Category Archives: Kabala

Yaradan, Firavun’u Bize Getiriyor

Bu dünyadan manevi dünyaya yükseliş, Yaradan’ın yardımına giderek daha fazla ihtiyaç duyduğumuz gerçeği sayesinde gerçekleşir. Ve O’nun niteliklerini edinmemize yardım etmek için, Yaradan bize kalbin yükünü, O olmadan baş edemeyeceğimiz hissini verir. Her yerde, herhangi bir manevi koşulu yerine getiremeyeceğimize inanırız.

Ama biz de Yaradan’a soramıyoruz; nasıl yapılacağını bilemiyoruz. Bu inanç eksikliğini gösterir. Yani, Yaradan’ı hissetmeyiz, O’nun var olduğunu ve bize yardım etmeye hazır olduğunu hissetmeyiz ve sadece O’nun yardımıyla manevi koşulları yerine getirebilir, bağ kurabilir, ihsan edebilir ve dünyayı tek kaynaktan yaratılmış olarak görebiliriz.

Bu nedenle, birbirimizle ve Yaradan ile bağ kurmamıza izin vermeyen kötülük gücümüzü daha fazla açığa çıkarmamız gerekecek. Ve bağ kurma ve ihsan etme yeteneğimiz olmadığını hissettiğimizde, bunun, Yaradan’ın bize aramızda duran ve bizi duvara götüren Firavunu gösterdiği, bağa doğru ilerlememizi ve tek kalp tek adam olmaya yaklaşmamızı engellediği anlamına gelir.

Ve tüm bu kalbin yükü, Yaradan’a inanmamanın, yani bu gücün var olduğu ve önümüze her türlü engeli koyanın sadece bu güç olduğu duygusunun yokluğunun bir sonucudur.

İçsel çaresizliğimizden emin olabilmemiz için egoizmimiz olan Firavun’u bize karşı koyan Yaradan’dır. Harekete geçmem gerekir ama yapamayacağımı hissederim, egoizmimi en küçük şekilde bile alt edecek gücüm yoktur.

Ve ne kadar ileri gidersek, o kadar zayıf hissederiz, en ufak bir ihsan etme eylemini gerçekleştirmekten aciz kalırız. Ama Yaradan bunu, Mısır’da köleliği altında olduğumuz Firavun’un gücünün üzerimizdeki tam gücünü gösteren egoizme dalmamız için kasıtlı olarak ayarlar. Sadece Yaradan bizi egoizmden çekerek kurtarabilir, başka herhangi bir güç değil. Bu nedenle, Yaradan’ın bize verebileceği ihsan etme gücüne giderek daha fazla ihtiyacımız var.

Bu iki güç, Firavun’un gücü ve Yaradan’ın gücü birbirine karşı durur ve Musa, ortadaki güç, Yaradan’ın tarafına doğru ağır basmak ve Firavun’un kontrolünden çıkmak için onun üzerine yükselmek isteyen bizizdir. Ancak bu kuvvet çok zayıftır. Ve ancak Yaradan’a olan inancımızın ölçüsünde, bizi Firavun’un elinden kapıp kurtarabileceği gerçeğiyle, iyinin gücünün kötülüğün gücü üzerindeki hakimiyetini kurabiliriz.

Yaradan, Firavun’un gücünü uyandıran on darbe gönderir. Musa’ya: “Firavun’a gelin, çünkü onun kalbini katılaştırdım” diyor. Ve neden Firavun’u katılaştırarak onu daha da güçlü kılıyor?

Musa, Firavun’dan kaçmak ve bizi egoizmden çıkarmak isteyen güçtür. Musa, kendi başına çıkamayacağını, ancak Yaradan’a sarılması gerektiğini, bir bebeğin tüm gücüyle annesine sarılması gibi, O’na sarılması gerektiğini anlar. Kendini güvende hissetmesinin tek yolu budur.

Her iki güç de Yaradan’dan gelir: verme gücü ve alma gücü. Sadece ihsan etme gücünün, alma gücüne üstün gelmesi ve pratik ihsan etme eylemlerini gerçekleştirmemize izin vermesi için dua etmek bize düşmektedir.

