Monthly Archives: Şubat 2022

Dalga Hareketi

Soru: Düşüş ve gizlilik koşulundayken, aramızdaki karşılıklı garantiyi nasıl koruyabiliriz?

Cevap: Eğer düşüş ve gizlilik koşulundaysak, o zaman dostlarımızın yardımıyla kendimizi tutundurmalıyız. Ve düşüşte olmadığım zaman da, dostlarıma nasıl destek olabileceğimi düşünmeliyim.

Bizler bu şekilde kademeli olarak, dönüşümlü olarak, dalgalar halinde çalışıyoruz: Ben dostlar için, dostlar benim için. Kendimizi her zaman tüm olumsuz ve olumlu koşullarımızın karşılıklı olarak toplanacağı şekilde konumlandırırız ve doğrudan hedefe ilerleriz.

“Zehire Saygı” (Linkedin)

Son zamanlarda dünyada pek çok toksik olay yaşanıyor: Aşırı hava olayları, yoğunlaşan siyasi gerilimler, yükselen enflasyon, devrimler ve darbeler, her geçen gün yeni zorlamalardan bahsetmiyorum bile. Ülkeler dağılırken ve uluslar çökerken, toplumun temeli olan ilişkiler de artık geçerliliğini yitiriyor, hatta aile yapısı bile yok oluyor. Görünüşe göre insanlar birbirlerine kinle davranıyor ve birbirlerini zehirliyorlar.

Halbuki, zehirin zararlı olması gerekmez. Tıbbın sembolünde bir asanın etrafına dolanmış iki yılan bulunmasının iyi bir nedeni vardır. Bilgece kullanıldığında zehrin kendisi ilaç, zehrin panzehiri haline gelir.

Zehri doğru işleyerek ilaca dönüştürebiliriz. Miktarı ayarlamamız ve yalnızca vücudun tolere edebileceği kadar vermemiz gerekiyor ve sonuç olarak güçleniyoruz.

Bu nedenle, insanlar arasında zehir ortaya çıktığında telaşlanmamalıyız. Doğru işlemeli ve onu bir ilaca çevirmeliyiz. İnsanlar arasındaki zehir olmasaydı, toplumumuzun hasta olduğunu ve dikkatimize ihtiyacı olduğunu bilmeyecektik. Artık bunun farkında olduğumuza göre, zehiri her seferinde bir damla alıp kendimizi ve toplumumuzu iyileştirmek için kullanmaya başlayabiliriz.

Her damla zehir, birbirimize duyduğumuz nefret damlasıdır. Bunu fark ettiğimizde ve toplum için zehirli olduğunu kabul ettiğimizde, aramızdaki karşılıklı ilgi bağlarını güçlendirerek onun üstüne çıkabiliriz. Bu şekilde zehir bizi hasta etmekten çok, daha güçlü yapar.

İnsan egosu içimizdeki yılandır. Sürekli büyüyor, giderek daha kurnaz ve sinsi hale geliyor. Bize başkaları hakkında aşıladığı kötü düşünceler, ilaca dönüştürmemiz gereken zehirdir. Küçük dozlarda alırız ve nefretimizin üzerine başkalarıyla yakınlık kurarız.

Bu nedenle, zehrin amacının aramızda sevgi inşa etmek olduğunu anlarız. Düşmanlık olmadan, ilişkilerimizi güçlendirmeye, derinleştirmeye ve sevgiye dönüşene kadar sıkılaştırmaya ihtiyacımız olmazdı.

Bir annenin çocuğuna olan sevgisi doğaldır, ancak aileden olmayan insanlara karşı böyle hissetmiyoruz. Bu nedenle, bu duyguyu geliştirmenin yolu, ona olan ihtiyacı hissetmek, yakınlık ve sevgi inşa etmeye çalışmamızı sağlayacak bir itici güç yaratmaktır. Bizi, sevgiyi geliştirmek için çalışmaya itecek tek teşvik, karşılıklı hoşnutsuzluğumuzun açığa çıkmasıdır. Bu yüzden zehir sevgi inşa etmek için gereklidir, ilaç olmasının nedeni budur.

Gerçekten de, bencilliğimizin zehrine ve başkalarına karşı nefretimize saygı göstermeliyiz. Ancak ona saygı duyarken, onu aramızda beliren her bir damla egonun üzerine bir sevgi katmanı inşa etmek için kullanmalıyız.

Mantık Ötesi Eylemleri Nasıl Gerçekleştirebiliriz?

