Koronavirüs Realiteyi Değiştiriyor, Bölüm 3

Koronavirüs Mısır vebalarının başlangıcı mı?

Soru: Şimdi Pesah Bayramı eşiğindeyiz ve bu bayramın sembolü Firavun’a gönderilen on vebadır. Koronavirüs salgını bir dizi felaketin başlangıcı mıdır?

Cevap: Günümüzde birbirimize daha doğru bir şekilde yaklaşmamızı gerektiren gelişimimizde çok ilginç bir aşamada olduğumuza şüphe yok. Bizden istenen, birbirimizi başkasının pahasına kâr etmek için kullandığımız zamanki karşılıklı ticaret, karşılıklı kazanç değildir, ancak iyi bağlar kurma vasıtasıyla birbirimizle olan ilişkimizdir. O zaman, istediğimiz kadar uçabilir, hareket edebilir ve bağ kurabiliriz.

Soru: Bir tür içsel duyusal ilişkiden mi bahsediyorsunuz?

Cevap: Niyetlerden bahsediyorum.

Soru: Gerçekten, bugün herkesin herkese büyük bir bağımlılığını hissediyoruz. Daha önce bir buzul bir yerde eriyorsa veya bir savaş varsa, hiç hissedilmiyordu. Ancak bugün, tüm dünyayı etkiliyor ve doğal olarak herkes endişe duyuyor. Burada göreceli dayanışma var, ama görünüşte olumsuz: Başkalarına bağımlı olmak istemiyorum.

Bu bağımlılığın olumlu birleşmeye geldiğini düşündüğümüzde zorunlu birleşmeden nasıl geçebiliriz?

Cevap: Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Sadece eski Mısır örneğinden öğrenebiliriz. Orada da her şey darbelerle, on Mısır vebasıyla yapıldı.

Koronavirüs olmayacağını düşünün, o takdirde başka bir şey olacaktı. Diyelim ki birkaç ay önce yaptığımız gibi sessizce yaşıyoruz.

Ve aniden, Afrika ve Latin Amerika’da bir yerlerde, nerede olduğu önemli değil, savaş başlar, bu nedenle bazı hammaddelerin, örneğin nadir toprak metallerinin çıkartılması durur. Bir yılda üretilen birkaç kilogram nedeniyle, tüm ekonomi durabilir. O zaman ne yapacaksınız?

Bütün hükümetler, birbirleriyle savaşan ve tüm dünya için gerekli olan malzeme ihracatını durduran bu iki ülkeyi hemen takip etmeye başlayacaklardır. Dünya yine küresel bağımlılığı keşfedecek ve herkes arasındaki ilişkilerin düzgün ve iyi olmasını sağlamak için önlemler almak zorunda kalacaktır. Aksi takdirde hiçbir şey olmayacak.

Yorum: Bu arada, Wikipedia aşağıdaki bağımlılık tanımını vermektedir: “birbirine bağlı bir ilişkide, tüm katılımcıların duygusal, ekonomik, çevresel, ahlaki ve başka bir şekilde birbirlerini etkilediği varsayılmaktadır.” Başka bir deyişle, bağımlılık sadece fiziksel değil aynı zamanda ahlakidir de.

Cevabım: Evet, her düzeyde tezahür eder.

Soru: Bu, toplumda bu bağımlılığın anlayışının eksikliği olduğu anlamına mı geliyor?

Cevap: Ana şey budur. Bu yüzden birbirimizin hayatlarını mahvetmek istiyorsak, kendi zararımıza bile, sadece diğeri için daha kötü olacağından emin olmak için ticareti durduruyoruz.

Soru: Sizce insanlar bugün ne tür bir acı hissediyorlar? Virüs insanları nasıl etkiler? İnsanlığın içinde bulunduğu durum nedir?

Cevap: Bugün insanlar bu sorunun tam özünü henüz hissetmiyorlar. Onu sindiriyorlar, ama henüz boğulmuyorlar deyim yerindeyse onlar gerçekten endişe etmiyorlar, “Tabii ki bir virüs var. 100 milyondan 100’ü ölüyor. Ne olmuş yani?” Görüyorsunuz, bu dünyayı etkileyebilecek ölçek değildir.

