Category Archives: Kabala

Zamanda Yolculuk, Auralar, Şeytan ve Ay

Doğaüstü fenomenler hakkında aldığım dört soru

Soru: Neden biz her zaman ayın sadece aynı yüzünü görüyoruz?

Cevabım: Çünkü bu Atzilut Dünyasında, Malchut’un ilgili Zeir Anpin ile nasıl yer aldığıdır. Güçler bize buradan alçalır ve bu şekilde bizim dünyamızda maddeyi belirtirler. Nihayetinde, bizim dünyamızda olan herşey Üst Güç tarafından belirlenir ki, bu kaynağını Atzilut Dünyasının ZO”N’dan alır. Bu gücün bir mikro-dozu bizim bütün evrenimizin var oluş sebebidir, Üst Seviye’den bizim materyal seviyemizde birden gelişir. Bu aşama aşama yalınlaşır ve faaliyetinin hızı düşer ve buna bağlı olarak sebep olan enerji ve sonrasında da madde. Öyleyse madde sadece Üst Enerji onun içinde bulunduğu için var olmaktadır veya başka kelimeler ile anlatmak gerekirse –  “Tanrı kelimesi ile”. Ve o sadece maddede “Tanrı kelimesi”ni fark etmek için var olmaktadır – bu, kişi iki türlü enerjiyi birleştirdiğinden beri, manevi ve maddi,  insanın yapması gerekendir. Ve bu gerçekleştikten sonra, evren onun mevcut var oluşunu kavrayacaktır ki bu o enerjilerin egoistik bir anda var oluşudur (veya karşıtlığı). Aklıma gelmişken, bilim artık evrenin sonsuz veya ebedi olmadığını onaylıyor (her ne kadar ben okulda iken bize öğretilen onun sonsuz ve ebedi olduğuydu).

Soru: Şeytan kavramı Kabala’da var mı?

Cevabım: Bütün güçler bizim içimizdedir; onların hepsi bizim – bizim için aziz ve sevilen ve egoist. Ve Şeytan bunlardan biri. “Şeytan partiyi sürdürüyor!”

Soru: Bir Kabalist olarak, zaman yolculuğunun mümkün olup olmadığını söyleyebilir misiniz?

Cevabım: Fiziksel olarak mümkün değil. Ama manevi alanda, ki orası tamamen zamanın mekanın ve hareketin ötesinde, bu normal bir fenomen, – tıpkı Einstein’ın söylediği gibi, çünkü o bizim ışığımızdan daha yukarıda, ve manevi Işık’ta bulunur.

Soru: Kabala kişinin bir aurası olduğu ile hem fikir mi?

Cevabım: Evet. Aura ister durağan, ister bitkisel veya ister hareketli olsun her yaratılan varlığın çevresini saran bir enerji alanıdır. Dahası, Kabala çalışarak ihsanın niteliğine ulaşmamış bir insan için maneviyatı görmek, ihsanın niteliğini görmek imkânsızdır, ama herhangi bir insan veya kamera aurayı görebilir ve resmini çekebilir.

Gelişimin basamağı daima aynıdır

Soru: Gelecek kongreye hazırlık doğadaki her gelişim gibi aynı seviyelere bitkisel, hayvansal, konuşan- bağlı olarak mı pekiştirilir?

Cevap: Evet, bu arzuların evrimini de içeren herhangi bir gelişim gibi olur. Bunlar direkt ışığın dört aşamasından geçerek ilerler, HaVaYah (Yoh-Hey-Vav-Hey), aynı şeyler kongreye de uygulanır. Kişi kongreyi düşünmeye ve hazırlanmaya başlarsa inişler ve çıkışlardan geçer.Bazen kongreye katılmak ister, bazen katılmamak. Fakat bunların hepsinin sonunda katılmaya karar verir ve ardından doğru hazırlanmış olarak kongreye gelir.

