Daily Archives: Şubat 14, 2024

Hiç Beklenti İçinde Olmamak Daha Mı İyi?

Sadece bir günlüğüne buradayız,

Elde ettiğimiz tek kazanç ise keder ve üzüntü,

Sonra, hayatımızın bilmecelerini çözümsüz bırakarak,

Ve pişmanlıklarla yüklü olarak, gitmek zorundayız …

Ey insanoğlunun aydınlanmamış ırkı,

Sen bir hiçsin, boş rüzgâr üzerine inşa edilmiş!

Evet, sadece bir hiçsin, uçurumda geziniyorsun,

Önünüzde bir boşluk ve arkanızda bir boşluk!

– Ömer Hayyam, Rubaiyat, #3 ve #424

Anlam arayışının derinliklerine dalmış bir adam olan Ömer Hayyam, bir zamanlar değer verdiği ve uğruna yaşadığı her şeyin bir hiç olduğu sonucuna varmıştır. Hayyam’ın bu farkındalığı tüm eserlerinde yankılanır ve çabalarının beyhudeliğini vurgular.

Bu bakış açısını herhangi bir insanı kapsayacak şekilde genişlettiğimizde, hayatın doğasında var olan hiçliğin farkına varmanın önemli bir trajedi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, her yolculuğun bir başlangıcı ve sonu olduğunu ve nihayetinde her şeyin, aslında hiçbir şey olduğunu anlamak da bize zihinsel hazırlık sağlar.

Peki, o zaman “bir şey” nedir? Bu, yaşamın gerçek anlamının kabullenmede yattığını kolektif olarak kabul ederek, birbirimizle olumlu bir bağlantı içinde yaşamaktır. Eğer verilen koşulları kabul edersek, hayatımızdan memnun oluruz.

Peki ya daha fazlasına olan arzu devam ederse? Daha fazlasını istemek, erdemli bir arayış değildir. İnsan yaşamının özü, sınırlılıklarını anlamak, onlarla uzlaşmak ve kendimiz için daha fazlasını talep etmemekte yatar. Bu, başkalarına yardım etmeye çalışmak, karşılığında yardım kabul etmek ve böylece var olmakla ilgilidir.

Neşe ve mutluluk, bu tür bir varoluşun yan ürünleri olarak ortaya çıkar. Nihayetinde, yaşamdan daha fazlasını beklemenin boşuna olduğunu anlarız.

Yaradan yani sevgi ve ihsan etmenin üst gücü, bu resmin neresinde yer alır? Yaradan’ı, ölçülü ve sınırlı varoluşları içinde edindiğimiz konforlardan aldığımız tatminde buluruz. Daha fazlasını talep etmeden, Yaradan’ın tasarımını kabul etmek ve onaylamak, o zaman bizim neşe kaynağımız haline gelir.

Hayatın sınırlarını fark ettiğimizde, onları kucakladığımızda ve varoluşun sadeliğinde hoşnutluk bulduğumuzda, gerçek tatmini keşfederiz. O halde Yaradan, verilmiş koşullarla anlaşma ve fazlalık taleplerinin reddedilmesinde mevcuttur.

Dünya Niteliklerimizin Bir Yansımasıdır

Soru: Etrafımda gördüğüm her şey, benim bazı niteliklerimin yansımasıdır. Dışarıdan bir şey görerek, bir takım bilgiler alarak, kendimdeki bu görüntüleri nasıl fark edebilirim?

Cevap: Dışsal görsellerle ilgilenmiyorum! Bunların hepsi yanlıştır; onlar bizim uydurma fikirlerimiz ve bizim geçici, hayali dünyamızdır. Niteliklerimiz tarafından, sanki bizim dışımızda varmış gibi tasvir edilir ama o aslında bizim içimizdedir: galaksi, evren ve tüm içsel niteliklerimiz de öyledir.

İlk manevi derecede, o kadar alçak bir konum alır ki Kabala bununla ilgilenmez bile.

Diyelim ki bir köpeğim var. Köpeğin kendi dünyasını nasıl algıladığı, benim için ne fark eder ki? Ben, dünyayı daha yüksek nitelikler aracılığıyla hissetmekle ilgileniyorum. Kabala, düşük nitelikleri, yalnızca benzetme amacıyla, kendimizdeki üst nitelikleri nasıl geliştireceğimizi açıklamak ve daha alt derecelere inmemek için kullanır.