Daily Archives: Mart 24, 2020

Yeni Bir Dünyanın Doğumu

Koronavirüs Krizinden Sonra Bekleyebileceğimiz Yeni Pozitif Realite

Belirsizlik, korku ve kaygı, şimdi koronavirüs pandemisi ile tecrübe ettiğimiz gibi, insanlar ani ve zorlayıcı bir değişiklik ile karşı karşıya kaldıklarında, büyük salgının temsilcileridir, ancak salgın aslında derin bir olumlu değişimin başlangıcıdır. İbranice’deki mashber (kriz) kelimesi “doğum yeri” anlamına gelir. Bu arıza aslında yeni bir şeyin başlangıcına işaret ediyor.

Benzer şekilde Hipokrat’ın çalışmalarında “kriz” terimi bir hastalığın sonuna atfedilirdi. Yeni bir başlangıcı deneyimlemek için, doğum sancılarında olduğu gibi acı verici ve dramatik olabilecek bir geçiş sürecinin üstesinden gelmemiz gerekiyor. Dünya, insanın doğaya karşı tutumuna artık dayanamayacağı için COVID-19 tarafından insan toplumunun olası her alanında ortaya konan güçlü daralmalar ile başa çıkıyor.

Yaratılışın Amacı

Yaratılışın planı, insanlığı yeni bir varoluş seviyesine yükseltmektir. Böylece, şu anda insanlığı etkileyen darbeler aslında kendisini korumak ve iyileştirmek için doğadan gelen muazzam güçlerdir, bize neyi yanlış yaptığımızı gösterir: başkalarının zararına sadece kendimizi önemsemek- yanlış yönlendirilmiş bir insan egosu. Doğanın mesajını, onu yanlış kullanıp ve sabote etmek yerine, hepimizin ait olduğu ekosistemin ayrılmaz bir parçası olmaya çalışarak anlayacağız.

Şimdi dayanılmaz bir durum olarak algıladığımız şey aslında, sadece ekolojik olarak değil, aynı zamanda finansal olarak da uzun süredir biriktirdiğimiz çok sayıda krizin birden fazla düzeyde toplanması ve yoğunlaşmasıdır; çiftler, aileler ve insanlar arasında; hayatımızın her alanında. Salgın tesadüfen gelmedi, bir amaca hizmet ediyor: doğaya zarar veren kopuk ve dengesiz ilişkilerimizi tedavi etmek.

Önceliklerimizi Yeniden Düşünmek

Dünyamızı 12 saat çalışıp, bir ileri bir geri işe gidip gelerek modern dünyanın kölesi haline gelecek şekilde inşa ettik. Çocuklar ebeveynleriyle neredeyse hiç zaman geçirmiyorlar. Hükümetler para bastı, borç yarattı ve toplum gereksiz ürün yığınları yarattı. Virüsün ortaya çıkması bizi bu dünyada sahip olduklarımızı incelemeye ve şu soruya kafa yormaya zorladı: Ne için yaşıyoruz? Para kazanmak için mi? Yoksa çocuk sahibi olmak ve ölmek için mi? Cevapları bulmak için bir değerlendirme sürecinden geçmek durumundayız.

Yeni bir realiteye geçişin hafif ve kolay olacağını düşünmek saflık olurdu, fakat geçiş mutlaka olmalı. Küresel ekonomi çökmeye mahkum olabilirken binlerce hayat kaybediliyor. Bu nedenle, bu koşullarda ufukta ışığı öngörmek zor. Zaten binlerce yıl önce, Kabala Bilgeliği, bu zamana özel bir zaman, egoist gelişimimizi aştıktan sonra önemli değişikliklerin ifşa olacağı bir dönem olarak değindi, sonunda bizi olağan üstü bir yenilemeye götüren bir zaman. Kabalist Yehuda Aşlag’ın (Baal HaSulam) yazdığı gibi: “Akıl nelerden geçtiğini görür ve gelecekteki tutumunu ıslah eder.” (Son Nesil Yazıları)

Mevcut krizin sonucu ne olacak? Benim umudum, hayatta gerçekten neyin önemli olduğunu daha net görebileceğimiz şekilde daha bilge olmamız. Ayrıca umuyorum ki, günün sonunda bunun herkes için olumsuz sonuçları olacağının farkındalığı nedeniyle, içinde başkalarını kişisel kazanç elde etmek için istismar etmekten ve çevreye zarar vermekten tatmin olmayacağımız, yeni ve daha dengeli bir dünya düzenleyeceğiz. Bu olumlu dönüşüm, bu yeni gerçekliğe kademeli bir adaptasyon süreci gerektirecek ve her birimizden, tamamen birbirine bağlı bir toplumun inşasına aktif olarak katılmamızı talep edecektir. Nasıl? Her şeyin birbirine bağlı olduğu doğanın niteliklerini inceleyerek ve kopyalayarak, tüm parçaların tüm sistemin refahı için gerekli besinleri ve bilgileri değiştirdiği dengeleşimlerde ve karşılıklı ilişkilerde var olarak.