Neden gittiğini, vazgeçiren şeyin ne olduğunu, onunla ilişkili olan tüm işini, ailesini ve sağlığı dahil dünyanın kalanının nerede olduğunu anlaması gerekir. Her şeyi hesaplamalı ve “hayatımın manası nedir?” sorusuna gelmeli. Bu soru da kabala’ nın dışında bir şeylerle cevaplanamaz. Deneyimleri ona günün sonunda hayatındaki her şeyin bazı bilinmeyen faktörlere bağlı olduğunu göstermesi gerekir ve bunların kaynakları ancak kabala bilimi tarafından açığa çıkarılabilir. Bu kaynak Üst Güçtür, ve ona bağlı olarak kişi hayatındaki ve maneviyatındaki birçok şeyi düzeltebilecek bir araç kazanır.

Kişi her şeyin HaVaYah yapısına bağlı olduğunu fark ederse, kongreye gelmekle ilgili hiç şüphesi kalmaz.

Memnuniyetliğin Yolları

Zohar “Sonunda” bölümü; 100. kısımda: Bu nedenle, Şabat başlarsa; cehennemdeki kötülük uzaklaşır, özgürdürler ve uzak. Ve Şabat bittiğinde, diğer zamanlarda verilmiş cezadan kurtulmak için üzerimizdeki üst hazzı çağırmalıyız. Ve uyanıp demeliyiz ki “Yaratanın memnuniyetliğini üzerimizde kıl”. Bu tüm haz, Mochin de Yeshut, daha yüksek memnuniyetliktir. Ve denir ki “Onun yolu memnuniyetliğin yollarıdır”.

“Kötü”, bize cehennemdeymişiz gibi hissettiren arzularımızı işaret eder.  Bu bizi utandırır; çünkü kendi kendimize bağışlanmaya uygunluğumuzu ve tersini farkederiz; ve düzeltilmemiş özelliklerimizi görürüz. Böyle bir durumda tüm özelliklerimizi görmeyi öğrenmemiz gerekir. Yaratana zıt olan özelliklerimiz içinde, cehennemi hissetmeden arzularımızı düzeltmek olanaksızdır. Bu yüzden Yaratan’a zıt özelliklerimizi fark ettiğimizde tüm yollar “memnuniyetliğin yolları” ‘na çıkar. Biz sadece bunun böyle olduğunu görenleriz.

YARATAN OLMADAN İNSAN, İNSAN OLMADAN DA YARATAN YOK

Yapabileceğinden daha az İhsan ediyorsan eğer, buna ihsan-etme denmez. Orta-Çizginin doğuşunu mümkün kılmak ancak, en hassas noktayı kendine kriter edinerek inşasıyla olur:

Maksimum Aşpaa (maksimum İhsan). Orta-çizgi ölçütü, tarafımızdan bilinmediği gibi, başından itibaren de var değildir. Ancak O içimizde bulunan, Yaratan’a benzemesi için var etmek istediğimiz İnsandır.

Bu orta-çizgiyi Yaratan’ın suretinde, iki güçten oluşan: Dişil ve Eril, Sağ ve Sol nasıl inşa edip oluşturacağız? İnsan denen bu bağlantı nedir ve yaratılışta ne şekilde bulunmalıdır, bunu bilmiyoruz. Doğduğunda “Ben” denilecek ve öncesinde asla Ben olmayan. Yaratan’ı göremediğimden doğal olarak baştan bu bilinmiyor! Tekamülümü tamamlayıp on sefirotu tam olarak oluşturduğumda, dokuz değil ve onbir değil! Ortaya çıkana “BouRe” (Gel ve Gör) denilecek.

Orada ben kendimi ve Yaratan’ı bitlikte ifşa edeceğim. Yaratan olmadan İnsan ve insan olmadan Yaratan ifşa edilemez. Sadece Birlikte.

Orta-Çizginin modeli ya da formu elimizde mevcut değil bize düşen onu aramak ve arzulamak, ancak o zaman örnekler keşfetmeye ve Yaratanla bağlantı kurmaya başlar ve Orta-Çizgiyi bulmamız için gönderdiği ipuçlarını ve bizimle oynadığı yöntemi anlamaya başlarız. Başka türlü onu anlayabilmemiz mümkün değil, ancak, karanlıkta olduğumuzun bilincinde ve arama çabası içinde olursak.