Yorum: Mısır’da da aynıydı, bu darbeler de yavaşça başladı. Ancak bizler, aklımızı başımıza toplama şansına sahibiz.

Cevabım: Evet. İntegral bağ kurma yöntemini yayarak, tüm bunların durdurulabileceğini açıklayabiliriz.

“Yeni Koronavirüsün Nedenleri Nelerdir?” (Quora)

Koronavirüsün nedenlerinin birçok teorisinin ötesinde, daha derin bir düzeyde, bunun doğanın yaşamlarımızı yürütme şeklimize bir tepkisi olduğunu anlamamız gerekir.

Doğa bizi ayrılmaz bir sistemde olduğumuzu fark etmeye zorluyor.

Bu ayrılmaz sistemin yasalarına, sistemin tüm parçalarını birbirine bağlayan temel karşılıklı sorumluluk yasasına uymazsak, sistem darbelerle yanıt verir.

Koronavirüsü ve henüz ortaya çıkmamış olan diğer virüsleri, başkalarının yararına kişisel fayda göz önüne alındığında yani birbirimize egoist olarak düşündüğümüz ve davrandığımızda, birbirimizle olan yanlış bağımızın işareti olarak almalıyız.

Ayrıca, tüm parçaların birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğu bütüncül bir doğa sisteminde var olduğumuzu ve tüm sistemde – insanoğlunun egoist doğasıyla yalnızca bir yıkıcı güç olduğunu öğrenmeliyiz.

Bu nedenle, egoist davranış tarzımızı, doğanın birbirine bağlılığını ve karşılıklı bağımlılığını olumlu bir şekilde fark etmemizi sağlayacak, özgecil davranış biçimine değiştirerek kendimizi düzeltmemiz gerekiyor.

Doğa, yine de, hepimizi birbirimize bağlayan karşılıklı düşünce, destek, cesaretlendirme ve sorumluluk bağlarıyla tamamen olumlu olana kadar ilişkilerimizi geliştirmeye zorlayacaktır. Bu olduğunda, Koronavirüs ve hayatımızdaki diğer olumsuz olgular ortadan kalkacaktır.

Ölüm Ve Ben

Soru: Zihnimiz ölümün kaçınılmazlığını kabul etmeyi reddeder. Kişi onu ölümle ilişkilendiren bilgiler aldığında, bir şey ona bu verilerin güvenilir olmadığını söyler. Bazen başkalarının ölümünü tahmin edebiliriz ama kendimizinkini tahmin etmede neredeyse her zaman hatalı olacağız.

Uzmanlar bize bilinçaltında gerçekleri görmezden geldiğimizi ve kendimizi sonsuzluk olmasa da uzun bir var oluş yaşayacak biri olarak algıladığımızı söylüyorlar. Neden böyle hissediyoruz?

Cevap: Çünkü hiçbir canlı varlık kendinin ölümlü olduğunu anlayamaz veya anlamamalıdır. Bu dünyadaki her şey bizi ileriye itmeli. Bizler bir şeyler yaratmalı, yürütmeli ve bizden sonrasına bir şeyler bırakmalıyız.

Soru: Birinin ölümünü kabullenmenin, ölüm korkusunu yaşamanın bizim üzerimizde bir etkisi var mı?

Cevap: Ölüm korkusu, var olmama korkusudur. Artık var olmadığım bir dünyayı nasıl hayal edebilirim ki? Bu, egoizmin korkunç bir reddedişidir.

Dünya nedir? Var olan ben, dünyayı bilirim, anlarım ve hissederim. Ben onun içinde, merkezindeyim. Ama işte, birdenbire yok olurum.

Dünyada ne kalır? Bunu sadece duyularımdan algılayabilirim. “Ben” yoksam, o zaman bu her şeyin sonudur. Egomuz, dünyanın onsuz var olabileceği fikrini kavrayamaz.

