İnsanlık Olarak, Kum Havuzunda Oyuncaklarla Ve Bebeklerle Oynayan Yetişkinlere Benziyoruz

İnsan gelişimi boyunca, biz egoist bir şekilde evrimleşip kendimiz için alırken, doğa her zaman veriyordu. Bu normaldir çünkü doğanın planı gereği, evrimimizin belirli bir süre boyunca ben-merkezli olması gerekiyordu.

Bu, ebeveynlerinin verdiklerini alarak büyüyen çocukların durumuna benzer. Onlar bundan memnundurlar. Çocuklar büyüdükçe, ebeveynlerin onlara karşı tutumu da değişir: “Buraya kadar, artık tek başınasın. Çalış, hayatının sorumluluğunu üstlen ve yaptığın her hatanın sonuçlarıyla yüzleş.”

Binlerce yıldır, çocuklar gibi büyüdük ama günümüz dünyası bizimle ilgili önemli bir değişimden geçti. Günümüzün dünyası, küresel olarak birbirine bağlı ve bağımlı hale geldi ve aynı şekilde bizden yetişkin tarzında davranışlar talep ediyor, tıpkı birbirimize karşı tutumlarımızın küresel olarak birbirine bağlılığa ve karşılıklı bağımlılığa uygun bir şekilde uyum sağlaması gibi. Tıpkı 20-25 yaşlarındaki bir insanın çalışmaya, bir hayat kurmaya ve dünyayla yeni bir düzeyde ilişki kurmaya başlaması gibi, insanlık da artık yetişkinlik dönemine girmiştir.

Doğamız egoistken, başkalarına ve doğaya fayda sağlamak yerine kişisel çıkarı ön planda tutarken, bu doğadan bağımsız olmamız, bunun üzerine çıkmayı ve doğuştan gelen egoist bağlarımızın ötesinde, kurduğumuz olumlu bağlar üzerine inşa edilmiş yeni bir toplum inşa etmeyi seçmemiz gereken bir aşamaya ulaştık.

Binlerce yıl boyunca bencilce geliştik ve bugün ilişkilerimizde karşılıklı destek, sorumluluk ve anlayış göstererek yeni bir temel üzerinde bağ kurmamız gerekiyor. Tutumlarımızı doğanın bizim için yeni taleplerine göre ayarlama konusunda isteksiz kalırsak, o zaman kişisel, sosyal, küresel ve ekolojik ölçeklerde hayatımıza giren sayısız acı biçimiyle, bunun sonuçlarıyla karşı karşıya kalacağız.

Yetişkinliğe geçtik ama bu geçişe direniyoruz. Çocukken hiçbir yükümlülüğümüz yoktu ama yetişkinler olarak hayatımızın sorumluluğunu alma yüküyle karşı karşıyayız. Ancak yine de çocukluğumuzun oyuncaklarına ve oyunlarına tutunmak istiyoruz ve birbirimize karşı tutumlarımızı geliştirme konusunda hiçbir ilerleme kaydedemiyoruz. Bu durum aslında oldukça rahatsız edici görünüyor; sanki hala kum havuzunda oturup oyuncak kamyonlar ve bebeklerle oynayan yetişkinlermiş gibiyiz.

Üstelik bu sadece sıradan insanlarla sınırlı değil; dünyanın önde gelen ve saygın isimleri de bu evreyi geride bırakma konusunda aynı derecede isteksiz. Oynanacak yeterince şey olduğunu iddia ediyorlar: Hisse senetleri, para, arabalar, şarap ve sinema bunlardan birkaçı: “Oynayacak yeterince oyuncağımız varken, neden karşılıklı sorumlulukla uğraşalım ki?”

Bu büyük bir problem. Günümüzün yeni küresel olarak bağlı ve bağımlı koşullarına uyum sağlama ve birbirimize karşı tutumlarımızı iyileştirme konusundaki isteksizliğimiz nedeniyle, aksini yaparak hafifletebileceğimiz birçok darbeye katlanıyoruz. Bu geçişi görmezden gelmeye devam ettikçe, artan acılar, eninde sonunda kum havuzundan çıkmamız gerekeceğinin sürekli bir hatırlatıcısı olarak hareket edecek. Dileğim bunu en kısa zamanda başarmaktır.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed