Category Archives: Yaradan

Neden Yaradan’ı Doğrudan İfşa Edemiyoruz?

Soru: Sadece Yaradan’ı değil, dünyadaki birçok olguyu bir aracı olmadan doğrudan ifşa etmek neden mümkün değil?

Cevap: Bu aracıyla ilgili değil, kendi içimde bu güce nasıl bir benzerlik yaratabileceğimle ilgilidir. Bu durumları neyden yaratabilirim ki?

Bu nedenle Kabala, Yaradan’ı algılamak için en güvenilir şeyin kendi içinizde bir dedektör oluşturmak olduğunu söyler. Bu, ancak birkaç kişiyle bağ kurduğunuzda ve onlarla O’nun her birimizle olan ilişkisiyle aynı ilişkiyi kurduğunuzda mümkündür.

O’nu hissedemeyiz, ihsan etme, etkileme veya yayma niteliğine sahip değiliz. Ancak, küçük bir çember içinde aramızda böyle bir nitelik yaratırsak, o zaman onların içinde, Yaradan’ın üzerimizdeki etkisini ifşa etmeye başlarız.

Ters Dünya Sevginin Dünyasıdır

Soru: “Ters bir dünya gördüm” ne anlama geliyor?

Cevap: Ters dünya, bir sevgi dünyasıdır ki bu dünyamızın zıttı olan niteliklerle yani ihsan etme, sevgi, sempati ve kişinin egoizmi üzerinde çalışma niteliklerinde yaşamaktır.

Dünyamız sadece egoizmle, onu doldurmayla çalışır. Bu nedenle üst dünyaya bizim dünyamızın zıttı denir.

Kabala’da, egoist niteliklerimden çaba sarf ettiğimde ve sanki zıt dünyayı edindiğimde, Lo Lişma’dan (kendim için) Lişma’ya (başkaları için) bir geçiş olur.

Bu çabaları uygulayarak, hala egoist enerji alırım, hala Yaradan’ı kendim için, kendi iyiliğim için ifşa etmeye çalışırım. Daha sonra, bir noktada, Yaradan bana bunu kendimle hiçbir bağım olmadan tamamen özgecil olarak yapma gücü verir. Bu benim ödülümdür.

 

Özgürlük Yaradan’ın Seviyesine Ulaşmaktır

Soru: Özgürlük hayatımdaki en önemli şey olmuştu. Özgürlüğüm için çok şey feda ettim ama geçen yıl özgürlüğün kölesi olduğumu anladım. Özgürlük ile özgürlüğün kölesi olmak arasındaki sınır nerededir?

Cevap: Özgürlük kavramını doğru tanımlamıyorsunuz. Özgürlük, bizden bağımsız ve doğa tarafından önceden belirlenmiş doğru yaşam amacının seçimidir. Yaradan’ın seviyesine ulaşmaktır.

İnsan, bu amaca ulaşmak için elindeki tüm imkanları kullandığında kendini özgür bir insan olarak görebilir.

Üst Güçle Temas Etme Yolları

Soru: Üst güçle doğrudan temas kurmak neden imkansız?

Cevap: Çünkü her birimiz bir egoistiz. Egoizmin zıttı olan ihsan etme niteliğini kendimizde yaratmak için bir araya gelmeli ve bu niteliğe benzerlik yaratacak,  Yaradan ile benzerlik yaratacak şekilde birbirimizi etkilemeye çalışmalıyız.  Biz, adeta, Yaradan’ın imajını, kendi üzerimizdeki egoist niteliklerimizden zorla yaratırız. Bu ölçüde, O’nu kendimizde hissetmeye başlarız.

Soru: İhsan etme niteliğini geliştirerek, O’nunla doğrudan iletişim kurabilecek miyim?

Cevap: Sadece bir grup aracılığıyla. Kendinize ait böyle bir niteliğiniz, özel bir niteliğiniz yok. Bir egoist olarak kalırsın.

Birkaç kişiyle uygun bir şekilde bağ kurduysanız – en azından bir kişiyle, çok zor olsa da, on kişilik bir grupla daha iyidir – onlara ihsan etmede, sevgide, bağda ve destekte Yaradan gibi davranın, O’nun niteliklerini birlikte inceleyin ve bunları kendi aranızda birlikte oluşturmaya çalışın, o zaman sadece bir detektör değil, bir jeneratör de olursunuz.

Soru: Yaratıcı kolektif bir imaj mıdır?

Cevap: Hayır, bu şekilde yapıyorsunuz.

Soru: O, her birimizi ayrı ayrı görmüyor mu?

Cevap: O’nun hakkında konuşamayız. Sadece aramızda oluşturduğumuz modele göre bir şeyler söyleyebiliriz.

Egoizm Salgını ile Çoğalan Viral Bir Pandemi

Yukarıdan bize yalnızca iyi güçler gelir, ancak onları almaya hazır değilsek, onları darbeler olarak hissederiz. Koronavirüste durum böyledir. Sonunda bir pandemi şeklinde bize gelen bu gücü kabul etmeye hazır olsaydık, tehlike karşısında içsel olarak birbirimize daha da yakınlaşmak için birleşseydik, bu kendini göstermezdi.

Hayvanların ortak bir felakete karşı nasıl birleştiğine bakın. Bir selden veya orman yangınından kaçarak birlikte koştuklarında artık birbirlerine saldırmazlar. Hayatlarını kurtarmaları gerektiğini hissederler ve yırtıcı içgüdüleri, kendini koruma içgüdüsü tarafından bastırılır.

Bizler de şimdi aynı durumdayız. Doğadan veya üst güç olan Yaradan’dan aldığımız darbeler, bizi onlardan nasıl kurtulacağımız konusunda doğru sonuçlara götürmeye itmelidir.

Hayvanların nasıl davrandığını, tehlikeden kaçarken birbirlerine saldırmadıklarını görmemiz gerekiyor. Avcının içgüdüsü kaybolur ve sadece yaşam mücadelesi içgüdüsü kalır. Hayvansal seviyeden örnek alsaydık, pandemiyi yenmiş ve bu durumdan doğru ve başarılı bir şekilde çıkmış olurduk.

Ama sorun şu ki hayvan seviyesinde değiliz. Biz şımarık hayvanlarız çünkü her şeyi zehirleyen insan egoizmine sahibiz.

Dolayısıyla pandemiden kaçmak için bağ, birlik, yakınlık yönünde bile düşünemiyoruz. Küresel bir salgın bağlamında bile, hükümetler ve bireyler kar elde etmeye ve birbirlerinden kazanç sağlamaya çalışıyorlar çünkü bunun kendilerine zenginlik ve başarı getireceğine inanıyorlar.

Böylelikle onlar sorunu iki kat daha kötü hale getirirler, sorunları iki katına çıkarırlar. Başkalarıyla birlikte olmak ve böylece Gevura’nın gücünü yumuşatmak yerine, kötülüğün gücünü çoğaltırlar. Bu nedenle, acı çekerek öğrenmek zorunda kalacağız.

Salgın insanları hasta etmek veya öldürmek için değil, birbirimize nasıl davranacağımızı öğretmek için geldi. Ama şimdilik, öğrenmediğimizi görüyoruz, tam tersi yöne yani acı çekme yoluna gidiyoruz. Her ülke, diğer ülkeler ve milletler pahasına başarılı olabileceğini ve kazanabileceğini düşünüyor. Ve bu da hatadır.

Ancak yavaş yavaş, bu darbeler altında, hayvan seviyesinde olduğu gibi basit bir şekilde hayatta kalmaya düşeceğiz ve o zaman ortak bir felaketten birlikte kaçarken, birbirimize yardım etmenin ve başkalarına zarar vermemenin değerli olduğunu görmeye başlayacağız.

Doğanızı Anlayın

Yorum: Kabala, evrensel doğa yasasının, onu başkalarıyla ilişkilerini düzeltmeye zorlamak için kasıtlı olarak insanın hayatını mahvettiğini söyler.

Cevabım: Elbette. İhsan ve sevgi dolu bu ebedi, bilge yasa, bizi öyle etkiler ki, tam tersi olan egoist yaşamımızı dayanılmaz kılar. Bunu bizi iyice sarsmak için yapar ki gidecek hiçbir yerimiz olmadığını görebilelim.

Hayatta kalmamız, bir şekilde var olmamız ve kendimizi beslememiz gerekiyor çünkü yakında bu dünyada nefes alamayacağız. Biz ne yapacağız? Görünüşe göre kaçınılmaz olarak kendimizi düzeltmemiz gerekecek.

