Daily Archives: Mart 7, 2022

Kabalistik Metodolojinin Temeli

Soru: Manevi bir kap nedir? Nasıl kırılır? Kırılan parçaları onluda nasıl bir araya getirebiliriz?

Cevap: Diyelim ki birisiyle iyi bir ilişkiniz oldu ve sonra ayrıldınız yani bir şekilde birbirinizden ayrı düştünüz, artık birlikte olamıyorsunuz ve eskisi gibi bağlantınız yok. Bu bir öncesi ve sonrası örneğidir.

Şimdi nefretin üzerine, eski bağları sevgiye kadar nasıl yeniden kurabileceğinizi görmeye çalışın. Bu, bu şekilde işler. Yaradan bizi kasten ayırdı, böldü ve uzaklaştırdı ki biz bu mesafeyi, zıtlığı ve çelişkileri aşmaya çalışalım ve böylece önceki birleşme durumuna geri dönelim, ancak 625 kat daha güçlü.

O zaman, bir zamanlar sahip olduğumuz küçük ışık, şimdi bizi destekleyen küçük aydınlatmadan 125 kat daha büyük olmak için beşle, başka bir beşle ve başka bir beşle daha çarpılacak. Bizi toplayan ve birleştiren Yehida’nın ışığına dönüşecek.

Bütün bu aşamalardan geçmemiz gerekiyor. Korkacak bir şey yok; asıl olan çalışmamızın prensibidir. En zor kısım birinci derecedir. O zaman her şey hareket etmeye başlayacak; ilke aynıdır.

Soru: Yaradan’ın varlığını, Yaradan’ın gerçekliğini, Yaradan’ın elini tam olarak nerede hissediyoruz? Hangi noktada?

Cevap: Bu, dostlarıyla, grubuyla gerçekten samimi bir bağ kurmak isteyen bir kişinin kalbinde hissedilir.

“Beyaz Rengin Manevi Anlamı Nedir?” (Quora)

İlk olarak, beyaz, bir renk değildir çünkü hiçbir şeyi emmez. Bir renk bir şeyi emer, ancak beyazın kavramı dışarıdan hiçbir şey almamasıdır.

Bu nedenle, beyaz yokmuş gibi hissedilir. Beyaz görünüşte şeffaftır. Hiçbir şey talep etmez ve kendine hiç dikkat çekmez.

Birbirimize ve doğaya karşı tutumlarımızı buna göre ayarlasaydık yani kendimiz için bir şey alma talebimiz olmasaydı, kendimizi bugün karşılaştığımız sorunlardan arınmış, uyumlu ve huzurlu bir dünyada yaşarken bulurduk.

Başka bir deyişle, doğadan, onun herhangi bir seviyesinden – cansız, bitkisel, hayvansal ve insan – hiçbir şey istemediğimizde ve yalnızca herkesin yararını istediğimizde, o zaman bu, beyaz gibi davrandığımız anlamına gelir.

Böyle bir durumda bizi ne ayakta tutar? O zaman, var olmak için tam olarak ihtiyacımız olanı herkesten ve doğadan aldığımızı görürüz. Daha sonra elde ettiğimiz fazlalıkları başkalarının ve doğanın yararına kullanırız.

Daha sonra kendimizi başkalarına hizmetimizde geliştiririz; bu, toplumun karşılıklı olarak bu tür yöntemlere göre faaliyet göstermesi durumunda mümkündür — toplumun her bir üyesinin diğerlerine, onların ihtiyaçlarına nasıl hizmet edeceğini düşündüğü yerde.

Beyazın manevi anlamı budur. Buna karşılık, siyahın manevi anlamı benmerkezciliktir, bize başkalarına fayda sağlamaktan ziyade kendi yararımıza öncelik vererek hayatımızı mahvettiğimizi göstermek için.

Hayatımızın siyah tarafını görmek gerekir, çünkü eğer onu göremezsek, o zaman onu beyaza dönüştürmek istemeyiz yani ben-merkezli doğamızda yaşamayı, düzeltme gerektiren büyük bir sorun olarak hissetmiyorsak, ben-merkezli doğamızdan yeni bir özgecil, uyumlu ve barışçıl gerçekliğe yükselemeyiz.

Kalplerin Alevinde

Tüm gün ve gece, gündüz veya gece koşulunu hissettiğinizde, daima tetikte olmalısınız…

Alevler kendi kendine yükselene kadar dostların kalplerini uyandırmalısınız (Rabaş, Mektup 24).

