Daily Archives: Mart 4, 2022

Dünyada Neler Oluyor?

Soru: Dünyanın Armagedon’a doğru gittiğini hissediyorum. Kısa zaman içinde, sadece bir iki yıl içinde, tüm gezegene yayılmış olan virüsü bize sadece bir oyuncak gibi gösterecek bir şey olacak. Dünyada neler oluyor? Kabala bu konuda ne diyor?

Cevap: Yaklaşık 50 yıldır üzerinde çalıştığım için, sadece Kabala perspektifinden konuşuyorum.

Dünya kendi ıslahına doğru ilerliyor. Belli bir gelişim programı vardır ve program istense de istenmese de az ya da çok kan dökülerek yürütülür ama yine de yürütülmektedir.

Şimdi büyük bir görevle karşı karşıyayız: Modern dünyada, sadece insanları birbirine yakınlaştırma konusunda iyi niyetimiz varsa var olabileceğimizi herkesin anlamasını sağlamak. Ne yazık ki, bu henüz gerçekleşmiyor. Bu nedenle, zıt sonuçlar görüyoruz.

Ama biliyorum ki, program bizi, ancak dünyadaki tüm insanların karşılıklı desteğiyle var olabileceğimiz anlayışına, darbeler veya havuçlarla yine de ileriye götürecek. Bu koşula gelmek zorundayız.

“Umutsuzluk Ve Umut Arasında” (Linkedin)

Her saat on binlerce sivil Ukrayna sınırını geçiyor, sırtlarında çantalar, omuzlarında çocuklar, bavulları ve arkalarında bıraktıkları hatıralarıyla sürüklenen bir insan kitlesi.

Ukrayna’nın her yerinde, Kiev’den Kharkiv’e, Odessa’dan Lviv’e kadar birçok şehirde öğrencilerim ve dostlarım var. Onlardan raporlar alıyorum ve durumlarını endişeyle takip ediyorum. Bana nasıl soğuk bodrumlara sığındıklarını veya yakındaki köylere kaçtıklarını, diğerlerinin yakıtlarının bitmemesi ve kaçmayı başarmaları için dua ederek saatlerce arabalarıyla hızla batıya doğru nasıl gittiklerini anlattılar.

Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı (UNHCR), çatışmalar nedeniyle 500.000’den fazla Ukraynalı’nın evlerini terk ederek Polonya, Macaristan, Moldova ve Romanya gibi komşu ülkelerin sınırlarını geçtiğini tahmin ediyor.

Mültecilerin Batı Avrupa ülkelerinde destek ve sıcak bir kucaklamayla karşılanacağından şüphem yok. Ayrıca sonunda evlerine döneceklerine ve ev sahibi ülkelerde daimi olarak kalmayacaklarına inanıyorum. Kanada diğerlerinin yanı sıra kapılarını kalıcı göçmenliğe açabilir.

İsrail de, Yahudilere İsrail’e yerleşme hakkını veren Geri Dönüş Yasası’na göre hareket edecek ve onları karşılamak için kollarını açacaktır. İsrail’de sadece Doğu Avrupa’dan göç edecek binlerce Yahudi için değil, diasporadaki tüm Yahudiler için bir yer var.

Bu arada, İsrail de dahil olmak üzere dünya, savaştan etkilenenlere insani yardımda bulunuyor. Ancak insanların temel ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra en önemli yardım içsel destektir. Sevgi, ihsan etme ve olumlu bağ ruhunun yakında hakim olmasını istemeliyiz.

Anlaşmazlıklar ve savaşlar, onların üzerinde birleşelim diye gelir. Sadece kalplerin birliği, her birinin diğerinin iyiliğini düşündüğü zaman insanlığı kurtaracaktır.

“Evrimi Yeniden Düşünmek” (Medium)

Uzun yıllar boyunca bize, evrimin rastgele olduğu, mutasyonların bir anda gerçekleştiği ve türlerin hayatta kalmasına en çok katkıda bulunanların diğerleri yok olurken aynı şekilde kaldığı öğretildi. Ancak bilim, evrimin rastgele değil, amaçlı olduğunu yavaş yavaş kabul ediyor.