Ve özgecil eylemlerde bulunmayı öğrendiğimizde, Yaradan’ın varlığını, O’nun gücünü ve yardımını hissedeceğiz. Böylece, daha sonra manevi bir kap, ruhumuzu, bir manevi grup formu oluşturacağımız ihsan etme arzularımızı toplamaya başlayacağız.

Bu nedenle, asıl mesele, Yaradan’ın ihsan etme uğruna manevi bir eylemi gerçekleştirme, onu gerçekleştiremememizin farkına varma ve yardım için Yaradan’a dönme ihtiyacını nerede aldığımızı düşünmektir. Sonra bu gücü O’ndan alırız ve ihsan etme eylemini gerçekleştiririz. Egoizmin üzerine bu yükselişe Mısır’dan göç denir.

“Çevre Dostu Olmak Ne Demektir?” (Quora)

Çevre dostu olmak ne demektir? Ozon tabakasını korumak, kirletmemek ve / veya fosil yakıtları yenilenebilir enerjilerle değiştirmek anlamına mı geliyor, yoksa bu tür eylemlerde bir şeyler mi kaçırıyoruz?

Cansızdan bitkisel, hayvansal ve tabii ki insanlara kadar doğayı her düzeyde önemsemeliyiz. Her seviyeye ve özellikle insana zarar vermek yasaktır.

Birbirimize karşı tavrımız doğayı nasıl etkiler? Olumlu insan ilişkisine öncelik verirsek, o zaman doğanın diğer seviyeleriyle olumlu bir şekilde ilişki kurarız. O zaman aynı şekilde doğanın bize nasıl olumlu tepki verdiğini de görebiliriz.

Kabala bilgeliğine göre, insanlar arasındaki nefretin doğada olumsuz dalgalanma etkileri vardır. Doğadaki bize karşı olumsuz olayların sebebidir. Doğa bizimle sürekli iletişim halindedir ve onun mesajına ne kadar erken uyanırsak, o zaman her şeyden önce birbirimizle pozitif ilişki kurmamızı gerektirdiğini o kadar çabuk anlarız. Bu yöndeki en ufak bir hareket bile doğayı olumlu yönde etkileyebilir ve doğadan bize geri dönen uyumlu bir tepkiye tanık oluruz.

Bu Dünyadan Geçmek

Soru: Manevi gerçekliği keşfetmek için maddesel süreci, onların anlamlarını ve kaynaklarını tamamen farklı bir seviyede anlamaya başladınız mı?

Cevap: Kabalistik kaynakları anlamaya başlıyorsunuz. Sağlıklı bir insan zihnine sahip olduğum için maddesel kaynakları da bu şekilde anladım. Elbette Einstein değilim ama okuldan ve üniversiteden başarıyla mezun oldum, doktora derecem var ve farklı ilginç araştırmalar yaptım. Ancak bunun Kabala bilgeliğiyle hiçbir ilgisi yoktur.

Kabala bilgeliğini çalışmaya başladığınızda, içinizde bir değişim olur.

Sıradan bilimle uğraşırken, kişi kendi içinde biriken farklı gerçeklere ulaşır ve bunları özümser. Fakat kişi Kabala bilgeliğiyle meşgul olduğunda, Kabalistik bilginin özümsenmesi kişiyi değiştirir.

Soru: Bu, kişinin farklı bir analize sahip olduğu anlamına mı gelir, örneğin, insanlık tarihine bakış açısı değişebilir mi?

Cevap: Sıradan bir insanın, insanlık tarihine bakış açısı bile, onunla meşgul olduğunda değişebilir. Ancak maneviyatta değişen kişinin kendisidir. Bundan hareketle kişi, kendi içinde var olan her şeyi yeni seviyesine göre algılamaya, hissetmeye ve özümsemeye başlar. Alma niteliği yerine ihsan etme niteliği edinir.

Onun içinde giderek daha fazla tezahür eden bu yeni ihsan etme niteliğinde, dünyayı farklı bir şekilde görmeye başlar: uçtan uca, zamanın, mekanın ve hareketin dışında. Maddeden içsel niteliğine ve bu dünyadan geçene kadar, kişi dünyaya tam olarak her zamankinden daha büyük bir kompaktlık, yaratılışın tüm unsurlarının karşılıklı bağımlılığı açısından bakmaya başlar.