Tek çözüm insanlara dünyanın ölümsüz, sonsuz ve mükemmel olduğunu açıklamaktır. Onu algılama şeklimizden tamamen farklıdır. Onu farklı görmek için sevgi ve ihsan etme niteliğine yükselmeliyiz.

Soru: Bu, egoizmimizden özgür kalıp, üzerine yükseleceğiz anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Bunu egoizmin zıt niteliğinde göreceğiz.

Belirli bir nitelikte yaratıldığımız gerçeği bizi sınırlandırmamalıdır. Dünyayı farklı, çok taraflı olarak görmeliyiz. O zaman dünyayı ve kendimizi bir tür bağ içinde görebileceğiz.

Soru: Egoizmimin üzerine yükselirsem, sevgi ve ihsan etme niteliğine ulaşacağımı ve dünyayı sonsuz olarak göreceğimi mi söylüyorsun? Böylece ben de sonsuz mu olurum?

Cevap: Evet.

Soru: Yani, ölümün var olmadığı sonucu mu ortaya çıkıyor?

Cevap: Ölüm, ihsan etme niteliği içinde yoktur.

Soru: İnsanlar kendilerini sonsuz olarak algılayacaklar mı?

Cevap:
Evet, Kabala bilimi bunu bize açıklamaktadır. Bunu ancak, bunun için arzuya sahipsek yapabiliriz.

Manevi Hareket

Soru: Toplum ve bireysel manevi alanım arasında etkileşimi, nasıl doğru bir şekilde oluşturabilirim?

Cevap: Sadece grubun içinde olun ve grubun manevi hayatını yaşayın. Buna ek olarak, aileniz ve işiniz olabilir ama sizin manevi hayatınız grubun içindedir ve siz bununla birlikte ilerlersiniz. Her zaman bu şekilde düzenlenir.

Son derece önemli olan, her zaman doğru toplumda olduğumuzun, ona verdiğimiz ve ondan aldığımız hissidir. Çevre ile bu tür tutarlı hareketlerle ilerleyebiliriz.

Sonrasında bizler, bu toplumun arkasında üst güçler olduğunu göreceğiz. Bizler veririz ve alırız, veririz ve alırız ve onunla bu şekilde etkileşim içinde oluruz. Bisiklet tekerinin ileri ve geri, ileri ve geri dönerek bisikletin ileriye gitmesini sağladığı gibi. Manevi hareketimizi bu şekilde hayal edebiliriz.

Twitter’da Düşüncelerim / 3 Nisan 2020

Bir pandemi, insanlığın manevi bir sıfırlamasıdır. Bilincimizi, varoluşun amacı hakkındaki farkındalığımızı değiştirebilir. Temelde bu, insanların Koronaviürs’e  karşı ortak mücadelesinde olabilir. Virüs, sınırlar ve sınırlamalar olmaksızın herkese saldırdığı için birleştirir!

Koronavirüs hepimizi bir topluluğa, tek sisteme yerleştirdi. Bu sadece bir virüs değil, bizden ortak bir şey yaratarak zihnimize ve hislerimize sızan özel bir ruhtur. Birbirimizi anlıyoruz, yakın hissediyoruz ve başkalarının içinde bulunduğu durumu kolayca hayal edebiliyoruz.

Bir anda herkes vazgeçti ve koşullarını kabul etti. Doğada başka bir kuvvet var mı?

Koronavirüs bizi arındıracak ve evde oturmaya alıştıracak. Tarihte ilk kez, küçük bir virüs tüm gezegende, tüm insanlıkta aynı anda büyük değişiklikler yapıyor. Hepimizle nasıl başa çıktığına bakın!

 

COVID-19 Gömülü Kapitalizm

Tarihçi Yuval Noah Harari, 20 Mart’ta Financial Times’ta acil durumların doğasının tarihsel süreçleri ileri sarmak olduğunu yazdı. Doğru, bildiğimiz her şey, tüm medeniyetimiz hızla dağılıyor. Çoğu insan hala virüs gittikten sonra hayatlarının kaldıkları yerden devam edeceğini umuyor. Yapmayacaklar. Koronavirüs her şeyi değiştirmiş olacak.

