Daily Archives: Mart 28, 2022

Evrenin Programcısı ile Tanışın

Bizim dünyamız üst dünyanın bir baskısıdır, ama sadece bir baskı. Bu kelime birçok farklı nüans içerir.

Gerçek şu ki, dünyamızda bir baskı var, yani siyah bir arka plan üzerinde bir tür beyaz arka plan. Üst dünyanın doğasına benzer bir şey var, ancak tüm bunlar dünyamızın maddesine damgalanmıştır.

Maddi dünya tamamen egoisttir, en yüksek olanın karşıtıdır. Ve iki dünya arasında (baskı ve orijinal) var olan bizler, yapı ve dünya görüşü olarak çok karmaşık yaratıklarız. Kendimizle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Nereye gitmeli? Bilmiyoruz. Bizi kim kontrol ediyor? Bilmiyoruz. Ne oluyor? Bilmiyoruz. İçinde bulunduğumuz durum bu.

Yorum: Duyu organlarımız, bizim için yaşadığımız gerçekliği tasvir eder. Kokuları ve sesleri algılarız ve çeşitli nesnelere dokunuruz. Ama dediğiniz gibi dışarıda ne olduğunu tam olarak bilmeyiz. Şöyle ki, beyne sinyal gönderen duyu organlarımız her şeyden etkilenebilir.

Cevabım: Elbette. Hayal ettiğimiz gibi olmayabilir. Ana şey, beynimizde zaten tasvir edilen şeydir.

Yorum: Bugün, insanların kendilerini giderek daha fazla kaptıracakları yeni, sanal bir dünyada ustalaşmaya başladıklarına inanan bilim adamları, bunu yüksek sesle konuşuyorlar. Reality+ kitabını yazan David Chalmers’ı, içine girdiğimiz sanal bir dünya yaratabiliyorsak, o zaman onu daha yüksek seviyeden biri mi yarattı konusunu speküle etmeye iten şey buydu.

Cevabım: Doğal olarak burada bir şey kanıtlayamayız.

Biz, duyu organlarımızın içinde, beynimizin içinde tasvir edilen belirli duyumlarda varız. Bu gerçekliğin ne ölçüde nesnel veya öznel olduğunu da yargılayamayız. Ancak duygularımızın öznel olduğu kesindir. Ve bu gerçekliğin nesnel olabileceği gerçeği açık bir sorudur. Genel olarak, bizim için dünyamız hakkında net olan hiçbir şey yoktur.

Soru: Bizi daha yüksek bir Yaradan’ı düşünmeye iten bu sözde programcı kim? O tam olarak ne buldu? Amacı nedir? Neye ulaşmalıyız?

Cevap: Bu dünyadaki amacımız, onun programcısını gerçekten anlamak ve O’nun bizi ve etrafımızı neden bu şekilde yarattığını öğrenmektir. Her şey bize göre olur. Bu yüzden gerçekte neler olduğunu bilmiyoruz. Ama her şeyi neden bu şekilde ve ne amaçla programladığını bilmemiz gerekir.

Kabala, en önemli ve genel olarak tek görevimizin bu programcıyı, O’nun amacını, hedeflerini ve metodolojisini ortaya çıkarmak, keşfetmek ve ustalaşmak olduğunu söyler.

Başka neye ihtiyacımız var? Kim olduğumuzu, ne olduğumuzu, nerede ve nasıl var olduğumuzu ve ne için yaşadığımızı bir öğrenebilsek, bu bize şu sorunun cevabını verecektir: Bundan sonra ne yapılmalı? Ve bu yüzden, bilmiyoruz. Dünyamızın tamamen kaybolduğunu görüyoruz.

Soru: Böyle bir realiteyi yaratma kabiliyetine sahip biri, içinde yaşamış ve yaşıyor olduğumuz bu dehşetleri nasıl yapabildi?

Cevap: Her şey olaylara nasıl baktığınıza bağlıdır. Bizi var olduğu varsayılan bu evreni, genel olarak içinde bulunduğumuz bu büyük zihni hissetmemiz için yaratan bu büyük programcının görevinin; nerede, ne için ve neden olduğumuz konusunda mutlak cehalet içinde, bizi kaybolmuş, terk edilmiş ve reddedilmiş hissettiğimiz ve sonunda da bunu bilmeyi isteyeceğimiz bir duruma getirmek olması oldukça olasıdır.

Her şeyi kontrol eden üst gücü bilmekten başka seçeneğimiz olmayacak. Buna doğru ilerlediğimizi ve oldukça hızlı bir şekilde yaklaştığımızı düşünüyorum.

Egoizme Karşı Zafere

Yorum: Bizler, Yaradan ile bir anlaşma yapmadan önce, kişinin dostlarıyla, bir grupla anlaşma yapması gerektiğini öğreniyoruz çünkü bizim dünyamızda Yaradan cansız, bitkisel, hayvansal ve insan doğasına ait tüm nesnelerin arkasında gizlidir.

Cevabım: Gerçek şu ki Yaradan bizim hiç elde edemediğimiz bir güçtür. Bunu yalnızca özümüzde-egoizmimizde hissederiz.

İyi bir bağ, özgecil ilişkiler için, bozuk egoist koşulumuzu ve düşmanca bağlarımızı düzeltebildiğimiz ölçüde, Yaradan’a benzer hale gelir ve O’nu aramızda hissedebiliriz.