Soru: Bir yandan, başkalarına karşı tutumumuzu düzeltmek zorundayız. Öbür yandan, hayır işleri yapmanın kötü olduğunu söylüyoruz. O zaman neyi değiştirilmeli? Sonuçta, herkes başkalarına çok iyi davrandığını ve her konuda yardımcı olduğunu düşünüyor.

Cevap: Hiçbir şeyin değiştirilmesi gerekmez. Sadece doğanızı anlamanız gerekiyor.

Kendimizi ve içinde var olduğumuz dünyayı – bizim dünyamızı değil, üst dünyayı – içinde bulunduğumuz tüm evreni incelemeliyiz. Onu anlamalı, Yaradan’ın seviyesine yani tek yasanın seviyesine yükselmeli, onu hissetmeli ve kendimizi ona uyacak şekilde değiştirmeliyiz. Ve o zaman gerçekten üst dünyanın varlıkları olacağız.

Kabala bunun nasıl yapılacağını açıklar.

Her Şey Özneldir

Zohar Kitabı, Ki Tissa, Madde 54: Birbirini sevmeyen tüm o dostlar, vaktinden önce dünyayı terk ederler. Raşbi’nin zamanındaki tüm dostların arasında sevgi ruhu ve maneviyat sevgisi vardı. Bu yüzden onun neslinde Tora’nın sırları ifşa oldu. Rabbi Şimon, “Birbirini sevmeyen bütün dostlar kendilerini doğru yoldan saptırırlar” derdi. Dahası Tora’da sevgi, kardeşlik ve hakikat olduğu için Tora’yı lekelerler.

Soru: Tora nesnel bir gerçeklik, kusursuz bir nesne midir?

Cevap: Nesnel bir şey yok. Yaradan bile nesnel değildir. Her şey bize göre kendini gösterir.

Tüm evreni hislerimden, zihnimden ve kalbimden algılarsam burada nesnel olan ne olabilir ki? Eğer değişirsem, bu bana göre her şeyin değişeceği anlamına gelir çünkü tüm resim benim içimde özneldir. Yaradan da benim içimdedir. Tora da benim içimdedir. Her şey benim içimdedir. Benim dışımda bir şey var mı? Hissederim, algılarım, değerlendiririm.

İnsanların değişerek Yaradan ve Tora hakkındaki, kendileri ve dünya hakkındaki, her şey hakkındaki fikirlerini nasıl değiştirdiğine bakın.

Ve “kalıcı dünya” (bizim dışımızda olan) ne anlama geliyor? Bilmiyoruz, hissetmiyoruz ve bu yüzden burada konuşacak bir şey yok. Her şeyin yalnızca gözlemciye göre olduğunu açıkça kabul etmemiz gerekir. Tıpkı kuantum fiziğinde olduğu gibi, Einstein’ın teorisine göre. Yani mutlak bir şey yoktur.

Tora bir ıslah metodudur. Kendimi nasıl ıslah edeceğimi anladığım ölçüde, kendi Tora’ma sahibimdir.

Tora dört bölümden oluşur: PaRDeS. Şimdi ıslah etmekte olduğum egoizme uygun olarak, fark eder ve onun parçalarından birini uygularım.

Yaradan derecelere sahiptir. O ihsan etme niteliğidir, benim onu algıladığım kadarıyla tüm evrenin tek bir küresel sisteme bağlanmasının niteliğidir.

İyi Bir Sonu Olan Program

Soru: Yaradan iyi bir güç mü?

Cevap: Yaratılışa ilişkin olarak, O iyidir. Ve yaratılışa ilişkin değil de, O’nun hakkında bir şey söyleyemeyiz. Bizler O’ndan Atzmuto  (O’nun Kendisi) olarak bahsederiz yani ne olumlu ne de olumsuz hareket eden anlamında.

Yorum: Ve güzel bir peri masalında olduğu gibi, elbette iyi güç her zaman kazanır.

Cevabım: Aslında peri masalı iyidir ve bu bir peri masalı değildir. Bu planlı bir yaratılış programıdır. Onun sonu manevi dünyada görülebilir. Dünyamızın seviyesinden, dünyevi duyularda olan şeylerden, algımızdan daha yüksek bir seviyeye,  “Lişma”ya (“başkalarının iyiliği için”) yükseldiğimizde, geleceği görürüz.