Bu sadece bir tutumun dönüşümü değil, tüm yaşam paradigmamızın bir değişimi. Eski İngiliz Başbakanı Gordon Brown, buna Koronavirüsle savaşmak için yazdığında değindi, “Vurgunculuğu teşvik eden kurtlar sofrası ihale savaşları yerine G20;  Dünya Sağlık Örgütü’nü ve Küresel Fon’un üretimi koordine etme ve artırma, tıbbi malzeme temin etme çabalarını desteklemeli “

Kurtlar sofrası paradigmasının dökülmesi zorunludur, ancak virüsün yakın gelecekte ortadan kalkması muhtemel değildir. Virüsün bilinen en az 40 türü vardır. İkincisi, tüm agresif versiyonlarını mucizevi bir şekilde ortadan kaldırmayı başarsak bile, normalliğe geri dönebildiğimiz zamana kadar, kendimiz, dramatik bir şekilde değiştiğimizi keşfedeceğiz ve çılgınca tüketicilik artık bize çekici görünmeyecek.

Bu virüs, turizm, ulaşım, spor, eğlenceyi durdurdu, COVID-19 sadece ekonomimizi ve hatta yaşam biçimimizi değiştirmiyor; yaşam hakkındaki düşüncelerimizi değiştiriyor, kültür, endüstri, eğitim, sosyalleşme ve hatta dua için toplanma olanağımızı. Medeniyeti yeniden başlattığımızda, bizler farklı olacağız. Ya da eğer Koronavirüs Roman’ı için bir devam bölümü istemiyorsak, farklı olsak iyi olur.

Bir Roman Ekonomisi

Bir süper virüs tüm dünyaya bir karantina uyguladığında, dallanıp budaklanması akıl almazdır. Çok geç olmadan, ülkeler vatandaşlarının en temel ihtiyaçları görmek zorunda kalacaklar. Gıda, barınma, sağlık ve eğitimin tamamının hükümetler tarafından idare edilmesi gerekecek, çünkü insanların çoğunluğu lüksler veya ıvır zıvırlar şöyle dursun, yukarıdakilerden herhangi birini satın almak için herhangi bir gelire sahip olmayacak.

Karantina veya “evde kal” politikası sadece acil bir önlem değildir; kapitalizmin sonudur. Farkında olmayabiliriz ama sevdiklerimizin tabutlarıyla birlikte, hepimizin büyüdüğü yaşam tarzını ve düşünce tarzını gömdük. Kapitalizm öldü.

Küllerden doğacak yeni ekonominin farklı değerlere dayanması gerekecek. Meslekler fiilen geçersiz olacağı için servet ve güç, alakasız başarı kıstasları haline gelecek. Fakat insan doğası her zaman ön plana çıkmak için gayret ettiğinden,  eskilerinin bir boşluk bıraktığı yerde yeni standartlar görevi üstlenecektir.

Kontrol yoluyla güç yerine, örneğin liderlik ön plana çıkacaktır. Toplumun ruhunu yükseltmek, insanların refahını sağlamak ve sosyal dayanışmayı artırmak için en çok katkıda bulunanlar toplumda önde gelen insanlar haline gelecektir.

Şimdiye kadar Tepenin Kralı oynayan çocuklar gibi yarıştık. Yavaş yavaş, virüs bize kendilerinden ziyade herkesi yokuş yukarı itmek, toplumu yükseltmek için çabalayanlara değer vermeyi ve saygı göstermeyi öğretecektir.

Eskisinin yıkıntılarından ortaya çıkacak yeni ekonomi, yeni bir sosyalizm biçimi olmayacak. Karşılıklı sorumluluk ekonomisi olacak. Karşılıklı sorumluluk ekonomik bir paradigma değil, hem ekonomik hem de eğitimsel yönleri içeren sosyal bir paradigmadır. Maddi eşitlik gerektirmez, ancak insanların a) ihtiyaç duydukları şeye sahip olmalarını ve b) diğer herkesin ihtiyaç duydukları şeye sahip olmasını istemelerini garanti eden karşılıklı endişeyi gerektirir.