Yaradan’dan Üzerimize Parlamasını İsteyin

Soru: Onluda birleşmek için, aramızdaki çatışmaların ve farklılıkların üstüne çıktığımızı varsayalım. “Kabala Bilgeliğine Önsöz” ile doğrudan bağlantımız ve anlayışımız ne zaman gerçekleşecek?

Cevap:  Yaradan’ın üzerinizde parlamaya başlamasını istediğinizde. Sadece ondan sonra. Bu uzun zaman alır. Her şey ortak çabaya bağlıdır.

Ortak çaba sarf ederseniz, çok hızlı bir şekilde yükselebilirsiniz, tıpkı bir füze fırlatır gibi. Füzeyi yerden belirli bir yüksekliğe kaldıran marş fitili vardır ve ardından füzenin motoru devreye girer ve füze uçuşuna devam ediyor.

Bu fitili hızla ateşleyip egonuzun üstüne çıkmanız mümnkündür. Orada makine çalışır ve siz ilerlersiniz.

Soru: Diyelim ki kendi üzerime yükseldim, arkadaşlara bağlandım ve şimdi O’nun üzerimde parlamasını talep etmiyorum. Yaradan’a üzerimde parlaması için yalvarmak ne demektir?

Cevap: Zaten hiç kimsenin kendisini arkadaşlarından ayırmadığı bir koşul içinde misiniz? Şu anda sahip olduğunuz ego seviyesinin üstüne zaten yükseldiniz mi? Bir bütün olarak hissetmek için, içsel olarak bağlı mısınız? Daha önce hissetmediğiniz aynı genel içsel birlik seviyesini hissediyor musunuz? Bu sadece aranızdaki bağın bir sonucu olarak ortaya çıkar.

Yani, her birinin kendini iptal ettiği ölçüde, tüm iptal edilen bireysel parçalar bir bütün olarak bağlanır ve sonuç ortak bir iptaldir. Buna kendinizin üzerinde yükselme denir. Yaradan’ın faaliyet gösterdiği bu ortak kısımdır. Yaradan’a bağlanabilirsiniz, Yaradan size bağlanır ve çalışmaya başlar.

Her birinizin, görünüşte kendinizden çıkardığınız ve başkalarıyla bağladığınız bu ortak parçayı aranızda hissettiniz mi? Bundan vazgeçerim, onun içinde var olmak isterim, “ben” imden kopmak, benden alınan o kısımda olmak ve içinde başkalarına bağlanmak isterim. Bu durumu hissediyor musunuz?

Bu parçaların tek bir ortak parçaya nasıl bağlandığını ve herkesten çıkarılan o ortak bölümde Yaradan’ı nasıl hissetmek istediğinizi hissediyor musunuz? Yaradan’a ihsan etmek ve O’nu hissetmek için birbirinize ihsan etmek, bağlanmak mı istiyorsunuz? Tüm bu deneyimleri geliştirmeli ve sürekli tartışmalı, üzerinde çalışmalı ve hissetmelisiniz. Sonunda, bunu yaşayacaksınız.

Kabalistin Koşulları

Soru: Dostlarımızda bu tür değişiklikler görürken, öğretmenin dışsal davranışında neden yükseliş ve düşüş durumlarında herhangi bir değişiklik görmüyoruz? Başkaları yükseliş ve düşüş durumundayken, her zaman bu kadar enerji dolu olmayı nasıl başarıyorsunuz?

Cevap:  İçinde bulunduğunuz koşullardan ben zaten geçtim. Uzun zaman önce, bu durumların geçici olduğunu ve karanlığı izleyen gecenin geldiğini, geceden sonra sabah ve ardından gündüzün geldiğini ve onların hepsinin yardımcı durumlar olduğunu kabul ettim.

Başımı eğip beklemem gerektiğini ve hatta şafağın zamanını, manevi ışığı hızlandırabileceğimi anladım. Her zaman, bir şeyler yaparak kendimi meşgul edebileceğim bir durumda olmamın nedeni budur.