Kriz, tek bir sistemin, tek bir mekanizmanın parçaları olarak hissetmeye başladığımız o farkındalık seviyesini edinmemize yardımcı oluyor. İçinde var olduğumuz dairesel yapı dahilinde, ancak birlikte yeni bir realite, daha yüksek, pozitif bir insanlık derecesi doğurabiliriz.

“Koronavirüs ve Hayatın Değeri” (Thrive Global)

Kendimizi vicdanlı, ahlaki insanlar olarak düşünmeyi seviyoruz. Ancak COVID-19 veya Koronavirüs Hastalığı, gerçek doğamızı ortaya çıkarıyor: Bencil özümüzü.

2019, Latin Amerika’daki Dang humması için rekor bir yıl oldu. Yaklaşık 3 milyon insan enfekte oldu ve 1.500 kişi öldü. Hastalık her yıl daha fazla can alıyor, ancak Latin Amerika dışında hiç kimse bunu bilmiyor. Neden? Çünkü o Latin Amerika ve Batı’nın gözünde, Latin Amerikalıların hayatı Batı Avrupalıların veya Kuzey Amerikalıların hayatlarından daha az değerlidir. Eğer bizler Latin Amerika’ya, Batı Dünyasında kendimize değer verdiğimiz şekilde değer verseydik, medya buna yeterince yer verirdi.

Aynı şekilde Koronavirüs, Çin toprakları içinde kaldığı süre zarfında çok az ilgi uyandırdı. Virüs Çin’de 100.000 insanı hatta bir milyon insanı öldürseydi, ancak diğer ülkelere geçmeseydi, gerçekten endişelenir miydik? Koltuklarımızda rahatsız bir şekilde oturmamız için ne gerekir? Cevap bir sayı değildir, hastalığa yakalananların kimliğidir.

Kendimizi vicdanlı, ahlaki insanlar olarak düşünmeyi seviyoruz. Ancak COVID-19 veya Coronavirus Hastalığı, gerçek doğamızı ortaya çıkarıyor: Bencil özümüzü. Bu nedenle dünya, koronavirüs hakkında sadece dünyanın geri kalanına yayıldığı zaman paniklemeye başladı; bu hayatımızın üzücü gerçeğidir.

Virüsten İki Ders:

Şimdiye kadar, koronavirüs bize çok önemli iki ders verdi:

Hepimiz doğanın gözünde eşitiz. Zengin ya da fakir, efendi ya da hizmetçi olsanız da, küçük mikrop daha az umursayamazdı; sizleri aynı şekilde vuracaktır.

Hepimiz karşılıklı olarak bağlıyız. Mikropu bir kişiden diğerine geçiriyoruz ve bir kişinin sorumsuz davranışları, istemeden de olsa, diğer insanların hayatlarına ve diğer birçok kişinin acısına ve ıstırabına neden olabilir.

Virüsün bize öğretmeyeceği şey, bu olumsuz bağımlılığın nasıl pozitif hale getirileceğidir. Bunu, yeni bir yaşam paradigması inşa etme çabalarımızla, kendi başımıza öğrenmemiz gerekecek. Çabalarımızı, hayatı sadece kendimizden ziyade herkes için iyileştirmeye odaklarsak ve çoğu zaman başkalarının adına olursa, çevremizi, sosyal ve ekolojik olarak dönüştüreceğiz.

Pandemi, kendimiz için yeni bir bakış açısı geliştirmemiz, başarıyı başkalarına karşı bir zafer olarak değil, bir bütün olarak toplumun güçlendirilmesi olarak hayal etmemiz için bir fırsattır. Doğru, bu düşünce doğamıza aykırıdır ama doğanın kendisi bugünlerde bizim doğamıza karşı çıkmaktadır, bu yüzden geniş bir perspektiften bakmaya başlasak iyi olur. Düşünme biçimimizi değiştirmezsek, realite bizi buna zorlayacaktır ve çok daha acı verici şekilde.

Koronavirüs hastalığı, sosyal ve ekolojik düzeylerde karşılıklı olarak sorumluluk almaya istekli olana kadar, insanlığın başına gelecek bir çile akışının başlangıcıdır. Virüsün birbirimize karşılıklı önem vermemiz için bir test olduğunu anlamak çok fazla zaman almaz. Çin’in salgının başlangıcında nasıl davrandığına bakın, virüsün büyük bir sorun olmadığını iddia ederek ve yayılma aşamasında herkesi karantinaya alarak virüsün yayılmasını nasıl yavaşlattığını görün. Ve bu işe yaradı. İtalya’nın tehlikeyi ilk başta nasıl kaçırdığını ve felaket sonuçlarına bakın.

Şimdi zorunlu olarak karşılıklı sorumluluğu bir sonraki seviyeye taşımalı ve meyvelerini toplamaya başlamalıyız. Toplumu virüsten iyileştirmekten çok daha fazlasını yapabiliriz. Virüsten çok önce toplumlarımızı rahatsız eden yabancılaşma, yalnızlık ve depresyondan iyileştirebiliriz. Tek gereken birbirimizden sorumlu olduğumuzu kabul etme isteğimizdir.