Karşılıklı sorumluluğa dayanan bir ekonomide, kişi becerilerini herkesin yaşamlarını iyileştirmek için kullandığı sürece kişisel yetenekler değerlenir ve beslenir. Bu yaklaşım, insanların kendilerini ifade etmeleri için sonsuz yollara izin verir ve toplum böyle yaptıkları için onları ödüllendirecek. Katkıda bulunan insanlara saygı, takdir ve sevgi, zenginlik ve mülk arayışını karşılamaktan daha fazlası olacaktır.

Bu nedenle, karşılıklı sorumluluğun girişi hem fiziksel düzeyde hem de entelektüel düzeyde olmalıdır. İlkinde, yukarıda belirtildiği gibi, hükümetler insanlarının temel ihtiyaçlarına yönelmek zorunda kalacaklar. İkinci düzeyde, bilim insanlarının ve diğer uzmanların karşılıklı sorumluluk kavramını tanıttığı ve bugünün gerçekliğinin neden bunu gerektirdiğini açıkladığı bir çevrimiçi eğitim sistemi kurmalıyız.

Bu eğitimsel programlarının arkasındaki fikir sadece insanlığın virüsü aşmasına yardımcı olmak değildir. Amaç, hayatımızı yöneten paradigmayı “ben” e odaklanmaktan “biz” e odaklanmak ve böylelikle gelişmekte olan ve sürdürülebilir bir toplum yaratmaktır. Brown’un bahsettiği kurtlar sofrası paradigması, Koronavirüs’ün medeniyetimizi tutuklamasının nedenidir. Kazanmak istiyorsak, şimdi karşılıklı sorumluluğa dayanan bir tane inşa etmeliyiz ve geciken her an, bir an çok geç.

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Nisan 2020

“Her şey sadece duanın gücü ile elde edilir” ve “insanın her gün dua etmesi iyidir”. Birlikten, bilerek Yaradan’a dönmemiz önemlidir. Eylemlerimizi, Yaradan’a dönmemize nasıl yardımcı oldukları açısından tartmalıyız.

Tüm manevi gelişim, Yaratan’ın bize olan etkisine bağlı olduğumuzu hissettiğimiz ölçüde, Yaratan’a yapılan çağrılarımızın bir sonucudur. Koronavirüs bu bağımlılığı anlamamıza ve manevi derecelere yükselmemize yardımcı olur.

İstatistiklere bakın: insanların yakın olduğu, kendilerini bir toplumun parçası olarak hissettiği yerlerde, Koronavirüs’den çok daha az kayıp var. Toplum ne kadar çok bölünürse, virüsün o kadar kurbanı olur.

Mesela, Ortodoks Yahudilerin onlardan farklı olanlara karşı nefretiyle bölünmüş bir toplumda olduğu gibi.

Pesah, Firavun’un gücünün sonu, egoizmden çıkış, dünyevi, fiziksel doğanın otoritesi anlamına gelir. Firavun, bir düşüncenin- bizi Yaradan ile birleştiren kalpteki bir nokta-arzunun dışında tüm adamı yönetir.

Bizler bu nokta sayesinde Yaradan’a dönmeli ve ondan bizi dışarı çıkarmasını istemeliyiz.

Mısır – bizim şuandaki safhamız-herkes egoizminin içinde olduğundadır. Ama “İsrail Ülkesi” var – Yaratan için arzu. Mısır’dan İsrail topraklarına, bir arzudan diğerine geçiş, Mısır’dan göç olarak adlandırılır. Pasah kelimesinden Pesah – geçiş.

Mısır’ın kendini önemsemek, İsrail başkalarını ve Yaratan’ı önemsemek anlamına gelir, Yaradan’ın hiçbir şeye ihtiyacı olmamasına rağmen! O’na haz vermenin tek yolu yaratıklarını sevmektir. Yaradan bana bir işaret verir:eğer başkalarını düşünürsem o zaman Yaratan için çabalıyorum.

