Category Archives: Kabala

Kırık Melekler

İlk insan yalnızca ihsan etme Kelim’i Galgalta ve Eynaim ile yaratıldı. Alma arzularına, AHP’a sahip olmadığı için hala onları edinmeye ihtiyacı vardı. Ve sadece başlı başına alma arzularına değil ıslah olmaya hazır arzulara yani içinde ihsan etme kıvılcımlarını barındıran arzulara ihtiyacı vardı.

Galgata ve Eynaim bir kişi değil Cennet Bahçesinde bir melek olduğu için Galgata ve Eynaim’i ıslah etmeye gerek yoktur. Gerek duyulan şey ıslah olmak için tüm hazırlıklarıyla birlikte kırık bir ruha sahip bir insandı ve kırılmanın meydana gelmesinin sebebi budur.

Ancak kişi kırık (bozuk) olduğunu hissetmediği için – kişi bu şekilde doğdu! – yalnızca kırılma yeterli değildi. Kırılma, kişinin kendini ölçmek ve içinde bulunduğu koşulun farkına varmak için kıstas olarak alabileceği Işık ile bir bağlantısı yok. Şimdi bozuk olduğunu anlaması için yavaş yavaş kendi içindeki açıklamaları toplamalı. Ve bunu iki bileşen sebebiyle yapıyor: kendi zevk alma arzusu ve ihsan etmenin kıvılcımı. Her ikisinin de geliştirilmesi gerekli.

Kişi hayal kırıklığı koşuluna ulaşana kadar birini diğerine kıyasla inceleyerek bununla meşgul olur. Ondan sonra insan olmak için ıslaha başlayabilir.

– 19/07/10 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin (“Panim Meirot u Masbirot Kitabı’na Giriş) dördüncü kısmından alıntıdır

İyiyi Sen Yapacaksın!

Soru: Eğer İbrahim ve Lot’un her ikisi de kişinin içindeyse nasıl oluyor da biri kusursuz ve Yaratan’ın mekanında ikamet ediyor iken diğeri kötü olanla kalıyor?

Cevabım: İbrahim Lot olmadan Elon Moreh’e (Yaratan’la birleşmenin yeri,  Brit – Yaratan’a yapışma – seviyesi) ulaşabilir mi? Eğer kişi evvela bir Klipa’ya (egoist arzu) sahip değilse kutsallığı (ihsan etme niteliği) nasıl edinir?

Şöyle yazar: “Kötü eğilimi Ben yarattım ve onu ıslah etmek için Tora’yı verdim.” Dünyada kutsallık yok. Yaratan Klipa ya da bayağı, kötü bir niyet yarattı. O iyiyi yaratmadı. O “Kötü ve iyi eğilimi Ben yarattım. İyi olanını seç.” demiyor. Aksine “İyiyi sen yapacaksın (Benim yarattığım kötülüğü ıslah ederek). Ama kötülüğü yaratan Benim.” diyor.

Kişi eğer ne Lot’a ne de Sodom’a sahip değilse Yaratan’la ilk birleşmesinin yeri olan Elon Moreh’e nasıl ulaşacak? Kişi bu seviyeye ancak ıslahlar yaptıktan sonra ulaşacak. Bu yüzden ayrışacakları zamana dek Lot İbrahim’e yakın olmalı. Ancak Lot pek çok zaman geri döner. Bu şekilde kişi ayırt eder.

Tefrikler (ayırt etmeler) ve ıslahlar olmadan kutsallığın (ihsan etme niteliği) yoktur. Kutsallık kendi kendine var olmaz –biz onu inşa ederiz. Başaracağımızı umut edelim!

-19/07/10 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

Yeni Hiçbir Şey Yaratılmadı

Soru: Eğer herşey önceden hazırlanmışsa bu süreç içerisinde yaratılanın katılımı nerede işin içine giriyor? Herşeyi Yukarıdan alıyormuşuz ve herşey önceden belirlenmiş gibi görünüyor…

Cevabım: Tabii ki! Eğer oğluma inşa etmesi için bir Lego verirsem yada yemesi için mama getirsem, fabrika ve labaratuvarlarda yaratılmış bu iki şey önceden hazırlanmamış mıydı? Herşey önceden hazırlandı ama aynı zamanda bir çocuk önceden hazırlanmış bu araçlar sayesinde büyüyor ve bağımsızlaşıyor. Büyümeye çalışıyor ve bundan dolayı önceden onun için hazırlanmış olan herşeye bağlı olarak kendi kişiselliğini geliştirip olgunlaştırıyor. Bu şekilde gelişiyoruz.