Örneğin, thale tere adı verilen küçük, çiçekli bir ota odaklanan bir çalışmada yapılan araştırmalar, “Mutasyonun çok rastgele olmadığı ve bitkiye fayda sağlayacak şekilde rastgele olmadığı ortaya çıktı. Mutasyon hakkında düşünmenin tamamen yeni bir yolu” diyerek sonuçlandırdılar.

Sıtmaya karşı koruma sağlayan hemoglobin mutasyonunu inceleyen bir başka çalışma, mutasyonun sıtmanın yaygın olduğu Afrika’dan gelen insanlarda, nadir görülen Avrupa’daki insanlardan daha sık görüldüğünü buldu. Baş araştırmacı, “Mutasyonlar geleneksel düşünceye meydan okuyor” dedi. “Sonuçlar, genomda biriken karmaşık bilgilerin… mutasyonu etkilediğini ve bu nedenle mutasyona özgü oluşum oranlarının… belirli çevresel baskılara yanıt verebildiğini gösteriyor.”

Görünen olgulardan daha da derine bakarsak, çevrenin de belirli bir yönde geliştiğini görürüz: artan entegrasyona doğru. Henüz algılamamış olsak da, hali hazırda var olan bir duruma doğru evrimleşiyoruz. Bu, türlerin birbirinden ayrıldığı, ancak tüm yaratılışla uyum içinde olduğu bir durumdur.

Dünya dengeli bir sistemdir. Onun parçaları, kendi aralarında mükemmel bir uyum içindedir, bu da Dünya’nın bitki ve hayvanlarının hayatta kalmasını garanti eder. Görünüşünde, evrim olmamalıydı. Her şey mükemmel ve uyumlu ise türlerde hiçbir değişiklik olmaması gerekirdi.

Tüm yaratılan varlıklar arasındaki dengeye rağmen evrimin hala devam ediyor olmasının nedeni, tüm yaratılışın altında insanın kişisel durumunu sürekli iyileştirme arzusunun yatmasıdır. Yaratılan varlık ne kadar gelişmişse, arzusu o kadar yoğundur. İnsanoğlunda bu arzu egoizm ve narsisizm, kontrol, üstün olma, hatta Tanrısal olma arzusu olarak kendini gösterir. Bu, hayvanlar aleminde ve bitkilerde, birisinin doğal düşmanlarına karşı sürekli olarak kendini güçlendirme çabasında ifade edilir, ancak hakim olma ve kontrol etme arzusunda olmaz. Bu nedenle, insan seviyesi dışında her seviyede dinamik ve evrimleşen olsa da denge olduğu gibi kalır.

Bizde de fiziksel değişimler olsa da, insanlıkta asıl “evrim” bedenlerimizde değil, algımızdadır. Dünya anlayışımız geliştikçe, gerçeklik algımız değişir ve etrafımızdaki birbirine bağlı dünyayla daha uyumlu hale gelir.

Doğa tamamen entegre olduğu için ve tüm parçaları ayrılmaz bir şekilde iç içe geçtiği için, insan toplumu da birbirine daha fazla bağlı ve bağımlı hale geliyor. Buna bağlı olarak, yerleşimler de yüzyıllar boyunca göçebe klanlardan yerleşik kasabalara, şehirlere, ülkelere ve imparatorluklara dönüşmüştür.

Yerleşim yerlerinin ölçülerinin büyümesiyle birlikte, ekonomik olarak, gıda tedarikimizin sağlanmasında, eğitimde ve hayatımızın her alanında giderek daha fazla birbirimize bağımlı hale geldik. Artık tüm dünya, Çin, Rusya gibi süper güçler dahil tüm ülkelerin bile tek başına ayakta kalamayacağı noktaya geldi. Küreselleşme, tüm dünyayı tek bir köy haline getirdi, ancak sakinleri komşularını kabul etmeye isteksiz ve sürekli birbirleriyle çatışıyor.

İnsan toplumunun artan entegrasyona doğru gelişmesi tesadüf değildir. Her şeyin birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğu entegre bir evrende yaşadığımız için, biz de aynı yönde gelişiyoruz. Bu nedenle, başkalarının yerine geçmek için gösterdiğimiz tüm çabalara rağmen, sonunda hala herkese bağımlıyız ve hiçbir ülke üstünlüğünü sonsuza kadar sürdüremez. İrademiz dışında işbirliğine sürükleniyoruz.

