Daily Archives: Şubat 1, 2024

Neden Utanç Duymam Gerekiyor? (Quora)

Bizlere utanma niteliği verilmiştir ki, belirli çabalarla, kendi yararımız için haz alma arzularımızın içinde kilitli kaldığımız, doğuştan bedensel yaşamlarımızdan, bunun tam tersi olan ihsan etme arzusundaki manevi yaşama kademeli olarak yükselebilelim.

Kabala metodunda, manevi hedefe – ihsan etme arzusunun elde edilmesi – ilerlememizde bir aşama olarak, utançla yapıcı bir şekilde ilişki kurarız ve bunu bir grup ortamında yaparız. Yani, yaşamda manevi bir hedefe ulaşmak için benzer bir arzuyu paylaşan insanlarla kendimizi çevreleriz ve daha sonra “dostunu kendin gibi sev” ilkesine göre bu insanlarla nasıl yakınlaşabileceğimiz ve bağ kurabileceğimiz üzerinde çalışmaya başlarız.

Bunu yaparak, kendimizi doğanın sevgi ve ihsan etme gücünü çekecek koşullara hazırlarız ve bu yüce manevi gücü hissettiğimizde, onun karşısında kendi egoist doğamızı görürüz. Böyle bir süreç, özgecil manevi doğaya kıyasla kendi doğamızdan utanç duyana kadar devam eder ve bu ifşayı yapıcı bir şekilde kullanarak, kişisel fayda için sürekli olarak doyum almayı arzuladığımız mevcut bedensel seviyemizden çıkar ve sadece ihsan etme ve sevme arzusuyla doğanın kendi seviyesine yükseliriz.

 

İnancınızı Güçlendirin

Soru: İnancımızı güçlendirmemiz ve şüpheye düşmememiz için bize ne yardım eder? Onluda birbirimize nasıl destek olabiliriz?

Cevap: Öncelikle onlu içinde birleşmeliyiz. Öyle ki, birbirimize bağlı olup olmadığımız, birbirimize yardım edip etmediğimiz konusunda hiçbir şüphemiz olmayacak şekilde birlik olmalıyız. Tüm bu meseleler çözüme kavuşturulmalıdır.

Birbirimize bağlı olduğumuzdan ve dolayısıyla Yaradan’a bağlı olduğumuzdan kesinlikle eminiz.

Soru: Şunu doğru mu anlıyorum; Yaradan beni, hiç bir şüphe olmadan sadece inancım ölçüsünde ihsan etme niteliği ile onurlandırabilir?

Cevap: Bu ilki. İkincisi ise, ilki inanç duygusuna sahip olmak istemeniz kadar bile önemli değil. Yani, tam olarak Yaradan’ın sizinle ilişki kurduğu şekilde siz de O’nunla ilişki kurmak istiyorsunuz. Bu en önemli şey. İçimdeki her şeyi Yaradan’a ihsan etmek istiyorum ve bu durumda ne kadar aldığım ve O’nun bana ne verdiği benim için önemli değil.

 

Yaradan’a Teslim Olmamız Gerekir

Yorum: Kocası ölen yaşlı bir kadınla ilgili bir hikâyemiz vardı. Bütün bir hayatı birlikte mükemmel bir uyum içinde yaşadılar. Artık kocasının olmadığına bir türlü inanamadığı için bunu nasıl kabul edeceğini sordu.

Siz de tek kelimeyle teslimiyetin olması gerektiğini söylediniz. Soru yağmuruna tutulduk. Çok sayıda insan sevdiklerini kaybettikten sonra yaşamaya devam ediyor. Asıl soruları şu: Nasıl teslim olunur?

Cevap: Yaradan’ın önünde başınızı eğin. Her şeyi O yapar, her şey O’na bağlıdır, tüm iyilikler ve tüm kötülükler. O’ndan başka kimse yoktur. Başınızı eğip kabul edin.

Soru: Yaradan’la hiç iletişim kurmamış, bunu hiç düşünmemiş bir kişi olarak bunu nasıl hayal edebilirim?

Cevap: Hayır, siz her zaman O’nunla birliktesin! O sizin içindedir ve siz de onun içindesin. Ve siz birbirinize tüm yaşamınız ve tüm yaşamlarınız boyunca bağlısınız. Dolayısıyla kendinizi uzak veya reddedilmiş biri olarak hayal etmenize gerek yok. Ama O’nun iradesine boyun eğmeli, teslim olmalı ve yine de O’nu haklı çıkarmak için O’na doğru bir adım atmalıyız. Yapmamız gereken şey bu.

Yorum: Elbette güzel ama bir o kadar da zor.

Cevap: Kolay değil.

Soru: Ve siz tüm bunları “teslimiyet” kelimesi ile mi ifade ediyorsunuz?

Cevap: Evet. Bence doğru kelime bu. Çünkü insan bu sözü bulunca sevinir. Önünde eğilecek biri olduğunda, hiçbir gerekçeye ihtiyaç duymadan kabul eder. Evrenin gücüne olan bu teslimiyet duygusu her şeyi kapsar.

Hiç Savaş Olmasın Diye

İnsanlar soruyor: Eğer Yaradan şefkatli ve merhametliyse 7 Ekim’de meydana gelen böyle bir felakete nasıl izin verebilir?

Her şeyin, üst gücün yönetimi altında gerçekleştiği bilinmektedir, ancak Yaradan fiziksel bedenleri hesaba katmaz ve bir suçlunun öldürmesine izin verdiği zamanlar vardır. Peki böyle bir suçun bir daha asla yaşanmaması için, biz yukarıdan merhameti nasıl çekebiliriz?