Bir insan başlangıçta sadece egoist niyet ve arzudan ibaret olduğundan, aramızda bir bağ kurmak için bu egoizm üzerinde çalışmak asıl çalışmamızdır.

Egoizmimizi onun seviyesine göre, gücüne göre ve egoist hedeflerimin dışında kalan her şeyi (tüm dünya için bu düşmanca arzu ve niyetleri yenerek),reddetme arzusuna göre beş parçaya bölerek, yavaş yavaş başkalarına daha yakın olur ve başkalarıyla bağa girerim.

Bununla egoizmimin üzerine çıkarım, onu yenerim ve böylece bencil arzularımın beş adımını da aşarım. Beşle çarpılan beş adım ve yine beşle çarpıldığında, beni Yaradan’dan, O’na benzerlikten ayıran yüz yirmi beş adım verir. Bunlar, edinme, ıslah ve birbirimizle yakınlaşma aşamalarıdır.

“Anne, Savaş Neden Var?” (Medium)

Ukrayna’nın güneyindeki Mariupol’daki bir çocuk hastanesinin içler acısı bombalanması, gazetecilere oğlunun kendisine “Anne, savaş neden var?” diye sorduğunu söyleyen annenin hikayesini akla getiriyor. Birkaç hafta önce, insanların artık eskisi gibi savaşmadıklarını, bunu geride bıraktığımızı söyleyerek oğlunun endişelerini hafiflettiğini söyledi. Şimdi, o ve oğlu, kocası cephedeyken, derme çatma bir bomba sığınağı olan metro istasyonunda saklanıyorlardı.

Bugünlerde pek çok çocuk, önceden haber verilmeden içine atıldıkları korkunç koşulların bir sonucu olarak, böyle zor sorular soruyor. Ama çocuklar savaşı bizim düşündüğümüzden daha iyi anlıyor. Sonuçta, onların hayatları günlük birer mücadele. Sosyal durumlarda sorunsuz bir şekilde manevra yapmamızı sağlayan sosyal becerileri kazanmadıkları için, anaokulundaki veya okuldaki her gün onlar için bir savaştır.

Onlara doğru ve yardımcı olacak bir cevap vermek için, egomuzun tüm savaşların nedeni olduğunu söylemeliyiz. Ego kendini tatmin etmek ve başkasını dikkate almamak ister.

Daha sonra onlara, çocukların bir oyuncak için çekiştikleri gibi, büyüklerin de toprak parçaları için çekiştiklerini söylemeliyiz. Aynı şekilde, çocuklar kavga ederken sopa veya plastik kürekle birbirlerine vurabilirler, yetişkinler ise tank ve uçak kullanır.

Çocukluktan yetişkinliğe değişen hiçbir şey yoktur: Bir başkasında benim istediğim ya da benim olması gerektiğini düşündüğüm bir şey var ve ben onu gerekirse zorla alacağım. Ego böyle çalışır ve tüm savaşların nedeni budur.

Büyüklerin “oyuncaklarından” saklanan bir çocuk, bu mesajı çok net anlayacaktır. Bu bizim, kavga etmenin iyi olmadığını, birbirimizi önemser ve birbirimizle paylaşırsak herkesin daha fazlasına sahip olacağını ve istediklerimiz için savaşmak veya istediklerimizi korumak zorunda kalmayacağımızı, ne yazık ki çok canlı bir şekilde açıklama şansımız.

Çocuklar paylaşma dersini bir kez içselleştirdikten sonra bu ömür boyu onlarla kalacak. Bu, hayatları boyunca başkalarıyla olan ilişkilerinde onlara yardımcı olacak ve umarım, annelerinin bu net açıklamaları sayesinde gelecekte savaşlardan kaçınabilecekler.

Zohar Kitabı – Yaradan Üzerine Bir Çalışma

Rabi Şimon Bar Yochai [Zohar Kitabı’nın yazarı], Tora’nın sırlarını ifşa ediyordu ve dostlar onun sesini dinliyor, onunla bağ kuruyorlardı ve her biri, bu birliğe kendi payına düşeni katıyordu (Ramchal, Adir BaMarom (Mighty On High). ), 24).

Rabi Şimon ve dokuz öğrencisi, etkileşimlerinin tüm koşulları içinde, Yaradan’ı edinmek için o kadar güçlü bir arzuya sahiptiler ki, aralarında karşılıklı bir içsel bağ yaratmayı başardılar. Bu, “dostlar sesini dinliyor, onunla bağ kuruyordu” anlamına gelir.

Onlar, Tora’dan pasajlar okuyorlardı, her biri bu metinlere tepki veriyor, duygularını anlatıyor ve diğerlerini tamamlıyordu ve onlardan biri tüm öğrencilerin sözlerini yazmaktan sorumluydu.

Birbirlerine bağlı olduklarından, izlenimlerini, edindikleri, hissettikleri ortak kaynak olan Yaradan’dan dile getirdiler ve böylece O’nu analiz edebildiler, doğrulayabildiler, O’nu etkileyebildiler ve O’ndan bir cevap alabildiler.

Yani, bu ortak kaynaktan edindikleri izlenimler, Yaradan hakkında çok ciddi bir çalışmadır.