava kalitesini iyileştiriyor,  doğal kaynakların tükenmesini en aza indiriyor ve genellikle Greta Thunberg gibi çevre tutkunları ve gezegenimize yaptığımız zarardan ötüyü içi sızlayan milyonlarca insan için insanlığa bir hayali gerçekleştirtiyor. Yani virüs o kadar da kötü mü?

Dediğim gibi, henüz bu soruları cevaplamak için çok erken; hala gazetelerin “gelişmekte olan bir hikaye” dediğindeyiz. Ancak toz çöktüğünde, havaya atılmadan öncekinden farklı bir resim göreceğimize şüphe yok.

Bazı Derin Düşünce Noktaları

Bugünlerde derinlemesine düşündüğüm bazı şeyler:

1 – Yalnız bırakılırsa, Doğa uyumlu ve dengelidir. Denge bozulduğunda, örneğin bir türün aşırı nüfusu olduğunda, Doğa ya bu türün yırtıcılarının sayısını artırarak ya da fazla hayvan sayısını başka bir şekilde ayıklayarak kendini dengelemek için bir yol bulur. Doğa bizi ayıklamaya çalışıyorsa, bence bunu neden yaptığını sormalıyız. Doğaya o kadar mı zararlı olduk da bazılarımızı atmak zorunda kalıyor?

2 – Virüs, doğanın insanlığı ayrıştırma yöntemiyse, bu eğer böyle kötü davranmasaydık virüsün olmayacağı anlamına mı gelir?

Sorabileceğimiz daha derin sorular bile var:

1 – Şimdiye kadar, Coronavirus bize oldukça “nazik” davrandı. Yaralı ve ölü sayısı nispeten düşük ve semptomlar çoğunlukla hafif.  Aynı zamanda, bir şekilde virüsün, birbirimizle tüm bağlarımızı çözmeyi başardığını görüyoruz; önceki yaşam tarzımızı sökerek bizi birbirimizden izole ediyor ama yine de bizi açlıktan ölmekle tehdit etmiyor. Bu bize ne ifade ediyor? Bu, doğanın bize sorunun bizim bağlarımızda yattığını söylemesinin yolu olabilir mi? Birbirimize daha anlayışlı olsaydık, daha düşünceli olsaydık, bu hastalığı nasıl etkilerdi? Belki de başlangıçta daha anlayışlı ve düşünceli olmamız gerektiğinden olmazdı ve artık çok geç kaldık, sadece fırtınadan sağ çıkmamız gerekecek ve bittiğinde farklı olmaya çalışacağız.  Ama o zaman, belki olurdu.

2 – Ayrıca, Doğa, daha önce de söylendiği gibi, dengededir. İnsanlar besbelli ki değiller. Doğaya, birbirimize patronluk taslıyor ve asla “Tepelerin Kralı” oynamayı bırakmıyoruz. Hiçbir yaratığın düşünmediğini düşünüyoruz – Doğa’dan üstün olduğumuzu, sadece yeterince sert ve uzun süre denersek onu yenebileceğimizi düşünüyoruz. Genel doğa ile insan doğası arasındaki bu uyuşmazlık salgının ardındaki neden olabilir mi?

Öyle ya da böyle, virüs, kendi tarzında gizli bir lütuftur.. Bu derin düşüncelere ihtiyacımız vardı ve bugün onları soran ya da soranlara sempati duyan birçok insan görüyorum ve bu beni iyimser yapıyor. Coronavirüs’e bir aşı bulacağız, ancak beni en çok rahatsız eden soru, yüzyıllardır bizi rahatsız eden hastalığa, bencil insan doğamıza aşı bulup bulamayacağımız.

 

 

Neden Coronavirüs Tarihteki Diğer Pandemilerden Farklı?

İnsanlık ilk kez korkutucu bir salgınla karşılaşmıyor, ancak COVID-19 veya Coronavirüs şüphesiz türünün tek örneği. Geçmişte başka hiçbir sağlık krizi, tsunami gibi tüm dünyayı yıkamamıştı, temelde gezegenin etkilenmemiş hiç bir köşesini bırakmayarak.

Bunun nedeni, dünyanın daha önce hiç şimdiki kadar birbirine bağlı ve bağımlı olmamasıdır. Doğada böylesine kapalı ve dolaşık bir sistem bize ya ayrı ayrı yenik düşeceğimizi ya da birlikte gelişeceğimizi öğretiyor. Coronavirüs krizinin bize gösterdiği güçlü ders işte bu.

Kara Ölüm, SARS ve şimdiye kadarki en ölümcül salgın olan, 1918’de dünya çapında yaklaşık 50 milyon insanı öldüren İspanyol gribi, insanlığı derinden etkileyen yaygın hastalık salgınlarıydı. Ancak daha önce hiç bu kadar geniş ve küresel, herkesi bir araya getiren, hayatlarımızı bir göz açıp kapayıncaya kadar altüst eden coronavirüs gibi bir darbe olmamıştı.

Dünyayı hemen süpüren seyahat yasakları, kaçabildiğimiz sürece neresi olduğu farketmeyen dünya turu saplantımızı durdurdu.