Buna nedenle “Ambarda bizim için uzun zamandır bekletileni yiyeceğiz” diye yazdığı gibi, burada yeni birşey yapamayız. Herşey önceden içimize aşılanmış Reşimot’a (bilgilendirici manevi gen) göre vuku bulur. Ancak içimizde bu Reshimot ifşa olsun diye Işıkları çekeriz. Ne yapmamız gerektiğini anlamak ve açıklığa kavuşturmak için Saran Işığı çekeriz.

Yaratan’ın eylemlerine bir ortak gibi iştirak ederiz. Bu nedenle işimiz Yaratan’ın işi diye adlandırılır. Ancak bu işten O’na benzemeyi öğreniriz ve “gebelik” seviyesinden “beslenme” seviyesine ve sonrasında da “olgunlaşma” seviyesine ilerleriz.

Ve sonra “sevgi yoluyla geri dönmek” seviyesinde Yaratan’ınkine benzer eylemler gerçekleştiririz. “Yaratan’a benzer” ne demek? Güçler O’nun ve biz sadece ne yapılması gerektiğinin ve nasıl yapılması gerektiğinin farkına varıyoruz. Mutlak Islaha (Gmar Tikkun) ulaştığımızda bu Yaratan’ın bizim üzerimizdeki tüm eylemlerini bu eylemlerde aktif ortak olarak ifşa ettiğimiz ve onların yerine getirilmesini arzuluyoruz anlamına gelir. Hepsi bu kadar daha fazlası değil.

Ve ıslahın sonunun ardından her yönden Yaratan’a benzediğimde orada daha büyük bir ölçüde kendi kendime, Üst Güçten bağımsız bir şekilde gerçekleştirdiğim başka eylemlerin olması mümkündür. Ancak bunun anlayışına sahip değiliz. Kabala ilmi daha ileriki safhalara dair bize birşey söylemiyor.

Bu nedenle kendimizi ıslah ediyoruz diye yazar. Gerçekleştirilen her eylemle kendimi ıslah ediyorum, yani hemfikir oluyorum, arzuluyorum ve o aynı eylemle tüm kalbimle kaynaşıyorum . Bu şekilde son ıslaha ulaşıyoruz.

– 15/07/10 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

Zamanında Doğmak

Soru: Dünyamızda bir cenin zamanında doğmak için günden güne doğru hızda büyümeli. Eğer daha erken yada daha geç doğarsa bu onun için zararlı. Kalpteki noktamızın doğru hızda büyüdüğünü ve manevi doğumuna zamanında ulaşacağını nasıl bilebiliriz?

Cevabım: Doğru hız sürekli tek bir amaca yönelmek demektir. Amaç maneviyatta doğmak için büyümek ve olgunlaşmak, Aba ve Ima, Hochma ve Bina gibi tamamen Yaratan’a eşit olana dek gelişmeye devam etmektir.

Eğer bu tek amaca tutunursanız, tüm niyetlerinizi ve arzularınızı yalnızca ona uydurur ve onları amaca yaklaşmak için araçlar olarak kullanırsanız doğru hızda gelişirsiniz. Ancak, eğer amaçtan saparsanız gelişiminizi sekteye uğratırsınız. Maneviyatta zaman yaptığınız eylemlerin niceliğidir, mekanik bir ölçü değil.

–  07/07/2010 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin dördüncü kısmından alıntıdır, “Panim Meirot uMasbirot Kitabına Giriş”

KARA ve EGOİSTİK DELİK

Uzayda  varlığı “Kara Delik” olarak bilinen fenomenin vukuunda, tüm yıldızlar öyle sıkıştırılmış bir hal alırlar ki aralarından Işığın sızmasına olanak vermezler. Egoizmi de bu şekilde izah edebiliriz, çünkü aynen yıldızlar misali bizlerde egomuzun içinde sıkıştırılırız. Bu sıkıştırılmışlık duygusu, bizim dışımızda var olan realiteyi hissetmemizi engeller. Kendi içsel hissiyatımıza kilitlenir ve dışımızda olan Yaratan’ı hissedemeyiz. Ona o kadar muhtaç olduğumuz halde yine de hissedemiyoruz onu, neden? Çünkü bize düşen ve aslında manevi aleme girmenin en önemli adımı olan kendi kabımızı hazırlamamız gerekiyor.

