Category Archives: Kabala

Sevgi Yaradan’dan Bir Armağandır

Soru: Sevgi duygusunu veya sevgimizin nesnesini kaybetmekten korkmalı mıyız?

Cevap: Gerçekte sevgimizin bir nesnesi yoktur. Bu belirsiz bir durumdur. Sevgi, kişinin,  birisinin saçını, fiziksel özelliklerini veya başka bir kişinin sahip olduğu özel nitelikleri sevmesi anlamına gelmez, bu aslında maddenin dışsallığıdır. Doğada var olan ve Yaradan’ın bir parçası olan genel çekim özelliğinden kaynaklanır. Başka birini sevmek, Yaradan’dan bir armağandır.

Yaradan’ın Daveti

Baal HaSulam, Şamati, “Makale 138”: Kişi bazen aklını korkuyla meşgul ederken şunu bilmelidir ki, O’ndan başkası yok. Ve eğer kişi hala korkunun üzerinde etkisi olduğu hissi içerisindeyse, kişi bilmeli ki şans eseri diye bir şey yoktur ve kendisine olanı Yaratan yukarıdan vermiştir, sonu düşünebilmesi için ona bir korku gönderilir. Şöyle ki korku kişiye “O’ndan başkası yok” diyebilmesi için getirilmiştir.

Ancak, hala bundan sonra kişi korku hissi içerisindeyse, o zaman kişi bu korkuyu örnek olarak almalı ve Yaratan korkusunun şu anda hissettiği korku kadar güçlü olması gerektiğini söylemeli. Bu şudur, beden yüzeysel korkudan etkilenir ve Yaradan korkusu da tıpkı bedenin etkilenmesi gibidir.

Soru: Yani, içimizde korku duygusu uyandırarak, Yaradan bizleri, dikkatimizi O’na çevirmeye, O’nun önünde korku içinde olmaya ya da ona karşı başka bir tutum almaya mı davet ediyor?

Cevap: Yaradan, küçük hedeflerine kilitlenmiş olan egoist bir kişiyi, gelişimine ve nihayetinde Yaradan’a önem vermeye başlaması için başka nasıl uyandırabilir?

Bu, sözde gerçekleşen her türlü kaygı, korku ve sıkıntıyı uyandırmakla değilse başka nasıl yapılabilir? Bütün bunlar bir çocuğu nasıl korkuttuğumuza benzer: “Oraya gitme! Orada gri bir kurt saklanıyor. ” Onu bir şekilde durdurmamız gerekir.

Bu nedenle Yaradan’ın, bizleri O’na doğru yönlendirmek için, bizimle küçük egoist varlıklar olarak bu şekilde oynadığını anlamak zorundayız.

Islahın Metodu, Bölüm 8

Dost Her Zaman Gözünüzün Önünde Olduğunda

Baal Hasulam, “Yaradan Sevgisi ve Yaratılan Sevgisi”: Her şeyden evvel kişi tüm kalbi, ruhuyla kendini sever, fakat Yaradan’la ilgili kişi kendini kandırır; dostuyla ise her şey gözlerinin önündedir.

Bir dostla bağın ıslahı yasası, Yaradan’la bağlı olmaktan daha önemlidir çünkü kişi O’na bu şekilde yakınlaşabilir. Yaradan’ı düşünemem ama bir dostum sürekli önümdedir ve onunla nasıl bağ kurduğumu açıkça kontrol edebilirim.

Yorum: Baal HaSulam, kişinin kendi arzularının ve kişisel tatmininin esiri olması endişeleri nedeniyle,  dünyanın benmerkezci algısının düzeltilmesi yönteminin, Babil’deki farklı ulusların temsilcilerinden oluşan, tüm ulusa verilmiş olduğun yazar.

Benim Yorumum:  Onlara, Yaradan’la yapışmaya ulaşma aracı olarak, herkesin  “komşunu kendin gibi sev” ilkesini kabul etmek zorunda olduğu bir koşul verildi.

O zaman, eski Babil,  “Babil kulesi” olarak adlandırılan bir düşüş yaşıyordu. Egoizm aniden yükseldi, birbirlerine karşı nefret ortaya çıktı ve insanlar birbirleriyle barış içinde bir arada bulunamadılar ve bu da Babil imparatorluğunun yok olmasına yol açtı. Tapınağın yıkılması sırasında olan aynı şey Rabbi Akiva döneminde de oldu.