“Bet Amikdaş”ın (Tapınak) inşasında, tüm sütunlarımız bunlar arzularımızın tamamının her seviyesinde Yaratan’ın Suretinin keşfi: Cansız, Bitkisel, Canlı ve  Konuşan.

07-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

Soru: Neden birçok insan tarot, i-ching, astroloji gibi fal, tahmin teknikleriyle ilgileniyor açıklayabilir miyiz?

Cevap: Gelecekten ve geleceğin bu çok hızlı değişen dünyadaki tahmin edilemezliğinden korktukları için bu tekniklere  dönüyorlar.

Soru: Kişi kalplerindeki kötülükten korkmayı ve kötülüğü hissetmeyi hangi aşamada durdurabilir ?

Cevap: Herşeyin yukardan geldiğini gördüğü ve anladığı anda.

Soru: Bazı konumlar ve haller geri geliyor gibi görünüyor. Bu durumlardan kurtulmak için ne yapmam gerektiğini bazı yollarla anlayabilsem bile bunu yapmak daha da zorlaşıyor. Bu engellemeyi kaldırmak için iyi bir yol var mı ? Çünkü tekrar tekrar aynı yere geldiğimi ve durumların zorlaştığını hissediyorum.

Cevap: Bunun nedeni onlardan ders almıyoruz, öğrenmiyoruz.

Saran Işığı Nasıl Hissederiz

Soru: Etkisi altında olduğumuz Saran Işığı nasıl hissederiz ?

Cevap: Mümkün olduğunca genel bir arzuda -Işık Kabında- birleşmeyi arzuladıkça Onu hissedebiliriz. Işık tek kaynaktan gelir ve biz ona benzer hale gelme ihtiyacı duyarız.

Verilmiş bir derecede , Yaratıcı ile yaratılan tek olmak üzere birleşirse, bir bağ kurulur ve bir his-duygu yükselir. Bu nedenle biz, birlikte olma arzusuna ihtiyaç duyarız ve bu sayede Işığı ifşa edebiliriz.

Işık  değişmez veya dönüşmez. Biz Ona yönelerek onu farkederiz ve bu onun bizi etkilemesini sağlar. Biz Işığı hissetmek için kendimizi keşfederiz fakat Işıkta birşey değişmez. Sonuçta, biz daima var olanı ifşa ettik. Buda bizim işimizi şekillendirdi.

Yaratıcıyı arzulayan biri için, vakit yoktur. Böyle biri kendisinin önüne, git gide artan resimler ifşa eder, kuşkusuz bu resimle her zaman vardır. Şu söylenebilir ki kişide ilk olarak içsel bilgiler (Reshimo) açığa çıkar ve sonra çalışmayla o bu bilgileri (Reshimo) gerçek bir resme dönüştürür.

TÜM DÜNYA BANA AİT

Defolu yaratılışım nedeniyle çevremde birçok dışsal arzular görürüm. Ancak bunların, hiçte üstesinden gelemediğim kendi içsel arzularım olduğunu ifade etmeliyim. Aynen kötü dürtülerime hakim olamadığım gibi ve bu nedenle de dışsalmış gibi görünürler. Onları eğer tekleştirebilir ve niteliklerime de egemen olabilirsem,tüm dışsallığın sadece bana ait olduğunu görebileceğim.

İçimde, onlara hükmedemediğim onlarca nitelikler, arzular, tutkular var olduğundan, dışımda da insanlar ve dopdolu bir dünya görürüm; yıldızlar, gezegenler, cansız, bitkisel, canlı, konuşan ve hepsi de bana karşı olarak işleyenler. Ve ben onları kendi yararıma kazanmaya ya da olduğunca çok uzaklarına kaçmaya çalışırım. Fakat tüm bunlara neden benim içsel yapım ve onun neticesi olarak dünyayı bu tarzda algılayışımdır.

Eğer yukarıdan, arzularıma mukavemet etme gücü lütfuna nail olabilirsem, tüm dünyanın bana ait olduğunu, ötekilerin benden ayrık olmayıp dışımda bulunmadıklarını, dolaysız bir şekilde keşfedip kendi gücümü hissedeceğim.

01-02-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.