Yaratan bilerek, içlerinde (içimizde)egoizmi, herkesin ne kadar kendini düşündüğünü ifşa etmek için yarattığı arzuyu parçalara ayırdı. Yaradanla yakınlık insanlarla yakınlıkla gelir, eğer niyet Yaradan’a yakın olmaksa, o zaman O kendisini insanlarla yakınlıkta ifşa etmeye başlar!

Koronavirüs salgını, Karantina, Mısır’dan çıkışa benzer, bizler Mısır’ı, ego-köleliğini birlik için terk etmeye hazırlanıyoruz. Birliğimizi hissetmeye başladığımızda,bu Mısır’dan ayrıldığımız ve İsrail topraklarına, doğrudan Yaradan’a yönelik bir arzuya gediğimiz anlamına gelir

Kabala biliminin metodolojisi, temel egoizmden “Islahın Sonu” olarak adlandırılan Yaratan ile benzerliğe kadar her şeyde tüm aşamalar boyunca kişiye rehberlik eder. İlerleme araçları bir gruptur.

Burası, gelişimin tüm aşamalarının egodan Yaratan ile benzerliğe kadar ifşa olduğu yerdir.

Şöyle diyen bir mektupla vuruldum:                                                                                                                                       -Kavga ederiz, gruptaki her dostun % 100 amaca bağlı olmasına rağmen, insanlar yola çok adanmış!

-Ben: Nereyi amaçlayarak, neye adanmışlar? Birlik hedef olduğu zaman! Birliğin hissi Yaradan’ın hissidir.

Dünya — Gerçeklik Mi, İllüzyon Mu? Bölüm 15

Yaradan’la Eşitliği Oynamak

Soru: Kabala okuyan bizler, eğer sadece dostların önünde O’nu hissetmenin rolünü oynarsak, ancak O’nun nitelikleri dışında, O’nun hakkında hiçbir şey bilmiyorsak Yaradan’ı nasıl hissedebiliriz? O’na yakınlaştığımızı ve bunun bir yanılsama ya da sadece hayal gücümüz olmadığını ama gerçek olacağını nasıl bileceğiz?

Cevap: Dostunuzla ilgili olarak sanki Yaradan’a benziyormuşsunuz gibi rol yapmaya çalışın. Ve bunun sizi ve dostunuzu ne kadar geliştirmeye başladığını göreceksiniz.

Sırası geldiğinde dostunuz da aynı şekilde size tepki vermeye başlayacaktır. Böylece, birbirinizi birlikte geliştireceksiniz ve Yaradan her ikinize de yardımcı olacaktır.

Esas mesele, her şeyi kendinizi Yaradan gibi tezahür ettireceğiniz bir şekilde yapmaya çalışmaktır.

Eğer Yaradan Her Şeyi Belirlediyse Ben Neden Endişelenmeliyim?

Soru: Madem nihai sonuç, onun ilk düşüncesindeyse, er ya da geç Yaradan, bu enkarnasyonda değilse de bir sonrakinde her şeyi yerli yerine koyacaksa, neden oradan oraya koşturup, endişelenmeliyim ki?

Cevap: Lütfen, sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Kimse sizi zorlamıyor. Neden burada olup beni dinlediğinizi bile bilmiyorum.

Halbuki,  O’nun düşüncelerini anlamak için, O’nunla birlik olabilmek için bir fırsatınız var. Yaradan, O’nun yaratılış planını yerine getirmeniz için sizi zorlamadan önce bile, kendi hızınızda ilerleyerek bunu kendiniz, kesinlikle bilinçli olarak ifşa edebilir ve yerine getirebilirsiniz.

Bu durumda, Yaradan gibi hissedeceksiniz. Bu sizin Yaradan’a benzerliğiniz olacak ve O’nun gibi hissedeceksiniz. Burada büyük bir fark vardır: ya bir eşek gibi dürtüleceksiniz ya da Yaradan gibi hissedeceksiniz.

Virüs Kalplerimizi Yumuşatır

Bizler Mısır’dan ayrılmak için özel bir hazırlık dönemindeyiz. Bu çok taraflı bir hazırlıktır çünkü başımızı derde sokan ve kaçmamıza izin vermeyen egoizmimizin, Firavun’un yönetimi altında Mısır köleliğinde tutulduğunun farkına varmamız gerekir.