Öncelikle, bende noksan olanı, ihtiyacını duyduğum, bende var olan olumsuzluğu ifşa edip onun vasıtasıyla içimde noksanlık duygusunu oluştururum. Ve bu duygu beni bir sonraki seviyemi arzulamaya hazırlar. Bulunduğum seviyeye ulaşır ulaşmaz hemen, daha üst seviyede ve yukarıda olan basamağı düşünmeye başlar ve onu elde etmek benim için o kadar önemli bir hal alır ki artık kendi çıkarıma olan herşeyi unutmaya hazır hale gelirim.  Bu da demektir ki bulunduğum seviyenin bana sağlayacağı tüm fayda ve avantajlardan vazgeçiyorum, yeter ki daha üst seviyeye çıkabileyim. Aslında tüm bu süreçte gerçekleşen, değerlerimi alt dünyadan üst dünyaya geçirmem. Ve bunu elde etmede arzum güçlü ise yükselir ve bu seviyeye ulaşırım.

31-03-10-”Baal HaSulam’ın Mektupları” dersinden alıntıdır

Büyü Var mıdır?

Bana yöneltilen bir soru: Bulunduğumuz dünyanın, üst dünyanın bir yansıması olduğunu öğreniyoruz. Yazıyor ki “Yukarıda ne ise, altta da odur.” Buba ilaveten öğreniyoruz ki, yaşanan tüm dengesizlikler evrimleşen egozimizin sonucudur. Günümüz dünyasına bir göz atmamız yeterli, bunun gerçek olduğunu görebilmemiz için. Buna rağmen gizli öğreti ve klanlar ile ilgili bir sürü söylenti var. “İlluminati” gibi gizli gruplar büyülü ritüellerde bulunuyorlar ve bu gizli grupların amaçlarının sadece dünyayı kontrol etmek değil, Yaratan’ın gücüne kavuşmak olduğu söyleniyor. Bunda bir gerçlek payı var mı?

Cevabım: Dünyamızda gizem veya mucize yoktur. Her ne kadar bunların varlığına inanmak istesesek de, bu tür şeyler yoktur. Dünyamızın gördüğümüzden daha ilginç olduğunu, bir şekilde büyülü bir dünya olduğunu görmek isteriz. Oysa her şey tabiatın kesin kanunları içinde var olur.  Eğer kişi bu kanunları bilir ise, algılanabilir dünyanın sınırlarını genişletebilir. Kendi içimizde ilave kaliteler geliştirebiliriz ve bunlar vasıtası ile daha geniş bir dünya algılayabiliriz. Fakat tüm bu gelişmeler fiziksel “form eşitliği” kanununa göre zaten oluşmaktadır.

Ölüm Ne Anlama Gelir? Ölümden Nasıl Korkmayabiliriz?

Soru: Ölüm nedir, ölüm korkusunu insan nasıl bitirebilir?

Cevap: Kim hayvansal seviyedeki bedeniyle (arzularıyla) özdeşleşirse ölümden korku duyar. Kişi varoluşunun sonunda kendi ‘Ben’ini keşfeder. Kişinin kendi ‘Beni’ öteki dünyadır, eğer kişi gruptakilerle bağ kurmaya başlarsa kendi içindeki ‘Ben’ i idrak edebilir, bunu bu dünyadayken bedenindeyken yapabilir, diğerlerinin kalpteki noktalarıyla kendi kalp noktası arasında bağ kurar ve ıslah edici ışığın etkisiyle kendiliğinden güven durumunu elde eder. Kişi bu şekilde fiziksel bedeni öldükten sonra ruhsal bedeninde yaşayacağını bilir. Kişi ölüm anında bedenin bir gömlek değiştirircesine ayrılır (ıslah olmamışsa) yenisine geçer. Korku, kişinin arzularına(bedenine) bağımlı olmasından kaynaklanıyor. Kişi grupla bağ kurarsa asıl çözümü bulur. Çünkü siz başkalarının arzularını hissetmeye başlarsanız; sonsuz dünyayı da (manevi alemi de) kendinizin dışında olduğunu bulacaksınız.

“Herkes Kendi Yolunu Yaşar”

Soru: Laitman, Kabala evlilikte kadın erkek arasındaki ilişkileri nasıl yorumluyor, bu ilişkiye kutsal olarak mı bakıyor yoksa yolu takip ederkenki bir gereklilik olarak mı görüyor?