Soru: Mantık ötesi eylemleri nasıl gerçekleştirebiliriz?

Cevap: Hayatı, bir grup içinde ihsan etme, bağ, sevgi ve karşılıklılık, önemseme niteliklerinde hayal etmelisiniz. Bu durumda dostlarınıza bunun için uğraştığınızı ve bunun içinde olduğunuzu gösterebileceksiniz. Bu, garanti koşulunu veya mantık ötesi inanç koşulunu gerçekleştirmek için zarurettir.

Yalnızlığı seven bir kimse, manevi yasayı hiçbir şekilde yerine getiremez, çünkü bu sadece başkalarıyla ilgilidir.

Bu nedenle, mantık ötesi inanç koşulunun yerine getirilmesine duyulan endişe, her biri kendi ölçüsünde ve onu hayal edebileceği biçimde tüm dostlar tarafından kabul edilmelidir. Bu, içinizdeki üst dünyanın ifşasına yol açacaktır.

Dostları Önemsemek, Kendi Islahını Önemsemek Demektir

Baal HaSulam, “Arvut [Karşılıklı Garanti]”: Olumlu yönden, eğer her biri Arvut’u dostunun ihtiyaçlarıyla ilgilenip karşılayana dek korursa Tora ve Mitzvot’u [emirleri] tam anlamıyla yerine getirebilirler, yani “Matan Tora” da belirtildiği gibi Yaradanlarına memnuniyet getirebilirler.

Yaradan, dostlarımın arkasında durandır. Dostlara nasıl davranırsam, Yaradan’a da öyle davranırım. Bunun aksi olamaz!

Eğer dostlarımı, mantık ötesi inancın ne anlama geldiğini anlamaları için önemsersem ve her zaman ihsan etme niteliğinde olduğumuzu, birbirimize çekildiğimizi ve birbirimizden itilmediğimizi, birbirimize yardım etmemiz gerektiğini ve yardım ettiğimi hayal edersem; eğer bu şekilde mantık ötesi inancı fark edersem; yani Bina’nın (inanç) niteliğini mantığın üzerine, Malhut’un (alma) niteliğinin üstüne yükseltirim, o zaman dostlarımı etkileyerek, onlar aracılığıyla kendimi tekrar etkilerim.

Bu yüzden dostlarınızı sürekli önemsemeniz çok önemlidir. Temelde, bu gizli bir biçimde kendini önemsemedir, çünkü ben bir egoistim ve kendimin özgecil olmasını istemem. Başkalarını sevemem ve ihsan edemem! Ve toplum da beni etkileyemez. Beni bu duruma hazırlayabilir ama daha fazlası değil.

Ve eğer ihsan etme, sevgi ve birlik değerlerini yayarak toplumu etkilersem, o zaman kendi çabalarım beni etkiler ve çevrede vasıtasıyla da kendimi ıslah ederim. Bu, bu şekilde işler.

Bana başka bir şeyi önemsiyormuşum gibi gelse de, bu aslında kendi ıslahımı önemsediğim anlamına geliyor. Herkese mantık ötesi inanca olan arzumu göstermeliyim, sanki gerçekten çok istiyormuşum gibi. Bu niteliğe sahip olmasam da, henüz gerekli ve zorunlu olarak görmesem de, bunu hiç bilmiyor olsam da ve mantık ötesi inancın, almanın üzerinde ihsan etmenin ve egoizmin üzerinde sevginin ne anlama geldiğini yeni yeni öğrenmeye başlamış olsam da, bunu yaparak dostlarıma ilham veririm.

Dahası, başkaları üzerindeki etkim ortak Kli’den (kab) tüm ruhlardan geçer ve bana geri döner. Onu herkesten alırım. Nicelik olarak olduğu söylenemez çünkü seçici davranır, ancak nitelik açısından esas olarak Yaradan’dan gelir.

Yaradan’ın İfşası İçin Yer

Rabaş, Mektup No. 42: Bilgelerimizin “Yüzleri birbirine benzemediği gibi, düşünceleri de birbirine benzemez,” dediklerini biliyoruz, peki nasıl tek kalp tek adam olabilirler?

Cevap: Eğer her biri yalnızca kendisiyle ilgili dersek, birbirlerine benzemedikleri için tek adam olmaları mümkün değildir. Ancak, hepsi kendilerini iptal eder ve yalnızca Yaradan adına endişe duyarlarsa, bireysellikleri iptal olduğundan ve tek bir otorite altına girdiklerinden, bireysel düşünceleri olmaz.