Tüm düşüncelerimize, arzularımıza ve hareketlerimize hükmeden egoizmimizin esaretinde, sanki deli gömleği giymiş gibi, bağlı olduğumuzu hissetmemiz gerekir. Bu yabancı gücü ne kadar çok hissedersek, çıkışa doğru ilerleyebilecek ve egoizmden kaçma arzusunu elde edebileceğiz.

Her geçen gün egoizmin gücünü giderek daha fazla hissedeceğiz.  Koronavirüs, fark etmememize rağmen her zaman Firavun’un kölesi olduğumuzu anlamamıza yardımcı olacaktır.  Tüm geçmiş yaşamımız Firavun’un yasalarına, davranış kurallarına ve programına göre düzenlendi.

Bütün dünya Mısır’dır, ancak insanlar kötü bir hükümdarın köleleri gibi hissetmezler.  Bunun yerine, onları önemseyen iyi bir kral egemenliğinde, hayatlarının normal olduğunu düşünürler.  Firavun, yasalarını onurlandırmak ve değerlerine tapmak dışında bizden başka hiçbir şey talep etmemektedir.

Eskiden böyleydi.  Aniden, Koronavirüs adı verilen yabancı bir güç ortaya çıktı ve aramızdaki ilişkilerin ne kadar iğrenç olduğunu ve Firavun’un gücünün ne kadar dayanılmaz olduğunu bize gösterdi.  Eğer kişi onu terk eder ve ona kaçınılmazlık ve doğa yasası olarak kabul etmek yerine yan taraftan bakarsa bu belirgin hale gelir.

Daha önce inşa ettiğimiz tüm endüstriyel ve aile bağlarının yanı sıra yaşam ve ölüme karşı olan tutumlarımızı da gözden geçirmemiz gerekiyor. Eski yöntemlerimize geri dönmemeliyiz.  Bu virüs bize geçmiş durumumuzu çözme fırsatı veriyor.  Analiz edelim ve hiçbir şey olmamış gibi hayatlarımıza devam etmek isteyip istemediğimizi anlayalım.

Bu tür bir yaşamı sevdik mi?  Reklamların her zaman bizi satın almaya ikna ettiği her şeyi satın alırken, bir yerden bir yere seyahat ederken nasıl bir sevinç yaşadık?  Tüm hayatımız medya ve reklamlar tarafından bize dayatılan, nasıl düşünüleceğini, ne satın alınacağını ve nasıl davranılacağını dikte eden kalıba göre inşa edildi.

Tam bir gözden geçirme, ıslahımızda ilk adımdır. Neyin iyi neyin kötü olduğunu değerlendirmeye çalışacağız.  Sonra yeni bir koşulu, yeni bir yaşamı ve onu nasıl değiştirebileceğimizi hayal edeceğiz.  Sonuçta, salgından önce bile hayatlarımız bulutsuz değildi.

Nasıl yaşayacağımızı seçmedik;  egoizmimiz bizim için seçti ve bizi, onun için uygun olan toplum, çevre ve dünyayı inşa etmeye itti.  Bizi doğanın düşmanlarına dönüştürdü.   Onu yok ettik;  bitkileri ve hayvanları yaktık ve öldürdük, böylece yeryüzünde artık normal olarak yaşayabileceğimiz bir yer kalmadı.

Herkesten saklandığımız beton evler inşa ettik ve birbirimizden korkmaya başladık.  Çocuklarımız daha da ileri gitti ve bilgisayarların içine saklandılar, böylece elimizde onlar için oluşturduğumuz yapay dünyadan başka hiçbir şey kalmadı.

Bizi bu kadar sertçe sarsan Koronavirüs, bize nerede olduğumuzu, nereye geldiğimizi ve kendimiz için farklı bir yaşam türü inşa edebilecek zihinlerimiz, bilgimiz ve özgürlüğümüzle gurur duyan bizim, kim olduğumuzu görme fırsatı veriyor.