Düşünmeme yardımcı olan politik veya sosyal bir TV programını izlemem gereken durumlar var, böylece gerekli kelime dağarcığını ve terminolojiyi oluşturabilir ve dünyada neler olup bittiğini vb.daha iyi anlayabilirim.

Bunun dışında Twitter’da yazılar yazıyorum, haftada birkaç kez basına yazı yazan yazarlarla toplantılar yapıyorum. Kabala Bilgeliği, psikoloji vb. ile ilgili çeşitli konularda programların çekim seanslarına katılıyorum ve Zohar Kitabı hakkında akşam dersleri veriyorum . Yani, her zaman çalıştığımı görebilirsiniz.

Sizinle bir sır paylaşmak istiyorum: İçinde bulunduğum duruma göre, Kabala Bilgeliğinin farklı kısımlarıyla meşgul olurum. Örneğin, “Kabala Bilgeliğinin Önsöz” veya On Sefirot’un Çalışması’nı incelemek için özel hassasiyete gerek yoktur. Bu yüzden duygularım uyuştuğunda ve bir kütük gibi olduğumda, bu kısımlara dönüyorum. Öte yandan duygularım canlandığında, Şamati’deki  makaleleri veya Rabaş’ın makalelerini inceliyorum.

Her gün ertesi günün dersine hazırlanmam gerekiyor. Ders saat üçte başlarsa, dersten iki saat önce uyanır, sıcak bir duş alır, kendimi ısıtır ve uyumayacağımdan emin olurum. Kırk yılı aşkın süredir bu programa göre yaşıyorum ve bu nedenle bu alışkanlığı geliştirdim.

İşimi çok ciddiye alıyorum. Materyali bilmeme rağmen, konuya girmek, öğrencilerle bağ kurabileceğim duruma girmek ve onlarla temasa hazır olmak, onları hissetmek böylece onlar da beni hissedebilsinler diye, dersten önce üzerinden geçiyorum.

Her dersin başında on-on beş dakika konuyu onlara tanıtıyorum ve onlara yeni bir şekilde sunmaya çalışıyorum. Bu, sürekli zihinsel çaba gerektiren son derece yaratıcı bir çalışma olduğu anlamına gelir, bu yüzden uyurken bile bu düşünceler beni terk etmiyor ve hepsini içimde yaşıyorum.

Öğrenciler benim sahip olduğum en önemli şey. Onlarla büyük bir huşu içinde ilişki kuruyorum. Hayatımın temeli onlar.

Bence derse fiziksel olarak gelenler ya da onları izleyenler bunu hissediyorlar ve bir günden diğerine ilerliyorlar.

Onlar her gün manevi bilginin bir kısmını, duygularını ve yeni bir bakış açısını, vb. alırlar. Dahası, bu sadece bir olay ya da olgu değil, gerçek içsel yenilenme, gerçek bir çalışmadır.

Doğanın Programına Uyum

Yorum: Gençler okuldan ayrılırlar, yeni bir dünyaya girerler ve kendilerine verilenleri istemezler, kendilerine başka bir şey de teklif edilmez.

Cevabım: Dünyamız egoizm dünyasıdır. İnsanlar birbirleri üzerinde bencil bir güce sahiptir ve bu güç, zorla çalışmayı tercih eder. Burada hiçbir şey yapamazsınız. Güç, iyi mi yoksa kötü mü diye sormaz, mümkün olup olmadığını sorar. Kazanabilirse, hemen farkına varır.

Elbette, gençlerin dünyayı başkaları için görme arzularındaki çok yönlü yönelmesini anlıyorum. Ancak, her şeyden önce bunun, kendilerini buna ne kadar hazırlayabileceklerine bağlı olduğunun farkına varmaları gerekir.

Nitekim, örneğin İran’daki yaşamı değiştirmek ya da Çinliler için iyi bir kitap yazmak veya dünyanın herhangi bir ülkesinde başka bir şey yapmak için, doğanın temel yasasının ne olduğunu ve biz ona karşı hareket edemeyeceğimiz için, doğanın bizi nereye götürdüğünü anlamalıdırlar.