Bizim için en önemli şey kendimizi, kendi otoritemizi iptal etmektir. Grup içinde, gelişmek istediğimiz manevi alanda ne yaparsak yapalım, kendi otoritemiz olmamalıdır.

Gücümüz, kendi otoritemize sahip olmamakta olmalıdır. Yani, kişi, kalbinin egoist arzularını iptal edecek şekilde kendini kontrol etmelidir. Bu çok önemlidir!

Hepimiz farklıyız. Herkesin farklı arzuları, farklı niyetleri var. Ama kendimizi iptal ederek, iptal yönünde birbirimize benzer hale geliriz. Ve hepimiz çok farklı olmamıza, hatta bazı konularda zıt olmamıza rağmen, bu önemli değildir.

Eğer kendimizi iptal edersek, hepimiz aynı oluruz – iptal edilmiş oluruz. Ve bu iptal edilmiş olanlar birbirine bağlandığında, Yaradan Kendisini onların içinde ifşa eder çünkü içlerinde boş bir yer kalır, onlar kendilerini Yaradan’ın edinilmesi için açmışlardır.

Kendinizi Gruptan Ve Yaradan’dan Ayırmayın

Soru: Onlu ile bağ kurmaya çalıştığımızda ıslah eden ışığı çekiyor muyuz?

Cevap: Kesinlikle. Bu bağı ancak üst ışığı, üst gücü, ihsan etme, sevgi ve bağ niteliğini çekersem gerçekleştirebilirim. Başka türlü olamaz.

Bizler kendimizi bir şekilde gruptan ve Yaradan’dan ayırıyoruz ve tüm bunları birlikte hayal edemiyoruz. Ve hayatımızın her anında bunu kendimize hedef olarak düşünmeliyiz. Neye ilerliyorum? Ne elde etmeliyim? Bir sonraki koşul olarak önümde neyi görmeliyim?

Ben, grup ve Yaradan — buna “İsrail, Tora ve Yaradan birdir” denir. Hayal etmem gereken şey budur. Ve o zaman hiçbir sorun ve hata olmayacaktır.

Kendimi İptal Etmek, Egomu Değil!

Soru: Kendimin tamamen iptali nedir?

Cevap: Tamamen iptal, kendimle ilgili endişelerimi, düşüncelerimi ve niyetlerimi iptal ettiğim ve tüm niteliklerimi, duygularımı ve güçlerimi dostlarımla bağa yönelttiğim zamandır. Bu şekilde, hepimizi üst gücün ifşa olabileceği koşula yaklaştırırım.

Soru: Neyi iptal etmemeliyiz?

Cevap: Egoizmimizi iptal etmemeliyiz. Sadece onun üzerinde çalışmalıyım ve onu yok etmek isteyecek kadar ondan asla nefret etmemeliyim. Egodan nefret etmeliyim ki onun üstüne çıkabileyim ama aynı zamanda onun sayesinde yükselebildiğim için de onu takdir etmeliyim.

Deneyim Birikimi!

Soru: Sadece ihsan etme nitelikleri aracılığıyla onlunun tüm üyeleriyle bağlı olduğumu nasıl hissedebilirim?

Cevap: Birleşmenin koşullarını yerine getirdiğinizde ona yakınlaştığınızı hissedeceksiniz. Önceden endişelenmeyin, ama yapmaya çalışın! Ve o zaman içinizde uygun hassasiyet belirecektir.

Her türlü işte olduğu gibi, onu yapmazsak hiçbir şey hissetmeyiz. Ancak bir şeyi yapmaya başladığımızda, yavaş yavaş hissiyatta ortaya çıkar. Hiçbir şey yapmayan bir insanı, ustadan ayıran şey budur. Deneyim birikimi!

Soru: Yaradan’ı gerçekten onluda inşa ettiğimizi doğrulayan nedir?

Cevap: Aranızdaki bağı ve karşılıklı ihsan etme eylemlerini yaratmak için sürekli çaba sarf etmeniz. En önemli şey çabadır çünkü Yaradan’ı ifşa edecek bu tür ilişkiler ağı kurmamız gerekir.

“Bedenden Zihne” (Linkedin)

Mevcut dalga her zamankinden daha fazla kafa karışıklığına neden oluyor. Daha önce uzmanlar virüsün yayılmasını engellemek için toplu aşıların gerekli olduğuna inanıyorlardı, şimdi ise mevcut türün, pandemiyi soğuk algınlığı gibi endemik bir hastalığa dönüştüreceğinden tüm korumaları bırakmamız gerektiğine inanan uzmanlar var. Şayet bitecekse, nasıl biteceğini gerçekten bilmiyorum. Her iki durumda da, bir şey açık: sıkıntılarımız bitmeyecek. Bedenlerimizi değil zihinlerimizi etkileyecek yeni bir tehdit gelecek.