Şimdi, şu anın ve geleceğin hem ileri hem de ters yönde aktığını anlamaya başlıyoruz. Bu nedenle, üst dünyaya yükseldiğimizde onun gelecekteki hallerini açıkça görebiliriz. Kabalistler bunu görür.

Soru: Her şeyi, dünyamızda kendini gösterdiği gibi değil, güçler içinde mi görüyorlar?

Cevap: Elbette. Ama onlar görüyor ve bize anlatıyorlar. Nereden edindiler? Her şeyi nasıl tarif edebildiler? Onu tamamen keşfettikleri gerçeğinden.

Yaradan’ın Eylemlerinin Anlamı Nasıl Çözülür?

Soru: Yaradan, doğa ya da üst alan bizimle her türlü maddi kıyafetlenme, fiziksel ve psikolojik problemlerle iletişim kuruyor. Bu güçle bağ kurmak istiyorsam, form eşitliği yasasına göre onun gibi olmalıyım. Benden ne istediğini başka türlü çözebilir miyim?

Cevap: Temel olarak, hayır. Bu alanı, etkisini ve gücünü ancak ona benzer olduğum ölçüde inceleyebilirim. O zaman, sınırlılığım nedeniyle, O’nun niteliklerini bir şekilde içimde yaratarak, onları hissedebileceğim ve Yaradan’ın doğası hakkında kesin bir sonuca varabileceğim.

Kendimi değiştirmeden, ben merkezli dünya algımda, O’nun benden ne istediğini asla çözemem. O, ihsan etme niteliğini yaydığından, ben de aynı niteliği kendimde geliştirmeliyim ve o geliştikçe, Yaradan’ın üzerimdeki etkisini anlayabileceğim.

Soru: Bu yüzden mi O’nu eylemlerinden bilebilirim? Bunu kendimi değiştirmeden yapabilir miyim?

Cevap: Hayır. O zaman O’nun sizi etkilediğini bile hissetmezsiniz. Sadece O’nun niteliklerini edinmeye başladığınız ölçüde anlamaya, idrak etmeye ve O’nun sizi nasıl etkilediğini onların içinde değerlendirmeye başlayacaksınız.

Manevi Benliğinizi Maddesel Benliğinizin Üstüne İnşa Edin

Soru: Kabala’ya göre, manevi olarak gelişmek, yani niyeti egoistten özgeciye değiştirmek için, kişinin doğasını değiştirmesi gerekir. Böyle bir alışkanlık nasıl geliştirilir?

Cevap: Bu bir alışkanlık olarak değil, insanın doğasının ne kadar kötü olduğunu görmesi nedeniyle acil bir zorunluluk olarak ortaya çıkar. Sadece bu nedenle bilinçli olarak onu değiştirmeye karar verir.

İlk başta bu duruma tamamen bencilce gelir çünkü bu şekilde davranmasının kendisi için daha iyi olacağını görür. Yaşamını, ölümünü, varoluş amacını ve daha büyük bir şeyi elde etmenin yolunu bilmek ve bu yaşam boyunca kendisini kontrol eden ve düzelten göksel mekanikleri öğrenmek ister. Başkalarının üzerine çıkmak, yarattığını hissetmek ister.

Bunun derinlerine inmeye başladığında, gerçekten diğerlerinden daha yüksek, diğerlerinden daha büyük olabileceğini ve kötü bir amaç için olmadığını görür. Sadece görmek, bilmek, yaratmak ister.  Kabala’nın açıkladıklarından, bunun ancak sıradan insan varlığının üzerinde olan yeni nitelikler – ihsan etme ve sevgi nitelikleri – edinerek yapılabileceği onun için netleşir.

Yavaş yavaş genel olarak, bunun muhtemelen imkansız olduğunu anlamaya başlar. Kendini aşması gereken, doğayla olan çalışmalarından, doğayla olan ilişkilerinden onu değiştirecek, düzeltecek ve egoizmin üstüne çıkaracak özel bir enerji almak için kendini ilerlemeye zorlayan çok ciddi bir dönemden geçer. Bu şekilde kişi, maddesel benliğin üzerinde manevi bir benlik inşa eder.