MANEVİYAT ÇALIŞMASINDA AYRILIK VE KAVUŞMA

Deniyor ki, herşey benim içimde bulunur, tüm insanlar, tüm gerçeklik. Bana, dışımda bir yerlerde bulunan, neşamalar ile birleşmemi, bütünleşmemi söylüyorlar. Burada bir ayrılık söz konusu ve üstesinden nasıl gelineceği henüz bilinmiyor.

Anlaşılan tüm karmaşanın çözümü ve düzeltilmesi Zohar Kitabı tarafından yapılacak. Bizlere kalan sadece onu okumak ve muhteviyatına nüfuz etmeye çabalamak. Neşamayı açmaya ve tüm dünyanın, onun içinde bulunduğunu hayal etmeye istekli olunduğunda, neşamalar arası bağın gerekliliğini anlamaya başlarız. Bu nedenle bizim gibi, maneviyata istekli insanlar arar ve içimizde Yaratanı ifşa edeceğimiz bir sistemi gerçekleştirmeyi deneriz. Ve azda olsa maneviyatın ifşası ile, birinin diğerine nasıl bağlı olduğu , bariz bir şekilde açığa çıkar.

Şimdilik, realiteyi algılayışımız tek bir yönden olduğundan değersiz ve yalan, diğer yönü ile hayal edip bağ kuramıyoruz, dolayısıyla daha çok öğrendikçe daha da şaşırıyoruz ve bu da aslında anlamanın yöntemi olduğundan iyi birşey. Anlamak için önce şaşkınlık içinde olmamız ve sonra da bozulma ile gelen düzelme. Ancak bu arada öğrenmenin, individual neşamamızın anahtarı olduğunu hayal edip, uygulamalı çalışmamızda kalpteki noktalarımızı tek bir amaç uğruna birleştirmeye Yaratan’ın ifşası niyetlenmeliyiz.

KABALİSTLER GRUBUNDA ÇALIŞMA

Kalpteki tüm noktaları birleştirerek bir Kabalistler Grubu oluşturmak isterim, Kineset Yisrael “Yaşar-El”. Her birimizin, kalpteki noktası dışında birde egoistik arzudan oluşan bir bölümü daha mevcuttur ki, ondan, bütünleşme ve birleşme uğruna vazgeçmeye hazırdır. Aramızda kurduğumuz bu ortak bütünleşme ve karşılıklı aravut arzumuza, benzeyebidiğimiz oranda, Üst Işığı, Yaratan’ı, bizi yücelten Aşpaa niteliğini hissederiz.

ZOHAR KİTABI İLE İNDİVİDUALİST ÇALIŞMA

Ben, içimde Yaratanı ve Neşamamın tüm parçalarını ifşa etmek istiyorum. Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gvura, Tiferet, Netsah, Hod, Yesod, Malhut ve aralarında var olan tüm ilişkiler. Bu nitelikler Avraam, Yitshak, İsmail, Esav, Yaakov ve oniki oğlu ve Yosef, David, Şelomo diye anılırlar. İyi ve kötü güçler onlara her yönden kıyafetlendirilir: İyuv, Paro ve vs.

Manevi çehreyi (partsuf), üç yönlü (gimel-kavim) olarak değil, çok yönlü olarak hayal etmeliyim. Aynen insan bedeninde var olan farklı birçok sistemin bulunuşu gibi. Sinir sistemi, Kan dolaşım sistemi ve henüz hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, içinden enerji ve kimyevi malzemelerin geçtiği dolaşım sistemleri.

Ruhsal Bedende ise, çok daha fazla sistem mevcuttur ve bazılarının niteliklerine baktığımız zaman, farklı biçim ve seviyelerde, fazladan bağların olduğunu görürüz ancak onları gerçekten hissetmediğimiz sürece öğrenebilmemiz mümkün olmaz. Bizden talep edilen, sadece onları hissetme arzusu, tümüyle Aşpaa niteliğinde çalışan bu sistemi içselleştirmek. Orada, içerde, sadece Yaratan ve Yaratılan bulunuyor herşey içinde. Ben ona, “Adam u Olam Katan” ”İnsan Küçük Bir Dünyadır” ilkesi ile yaklaşırım. Bizim Dünyamız, fiziki bedenimiz üzerine konuşuluyor.