Öncelikle, tüm sorun zihnimizdedir. Hasta olan zihinlerimizdir ve onlar bedenlerimizi ve dünyanın geri kalanını hasta ediyor. Bu nedenle, gelecekteki sıkıntıların daha karmaşık ve daha sofistike, daha incelikli olacağına inanıyorum. Vücudumuza değil, beynimize saldıracaklar. Sonuç olarak, farklı düşünmeye ve olayları farklı görmeye başlayacağız.

Aklımızdaki hastalık, başkalarına karşı tutumumuzla ilgilidir. Başkalarına o kadar kötü davranıyoruz ki, bu süreçte kendimize zarar verdiğimizi bilsek bile duramıyoruz. Komşusunun kıskançlığına yenik düşen bir adamla ilgili bir anekdot vardır. Bir gün, adam bir lamba bulur. Ovalayınca bir cin çıkar ve ona istediğini vereceğine söz verir, ancak bir uyarıyla: “Sana ne verirsem, komşuna iki katını vereceğim.” Kıskanç adam bir süre düşünür ve sonunda cine: “Gözlerimden birini çıkar” der.

Kendimize yaptığımız budur. Zihinlerimiz başkalarının pahasına hakimiyet, güç ve zenginlik arıyor. Bu süreçte, dünyamızı yaşanabilir kılan bolluk kaynaklarını yok ediyoruz. Başkalarını ezmeye o kadar dalmışız ki, işin sonunda kendimizi yok etmek olsa bile onları yok etmeye çalışmaktan vazgeçemiyoruz.

Bu tavır bize bulaşacak, yeni virüsün hedefi olacaktır. Umarım bir an önce olur ama emin olamıyorum. Bildiğim şey şu ki, o geldiğinde çevremize verdiğimiz zararı fark etmeye başlayacağız.

Ne yazık ki, sadece acı çekerek öğreniyoruz. Yanlış yöne gittiğimizi görmek için sadece darbeler gözlerimizi açıyor. Aklımızı daha hızlı öğrenmek için kullanırsak, acının çoğunu boşa çıkartırız, ancak bu bizim öğrenme isteğimize bağlıdır. Maalesef şimdilik öğrenme modunda olduğumuzu söyleyemem.

Manevi Dünyanın Yasalarına Göre

Soru: Onluda dostların bazıları, Yaradan’ın dünyayı iyi ve iyilik yapan olarak yönettiğine inanmadığında ne gibi eylemler yapabiliriz?

Cevap: Eğer Yaradan’ı ifşa etmek istiyorsak ve bu yüzden bir gruptaysak, O’nu ifşa etmek için neler yaptığımızın farkında olmalıyız.

Sezgide ve anlayışta, yani hislerde ve bilgide gerçekleşen durum ve olaylara benzer olabildiğimiz ölçüde ifşa gerçekleşir. Bu aynı zamanda egoist dünyamız için de geçerlidir.

Bu nedenle, içimizde Yaradan’ın ihsan etme niteliğine benzer, O’nu ifşa edebileceğimiz ve hedefimize ulaşabileceğimiz bir organ yaratmalıyız. Hadi bunu yapalım.

Kabalistlere inanmalı ve onları takip etmelisiniz. Ve sonra başaracağınızı göreceksiniz. Her halükarda, size kötü bir şey öğretmezler, sadece sizin özel, küçük dost grubunuzla zaten ihsan ve sevgi niteliğindeymişsiniz gibi ilişki kurmayı öğretirler.

Bunu denerseniz, yavaş yavaş dünyamızın dışında başka bir dünya olduğunu, ilişki seviyemizin dışında başka ilişkiler olduğunu ve hepsinin bu nitelik üzerine kurulduğunu hissedeceksiniz.

Bunu yapmak için, dünyamızda, birbirinize manevi dünyanın yasalarına göre davranacağınız kapalı bir grup, bir alan yaratmalısınız. Sonra aranızda Yaradan’ı ifşa edeceksiniz.

Bu kelimeleri hatırlayın, onları hissetmeye çalışın! Akıllı olmaya çalışmayın, yoksa sadece bundan uzaklaşırsınız ve kim bilir ne zaman geri dönersiniz.