Ancak karşılıklı bağımlı bir topluma yönelik evrimimiz, toplumun kendisinden daha yükseği hedefler. Bu, bizlere tüm yaratılışın birbirine bağlı olduğunu, her şeyin uyumlu olduğunu ve tüm yaratılış parçalarının birbirini tamamladığını ifşa etmeyi amaçlamaktadır. Evrimimizin nihai sonucu, tüm seviyelerinde var olduğumuz evrenin tam farkındalığıdır: fiziksel, zihinsel ve manevi.

Kendimizi gönüllü olarak uyum ve işbirliğine yönlendirirsek, nihai hedefe daha hızlı ve daha az acı verici bir şekilde ilerleyeceğiz. Bu, akıntı yönünde yüzmek yerine, akıntıya karşı yüzmeye benzer, şu anda yaptığımız şey budur. Umutsuz ve acı vericidir.

Akıntının aşağısında bizi bekleyen kıyı dingin ve huzurludur. İşbirliğimizi ve karşılıklı saygımızı gönüllü olarak artırarak ona doğru yüzersek, o güzel nehir kıyısına hızlı, hoş ve kolay bir şekilde ulaşacağız. Direnirsek, yine de oraya gideceğiz çünkü akıntının yukarısına gidemeyiz, ancak oraya bitkin düştükten, yenildikten ve işkence gördükten sonra varacağız.

Dua Ana Eylemdir

Soru: Yaradan’a dua etmek ve bunun üzerinde dostlarla ilişkiler kurmak çalışmamızın temeli midir?

Cevap: Dua en önemli eylemdir çünkü egoizm ancak onun ıslah edilmesinin istendiği ölçüde ıslah edilebilir. Denilir ki: Maneviyatta zorlama yoktur. Bu nedenle, yalnızca arzumuz ölçüsünde yukarıdan yardım alabiliriz ve üst ışık bizi ıslah edecektir.

Yani dua olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Çevremizde olanlar gibi, küçük bencil hayvanlar olarak kalacağız. Bir sonraki seviyeye yükselme yeteneği dışında onlardan farkımız yok.

Ancak bu olasılık sadece ne kadar birleşebileceğimize ve birliğimizde Yaradan’a bizi birliğe yükseltmesi için ne kadar yalvaracağımıza bağlıdır. Sonra varoluşun bir sonraki seviyesine gireceğiz. Ama başka bir şey değil.

Bu nedenle, manevi gelişimimizin çok gerekli, çok önemli noktalarını analiz eder ve bir sonraki seviyeye ulaşmaya çalışırız. Uygulamada bu zaten bu aramızdadır, sadece kendini açıkça göstermesi gerekiyor.

Soru: Bağı ıslah etmek için, aile bireylerinin de dahil olduğu, bir grup üzerinden mi dua etmeliyiz?

Cevap: Normalde grup duasının içine aile üyeleri için bir talep dahil etmeyiz. Egoist arzularımızdan, güdülerimizden ve içindeki bağlardan kopamayız. Bu nedenle, böyle bir dua, en azından bizim seviyemizde, gerçekten manevi olmayacaktır.

Karşılıklı Garanti – Yardımlaşma Ve Bir Grup Örneği

Kendimizi dünyevi, egoist seviyeden manevi seviyeye – alma niteliğinden ihsan etme niteliğine, alma niyetinden ihsan etme niyetine, dostları reddetmekten onlarla bağ kurmaya doğru çekmeli ve böylece ilerlememize yardımcı olacak bir ortamı organize etmeliyiz.

Birbirimize yardım etmezsek Bina niteliğine, ihsan etme niteliğine, Yaradan’ın niteliğine ulaşmak imkansızdır. Bu nedenle en önemli şey, Bina niteliğini, ihsan etme niteliğini, inanç niteliğini bilginin üstünde, Malhut‘un üzerinde elde etmek olan ana yönümüzü belirledikten sonra, yalnızca almak ve kendimizle ilgilenmek olan orijinal arzumuza rağmen, sevgi ve ihsan için Bina‘yı Malhut‘un üzerine, inancı bilginin üzerine koymalıyız.