Krizden bu yana paraya bakış açımız da hayattaki önceliklerimizi yeniden değerlendirmemizi sağlayarak değişti. Sonsuz tüketimciliğimiz ve boş zamanlar için kompülsif arayışımız aniden durakladı ve büyük olasılıkla şükür ki asla öncekine dönmeyecek. Daha basit, yerleşik ve bilgili yeni bir yaşam tarzına adapte olmamız gerekecek.

Doğamıza Karşı Savaş

Salgınlara ek olarak savaşlar da nesilden nesile gezegenin çeşitli yerlerinde arkalarında yıkım bıraktı. Daha önceleri dünya çekişmeleriyle savaşmak için kamplara bölündü: Almanlar ve Almanya karşıtı olanlar, Ruslar ve Amerikalılar, Çinli ve Batılılar, İranlılar ve İsrailliler.

Şimdi tüm dünya tek bir köy haline geldi ve Coronavirüs bunu ispatladı. Önceki krizlerle karşılaştırıldığında, bu kriz toplumda herhangi bir özgeçmiş, köken, inanç veya statü ayrımı yapmadan tüm insanlığı etkilemektedir. Basit insanlar, hükümet yetkilileri, dünya liderlerinin eşleri ve ünlüler – hiç kimse hastalığın bulaşmasına karşı bağışık değil.

Durum tüm dünyaya insanların doğa karşısında ne kadar zayıf ve savunmasız olduklarını gösteriyor. Bu alçak gönüllükte bir derstir,  daha önce gerçekliğin kendi kullanımımız için parmaklarımızın ucunda olduğunu ve başkalarını düşünmeden çevremizde ne var ne yoksa her şeyi sömürme hakkımız olduğunu hissettiğimiz halde.

Doğada hiçbir şey tesadüfen gerçekleşmez. Mevcut durum insanlığa yeni bir yön ve bakış açısı sunuyor, çünkü sorun geçmişte olduğu gibi herhangi bir ülkeyi, bölgeyi veya lideri hedeflemiyor. Bu sefer hepimiz aynı teknede tehlikeli sularda dolaşıyoruz ve savaşacak tek düşmanın; dünyanın dengesizliğinin kaynağı, egoist, bencil doğamız olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Virüsler ve ekosistemin diğer problemleri, insanların umursamaz ve istismarcı davranışlarla doğa sistemine verdiği hasarın doğrudan sonucudur, hem sisteme hem de başkalarına. Gerçekte hepsi, birbirine bağlı dişli çarkların muazzam bir ağı olarak işlev gören aynı dünyanın ayrılmaz parçalarıdır.

Hayatta keyif ve haz alma üzerinde yasak yoktur. Haz alma arzumuz doğamızın kumaşıdır ve onun yerine getirilmesi tam olarak yaratılışın amacıdır: iyi şeyler yapmak ve yarattıklarına memnuniyet getirmek. Soru şudur: Hangi amaçla keyif alıyoruz ve daha da önemlisi, ne veya kim pahasına?

Bu nedenle, pandemi acı verici ve sinir bozucu gibi görünebilir ama ilk temel dersi öğrenirsek, Coronavirüs insanlığın hastalıkları için gerçekten bir tedavi olabilir:  Tek ölüm meleği insan egosu ve biz onun üzerine yükselinceye kadar asla iyi bir hayattan zevk almayacağız. Yolları değiştirmemiz ve birbirimizle bağ kurmamız için bize bir uyanış verildi, böylece uyumlu ilişkilerimiz sayesinde ifşa olan doğanın pozitif gücünü serbest bırakabiliriz. Bu dünyayı değiştiren ifşa, minnettarlığın bir sebebidir.

Dünya — Gerçeklik Mi, İllüzyon Mu? Bölüm 14

Mutlak Islahın Ötesinde

Soru: Bir ruh 600.000 parçaya ayrıldı. Her biri farklı şekilde parçalandı. Her birinin deneyimi büyük bir rol oynamaktadır ve çok önemlidir. Ortak ruha geri dönecek ve sonra her şeyi Yaradan gibi algılayacak mıyız?

Cevap: Birlikte ortak ruha döndüğümüzde, bizimle ilişkili olarak Yaradan’ı edinebilecek miyiz? Evet, ama dünyamızın herhangi bir eyleminde olduğu gibi,  biz etkiyi kavrarız, örneğin elektriğin etkisi, manyetizmanın, yerçekiminin vb.

Kabala’da, farklı yerlerde, yaratılanın kendisinden kopup, Yaradan’a dahil olduğunda ve O’nun sonuçlarını, O’nun etkisini değil, O’nu edinmeye başladığında, başka bir derece olduğu ima edilir. Ancak, böyle bir yükseliş hayal edemiyorum. Bu, mutlak ıslahın sınırlarının ötesindedir. Bunun da var olması mümkündür.

Gerçek şu ki, gelişimimizin bu aşamalarında kesinlikle değişiyoruz. Algı sistemimiz, mantık, her şey değişiyor. Artık üç boyutlu alanda yaşamıyoruz: iyi-kötü, alma-ihsan etme. Tamamen farklı boyutlarda var olmaya başlıyoruz. Bu nedenle, Yaradan’ın edinimi sırasında neler olduğunu söylemek bir muammadır. Şimdiye kadar, bu bir muammadır.