İnsanoğlunun, sözde iyi ve doğru bir yol olduğuna inanarak, kendi icat ettiği yolu binlerce ve binlerce yıldır nasıl izlemeye çalıştığını görüyoruz. Aslında bu daima yanlıştı. Yeni bir yol seçmek yanlış olur, başka bir yeni yol, yine yanlış olur. Kocaman bir ormandaki bir grup küçük insan gibi. Bugüne kadar böyle şartlar içindeydik.

Ama şimdi, dünyanın gelişim yasalarını, programını ve gelişim amacını açıklayan Kabala bilgeliği bize ifşa ediyor. Bu nedenle, önce tüm bunları çalışmalıyız ve sonra bu programı daha fazla anlamak için kendimizi ona adapte etmeliyiz, o bize değil, biz ona! Çünkü bu doğanın programıdır, doğayı yenemeyiz. O gerekirse bizi yıkar.

Bu programa hâkim olduktan ve anladıktan sonra, bir şekilde ona uyum sağlamalıyız, böylece içinde yaşayabilir, buna bağlı olarak gelişebiliriz. O zaman doğaya yakınlaşacağız ve hangi yaşam tarzına yerleştirildiğimizi ve bizi nasıl değiştirmek istediğini gerçekten görecek ve hissedeceğiz.

Doğanın bizi etkilediği yönde hareket etmek, bizim en rahat ve doğru koşulumuz olacaktır. Bu öğretilmelidir.

“Eğer Düşüncelerimiz Yanlışsa Dünya Asla Düzelmeyecek” (Linkedin)

Tüm enerji üretimini yenilenebilir hale getirsek, plastikleri yok etsek, silah üretimini durdursak ve mevcut tüm silahları yok etsek bile, dünyamız daha sağlıklı, daha temiz, daha güvenli veya başka bir şekilde daha iyi olmayacaktır. Hayatlarımızı alt üst etmenin, tüm canlılara ve özellikle de kendimize acı çektirmenin başka yollarını bulacağız. Dünyada yanlış olan her şeyi düzeltsek bile, tüm ıstıraplarımızı;  birbirimizle ilgili kötü düşüncelerimizi, üreten fabrikayı kapatana kadar, yeni, daha kötü yanlışlar yaratacağız.

Neyi denemedik? Yenilenebilir enerji? Yapıldı! Elektrikli arabalar? Yapıldı! Vegan buluşması? Yapıldı! (Vegan buluşması bir tezat olsa da). Nükleer silahların yasaklanması mı? Yapıldı! Ama bunların hiçbiri dünyanın olumsuz yörüngesini değiştirmeye başlamadı bile. Daha fazla kirlilik yaratıyor, daha fazla hayvan öldürüyor ve insanlar için daha fazla orman kesiyoruz, daha fazla silah üretiyoruz ve nükleer tehdit hala kafamızın üzerinde dolaşıyor. Kısacası, tüm anlaşmalarımız ve ilerlemelerimiz ile herhangi bir şeyi çözmeye dahi başlamadık. Doğru sebep için yapmadığımız sürece de asla olmayacak: bencil kazançlar için değil, herkesin hayatını daha iyi hale getirmek için.

Her şeyi hâkimiyet ve kontrole ulaşmak için yaptığımızda, iyi sonuçlar bekleyemeyiz. Birbirimiz hakkındaki olumsuz düşüncelerimiz, yaptığımız her iyi şeyi, sahip olduğumuz her soylu fikri ve söylediğimiz her olumlu sözü, dünyanın onlarsız daha iyi olacağı zararlı faaliyetlere dönüştürür. Dünyadaki yanlışları düzeltmek için önce düşüncelerimizi düzeltmeliyiz, o zaman her şey yoluna girecektir.

Aslında, düşüncelerimizi ve kesinlikle birbirimize karşı olan kötü niyetimizi kontrol edemiyor olsak bile, onların bu dünyada kötü olanın kökü olduğunu bilmek, işleri iyileştirmeye başlamak için yeterlidir. Yol boyunca olumsuz düşüncelerimizi ve kötü niyetimizi nasıl değiştireceğimizi öğreneceğiz, ancak önce bunu uygulamaya başlamalıyız. Pratik yapmanın mükemmel hale getirdiğini biliyoruz, bu nedenle şu anda sonuçlar hakkında değil, iyi niyet uygulamak, kalplerimizde yakınlık yaratmak, yabancılara karşı veya en azından iyi dileklerde bulunmadığımız çevremizdeki insanlara karşı endişelenmemiz gerekiyor.