Farklılığa Değer Verin

Karşılıklı sorumluluğu kabul edersek, birbirimizin farklılıklarına değer vermeyi öğreneceğiz. Benzersiz karakterlerimiz artık bizi ayırmayacak; onlar bizi birbirine bağlayacak ve her birimize topluma katkıda bulunmak için, başka kimsenin veremeyeceği benzersiz yollar sunacaklar.

Irk veya cinsiyet eşitliği sorularının soyu tükenecektir çünkü her insan paha biçilmez olacaktır. Hiç kimsenin sahip olmadığı eşsiz niteliklere sahip olan ve bu nitelikleri tüm topluma fayda sağlamak için kullanmaya hazır ve istekli olan bir kişiyi nasıl değerlendirebilirsiniz ki? Bu kişinin Latin Amerika, Çin veya Almanya’dan gelmesi önemli midir? Bu kişinin iyi eğitimli olup olmaması, zengin veya fakir, siyah, beyaz veya sarı olması önemli midir? Hiçbiri önemli değildir. Önemli olan tek şey, o kişinin hepimize verecek paha biçilemez bir armağanı olmasıdır. Bu, karşılıklı sorumluluk içinde yaşayan insanların gerçeğidir.

Daha Geniş Çevrelerin Sorumluluğunu Üstlenmek

Tüm evren tek bir noktadan gelir. Bu nedenle, ihsanın üst gücü, Yaradan, yaratılan varlıkların bağının içinde ifşa olur. Yaradan, tüm yaratılışın merkezi noktasıdır. Kabala Bilgeliği, insanın elde ettiği üst gücün tüm edinimlerinden ortaya çıkmıştır. Kabalistlerin tavsiyelerine uyarsak, aynı ifşalara ulaşabiliriz. Kabala, Yaradan’ın ifşasıyla ilgilenen gerçek, pratik bir bilgeliktir.

Bizler sadece Yaradan’dan aldığımız şeyi görebiliriz ve bu tüm bilgeliğimizin temelidir. Yaradan’ı ifşa etmemizi engelleyen şeyi şu şekilde keşfederiz: bizi sınırlayan egoizmimizi, haz alma arzusunu. İlk başta, egoizmde herhangi bir engel hissetmeyiz. Ancak, bize etki eden üst kuvveti fark etmeye ve hissetmeye çalıştığımızda ve engeli, O’nu kalbimiz ve zihnimizle algılayamadığımızı hissettiğimizde,  o zaman sebebin Yaradan’ı ifşa etmeye direnen egoist güçte olduğunu anlarız.

Ancak ıslahtan sonra, egoizmin gücü kötülükten, zararlı olmaktan ve gizlenmeden tam tersine, ifşanın gücüne dönüşür ve bizim yardımcımız haline gelir. Bu egoizmi kısıtlayarak, bir perdeyle örterek ve yansıyan ışığı yükselterek, Yaradan’ı bu ışık altında ifşa edebiliriz: ihsan etme, sevgi ve bağın niteliğini – doğamız gereği sahip olmadığımız tüm özellikler.

Bu nedenle, gizlenme gücü ifşanın gücü haline gelir, reddetme gücü bağın gücü haline gelir ve kendimizi Yaradan’ın önünde dururken buluruz. Aynı zamanda, aldığımız tüm ıslahlardan sonra O’na benzer hale geldiğimizi anlarız. Yaradan’la olan bağımız bu şekilde ortaya çıkar. Yavaş yavaş mükemmellik derecelerine ulaştıkça, Yaradan’ı bilmeye geliriz ve bununla uyumlu olarak, tüm ışığın, tüm ortak ruhun her birimizin içinde parladığını hissederiz.

Bu nedenle, reddetmenin gücü gereklidir; sonuçta, bunun nedeni tüm ifşanın daha sonra gerçekleşmesidir.

Düşmekten korkarsam, bağımızı yenilemenin yollarını her zaman dikkate almalıyım. Eylemsizliğin gücü burada işe yaramaz. Çaba göstermeyi bırakır bırakmaz derhal dururum. Yani aynı koşulda kalmak için bile, her saniye yenilemeyi düşünmek zorundayım. Daha da önemlisi, bu durumu güçlendirmek istiyorsam, sürekli sevgi, bağ eklemenin ve yeni bir tat, ek bir güç hissetmek için başkalarını uyandırmanın yollarını aramalıyım.

Düşüşten korkuyorum, çaba sarf etmeye devam ediyorum ve her saniye biraz daha fazla hava, daha fazla tat hissediyorum. Bu, sürekli olarak eklediğiniz ve tattığınız çok önemli bir duygudur.

Grubun ilerlemesi hakkında düşündüğüm ölçüde, maneviyattaki ilerlememi hızlandırırım. Manevi kabımı Kli ) giderek daha fazla genişleterek ve tüm insanlığı kapsayana kadar daha geniş ve daha geniş çevrelerle ilgilenerek daha daha hızlı hareket ederim. Bu çok basit bir sistemdir; tek sorun, egoizmin harekete geçmemize izin vermemesidir.