Bu ıstırap ve acıyla, Yaradan gerçekten nerede ıslahtan yoksun olduğumuzu gösteriyor. Ve ıslah yalnızca aramızdaki bağda gereklidir, başka hiçbir yerde değil. Savaş olmasını istemiyor muyuz? Haydi birleşelim ve savaş olmasın! İnsanların ölmesini istemiyor muyuz? Öyleyse birlik olalım ve hiç can kaybı olmasın!

Önemli olan aramızdaki bağlantı, yakınlıktır. Bu yasayı tüm kalbimizle, tüm aklımızla, tüm ruhumuzla hissetmemiz gerekiyor. Yapacak başka bir şey yok; sadece birbirinize daha da yakınlaşın.

Ve bu yakınlıkta, tüm İsrail’in birbiri için garantör olduğu, karşılıklı garantiyi ortaya koymalıyız. Ve eğer biri kötü davranırsa ve ayrılığa yol açarsa, o zaman suçlanacak olan o değil, hepimiziz.

Ve bu, sanki hiçbir şeyle ilgisi yokmuş gibi sakin ve erdemli hissetmek için kendisini herkesten soyutlamak isteyen egoizmimize o kadar zıttır ki. Ama aslında her birimiz, dünyada olup biten her şeyin sorumlusunun ve suçlanacak kişinin kendisi olduğunu anlamalıyız.

Böyle bir bağ için karşılıklı destek ve kalplerini açmak için  “her birinin dostuna yardım etmesi” gereklidir. Herkes, ıslahın yalnızca evrensel, karşılıklı ve hep birlikte Yaradan’a doğru yapılabileceği anlayışına herkesin ulaşmasını zorunlu kılması gerekir. Hayat, diğer milletlere örnek olmak ve yol göstermek için bizi tam bir birleşmeye zorlayana kadar üzerimizde baskı kuracaktır.

Ama önce bizim birbirimize hangi yoldan ilerleyeceğimizi göstermemiz gerekiyor. Ve burada herkes, Yaradan’ın önünde tüm dünyadan yalnızca kendisinin sorumlu olduğunu ve tüm dünyayı Yaradan’a çekmekle yükümlü olduğunu hissetmelidir. Bu gerekli bir koşuldur; herkesin en azından asgari seviyde ıslah olması ve böylece dünyayı Yaradan’a, birliğe doğru ileriye çekmesi gerekir.

Ve eğer bu olmazsa, o zaman dinozorlar gibi biz de yok olacağız ve Dünya gezegeni kendi varlığına son verecek. Bu nedenle, tüm insanlığın kurtuluşunun yalnızca kalplerin birliğinden kaynaklanabileceğini anlayabilmemiz için, kalplerimizi yumuşatmak için her yolu denemeliyiz.

Artık milletimizin kalplerini sevgiye açmasının, birbirleriyle hesaplaşmanın değil, tam tersine tüm farklılıkların üzerine çıkıp dünya barışına birlikte ilerlemenin zamanıdır. Haydi kalplerimizi açalım ve Yaradan’ı içimizde hissetmeye çalışalım ve bunun tüm dünyayı ne kadar faydalı bir şekilde etkileyeceğini görelim.

Dünyanın kanunu böyledir, aramızda barış olana kadar hiçbir yerde barış olmayacaktır.

Dünya Kabala Kongresi, Ocak 2024

Dünyanın dört bir yanından katılan Kabala öğrencileriyle birlikte Dünya Kabala Kongremizi henüz tamamladık. Yaptığımız her şey – çalışma, yemekler, sosyal toplantılar ve şarkılar – bütün bir duaya ulaşmak için kalpten kalbe bir bağ kurmayı amaçlıyordu.

Bu, derin içselliği açısından gerçekten de türünün ilk örneği olan bir kongreydi. Bu gerçekten çok özel bir şeydi ve şimdi gelecek için bir örnek teşkil ediyor.

Dünyanın dört bir yanında öğrenciler, düzinelerce ülkeden sanal olarak bağlantı kurdular ve bazı durumlarda öğrenciler New York, Los Angeles, Chicago, Salt Lake City, San Francisco, Florida, Toronto, Guadalajara, Sao Paulo, Santiago, Togo, Barselona, Dordrecht, Vilnius, Minsk, Tiflis, Kiev, Moskova, St. Petersburg, Yekaterinburg, Krasnoyarsk, Novosibirsk, Kırım, Vladivostok, Bakü, Budišov, Astana ve Almatı’deki ayna kongrelerinde fiziksel olarak bir araya gelmek için, uzun mesafeler kat ettiler.

İsrail’de, kuzeyden ve güneyden tahliye edilenlerin yanı sıra, orduda görev yapan oğulları ve kızları olan birçok kişi de dahil olmak üzere, ülkenin dört bir yanından 1.600’den fazla öğrenci merkezimizde bir araya geldi. İsrail’de ve dünyanın dört bir yanında yaşadığımız zor durumların yanı sıra, bu kongrede kurduğumuz yürekten bağın Yaradan’a büyük bir memnuniyet ve sevinç getirdiğinden eminim. Umarım Yaradan’a dönmeye devam ederiz ve olumlu bir şekilde bağ kurmak ve Yaradan’a memnuniyet getirmeye devam etmek için birbirimizi desteklemeye ve teşvik etmeye devam ederiz.