Grupta karşılıklı garanti içindeysek, o zaman her birimiz yeni bir koşula, yeni bir arzuya geçmek için gruba girer ve çıkarız. Yani bu aşamalı bir süreçtir.

Bir alevi korumak bile değişken bir süreçtir çünkü oksidasyon, tutuşma vb. içerir. Bu tam olarak manevi bir temelden gelir.

Bu nedenle, karşılıklı destek için duyulan sürekli endişe, yavaş yavaş kalbimizdeki alevin kendi kendine yanmasına neden olur.

“Toplumlar Nasıl Değişir Ve Değişimin Başlıca Güçleri Nelerdir?” (Quora)

Doğamız zevk almak, haz almaktır ve haz alma arzumuz sürekli büyür. Gelişiminin bir sonucu olarak, tekrar tekrar yeni ve farklı mutluluklar talep eder. Aynı şekilde, haz alma arzusu ne kadar artarsa, insanlık kendini gerçekleştirmek için giderek daha karmaşık yollar geliştirir.

Şu anda eşsiz bir durumdayız. Kapitalizm sona ulaştı. Son 50 yıldır onu canlandırmaya çalışıyoruz, ama işe yaramadı. Bugün doğa bizi irademize karşı yeni bir koşula doğru geliştiriyor.

Geçmişte, toplum genelinde gerçekleşen geçişlere dahil olduk, çünkü bu geçişler egoist arzularımızın, doğamızın büyümesiyle uyumluydu. Kölelikten feodalizme ve ardından şimdi sahip olduğumuz kapitalizme geçmek için adımlar atarak toplumumuzun her derecesini geliştirdik.

Ancak bugün kapitalist bir sistemde kalarak huzur bulamayacağız ve kendi irademizin gücüyle bir sonraki gelişim düzeyini oluşturamayacağız, çünkü egoist gelişimimizin doygunluğuna ulaştık. Egomuzun artık yeni bir gelişim düzeyine ulaşması gerekmiyor ve bu nedenle geçmişte yaptığımız gibi sıradan araçlarımızla yeni bir koşul inşa etmeye ihtiyacımız yok.

Bir sonraki gelişim derecemiz egomuza karşı çıkan bir gelişme olacaktır. Kendimizi olduğu kadar egoizmimizi de tersine çevirerek bir sonraki gelişim derecemize uyum sağlamamız gerekecek. Bugüne kadar gelişimimizi yönlendiren egoist gücün, şu anki çağımızda bizi giderek daha fazla sorun ve krize götüren olumsuz bir güç olduğunun farkına varmak için, bilinçli olarak büyümemiz gerekecek. Egoist arzularımızdaki olumsuzluğu fark ederek, karşıt bir duruma yükselmemiz gerektiği sonucuna varmamız gerekecek.

Bugün, ego artık bizi geliştirmiyor. Doğa bizi özgecil, birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olan kendi formuna göre geliştiriyor. Bu nedenle, kendimizi adapte etmemiz ve insanlığı doğa ile uyum içinde inşa etmemiz ve artık onunla çelişmeden gelişmemiz gerekiyor. Başkalarını kendi çıkarları adına sömürmenin egoist biçimlerinin çoğalmasına izin vermek yerine, insan toplumunda olumlu bağ ilişkileri geliştirmeliyiz.

Bugün yepyeni bir dönüşümün ve geçişin eşiğindeyiz. Artık egonun büyümesini doğal olarak takip ederek gelişemeyiz, çünkü ego aşırı şişmiş ve gelişimini doyurmuştur.

Bu çok zor çünkü insanlık egoist gelişmeyi doyurduğumuzu anlamıyor ve hükümetler de kesinlikle anlamıyor. Ahbap-çavuş kapitalizmi, savunucularının her birinin diğerlerini elinde tuttuğu ve herhangi bir değişiklik hakkında düşünmek istemediği bir durumdadır.

Bugün Kabalistler, insanlığın yakında nelerle karşılaşacağını açıklamayı kendi görevleri olarak görüyorlar, çünkü geçmişte yaşadığımız insanlığın çehresini değiştiren devrimlerin aksine, şimdi bir devrim zamanı değil, tam bir değişme zamanı ile karşı karşıyayız. Bunu açıklamayı başaracağımızı ve bunu yaparak insan toplumunun geçmesi gereken değişiklikleri anlamamıza ve hafifletmemize yardımcı olacağımızı umalım. Aksi takdirde, insanlık gelişiminin bir sonraki aşamasına çok fazla talihsiz acı ve ıstırapla geçecektir.