Cevap: Kutsal ya da kutsallık demek; Kabala’yı doğru çalıştığımızda, Yaratan’ın ıslah edici ışığının bizi etkilemesiyle, ihsan edici olabilme niteliğine gelmektir. Bunun dışında bir kutsallık yoktur. Şöyle yazıyor: “Maneviyatta zorlama yoktur”. Zorlama egoizmden doğar ve ego da bedene ilişkindir. Beden ya da ego zorlamaya ihtiyaç duyar oysa maneviyatta ve manevi alemlerde onun bir yeri yoktur.

Yaratan’a dönmek için yeterli olgunluğa erişmişse, her insan, kendi yolunu izleyerek Yaratan’a gelir. Ailenize zorlama yapmadan nazikçe Kabala’nın ne olduğundan (hayatın amacının, anlamının ne olduğundan) bahsedebilirsiniz ancak kesinlikle nezaketi kaybetmeden.

Siz onları bir araç olarak görüp el birliği ile Yaratan’a karşı çabalarsanız; Yaratan’la bütünleşmek için güç alırsınız. Beden olarak birbirinize yakın olsanız da, ruh olarak aslında birbirinizden kopuk (birbirinize yabancı, farklı) olduğunuzu deneyimlersiniz.

Milkshake İçin ve Kabala Çalışın

Aldığım bir soru: Maddi davranışların maneviyat ile hiç bir ilgisi olmadığını anlıyorum, ama bir perde elde edilene kadar davranışlarımız egodan gelir ve maddi dünyada yer alır. Eğer yeni yemek yemiş olmama ve onunla beslenmeye ihtiyacım olmamasına rağmen milkshake arzularsam, sonrasında bu arzuya karşı koymalı mıyım ve kendimi bu zevkten esirgemeli miyim? Yoksa milkshake almalı mıyım çünkü bu sadece maddesel bir davranış ve nasıl olsa bir şey değiştirmez? Ya da milkshake içmeli ve Yaratan’dan ötürü aldığımı mı farz etmeliyim? Ben bu maddi dünyada karşıma çıkan ego arzuları ile nasıl başa çıkabileceğimle ilgili yol gösterimi arıyorum. Farz ediyor muyuz? Onu yapana kadar numara mı yapıyoruz?


Cevabım:
Din ve getirdikleri sana farz etmeyi öğretiyor, ama Kabala sana sadece bir tek şey yapmanı söylüyor, gerçek Kabalistik kaynakları çalışarak Üst Işık’ı çekmeni. Ne de olsa, Işık seni yarattı, arzuların ve düşüncelerin ile beraber (aklın ve kalbin), ve bundan dolayı sadece O seni ıslah edebilir. Hayatında sonuçlar almak için, sürekli ilgili olman gereken en önemli şey sadece bir tane – amacın önemi ve amaçtan uzak düşünceler ile nasıl başa çıkacağını bulmayı denemeye çalışma. Sonrasında geri kalan her şey sana yardımcı olan geçici araçlar haline gelecek. Bu yüzden milkshake’ini iç ve Kabala çalış!

Eğer ben ölürsem Dünya’ya ne olacak?

Aldığım bir soru: Ben bundan önceki hayatım veya gelecekteki var oluşum hakkında birşey bilmiyorum ve hatırlamıyorum ve bu dünya mevcut çünkü ben şu anda yaşıyorum. Öyleyse, eğer ben ölürsem ne olacak?

Cevabım: Eğer sen ruhun ifşasına erişirsen, en küçük manevi niteliğe, bir noktadan ruhun en küçük gelişimine, onun gerçek var oluşuna, sonrasında bedenin öldüğü zaman, sen ruhunu idrak etmeye devam edersin, ta ki içinde hacim ve Işık sahip olunana kadar. Ve sonrasında o tekrar bir bedenin içinde var olur, bir kadın tarafından doğurulur, gelişiminin bütün 125 adımını tamamlamak için bu bedenin içinde var olmaya devam eder, Çünkü bu sadece bizim dünyamızda fiziksel olarak bulunulduğunda yapılabilir.

Ama sen noktadan ruhun ifşasına erişemezsen, sonrasında bu dünyada yeniden belirirsin, tıpkı bu seferde de yaptığın gibi ve ifşa edip geliştirmek için başka bir şansın (kalpte bir nokta) daha olur.