Başka hiçbir şey için endişelenmemize gerek yok. Kabala’da her şeyin düşüncede incelendiğine dair bir söz vardır. Bu, iyi düşünceleriniz varsa, yaptığınız her şeyin iyi olacağı anlamına gelir. Birbirimize yakın hissedersek, başkalarını sömürmeyiz, büyüklük taslamayız, küçümsemeyiz veya başka şekilde kötü davranmayız. Bu tek başına hayatlarımızı radikalleştirecek ve bizi başkalarıyla rahat, kendinden emin ve mutlu hissettirecektir.

Sonuç olarak, sadece kendimizi iyi hissetmek veya başkalarından üstün hissetmek için lüzumsuz şeyler tüketmemize gerek kalmayacak ve birbirimize yakın hissedeceğimiz için, kendimizi silahlandırmamıza veya korumamıza gerek kalmayacaktır. Yeni ilişkilerimizin bir sonucu olarak tüm toplum değişecektir ve bizler aşırı tüketimi durduracağız, kirlilik düşecek, silahlanma yarışları sona erecektir ve bugün sahip olduğumuz çözülemeyen sayısız sorun, çevremizdeki muhalif dünyanın duvarlarını yükseltmemize gerek kalmadığından, kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bu nedenle, hayatın kolay ve keyifli olduğu iyi bir dünyada yaşamak istiyorsak, sadece birbirimiz hakkında düşünme şeklimizi olumsuzdan olumluya değiştirerek pratik yapmalıyız.

İnsanlığa Karşı Adem

Yorum: Dünya ulusları, hala Adem’i günaha düşmekle suçluyor ve şimdi Dünya’da onun yaptıklarından dolayı sözüm ona işkence görüyoruz.

Benim Cevabım: Dünyamızdaki bir kişiden değil, Adam HaRishon’un manevi yapısından bahsediyoruz. Ruhu, birçok ruha parçalanmıştır ve bu parçalar her birimizin içinde var olduğu için, bizler onun sonucuyuz, parçalarıyız.

Yorum: Yani insanlık, tüm dertlerimizden onun sorumlu olduğu gerçeğinde yanılıyor. Aslında, olan her şey olmalıydı.

Benim Cevabım: Bunun hakkında kim konuşabilir ki?! Adam HaRishon’un (ilk insan) yapısı ve manevi seviyeden dünyamıza düşüşü hakkında insanlık ne anlıyor?

Bunların hepsi Atzilut dünyası seviyesine dayanır. Üst dünyaların yapısını, sistemlerini, işleyişini ve dengeyi korumanın yolunu incelemek gerekir. Bunlar, tüm kontrol sinyallerinin üzerimize indiği, bizden tepki alan ve bizi sürekli ileriye götürmek için buna göre yeniden düzenlenen devasa kendi kendini yöneten sistemlerdir.

Bu, tüm sistemin ilgi odağı olmasına rağmen Dünyamızın ve evrenimizin hesaba katılmadığı devasa bir sistemdir. Biz en küçüğüz.

Bu nedenle beynimizi, anlayışımızı kullanan birini suçlayabileceğimizi söylemek, aptalcadır. Bu sanki bir çocuğun anne babasını azarlayıp  “Annem kötü, bunu bana vermiyor!” demesi gibidir.

 

Manevi Yaşama Hazırlık

Soru: Kişi Zohar Kitabı’nı orijinal dilde değil de çeviriden okuyabilir mi?

Cevap: Bu önemli değil. Herhangi bir dilde okuyabilirsiniz, ne kadar anladığınız da önemli değildir. Okuduklarınızı anlamadan bile hedef için çabalamanız sizi değiştiren güçleri uyandırır ve bu çok önemlidir. Ulaşmak için öğrenmeye çalışırsınız.

İnternet arşivimizde Kabala ile ilgili birçok kitap ve diğer bilgiler bulunmaktadır. Herkes tarafından erişilebilir, çünkü temel bilgiler olmadan, manevi dünyada var olamazsınız, tıpkı bir kişinin temel aritmetik, fizik ve diğer konular bilgisi olmadan yapamayacağı gibi.