Soru: Bir dostumuzu hangi amaçla sevmemiz gerektiğini, onunla ilgilenmemiz gerektiğini anlayalım diye mi bizlere kendini-sevme verildi?

Cevap: Elbette. Sadece tam zıttıyla bunu anlayabilirsiniz.

Tanaim Kabalistleri Kimlerdir?

Soru: Tanaim Kabalistleri kimlerdir?

Cevap:  Tanaim ve Amoraim gibi Kabalistleri görmeyeceğiz. Binlerce yıl önce yaşadılar ve harika insanlardı. Onların her biri Yaradan’la büyük benzerlik içindeydiler.

Örneğin, Zohar Kitabı’nın yazarı Rabbi Şimon’a “Tana” denir çünkü büyük Kabalistler olan Tanaim grubuna mensuptu. Sonra nesillerin düşüşü denilen şey meydana geldi. Bu nedenle zamanımızda, onlara kıyasla bizler, en küçük ve en önemsiziz.

Metodolojilerini kullanabilmemiz ve onların çalışmaları ve önerilerinin uygulanması yoluyla onlara bağlı olmamız sayesinde, genel ıslaha da katılabiliriz.

Hayatın Anlamı, Bölüm 7

Yaradan’ı İfşa Etme Görevi

Soru: Diyelim ki benim gibi Yaradan’ın ifşasında tezahür eden, hayatın anlamını bulmaya çalışan bir grup hemfikir insan buldum.  Yaradan’ı ifşa etmelerine yardım edersem ve bu benim için O’na ulaşmaktan daha önemliyse, o zaman bu koşullar altında Yaradan aramızda görünecek mi?

Cevap: “Yaradan” olarak adlandırılan bir nitelik aranızda ortaya çıkacaktır yani mutlak ihsan ve sevgi niteliği. Bu niteliğin edinimi, onun içinizdeki hissiyatı, mümkün olan en yüksek hazdır.

Bence, sadece denemek yeterli değildir, bugün tüm hayatlarımız bizleri buna itiyor ve bundan kurtulamayız. Birçok düşüş, boşluk koşullarından ve yaşadığımız diğer her şeyden, Yaradan’ı kesin olarak ifşa etmemiz gerekecek.

Yorum: Hayatın anlamını arayan, onları bir grupta toplayan ve her zaman bu anlamın önemine sahip olduklarına dikkat etmeye çalışan insanları bulmak çok zor görünmüyor.

Benim Yorumum: Bu, şuanda bizim yaptığımız şeydir. Uygulamada, örnek olacak bir grup,  laboratuar yaratmaya çalışıyoruz o zaman herkes de aynısını yapabilecektir.

Baal HaSulam’ın, öncelikle herkes için örnek olacak doğru toplumu kurmamız gerektiğini yazdığı gibi. O zaman herkes bu toplumla aynı şekilde hareket edebilirdi. Prensip olarak, başarmak istediğimiz şey budur.

Kabala ve İnançlar, Bölüm 7

İnsanın günahı nedir?

İnsanın günahı Yaradan’dan Yardım istememiş olmasıdır. Yardım isteseydi kesinlikle Yaradan’dan yardım alırdı. Ama eğer, kişi Yaradan’dan yardım istediğini ama Yaradan’ın ona yardım etmediğini söylüyorsa, bunun cevabı şudur ki kişi Yaradan’ın duaları duyduğuna inanmalıdır. Yazıldığı üzere, “Sen her ağzın duasını duyarsın.” … kişi almanın değil de ihsan etmenin yolunda yürümek istediği zaman, temelde günah kişinin kötülüğün üstesinden gelmek için Yaradan’dan istememesidir. Bunun için af dileyip, burada yardım isteyecektir. Rabaş, Makale 4, Çalışmada Yardım Almak ve Affedilmek İçin Dua Etmek Nedir? (1988)

Yorum: Günah, genellikle bir başkasına karşı kötü bir eylem olarak anlaşılmaktadır.

Benim Yorumum: İyi ya da kötü eylemler sizin tarafınızdan değil Yaradan tarafından gerçekleştirilir.

Suç, sizin kötü şey yapmanız değil, Yaradan’dan sizi ıslah etmesini talep etmemektedir ve bu nedenle sizin içinizde uyanan egoistik nitelikler, sizi bu kötü eylemi yapmaya itmiştir.

Egoist niteliklerinizin düzeltilmesini istemediğiniz için günah işlersiniz. Geri kalanı tamamen Yaradan’dır ve hiçbir şekilde hiç bir günah sizin üzerinizde değildir.

Aslında, tek bir eylem dışında yapmanız gereken hiçbir şey yoktur: Yaradan’dan kötü eğilimi yenmek için yardım istemek.

Kabalistik Terimler: “Atzmuto”

Atzmuto, doğrudan bizimle ilgili olmayan en yüksek köktür, yani, yaratılıştan bağımsız olarak mevcut olan Yaradan’ın Kendisidir. Bu formda, bizler O’nu hissedemeyiz.

Başka bir deyişle, Atzmuto yaratılışla ilgili olmayan bir programdır. Biz sadece böyle bir koşulun var olduğunu belirtiyoruz, ama bizim için ulaşılamaz. Bizler O’nu hissedemeyiz.

Bizimle ilgili programa Yaradan veya HaVaYaH denir.

Soru: Yaradan’ın, bizim bilmediğimiz,  başka yaratılışlar için başka planları da olabilir?

Cevap: Bu bizimle ilgili değildir.

Soru: Bu, dünyamızdaki gerçeklerle karşılaştırılabilir mi? Bir çocuk az çok babasının ona karşı kesin tutumunu anlar ama babasının ne yaptığını, planlarının ne olduğunu vb. bilmez.

Cevap:  Evet, bunu diyebilirsiniz. Ama biz bu tür düşünceler ve spekülasyonlarla ilgilenmiyoruz çünkü hala bir temelleri yok. Bunun için gerçek bir arzumuz veya bunu keşfetmek için herhangi bir fırsatımız yok.

Her Seviyeyi Hatırlamak

Şamati 34, “Toprağın Kazancı” adlı makalesinde Baal HaSulam şöyle yazar: “Ayrı olmaktan nefret etme düzeyine gelmeden önce, ayrılığın ne demek olduğunu deneyimlemiş olmamız gerekir, yani neden ayrı olduğumuzu. Kişi ancak bu durumdan sonra uzak oluşu düzeltmek istediğini söyleyebilir.”

Kişi, Sadece kendini ıslah etmekle kalmaz, aynı zamanda uzaklaşma için kendini kısıtlar. Bu, ancak bu ayrılığın ne olduğunu anlaması durumundadır. Ancak bu koşulu, bu tanımlamayı hatırlamıyorsa veya hiç yaşamamışsa, ondan korkmaz ve kör bir adam gibi buna yaklaşır.

Soru: Bu, kişinin daha önce bir ayrılık yaşaması gerektiği anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet, kesinlikle. Ancak düştükten sonra, içsel olarak düşmeme durumunu koruyabiliriz. Tüm yaratılış nerede başlar? Parçalanmadan.

Yorum: Ama düşüşümüzü hatırlamıyoruz.

Benim Yorumum: Hatırlamıyoruz ama istersek hatırlayabiliriz. O zaman düşmeyeceğiz ve kırılmayacağız çünkü tüm olumsuz özellikler içimizde mevcut olacaktır. Başımızı tekrar tekrar duvara vurmamıza gerek yok. Başka bir deyişle, inişin, düşüşün tüm seviyelerinin manevi bir Reşimotu, içimizde kalır ve aynı seviyelere çıkarız ve her seviyeyi hatırlarız.

Bir Onluda Milyarlarca İnsan

Soru: Bir onluda çalışmak tüm insanlığı etkileyebilir mi?

Cevap: Küçük bir onlu ile tüm insanlık arasında hiçbir fark yoktur. Onludaki eylemlerimizle daha yüksek bir gücü uyandırırsak, o zaman bu sayede tüm dünyayı etkileriz. Bu, bir onlunun bile kendi içinde gerçekliğin tüm parçalarını içerdiği integral sistemin özelliğidir.