Belki de sadece içimize yerleştirilen, doğanın egoistik programına göre gelişen hayvanlar mıyız?  Egoizm bizi savaşa, yıkıma ve küresel krize yol açan ilişkiler kurmaya zorlamaktadır.

Uzun zamandır bir krizin patlak vermesini bekliyorduk.  Fakat birdenbire, Koronavirüs onun yerine ortaya çıktı.  Bu yeni bir şeydir: finansal kriz ya da savaş değil, ilişkilerimizin krizi.  Her şeyden önce, virüs bağlarımızı koparıyor, herkesi kendilerini soyutlamaya ve ortak bir tehditten korkmaya zorluyor.  Bugün, bu dünyanın tüm sakinleri ortak bir şeyden korkuyorlar.  Birbirimizden değil, ortak bir düşmandan korkmamız daha iyidir.

Belki, Koronavirüs korkusuyla, birbirimizle daha iyi bağ kurabilir, birbirimize yardım edebilir, yakınlaşabilir ve tek bir insanlığa ait olduğumuzu hissedebiliriz.   Bu durum bize Koronavirüs’ün dostumuz ve yardımcımız, Yaratan’ın yukarıdan işaretçisi olduğunu mu gösteriyor?  Sonuçta, anlaşmazlığımızı çözüp bizi birleştirmeyi başarabildi!

Birbirleriyle sürekli tartışan, kavga eden ve küfreden birçok çocuğunuz olduğunu ve onları nasıl sakinleştireceğinizi bilmediğinizi düşünün.  Şimdi aniden, savaşı çözen, çocukları birbirinden uzaklaştıran bir şey ortaya çıktı ve birbirlerine karşı şikayetler  yerine, dışarıdan bir şey onlara genel bir alarm veriyor.  Ortak bir talihsizlik bizi bir araya getirdi ve bize tek bir şey hakkında düşünmek ve uyum içinde hissetmek için bir sebep verdi.

Bu virüste birbirimize yaklaşmanın bir yolunu görelim; o, kalplerimizi yumuşatmaktadır.  Onu yoksunluk ve korkularla ilişkilendirmemize rağmen, aslında öyle değildir, o sevgiden çıkmaktadır.  Bize sopa, nefret veya tehditle değil, sevgi ile gelmektedir.

Bizi birbirimizden ayırmak yerine, virüs bize aramızda yeni ilişkiler kurma fırsatı verecektir.  Virüs egoizmimizi ifade eder, çünkü virüs egoizmin olduğu yere yerleşir.  Böylece bir virüs gibi değil ama egoizm olarak bakmamız gerektiği ortaya çıkıyor ve böylece kötülüğümüzü gittikçe ifşa edecek ve ondan uzaklaşacağız.  Ve tutumumuzu iyi bir tavra dönüştürdükten sonra, bu tavırla her şeyi iyileştireceğiz.

Enfeksiyon veya virüs korkusu olmadan birbirimize sarılabileceğiz.  Bütün dünya iyi ve dost canlısı bağlarla bağlı olacak.  Her insan, öncelikle diğerinin gözünde ne anlama geldiğini düşünecek ve sonra ona göre diğerlerine yaklaşacaktır.

Yani, egoizmimin üzerine çıkarım, diğer insanların görüşüne göre neyin iyi olduğunu bulurum ve onlarla bu temelde bağ kurarım.  Bu, manevi çalışmanın sırasına benzer: kendini kısıtlama, perde (kişinin arzularıyla çalışmayı reddetmesi) ve yansıyan ışık (kişinin iyilik algısına göre ihsan etme arzusu).

Her krizin bizim yararımız için verildiği ortaya çıkmaktadır.  “Kimse kralın alanında acımasız değildir” diye yazılıdır.  Kişinin sadece her gün hızlı bir şekilde ilerlemesi gerekir ve en önemli şey fiziksel eylemler değil, manevi eylemlerdir.

Aksi takdirde, bu virüsün bize sağladığı ıslah fırsatı boşa harcanacaktır. O zaman da doğa bizi daha sert tedbirlerle zorlayacak ve bizler bunu beklememeliyiz.  Onun yönünde ilerleyelim ve kendi özgür irademizle yardım edelim.