“Adam” bu benim ve “Olam Katan” da, Zohar kitabı ve içindeki hikayelerdir.

17-01-10-Zohar Kitabı-Dersinden alıntıdır

İÇİMDE Kİ “İNSAN”I İFŞA

Kabalistler, manevi dünyanın yolunu keşfedebilmemiz için bizlere Zohar kitabını ulaştırdılar. Kabala ilmi de zaten, yaratılana Yarata’nın ifşa edilmesi yöntemidir. (Hohmat aKabalada “Hohma Kabalanın İçeriği” makalesine bak).

Bu kitap benden bahseder ve hatta biraz farklı bir tarzda içimde hissettiklerimden, sadece içimde olandan! Hayvansal bedenime benzer şekilde ruhsal bedenimde birçok bölüm ve sistemlerden oluşurlar.

Ancak, fiziksel bedenin ana maddesi Alma Arzusu iken, ruhsal bedenin ana maddesi İhsan etme arzusudur, doyum veren arzu. Ruhsal beden, Neşama, içimdeki “İnsan”dır. Çünkü fiziksel beden sadece kendi için meraklanır ve fiziksel varlığı devam ettikçe varlığını sürdürebilir.

İçimdeki “İnsan” kimdir? İçimi açıp, araştırıp onu keşfetmeliyim. Kabala ilmi ve Zohar kitabı da bunları konu edinir. İçimdeki arzuları ve aldıkları biçim ve nitelikleri tanımaya çalışıyorum. Onlar maddi dünyamızdan aldıkları çeşitli isimlerle belirirler.

İçimdeki İnsanda “Yaakov”, “Esav”, “Öküz”, “Eşek”, “Kuşlar”, “Ağaçlar”, “İlk İnsan”, “Noah”, “Gemi”yi çağrıştıran nitelikler var olup, tüm bunlar içimde bulunurlar.

Tüm bu bulgular bana ne verir? Bu nitelikleri ifşa edebilecek miyim? Aslını sorarsan cevabı hayır!  Bu bulgular sayesinde hiçbir şeyi ne bulacağız nede keşfedeceğiz.

Ancak verdiğimiz tüm bu çabalar bize ÜstIşığı davet eder, Yaratanı ifşayı. Aslında, içimizde var olan Üst nitelikleri tanımak için verdiğimiz çaba, Işığın ifşasını ve

O’nun kaynağını davet eder. Bu genel prensip gereğidir:

“YİGATİ ve MATSATİ”-”ÇABALADIM ve BULDUM”.

(20-12-09-Zohar Kitabı) Dersinden alıntıdır.

Neşamalar Zinciri

Her arzu iki bölümden oluşuyor: Üst ve Alt, Galgalta ve Eynayim -Üst Parsuf ile bağlanan veAlt ile bağlanan Ahap. Bu şekilde ruhsal zincirde tüm neşamalar birbirine bağımlıdır ve birbirlerine bağlanırlar.

İhsan etme bölümünden (G.E) çıkan, üst gücün iradesi altında olup ona ait olma ve alt (Ahap) bölümünden çıkan da, kesinlikle alt ile bağlı ve endişeli olduğum. Her iki koşulda da ihsan ederim. Üste karşı kendimi  iptal ettiğim oranda ihsan eder ve alt için de, duyduğum endişem nedeniyle ihsanda bulunurum.

Üste karşı  kendimden vazgeçebildiğim oranda ondan alır ve alta geçirebilirim. Tüm neşamalar arasında bu şekilde hissedilir ve her şey bu karşılıklı bağa koşulludur. Görülüyor ki, insanın kendi iradesine düşen bir şey kalmıyor!

Üst yanı Yukarıdan, alt bölümü de Aşağıdan tespit ediliyor. Eğer o, hem üst ve hem altın birleşmesi ise herşey onlara ait ve ancak bu tarzda ,inadına insan kendi “Ben”ini bulabilir. Ve kalbindeki nokta, güç depolayıp gelişerek ancak amacını uygular.

Neşama, Üstten aldığı Işığı alta ve herkesin önemine çevirir!

14-01-10-Zohar Kitabı dersinden alıntıdır.