Onluyu, daha yüksek ışıkla pompalarsak, o zaman genişler ve tüm insanlığın boyutu da artar. Her bir dostta bir milyar insan olduğunu hayal edin. Dünyada sekiz milyar insan var ve bunların hepsi, Yaradan’ın (Keter) ve Malkut’un noktası hariç, bu onlunun içindedir.

Bizler ilerledikçe, bu onlu içindeki tüm gerçekliği ifşa etmeye başlarız, tüm insanlık, tüm dünyalar, her şey onun içindedir, sadece içine daha derine nüfus etmek zorundasınız.

Son Nesil — Kadınların Zamanı

Birçok nesil boyunca, kadınlar gölgede kalmış durumdaydı. Fakat bizim zamanımızda, onlar uyanmaya ve öne çıkmaya başlıyorlar çünkü bizler, insanlığın gelişiminin son aşaması olan, tüm erkekler ve tüm kadınlar arasında birliğin getirilmesi ve daha sonra erkekler ve kadınların birlikte Yaradan’la birleşmesi gereken, son nesilde yaşıyoruz.

Kabalistler son neslin gelişi ile ilgili yazdılar ve onun bütün işaretlerini, küresel koronavirüs pandemisinin yanı sıra, yakın gelecekte gerçekleşecek diğer olayları değerlendirdiler.

21. yüzyıldaki ilerleme, bizleri birbirimizle birleşip manevi seviyeye yükselmekten başka yapacak bir şeyin olmadığı bir duruma getirdi. Ve burada, yeni bir insanlığın doğuşunda, kadınlar vazgeçilmez rollerini yerine getirmelidir.

Bir kadının koronavirüs sonrası yeni dünyadaki çalışması ile eskisi arasındaki fark nedir? Hala gerçekten anlamıyor ve hissetmiyoruz, ancak koronavirüsün bizi evlerimizin içinde, ailelerimizin içinde nasıl kilitlediğini, bizi eşlerimizle, çocuklarımızla, tüm sorunlarımızla nasıl yalnız bıraktığımızı görebiliyoruz.

Hayata tamamen farklı bir şekilde bakmaya başlıyoruz, çünkü gelecek belirsizliklerle kaplı. Ve şimdi bile, karantinanın hafifletilmesi ve görünüşte normal hayata dönülmesi ile ne olacağını bilmiyoruz ve yeni bir koronavirüs dalgasından korkuyoruz. Bunun dışında başka birçok tehlikeli virüslerin olması da mümkün.

Bizleri tek bir insanlık haline getirmek için, tüm bunların geldiğini anlamalıyız. Ve en önemlisi, kadınları dünyayı birleştirmek ve yönlendirmek için örgütlemektir. İnsanlar artık evde daha fazla zaman geçiriyorsa, bu, kadınların büyük bir güç aldığı anlamına gelir.

Birçoğu işini tamamen kaybedecek, diğerleri internet üzerinden evden çalışacak yani erkekler, çoğu zaman evde olacaklar. Ve eğer her şey evde yoğunlaşırsa, o zaman, elbette, kadın daha önemli, yüksek ve belirleyici bir konuma sahip olacaktır. Ev erkek tarafından değil, kadın tarafından idare edilir.

Ve böylece, akıllıca ve hassas bir şekilde hareket edersek, kadınlar erkekleri yavaş yavaş zaten gelmek zorunda olan ve yaklaşmakta olan dünyanın ıslahına çekebilirler. Hiçbir seçeneğimiz yok. Bunu erkeklerimize açıklamalı ve onları buna katılmaya ikna etmeliyiz.

Kadın, bir anne olarak, onları ıslaha doğru yönde yönlendirmek için, çocuklarına ve kocasına dikkat etmelidir. Ve o zaman, kesinlikle aile içinde barışı ve dünyadaki barışı sağlayabileceğiz, hem de Yaradan ile bağa yükseleceğiz.

Yani son nesil kadının zamanı olacaktır, eğer rolünü yerine getirebilirse. Eğer getiremezse, darbeler ve acılarla ıslaha doğru ilerlemek zorunda kalacağız.