Ancak bu şekilde bir sonraki dereceye yükselebileceğiz ve her seferinde bir dereceden diğerine ilerlemeye devam edeceğiz.

Ve mantık ötesi inanç içinde ihsan etme niteliğine bağlı kalma koşulunu yerine getirmek, yani kendini üst dünyaya çekmek ise ancak çevrenin örneği ve yardımıyla mümkündür. Sonuçta, birliğe doğru bir şekilde değer veren ve kişisel ve kolektif egoizmin üstüne yükselmeyi arzulayan uygun bir çevreye sahipsem, o zaman bu çevrede tıpkı bir geminin içindeymiş gibi, kendimi ihsan etme niteliğine, Yaradan’ın niteliğine yönlendirebilirim.

En önemli şey, bir tek kişinin burada hiçbir şey yapamayacağını anlamaktır. Grubun desteği ve örneği olmaksızın, Malhut’tan Bina‘ya, almaktan ihsan etmeye yükselmek olan “bilginin üzerinde inanç” koşulunu yerine getirmek imkansızdır.

Ben bir egoist olduğum için manevi olarak kendime bakamam. Ama ihsan etmenin önemini, Yaradan’ın büyüklüğünü ve birliğin büyüklüğünü onlara vererek dostlarıma yardımcı olabilirim. Üstelik bunu kendime yapmaktansa dostlarıma karşı yapmak benim için daha kolaydır çünkü ihsan etme niteliği hakkında konuşurken, deyim yerindeyse bunu ne kendime, ne de egoizmime yönlendiririm.

Bizler, kırık bir kabda, kırık arzuların içinde var olmaktayız ama pek çoğumuz burada varız ve bu yüzden birbirimize yardım edebiliriz. Egoist olarak bile dostlarımıza çeşitli özgecil örnekler gösterebilir ve böylece yavaş yavaş birbirimizi vermenin ve birlik olmanın iyi olduğuna ikna edebiliriz.

Burada çok ilginç bir faktör vardır. Çevreden birçok zıt, istenmeyen görüş duymama rağmen, çevrenin büyük olması gerçeği, onların büyüklükleriyle ve doğruluklarıyla yavaş yavaş dolmamı sağlar. Benim üzerimde etki ederler çünkü bu bizim ortak arzumuzun (Kli, kab) yasasıdır.

Ben onun içindeysem, çevre bana etki eder. Her ne olursa olsun, beni eğilimleriyle doldurur. Ben de bu ortamın ürünü olduğum için onları yavaş yavaş kabul ederim.

Dostlarımı cesaretlendirebilir, onların kendi üzerlerine yükselmelerine yardımcı olabilirim ve onlar da aynısını yapabilirler. Bu, karşılıklı garanti yasasıdır; hepimiz tamamen egoist de olsak ve içimizde manevi eylemler için hiçbir belirti olmasa da, birlikte doğru bir şekilde çalışırsak, birbirimizi teşvik edersek, birlik olmanın ne kadar iyi olduğuna dair bir örnek gösterirsek ve bilginin üzerinde inançla birbirimizin yükselmesine yardım edersek, o zaman bu kesinlikle her birimizi etkileyecektir.

 

Arzuları Nasıl Sıralayabiliriz?

Soru: Henüz çalışamadığım arzuları, kısıtlanması gereken arzuları ve uygun bir biçimde şekillendirilmesi ve geliştirilmesi gereken arzuları doğru bir şekilde sıralamayı nasıl öğrenebilirim?

Cevap: Arzularınızla hiçbir şey yapamazsınız çünkü henüz onları doğru bir şekilde nasıl yerine getireceğinizi bilmiyorsunuz. Hangilerinin kötü, hangilerinin iyi olduğunu ve onlarla nasıl çalışılacağını bilmiyorsunuz. Bu nedenle, onlarla bir şey yapma ve bir şekilde onları manipüle etme fırsatına sahip değilsiniz. Ve haklı olarak, sadece kendinize zarar verirsiniz.

Bu nedenle, her şeye rağmen yakınlaşmaya çalışmalıyız, o zaman arzular yavaş yavaş ıslah olacak ve onların aşamalı ıslahında, nasıl hareket edileceğini göreceğiz. Bunu öğreneceğiz.