Onları yaşamının ilk 10 ila 15 yılı boyunca inceledikten sonra, kişi zaten dünyamızda güvenle çalışabilir. Eğer insan, çocukken ormanda bir yere atılırsa ve 15 yıl sonra oradan çıkarsa bu dünyada yaşayamaz.

Bu nedenle, kişiyi manevi yaşama hazırlamamız gerekir. Bu, internette ve kitaplarda sahip olduğumuz büyük miktardaki bilginin amacıdır, böylece kişi onu en azından biraz tanıyabilir. Bu, üst gücün ifşasının içine çekilmeye başlamak için yeterlidir.

 

Sonsuz Manevi Tatminin Sırrı

Maddesel dünyada tatmin, hazzı söndürür. Acıkırsam ve yemeye başlarsam, yavaş yavaş açlığımı giderir ve iştahımı kaybederim ve iştahla birlikte haz kaybolur. Sonuç olarak, boş kalırım, tam bir sıfır olarak ve bu, diğer her şeyde de öyledir.

İlk başta alevlenen ateşli aşk, yavaş yavaş rutin hale gelir ve soğur. Alışkanlık hazzın tadını köreltir ve sonunda onu öldürür, bu da ölüme yol açar.

Ancak manevi yaşam sonsuz ve mükemmeldir çünkü manevi eylemlere girmeden önce bile onları nasıl sonsuz ve mükemmel hale getireceğimizi öğreniriz, yani arzumuz yok olmaz, sadece büyür. Arzunun ana şey olduğunu anlamalısınız ve sürekli büyümesi ve kalitesi üzerinde çalışmalısınız.

Bu nedenle, manevi ilerleme, Adam HaRishon parçalandığında, Yaradan tarafından bizim için hazırlanan her türlü özellik tonunu içeren arzumuzun ne kadar gelişmiş ve çok yönlü olduğu ile belirlenir.

Ve bizler, bu arzuyu besleriz öyle ki ondan tek bir parçacık bile kaybolmasın. Tüm arzuların var olduğundan ve birbirini desteklediğinden, birbirlerini zenginleştirdiklerinden emin oluruz ve bu sayede NRNHY’ın tam ışığına, ıslahın sonuna ulaşırız.

Maddesel dünya ile manevi dünya arasındaki fark, bedensel eylemlerde doyumun arzuyu söndürmesidir. Ve maneviyatta, haz alarak arzuyu nasıl daha fazla artırabileceğimizi öğreniriz.

Bu nedenle, arzu bizim için asıl şeydir, tatmin değil. Sonuçta, tatmin, tamamen arzunun büyümesine ve doğru konumlandırılmasına bağlıdır. Arzunun kendisinin, büyüdüğü ve güçlendiği gerçeğinin tadını çıkarmaya başlarım.

Bu tamamen farklı bir çalışmadır çünkü arzumu yerine getirmeyi umursamam. Sonuçta, üst dünyada her zaman sonsuz memnuniyet vardır ve sadece her zaman doğru arzuya sahip olmak ve onu mümkün olduğunca büyütmek konusunda endişelenmem gerekir.

Bu nedenle, Yaradan’a yaptığımız dualar, istekler ve övgüler; O’na her yakarış o kadar önemlidir ki, çünkü koşulumuzu ve memnuniyetimizi onlar belirler. Aslında, içimdeki arzudan haz alırım.

Bu yüzden ilk aşk acıları çok tatlıdır. Onlar fiziksel tatmin değil, haz verenlerdir. Tatmin gelir ve gider ve geride boşluk bırakır. Ruhu doldurabilen ve hafızada kalan bu özlemdir.

Tüm sanat eserlerinin zihinsel ıstıraptan, özlemlerden ve duadan bahsettiğini görürüz. Bu nedenle, gerçek tatminin, sevilen kişiyi özlemekten geldiğini unutmamalıyız.

Tatmin sadece arzuyu artırıyorsa, bu maneviyatta olduğumuzun bir işaretidir. Sadece kendimden vazgeçmeye çabalarken, dolumu bastırmam, aksine onun için yeri genişletirim ve arttırırım.