Sınırlı İnsan Algısı

Soru: İlk manevi edinim esnasında, bizim için görmenin yerini ne alır?

Cevap: Bizim algıladığımız, Hohma ışığı.

Soru: Peki, bu saf ışık algısı mı?

Cevap: Hayır, benim duyularımda algılandığı için, bu saf değil. Tıpkı şu anda her şeyi fiziksel görme ile algıladığım gibi, onu da manevi gözle algılarım.

Anladığım her şeyi, hâlâ kendi içsel bozukluğumda algılarım. Saf ışığı algılamam. Algımda oluşan şeye ışık derim.

Yaratılışta objektif olarak algılanabilecek hiçbir şey yoktur. Böyle bir anlayış yok! Her şeyi, niteliklerimin benim dışındaki bir nesneyle, benim dışındaki bir güçle örtüşmesi ölçüsünde algılayabilirim.

Benim dışımda var olan bir kuvvetin, bir cismin ya da herhangi bir şeyin ne olduğunu bilmiyorum ve asla bilemeyeceğim! Bunu hissedemem. Sadece dışımdaki şeyleri nasıl hissettiğimi algılayabilirim.

Diyelim ki, koku alma duyusu dışında hiçbir şeyi olmayan kör bir köpeğim var. Etrafında görüntülerden, farklı şekillerden, büyük küplerden, heykellerden ve hareket eden, konuşan ve bir şeyler yapan insanlardan oluşan büyük bir dünya var. Köpek duymuyor, görmüyor; sadece koku alıyor. Onun bütün dünyası bu.

Formları, insanların ifadelerini veya dışsal ifadelerini algılamaz. Her şeyi koku yoluyla algılar.

Bütün bir sistemi temsil ettiğimiz için (her birimiz), seni azarladığım zaman bir koku vardır; sevindiğimde farklı bir kokum olur vb. Ve köpeklerin milyonlarca farklı kokudan oluşan bir spektrumu vardır. Köpek bunu yakalar ve kendi dünya resmini oluşturur. Biz de böyleyiz.

 

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed